tds_thumb_td_300x0
Altın Kelebek’in En iyi Çifti Neden AsDev Oldu?

Altın Kelebek’in En iyi Çifti Neden AsDev Oldu? AsDev, SeyFer ve IlCey Üzerine…

Altın Kelebek Ödül Töreni yeni yapılmışken törenin en ilgi çeken kategorilerinden biri olan en iyi çift ödülü hakkında kısa bir değerlendirme yapmak istedim. Ödülü AsDev çifti aldı ve bence hak edilmiş bir ödüldü. Peki neden? Ödülü alabilecek güçlü 3 çift vardı bence. Bunun için bu üç çifti ele alıyorum.

AsDev: Serenay ve Kıvanç’ın bu sezon muhteşem bir enerjisi var. Evli ve delice aşık o çifti harika veriyorlar. Güzel mekanlar içinde güzel iki insanı izletiyor dizi bize. Bu da sizi seyirci olarak çekiyor. Ama çeken bu değil sadece. Siz bu çifti patlamalarına da yaralarına da, birlikte nasıl yapamıyorlar ama birbirleri olmadan hiç yapamazlar hallerine de inanıyorsunuz. Çünkü yine de birbirleri için en iyi ilaçlar diyorsunuz İtiraf ediyorum ilk sezon iki sarı insan o kadar da uyumlu olmaz diyordum. Hatta o uyum ilk bölümlerde hiç geçmedi. Ama ikinci sezon çift olarak sevdim Devin ve Aslan’ı. Daha rollere oturulmuş. Daha partner enerjisi de artmıştı. Kavgalarını, o deli dolu hallerini tutkularını buram buram hissediyorsunuz izlerken. Kadın erkek ilişkisi olarak da size eşit bir ilişki sunuyor AsDev. Erkeğin kadına şiddeti yok, ihanet yok, aşka dair şüphe yok.

Devin ve Aslan birbirlerine yaşamın ve kendilerinin her halinde bağlılar Devin ve Aslan çatışırken bile aşıklar. Evet, onlar aşklarının mucizevi bir merhem gibi yara sarmasını beklemiyor. Devin ve Aslan birbirinin yarası olmaya da razılar. Yaralarken bile çiftler. Birbirlerini kolluyorlar. Aslan mesela Devin’i tutuklamasınlar diye onu alıp götürebiliyor. İnsanın özgürlüğünü kısıtlamaya elbette karşıyız. Ama karısı tutuklanıp, ateşe atılmasın diye onu koruyan bir Aslan gibi kocaya kim hayır diyebilir? En güzeli Aslan Devin’in tüm o çılgın hallerine aşık. Onun normalinin bu olduğunu biliyor. Aslan da Devin ile istediği kadar Aslan olabiliyor. Devin’i değiştirme kısıtlama yoluna hiç gitmiyor. Birlikte çamur güreşi bile yapabiliyorlar. Birlikte dağıtabiliyorlar. Birbirleri ile çatışsalar bile birbirlerine kavga ederken bile bağlılar. Bunun için ödül töreninde en iyi çift ödülünü AsDev’in hak ettiğini düşünüyorum. Tebrik ediyorum.

Senarist Hakan Bonomo tutkuyu aşkı yazmayı da seyrettirmeyi de biliyor. Aşkın doğasına aykırı ihaneti normalleştirmiyor ve ilişkiye katmıyor. Aslan gayet sadık bir eş, Devin gayet özgür ve aşık bir kadın. Tutkuları, aşkları ise seyrederken sizi inandırıyor.

SeyFer: Seyran ve Ferit ekran enerjisi yüksek bir çift. Bunu kimse inkar edemez. Hayata farklı yerlerden tutunmaya çalışan iki gencin aşkı olarak başladı. Bu doğrultuda gitseydi hikaye çok farklı olabilirdi. Ama yanlış hikaye örgüsünü uyum ve ekran kimyası dediğimiz şey bile kurtaramıyor. Bu demek değil ki SeyFer kötü bir çift. SeyFer hala çok şey vaat eden bir çift. Seyran ve Ferit ekranda birlikteyken onlardan gözünüzü alamıyorsunuz. Sorunları neyse çözsünler de seyredelim diyorsunuz. Fakat… Fakat çiftin verdiği doğru bir mesaj, seyrettirdiği aşka dair bağlanacağınız bir hikaye yok. Yani çifti seyrederken birlikte olmaları da içinize sinmiyor. Ekranda izlediğiniz o aşka inanmak lazım. Hikaye buna izin vermiyor. Bunun için hikayesine, aşkına, verdiği mesaja inanmadığınız, çiftin en iyi çift olması da doğru olmazdı diye düşünüyorum. İhanetin, şiddetin olduğu bir aşk, aşk mıdır? Önce bu soruyu cevaplarsak bence doğru sonuç da çıkar. Aslında buraya ekleyebileceğim çok şey var ama nelerin aşka sığmadığını tek tek yazmama gerek yok sanırım. Diziyi izleyen seyirciler bunları biliyor ve ben de o şeyleri tekrar etmek istemiyorum. Fakat iki aşığın hikayesine ihaneti ve şiddeti her haliyle sokup normalleştirme platformu olarak bu ilişkiyi kullanmak anlatılan hikayede aşkın barınmasını imkansız hale getirir. Seyran’ın bireysel hikayesi de Ferit’in bireysel hikayesi de öyle yönlere girdi ki, ortak hikayelerinde kalan sadece şiddet ve ihanet oldu.

IlCey: Geçen sene kesinlikle bu ödülü almalı dediğim çiftti IlCey. Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu’nun ekran kimyası çok başka yerde. Fakat bu sezon çiftin aşkı öyle sıkıcı yazılıyor ki kahvaltıcı Eşref amcayı izlesem daha heyecanlı gelir. Sema Ergenekon çok iyi bir senarist ama hikayeye çocuk girince aşkı yazmayı ihmal etti sanırım.

Bu sezon ayrıca pek aşka uygun olmayan şeyler de girdi çiftin hikayesine. Mesela başka bir kadın girdi. Avukat Nil ile görüşen bir Ilgaz vardı. Kadına hayatında yer açmıştı. Ilgaz fiziken cevap vermese de kadının fiziki yakınlığına izin verdi. Kızının acısını yaşayan anne Ceylin’e de sevgili Ceylin’e de yapılan hoş olmadı. Yeniden evlendiler hadi sevinelim dedik. Ilgaz’ın Nil’in sahtekarlık ve torpille rapor alıp çocuklarını kaçıran kadını serbest bırakmasını önlemeye çalışan Ceylin’e yardım edeceğini düşündüm. Fakat öyle olmadı. Ilgaz Ceylin’i şikayet edecekti. Ceylin gerçek adaleti istedi, çocuğunu korumak istedi. Bunu söylemek çok üzücü ama hikaye bu noktaya geldi. Flörtü Nil’in o torpille o düzmece raporu nasıl aldığının peşine düşmek yerine, karısını şikayet eden bir adamın adaletine de aşkına da güvenemeyiz. Geçen bölüm de Ilgaz’ın “rehineler ve kızından” bahsettiğini duydum. Rehinelerden biri de Ceylin. Her gün o yatağı Ceylin ile paylaşmayı biliyorsun ama özel harekata ailem dediğin karından bahsetmiyorsun bile. Bari kızının annesi olduğunu söyleseydin Ilgaz. Belki karın olması senin için önemsiz bir ayrıntı ama çocuğunuz için annesi olması önemli. Yani aşk konusunda bu sezon Sema Hanım çocukları olunca hikayede onu yazarken aşkı yazmayı mı ihmal etti acaba? Ama IlCey aşkı, sevgisi, bağlılığı ve tutku bu sezon yok. Özellikle Ilgaz’ı başka kadını savunup kollayıp, o kadın için Ceylin’i incitirken gördükten sonra bir şey bozuldu. Ceylin’in hayatında da başkası olsa daha mı iyi olurdu demeye başladım mesela.

Ceylin’e onu hiçbir zaman hiçbir mevkiye şikayet edip sırtından vurmayacak biri lazım. İşte bu nedenlerle IlCey bu sezon en iyi çifti alamadı bence. Çünkü ne kadar çift ne kadar eş olabildiğiniz önemli. Yani hakkıyla verilen ödüllerden biri de en iyi çift ödülü idi bu çiftlere bakınca.

Tebrikler AsDev ve tebrikler Hakan Bonomo. Aşk, tutku, evlilik, sevgili ve eş olmak nasıl yazılır çok güzel gösteriyorsun.

Yazan: Bukle Aytac

Erkan Kolçak Köstendil: ”Karaktere İnanmışsanız Gerisi Geliyor.”

12 Numaralı Adam oyununun ilk eleştirilerinden birini kaleme aldıktan sonra, yine bir oyun çıkışı kendisiyle röportaj yapma fırsatı buldum ve işte; Ulan İstanbul‘un Karlos’u olarak tanıdığımız, Çukur‘un Vartolu’su olarak Türkiye’yi ekrana kilitleyen; Son dönemde Yaratılan dizisi ile büyük beğeni toplayan, Ne Gemiler Yaktım ile televizyon ekranına dönmeye hazırlanan Erkan Kolçak Köstendil ile keyifli sohbetimiz yayında!

Kendisine bizi kırmayıp sorularımızı yanıtladığı için buradan da bir kez daha teşekkür ediyor; sizi ”Keka” ile baş başa bırakıyorum.

  • Bugüne dek sizi, kendi ağzınızdan ve çevrenizdeki dostlarınızdan dinleme fırsatımız oldu. Ben sözü Marsel’e vermek istiyorum. Sizi Marsel’den dinlesek bize Erkan Kolçak Köstendil’i nasıl anlatırdı?

Babam fikirlerime saygılıdır benim yerime cevap vermez derdi 🙂

  • Yakında Ne Gemiler Yaktım dizisinde Komiser Toprak rolüyle yeniden ekranda olacaksınız. Bize biraz dizideki rolünüzden bahsedebilir misiniz?

Komiser Toprak kendi halinde annesine çok bağlı uysal bir polis. Fakat yaşadığı olaylar onu ilerleyen bölümlerde farklı bir ruh haline ve kişiliğe büründürüyor.

  • Bunun uğruna ‘’Ne gemiler yaktım’’ dediğiniz bir anınız var mı?

Bursa’dan İstanbul’a gelişimdir herhalde.

  • Daha önce İkinci Kat’ta Aut,  Craft’ta ise Kalp Düğümü’nde rol almıştınız ama en uzun süre sahnede kaldığınız oyun ‘’12 Numaralı Adam’’ oldu. Bildiğim kadarıyla oyun 7. Sezonunda ve New York’tan Hakkari’ye kadar gerçek anlamında dünyanın dört bir yanında oynandı. Kendi ürettiğiniz bir oyunu, özel bir tiyatrodan bağımsız olarak hayata geçirmek nasıl bir yolculuktu?

Aslında her şey oyunun premierini Amsterdam’da yapmamızla oldu. Birkaç hafta sonra Manheim’de oynar mısınız diye teklif aldık; bunun sonrasında öyle bir hal aldı ki acaba 90 dünya şehri yapabilir miyiz dedik organizatörüm Rüştü Özil’le.

Şu anda 4 kıta 17 ülke 87 dünya Şehrinde sahnelendi 12 Numaralı Adam. Bu ülkelerin 8 tanesinde ilk kez Türkçe bir oyun sergilendi. Türkçe oynanan bir oyun için hiç bitmek bilmeyen rüya gibi bir yolculuktu ve hala da öyle. Bugün Türkçe bir oyun dışarıda turne yapmak istediğinde hali hazırda kendilerini bekleyen ve bu işin nasıl yapıldığını öğrenmiş organizatörler var ne mutlu bana.

  • Ayvalık’ta bir sahne açtığınızı görüyoruz. Tiyatro, otel, sergi gibi birçok konsepti bir araya mı getiriyor? ‘’Gişesi Kapalı’’ nedir sizden dinleyebilir miyiz?

Tam da öyle. Ayvalık’ta Macaron Konağı ile beraber yürüttüğümüz bir proje önümüzdeki yaz tamamen faaliyete geçirmeyi planlıyoruz.

  • Yaratılan, şimdiden en iyi dijital diziler arasında gösterilmeye başladı. Son dönemde, yorumları bu kadar iyi olan başka bir iş görmemiştim. Üstelik; bir Frankenstein hikayesi olmasına rağmen bize bu kadar gerçekçi gelip, seyirciye hikayenin bu kadar geçmesinin sırrı nedir sizce?

İnanmak tek kelimeyle ancak böyle açıklayabilirim.

  • Sizi, çakal bir hızsız, mafya, deveci, Kırım Hanı, görünmez bir adam, tüm köyün korktuğu ormanda saklanan bir ‘kurt’, çocukken uğradığı istismarın intikamını alan bir katil, ölüp yeniden dirilen bir adam ve daha nice rollerde izledik. İyi seçilmiş işlerde, çok geniş yelpazede hikayelerde yer alıyorsunuz. Hepsinin de hakkını verdiniz ama senaryoyu okurken ‘’Ben bu sahneyi nasıl çıkaracağım?’’ diye zorlandığınız bir an hiç oldu mu?

Açıkçası hatırlamıyorum siz karaktere inanmışsanız gerisi bir şekilde geliyor sanırım.

  • Çukur’daki rolünüzün aslında konuk oyuncu olduğunu, karakter çok sevilince Vartolu’nun kalıcı olacağı şekilde hikayenin değiştiğini duymuştuk. Benzerini en son bir yabancı dizide Klaus karakteri için görmüştüm. Kendisi birkaç bölümlük bir kötü karaktere hayat verecekken seyirci öyle bir empati kuruyor ki o karakterin başrol olduğu bir spin-off dizisi bile çekildi. Sanırım kötünün içindeki iyiyi keşfetme serüvenini dünyanın her yerinde seviyoruz. Vartolu’ya olan sevgiyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Birkaç bölüm olarak düşündüğünüz bir karaktere dört sezon boyunca hayat vermek nasıl bir histi?

İnsanlara dokunmak, temas etmek için yapıyoruz bu işi. O yüzden insanların oynadığınız karakteri sevmesi ya da onunla bir bağ kurması güzel bir duygu bizim için. Hele bir de bunu güzel bir ekiple yapıyorsanız o 4 sene su gibi akıp gidiyor işte.

  • Birçok projenizde karakterinize ait çok iyi replikler duyduk, bazen de çok iyi monologlar dinledik sizden. Canlandırdığınız rollerden birine ait unutamadığınız bir repliği paylaşır mısınız bizimle?

Ezberim kuvvetlidir. Çok fazla var ama Kara Bela’daki ‘’Abimle çekyatta yan yana yatıyorduk acaba onu niye kurtaramadılar‘’ hep bi’ içimi acıtır.

  • Kendi adıma Karlos’u ve tüm Nevizadeler’i bir başka özlüyorum. O yüzden bu soruyu, benim gibi Ulan İstanbul’u özleyenler adına soruyorum. Karlos ve Yaren’e bir son yazmanızı istesek, bu ne olurdu? Veya sizce şu an nerede, ne yapıyorlardır?

Başını Uğraş Güneş yazdı sonunu da o yazsın. 🙂 Bence şu an Yaren pavyonda; Karlos da yasa dışı bir işte Kandemir Abi gelse de bizi kurtarsa diye bekliyorlardır.

  • Diyelim ki çok sevdiğiniz bir yabancı dizi Türkiye’ye uyarlanıyor siz de projede yer alacaksınız. Hangi karaktere hayat veriyor olurdunuz?

La Casa De Papel’de Berlin’i alayım madem.

Sırada o mu bu mu köşesi var 🙂

Yaz mı kış mı?

Yaz.

Amsterdam mı? Ayvalık mı?

Amsterdam.

Nostalji mi? Yeni başlangıçlar mı?

Nostaljiden beslenen ve ondan dersler çıkarmış yeni başlangıçlar.

Yazmak mı? Oynamak mı?

Yazmak.

Gasper Noe mu? Martin Scorsese mi?

Martin Scorsese.

Son olarak Ne İzledik takipçilerinin sosyal medya üzerinden ilettiği sorulardan ikisini paylaşıyoruz. 🙂

  • Seçme şansınız olsaydı eğer hangi çağda yaşamak isterdiniz?

İlk çağ güzel ya; Dışarı çık avlan gel mağarada resim çiz mis gibi hayat.

  •  Yeni nesilden hangi oyuncuları beğeniyorsunuz?

Çok fazla var.

Dişi Neo Ceylin Erguvan ve Ajan Smith Ilgaz Kaya. Yargı Dizisinde Kim Neyi Temsil Ediyor?

Yargı çok severek izlediğim bir dizi. Aslında ilk sezonundan beri takip dttiğim ve şu an düzenli takip ettiğim tek dizi. Büyük bir başarıya da imza attı. Uluslararası Emmy ödülü aldı. Gurur duyduk ve sevindik. Birazcık havamı atıp arkadaşlarıma ilk bölümünden beri izliyorum demiş ve seyircisi olarak bu başarıdan ayrı bir gurur duymuş olabilirim. Tüm ekibi ve sevgili Sema Ergenekon’u kutluyorum. Şimdi yazma nedenime geçeyim. Yargı düşündüren bir dizi. Özellikle onu yazan sevgili Sema Ergenekon’un seyircisinin yazdığı şey üstünde düşünmesine, irdelemesine ve sorular sorup eleştirmesine açık bir kalem olduğunu düşünüyorum.

Çünkü yazdığınız eser başkasına bir şeyleri sorgulatıp eleştiri veya analiz yaptırıyorsa dolu bir şeyler yazıyorsunuz demektir. Bu düşünce ile başlıyorum. Yargı bu sezon girişi ile dikkatleri çok çekti. Çok etkilendiğim ve arkasından uyuyamadığım bir 66. bölüm var mesela. Ama bazı havada kalan konular da var. Mesela çok dürüst denilen Ilgaz savcının şaibeli avukat Nil ile buluşmalarına kesin bir nedeni var havası verildi. Ilgaz savcı suça karışmış, hakkında delil bulunan şaibeli avukat Nil’i hararetli şekilde Ceylin savcıya savunurken bir nedenden bahsetti.

Biz de “Tamam canım, Ilgaz savcı zaten ölse böyle birine dosya falan getirmezdi, buluşmazdı onunla” dedik. Dedik de dediğimiz ile kaldık. Kandırılmış gibi hissetmeyi sevmiyorum seyirci olarak. Bunun için hala o konuda bir açıklama bekliyprum. Ama yazma nedenim başka. 71. bölümü heyecanla bekledik. Nasıl beklemeyelim. Ceylin ve Ilgaz evlenecekti. Aşk aşk aşk…. Oturduk ekran karşısına. Seyrettiğimiz şey aşk dışında her şeydi. Ilgaz, Ceylin’in çocuklarını kaçıran kadın adaletten kaçamasın ve hak ettiği cezayı alsın diye yaptığı oyunu anladı. Çok rahattım. “Tamam ya” dedim. “Ilgaz düpedüz suç işlemiş kişilere göz yumdu. Ceylin’i mi şikayet edecek?” Ama gördüm ki gerçekten şikayet edecekti. O andan itibaren bir tel koptu dizi ile aramda. Fakat neden diye de sormaya başladım. Vicdan ve adalet sahibi insan davranışı değil bu. Çünkü düşünsenize zaten eşinizin yaptığı şey çocuğunuzu 2,5 yıl bir yere kapatıp bu çocuğu kullanmış bir kadının şaibeli sahte bir rapor ile alması gereken cezadan kaçmasını önlemek için ise buna kızar mısınız?

Adalet zaten sahte raporlar ile suçlunun cezadan kaçmasını önlemek değil midir? Normalde kendi aileniz olmasa bile bir çocuğa karşı suç işlemiş birinin cezadan sahte bir rapor ile kaçmasını önleyen bir savcı duysanız kimin tarafında olursunuz? Sizin o an buna müdahale etmeniz çocuğa karşı suç işleyenin ve ona yardım edenin işine yarayacak sonuçta. Ellerine koz vermiş olursunuz en azından. Sonunda şu sonuçlara vardım. Ilgaz savcı eşit adalete göre çalışan, mesleğe aykırı davranan herkesi şikayet eden ve yakını olsa da ayrım yapmayan biri değil. Seyrettiğimiz Ilgaz savcı defalarca ayrım yaptı, yakınlarını korudu ve suça göz yumdu. O zaman neden sadece Ceylin’i şikayet ediyor? Neden sadece Ceylin’e bu acımasız tutum? Düşündüm ve buldum. Ilgaz’ın bu denklemde adalet isteyen kişi olmadığını zaten anlamıştık. Ilgaz’ın koruduğu şeyin tüm aksaklıkları ve adaletsizliği mevcut düzen olduğunu ve Ceylin’i düzene zarar verecek kişi olarak gördüğünü anladğınız an tüm roller oturuyor. Matrix filmi geldi aklıma ilk olarak. Ilgaz Kaya mevcut sistemin ve düzenin olmamışlığını görüp uyananlara düşman bir Ajan Smith. Bunun için Ceylin Erguvan adalet bu mu deyip bir şey yaptığında, onu sisteme ve düzene tehlike olarak görüyor. O an sadece programlı bir sistem-düzen koruyucusu gibi duygusuz, acımasız bir sistem adamına dönüşüp Ceylin’e saldırıyor. Ilgaz bu düzenin adamı. Ceylin ise adaletin mevcut sistem ve düzende sağlanamadığını gören uyanmış bir Neo. Ilgaz elinde fişi ile dolaşıp Ceylin’i “Bu düzen iyidir, isyan etme” uykusuna yatırmaya çalışıyor. Devam edeceğim ama önce gelin bakalım Ceylin dışında kimler için neler yapmış ve yeri geldiğinde kendisi hangi kuralları çiğnemiş Ilgaz savcı:

1- Daha 1. bölümde Çınar tutuklandıktan sonra Eren’den dava için aldığı her bilgi kural dışıydı. Eren dosya burada diye işaret ediyordu. Ilgaz gizlice alıp dosyayı okuyordu. Hatta Ceylin’in öldürülen kızın ablası olduğu ortaya çıkınca Ceylin’i dışarı çıkarıp Eren Ilgaz’a bilgi veriyordu odasında. Yani kuralları kendine yontma konusunda ilk bölümden beri bir, sorunu yok.

2- Kardeşi Çınar hapiste bıçaklanınca onu bıçaklayan adamı kurallara aykırı şekilde sorguya aldı. Biz görmedik ama adamı darp edeceği belliydi çekimden. Bunu abisi olduğu için anlıyorum. Çok da insani ama kurallar ve meslek dışı davranış diye çocuğunu korumak için onu kaçıran kadının sadece hak ettiği cezayı alması için uğraşmış sevdiği kadına, karısına gelince tutan meslek aşkını samimi bulmuyorum.

3- Gelelim en önemli konuya. Ilgaz’ın yakını olsa yine de şikayet eder denilecek bir kişi olmadığı burada, bu olayla zaten rafa kalkmıştı. 3. bölümde Ilgaz babasının dediğine inanmayıp arkasından arşive inip araştırma yaptı. Peki biz Ilgaz’ın şüpheleri ile koşturarak savcılığa gidip babasını şikayet ettiğini izledik mi? Hayır izlemedik. Ne yaptı? Gitti babasına sordu ve öğrendi. Peki öğrenince gidip babasının suçunu temizlemek için ne yaptı? Hiçbir şey. Şikayet etmek aklının ucundan bile geçmedi. Ya öyle işte.

4- Pars’ın Yekta için delil karartma soruşturması açmaması. Ceylin haklı olarak bu konuda isyan etti. Ilgaz gizlice araştırdı. Buldukları ile başsavcıya gidip şikayet etti mi? Hayır. Gittiler Pars ile güzel bir kebapçıya. Oturdular, konuştular. Pars’ın kendi raporu ortaya çıkmasın diye Yekta’ya delil karartma soruşturması açmadığını öğrendi Ilgaz. Peki bunu gidip başsavcıya şikayet etti mi? Yekta raporunu gizlemiş bu nedenle delil karartma soruşturması açmıyor dedi mi? Demedi. Bir de Ceylin’e kızdı şikayet ettiği için. O olayın üstünü de güzelce örttü. Düzenin koruyucularının Ceylin’i nasıl susturup kendinden olanı koruduğunu hatırlayın.

5- Eski nişanlısı hakim Neva’nın masum bir adamı yüksek lisans için hapse attırması. Ilgaz bunu da araştırdı ve şüphelendi. Koşturarak başsavcıya şikayet etmeye gitti mi? Hayır. Pars ile konuştu ve abisinden gerçeği öğrendi. Şikayet etti mi? Hayır. Neva’nın hapse attığı adamı düşünmediler bile. Neva da öldürülene kadar hakimlik yaptı. Yani Neva mesleğe uygundu ve hak ediyordu ve mesleğe devam etmesinde Ilgaz için hiçbir sorun yoktu.

6- Eren’i bıçaklayan adamın sorgusu. Yine insani ama kural dışı. Kuralları sadece Ceylin’e işleyen Ilgaz’ın kuralları çiğnediği en hafif vakalardan biri.

7- Kardeşi Çınar’ın Ceylin’in babası Zafer’i öldürdüğünü öğrenen Ilgaz’ın yaptığı ailesine özel davranışlar. Ilgaz öğrendi ama özel muamele isteyerek kendilerinin teslim olmuş gibi gösterilmesi için zaman istedi. Onlarla konuşup getirecekti. Oldu mu şimdi? Nerede eşit adalet? Sonra Çınar’ın yurt dışına kaçacağını anladı. Polise, gümrüğe, yurt dışı çıkışlara uyarı filan? Hiçbiri olmadı. Ilgaz iki arkadaşı ile gizlice Çınar’ı aradı. Bu arkadaşların polis ve savcı olması bir şeyi değiştirmiyor. Gizlice yaptılar. Başsavcıya bilgi vermediler. Çınar’ı buldukları anda iplerini çözerken Ceylin geldi. Ceylin geldiği için Çınar’ı kendi teslim olmuş gibi alamadılar.

8- Zafer davasında Ilgaz’a yine bu arkadaşları kural dışı şekilde bilgi vermeye kalktı. İlk önce reddetti ama sonunda Ceylin’den boşanıp kural dışı bilgi akışını almayı kabul etti. İlginç bir seçim.

9- İkinci sezonda Pars’a masum bir tır şoförüne iftira atma karşılığı rüşvet (dron görüntüleri) kabul ederken yapılan suçüstü. Ilgaz, Pars adına burada yalan söyledi. Operasyonu o düzenledi dedi. Suçunu örttü kapattı. Pars’ın acısını anlayan ve Pars’ın mesleğe çok aykırı davranışını görmezden gelen Ilgaz’ın bu anlayışı bir tek Ceylin’e gösterdiğini görmedik. Ceylin masum birini hapse atmaya değil suçlu olan Filiz adaletten kaçamasın diye uğraşmıştım.

10- Defne kaçırıldığında dedesi Merdan’ın getirdiği delili yasa dışı elde edilmiş olmasına rağmen kabul etti.

11- Ilgaz’ın babasını bıçaklayan adamın sorgusuna girmesi yasaktı. Girdi. Adama saldırdı. Onları ayırmak için acele ile odaya çağırılan polisin silahını alıp adam kendini vurdu. Bu olayda suçlu polis oldu. Ilgaz’ın yanlışı hatası bahis bile olmadan üstü kapandı. Ilgaz’ın da vicdanı çok rahattı. Polis’in başını belaya soktuğu için üzülseydi en azından. Üzülmedi, düşünmedi. Çünkü Ilgaz’ın herhangi bir adil olan bu mu sorusu olmadı hiç. Kendini sistem ve düzem koruyucusu olarak daha üstün ve korunması gereken kişi olarak görüyor.

12- Kardeşi Defne bulunsun diye bir genç kızı öldüren katil serbest bıraktı. E hani kardeşinin katilini bulmak için şüpheli birinin evinde diş fırçası almak bile büyük suçtu? Hani bu konuda yalan bile söyleyemezdi? Bu mesleğe uygun davranış hassasiyeti ara ara deaktif oluyor galiba. Adam bırakıldı. Öldürüldü. Hatta Rıdvan da öldürüldü bu olayı gizli saklı yaptıkları için. Hadi diyelim ki onu Pars yaptı. Ama öldürülen kızın adaleti? Mesleğe uygun davranış? Cevap: The person you have called can not be reached at the moment

13- Merdan dedemizin onları tehdit eden mafyayı öldürmesi. Buna Ilgaz’ savcının bir ters bakış dışında tepki vermemesi. Derya savcı, Eren komiserin Merdan dedeyi kutlaması. Ben de kurtuldular dedim. Ama Ilgaz bunu diyemez. Yani kötü olduğu için Merdan dede İgor’u öldürebilir. Ilgaz dedesine göz yumup bunu unutabilir. Sonra savcılık ve eşit adaletten bahsedebilir. Ama Ceylin’in kızını kaçıran kadın adaletten kaçamasın diye yaptığı şeyi şikayet edebilir. Öyle mi? Nerenin mesleğe uygun davranış kuralları ve eşit adalet isteği bu acaba?

14- Ilgaz’ın kendisini ölmüş göstermesi. Bu olay baştan sona mesleğe uygun olmayan davranış dolu. İhlal üstüne ihlal var bu olayda. Ilgaz Eren ile bir olup bir plan yapıyor. Vurulduktan sonra yaptığı bu planda “Ben ölmüş görüneyim. Beni öldürmek isteyen zengin amca parayı yollasın. Bu sırada avukat olan karım da birkaç gün hapis yatsa ne olacak canım.” diyor. Olayda üst yetkili izni yok. Resmi bir operasyon değil. Çünkü olsa Turgut Ali tutuklanırdı. Vurulan savcının beyanı var. Bu sırada Ceylin’e karşı işlenen özgürlüğünden alıkonulma suçu var. Ama Ilgaz için sistemin Ceylin’i suçlayıp alıkoyması hiç sorun değil. Bu konuda da tek bir vicdan azabı yok. Çünkü Ceylin zaten sistemi sorguluyor. Masum da olsa sistemin onu birkaç gün suçlaması Ilgaz için kabul edilebilir bir şey.

15- Aynı davaya baktığı avukat Nil ile kurallara aykırı olduğunu söylemesine rağmen aynı gün yemekte buluşup, başka bir olay yerine birlikte gelip, onun arabası ile evine kadar gitmesi. Sonra tekrar buluşması. 16- Ortak davaya baktığı Ceylin Savcı’nın kararının aksi yönde olmasına rağmen onun izni olmadan adı konulmamış bir münasebet içinde olduğu şaibeli avukat Nil’i serbest bırakması, bu yolla Nil’e delil yaratma süresi vermiş olması. Bu olayda Ilgaz’ın her savcıya gösterdiği saygının zerresini Ceylin’e göstermediğini gördük. Çünkü Ceylin onun koruduğu sistem ive düzen çin tehlike ve savcı olarak orada daha da tehlikeli. İzin verilen tüm adaletsizlikleri görebilir.

17- Yeni Efe’nin hak ettiğini düşündüğü ikinci şansı. Yanlış anlaşılmasın. Efe’nin kazanılması taraftarıyım. İyi bir insan, iyi bir savcı da olabilir. Ama Ilgaz gibi mesleğe uygun davranış meraklısı biri için olay yerinden delil olabilecek bir nesneyi çalabilecek kadar hasta biri mesleğe uygun mu yani? “Crime scene” deniyor ya oradan işte. Hani sarı bantlar ile çeviriyorlar oradan. Bunda sorun görmüyor. Kendini tutamayıp başka bir olay yerinden bir şey çalma riski çok mu önemsiz? Peki.

18- Nadide baş savcının torununun Efe olduğunu öğrenmesi. Böylece tıfıl bir savcının neden Mercan’ın davasına verildiği de ortaya çıktı. O gün ihmal edilenler nedeniyle Mercan bulunamadı. Fakat Ilgaz’ın yakınına torpil yapan Nadide ile hiçbir sorunu yok. Mesleğe aykırı davranışlar içinde en kurtulmamız gereken şey oysa aile ve akraba gözetmek değil mi? Ilgaz’ın genel olarak torpil ile sorunu yok. Avukat Nil’in bilinmeyen torpillerle çocuklarını kaçıran kadına aldğıı sahte rapor ile uğraşmadı bile. Çünkü Nil de sisteme ve düzene tehlike değil. Bunun için Ilgaz Ceylin’i şikayet etmeyi seçerek aslında avukat Nil ve Mercan’ı kaçıran Filiz’in yanında durdu. Çünkü yapacağı şeyin işine yarayacağı kişiler bunlardı. Ne hoş ve istenesi bir eş değil mi? Yazarken yoruldum. Eksik kalmışlar varsa siz yazın. Tüm bunlara göz yummuş, mesleğe uygun davranışı hiç düşünmemiş Ilgaz’ın Ceylin’i sadece ve sadece kızını kaçıran kadın alması gereken cezadan kaçamasın diye yaptığı şey için baş savcıya anında şikayet etmesini Ilgaz mesleğe uygun davranış konusunda çok hassas diye açıklayamayız. O zaman sorguladım ben de. Ilgaz’ın derdi ne, istediği ne? Eşit adalet, mesleki kurallara sadakat, etik ve mesleğe uygun davranış takıntısı değil. Ilgaz’ın sorunu, derdi, takıntısı Ceylin ile mi? Herkese göz yumduğu ve kendisinin de çiğnediği mesleki kurallar için neden özellikle sadece Ceylin’i cezalandırmak istiyor?

Ceylin’e duyduğu aşk mı yoksa onu cezalandıra cezalandıra, ne kadar ona zarar vereceğini önemsemeden istediği kişi yapma arzusunun olduğu bir takıntı mı? Cevap veriyorum. Evet. Ilgaz sadece Ceylin kurallara uysun istiyor. Çünkü koruduğu ve suçunu sakladığı diğer insanlar onun zümresi. Fişe takılı olanlar. Ceylin onun zünresinden, onun kendine göre suçu göz ardı edilebilecek gördüğü kişiler grubundan değil. Ilgaz’ın koruduğu, suçunu örttüğü insanlar mevcut düzene isyanı olan insanlar değil. Gayet düzen ile birlikte işini yürüten sistemin adamları. Ilgaz bir düzen adamı, adalet adamı değil. Biz onun mesela babasının yaptığı şeyi sakladığı için vicdan muhasebesi yaptığını görmedik. Adil olanı isteyen biri vicdan azabından kıvranırdı. Neva’nın hapse attığı adam için uyku uyuyamazdı adalet isteyen biri. Ilgaz Kaya mevcut düzenin daha iyiye gitmek için bile değişmesini istemiyor. O tam bir Ajan Smith gibi düzene karşı uyanmış kişileri temizleme derdinde.

Ceylin’ de dizideki bu uyanmış kişi yani Neo oluyor. Özellikle ilk filmi düşünürsek roller çok uyuyor. Yekta da uyanmış ama o sistemin açıklarını kullanıyor. Bunun için de sorgulamıyor ve işini yürütüyor. Hatta bu sezondaki rolü ile bir kahin de diyebiliriz. Çünkü sisteme karşı Ceylin’e yardım ediyor. Merdan dedede de bu kahinlik rolü var. O da Ceylin’e inanıp yardım eden diğer kişi. Kahinler uyanmış bir kişi değil yazılım açığı gibi bir şeydi filmde ama burada kişi olarak alıyoruz. Ceylin Erguvan ise sistemi düzeni sorguluyor ve onun yanlışına müdahale ediyor. Ceylin o sistemin kızını bulamadığını bildiği için savcı oldu. Ilgaz için bu bile sistemine, simülasyonuna hakaret ve tehlike. Yani biz dizide adalet sorgusu olan ve dizide vicdan sorgusunu yapan tek kişi olan sisteme uyanmış Neo Ceylin Erguvan ile sistemin adamı Ajan Smith Ilgaz Kaya’nın aşkını izliyoruz. İşte bunun için olmuyor. Programlanmış, sistem adına kimleri korumuşken karısını şikayet eden Ajan Smith Ilgaz Kaya ile olmuyor. Ilgaz bu formda iken bu ilişki devam edemiyor ve hep bir arıza çıkıyor. Çünkü biliyoruz ki Neo’nun ihtiyacı olan Trinity’dir. Adalet kavramını sorgulayıp simülasyonun hatalarını görmüş dişi Neo Ceylin Erguvan için gerekli yoldaş ve eş daha sakin, bu sisteme önceden uyanmış, daha mücadele yolları hakkında bilgili erkek bir Trinity olur. Unutmayalım ki Ajan Smithler ilk fırsatta sizi fişe bağlar ve uyuturlar.

Ilgaz, Ceylin’i Nasıl Böyle Kolay Suçluyor?

Ilgaz Ceylin’in hayatında tam olarak ne işe yarıyor? Başlıktaki soruyu geçen sezondan beri Ilgaz için Ceylin adına soruyorum. Ilgaz, Ceylin’in hayatında tam olarak ne işe yarıyor? Zor günde bulunmaz, arkanı dönemezsin ilk o seni bıçaklar. Ceylin’in Ilgaz varken düşmana ihtiyacı yok. Sadece dizide bu çift seviliyor diye Ceylin, Ilgaz ile evlenip duruyor. Gerçek hayatta kimse, özellikle de Ceylin gibi güçlü ve ayakları üstünde duran bir kadınIlgaz’ı evine bile sokmazdı diye düşünüyorum.

Neden mi? Biz, Ilgaz’ı meslektaşı ve arkadaşı Pars çeteleşmiş bir şirketten çıkarı karşılığı masum bir insana suç atmayı kabul ederken yakaladığı halde onu korurken gördük. Biz bu Ilgaz arkadaşı eski nişanlısının ona gelmek için kabul ettiği yüksek lisans rüşveti ile masum bir taşeronu hapse attığını öğrenip, eski nişanlının suçunu saklarken izledik. Biz bu Ilgaz arkadaşı daha ilk bölümlerde babasının görevini kötüye kullanıp Ceylin’in babasına iftira attığını öğrendiğini ama şikayet etmeyi düşünce konusu bile yapmadığını gördük. Daha bu adamı niye allayıp pullayıp doğruluk, dürüstlük, adalet timsali imiş gibi burnumuza dayıyorsunuz? Bu yapıldıkça karakter daha da sallantıda kalıyor, kendi yanlışını görmekten aciz birine dönüşüyor?

Bunları yapan Ilgaz, konu Ceylin olunca koşturarak şikayete gidiyor. “Senin gibi kocaya ne desem az” ile başlayan cümleler kuruyorum ister istemez. Ne yani herkesin suçunun işbirlikçisi oluyor da Ceylin’e gelince karısına destek zul mü geliyor? Ceylin de öyle Ilgaz’ın suç saklamaktan, işbirlikçi olmaktan hiç gocunmadığı şeylerdeki gibi bir şey yapmıyor. Çocuğunu kaçıran kadın torpille, apar topar aldığı raporla elini kolunu sallamasın diye buna engel oluyor. Ama masum bir taşeronun hapiste yatması konusunda işbirlikçi olmaktan hiç gocunmayan Ilgaz, karısının arkasından delil toplayarak koşarak şikayete gidiyor.

Çocuğunu korumak için sadece adaletin verdiği cezayı suçlu alsın diye uğraşan karısına böyle bir ihaneti, düşmanlığı yapan adama bizim bildiğimiz koca veya adam denmez. Ilgaz arkadaş karısına destek olmaz, çocuğumuz yaşıyor dediğinde ona inanmaz ama ayrılarken eski karısı çocuklarının acısıyla yanarken onun gözünün önünde başka avukat kadınla flört eder, buluşur, sarmaş dolaş olur. Bir de o kadını ateşli şekilde eski karısına karşı savunur. Tanık susturmak için altın taşımış flört ettiği avukatı kural dışı serbest bırakır. Kuralları çocuğunun annesinin gözünün önünde flört edip sarıldığı kadınlar için çiğniyor yani. Reva mı diye soruyorum. Ceylin’e koca olarak dayatılan şu adam reva mı? Dizide de olsa artık gereği var mı Ilgaz’ın Ceylin’in hayatında olmasının diyecek hale geldi senaryo. Ceylin zaten işini kendi hallediyor. Ilgaz’ın hayatına herhangi bir yardımı desteği katkısı yok. Aksine adam her zorlu yolda köstek oluyor geçen sezondan beri. Konu cinsellik mi sadece? Aşkı göremiyorum çünkü. Ilgaz’ın aşkını özellikle bu sezon hiç göremiyorum. Başka bir kadın ile buluşup, ona yardım edip, hayatı buna bağlıymış gibi savunurken aşkı görmek imkansızdı. Bu bölümde yaptığı ile iyice aşk gözden kayboldu. Aşk ve sevgi destek ve dayanışma demektir aynı zamanda. Kıyamamaktır aşk ve sevgi. Ilgaz Ceylin’e her defasında kıyıyor. Ceylin’e koca olarak senaryo gereği dayatılan bu adam eline fırsat geçtiği anda onun hayatını mahvedebilecek bir tehlike. İnsan hiçbir yanlışı ile güvenemeyeceği, onunla konuşma ihtiyacı bile duymadan ardından onun aleyhine kanıt toplayan şikayet edecek biri ile nasıl evli kalabilir? Böyle bir konuda bile karısına düşünmeden kıyan bir adam neden o kadının hayatında olsun? Evlilik müessesinin, eş olmanın ruhuna ters.

Kızılcık Şerbeti’nde ne izledik? | İnceleme

Herkese uzun zaman sonra tekrardan merhaba 🙂 Bugün 2 hafta kadar önce başlayıp, neredeyse yemeden içmeden sürekli izleyip güncel bölümüne kadar bitirdiğim Kızılcık Şerbeti dizisinin son yayınlanan bölüm analizi ile sizlerleyim. 

Ben normalde pek dizi izleyen birisi değilim, genelde başlayıp bittiği için en fazla 2 saatlik filmler izler geçerdim. Özellikle Türk televizyonu dizileri beni çok yorardı lakin konusu asla sıkmayan, aksine oldukça anlamlı mesajlar içeren ve aynı zamanda eğlenceli ve sürükleyici olan Kızılcık Şerbeti dizisine başlayana kadar…  

Kızılcık Şerbeti dizisi her yapımın özellikle Türkiye gibi bir ülkede yapmaya kolay kolay cesaret edemeyeceği bir dizi. Çünkü dizi Muhafazakarlık ve Sekülerlik arasında mekik dokuyor ve birbirinden farklı bir sürü karakter var. Ve dizideki kadın karakterler, özellikle Kıvılcım takımı asla herhangi bir erkeğin kendilerini ezmesine izin vermiyor. Malum bizim yapımcı ve senaristlerimiz çoğunlukla erkeklerin hüküm sürdüğü diziler yazıp izleyene sunmayı sever…  

Bu yorum içeriği aslında biraz da dizinin genel atmosferinin bende uyandırdığı etkiyi de barındıracak gibi. Çünkü epey konuşasım var dizi hakkında. 

İzleyenlerin yakından aşina olduğu gibi dizide farklı kültürlere ait iki farklı aile var. Bu aileyi normalde kıyamet kopsa kimse bir araya getiremez lakin bir ailenin oğlu, diğerinin ise kızının arasındaki aşk sayesinde bir şekilde birbirlerinin hayatına dahil olduklarını görüyoruz.  

Tabii burada kız tarafı asla bu evliliğe sıcak bakmıyor ama gelin görün ki zaten mecbur o evlilik olacak çünkü Doğa hamile 🙂  

Hadi el mecbur kızı ve oğlanı evlendirdik, ikisi de birbirlerine deli gibi aşıklar, üstüne üstlük bir de ortada doğacak bir bebek var, sonuç olarak çiftimiz Doğa ve Fatih aşklarının ve bebeklerinin heyecanı sayesinde gerçekleri görmek istemeyecek kadar kör durumuna düşüyorlar.  

Kıvılcım ne kadar bu evlilik olmamalı, o bebeği aldırmalıyız diye yırtınsa da Doğa bu bebeği doğurmakla ve bu evliliği gerçekleştirmekte kararlı.  

Dizideki tüm detaylar o kadar ince ve sürükleyici işlenmiş ki insan 2,30 saatlik diziyi izlerken bile olaydan kopup bunalamıyor kanımca. Çünkü bu kadar saatin içine bu kadar sürükleyici ve birbirini tamamlayıcı sahneler çekmek kolay bir iş değil.  

Bu iki bambaşka dünyalara ait olan aile Doğa ve Fatih sayesinde birleşince asıl tehlikenin sadece Doğa ve Fatih’in birlikteliği olmadığını anlamaya başlıyoruz.  

Bir taraftan Muhafazakar oldukları için aileyi küçümseyen Kıvılcım’ın onlardan çok farklı olduğu için çat diye o aileye ait olan Ömer’e aşık olup evlenmeleri, diğer taraftan Arslan ailesinin teyzesi olan Alev’in Abdullah’a olan aşkı derken kurulu bombalar yavaştan patlamaya başlıyor. Tabii her iki aile içinde olan her olumsuz olay evlendikten sonra aralarındaki iplerin kopmaya başladığı Doğa ve Fatih’i de etkiliyor.  

Doğa ve Fatih evlendikten sonra birbirlerini aslında çok da tanımadıklarını fark ediyorlar. Çünkü bir insanın sadece kendisini tanımak aslında o insanı gerçekten tanımaya yetmiyormuş, o insanın içinde yetiştiği aileyi de tanıyınca kişiyi asıl o zaman gerçekten tanımaya başlıyormuşsun. Bunu her iki taraf öğrense de iş işten geçmiş oluyor.  

İki aile içindeki kültür ve fikir uyuşmazlığı çatışmaları devam ederken bu sefer daire daha çok daralıyor ve Doğa ailenin kaostan beslenen ilk gelini Nilay ile uğraşmak zorunda kalıyor. Ki zaten ailedeki çoğu arızanın temeli de o 🙂  

Diğer izleyenler ne düşünür tam bilemiyorum ama bana sorarsanız ben Nilaya sinir olan kesimden değilim ve bu Nilayın eğlenceli bir karakter olmasından da kaynaklanmıyor.  

Nilay cahil bir kadın. Geldiği aileyi ve büyüdüğü ortamı bilmiyoruz ama belli ki Nilay karakterinin yaptığı tüm çocukça davranışların altında değersizlik, sevgisizlik ve her söylediğiyle alay edilip özellikle Nursema ve Doğa tarafından dışlanmanın verdiği üzüntü yatıyor. Doğa o eve ilk gelin geldiğinde hemen kendi içinde rekabete başlamıştı bile, çünkü Doğa onun için ailenin tek ve en değerli çocuğuna getirilen kardeş gibiydi. Mesela Nilay kendisini dolandırmak üzere olan, dini kullanarak zengin kişilerden para kopartmaya çalışan falcı kadının ona Doğa’nın bebeğini düşürmesi için verdiği ilacı Doğa içmek üzereyken kendisi de anne olmaya hazır bir kadın olarak bunu vicdanı kaldırmadı ve içmesine engel oldu. Burada aslında özellikle hamile kaldıktan sonra vicdanının sesini daha net duymaya başladığını öğrenmiş oluyoruz.  

Diğer karakterlerden detaylı bahsetmeyeceğim çünkü zaten hepsi olduğu gibi. Alt metninde farklı şeylerin yattığını düşündüğüm tek karakter olduğu için Nilay parantezini biraz açmak istedim.  

Son bölümden bir öncekinde Doğa Fatih’ten intikam almak isteyerek başka biriyle birlikte olduğu yalanını söylediği anda Fatih’in devreleri attı. Burada anlamış oluyoruz ki gerçekten erkekler bazı şeyleri kendilerine reva görürken kadınlar aynısını yapınca, hatta yapmayı geçtim yaptıkları yalanını söyleyince bile nasıl deliriyorlar… Erkeklerin kendilerini bu derece üstün görmeleri bana çok komik geliyor. Beyler kabul edin, bazı konularda bir kadının tırnağı bile olamazsınız.  

Neyse, küçük bir feminist atak geçirdikten sonra devam edelim yorumumuza 🙂  

Yayınlanan son bölümde Ömer hastalığını saklamak için başkasına aşık olduğunu söyleyip Kıvılcım’dan ayrılırken Nursema belki de hayatında ilk defa kendisine karışmaktan asla geri durmayan babasına başkaldırdı. Bu arada ben Nursema karakterini gelişimini çok keyifle izliyorum ve çok güzel işlendiğini düşünüyorum. Karakterin ilk bölümlerde sahip olduğu seküler kesime karşı olan birçok önyargısı kendi yaşadıkları ile doğru orantılı olarak kırıldı. Doğa’nın ailesine, en çok da Alev’e sinir olurken yaşadığı korkunç koca travmasından sonra aslında dış görünüşün tamamen bir yanılgı olduğunu öğrenmiş oldu. Alev oldukça modern giyinen bir kadın olduğu için sürekli yakışık almayan ithamlarda bulurken, Alev ve Doğa onun hayatını kurtarınca önemli olanın kendisine yapılan davranış olduğunu öğrenerek bazı gerçeklere karşı gözü açılmış oldu.  

Mesela Nursema çok zengin bir ailenin kızı, bu yaşına kadar yediği önünde yemeği arkasında büyümüş ama yaşantısını gördüğümüz üzere paranın bazen temel ihtiyaçları karşılamak hariç çok da fazla bir şey ifade etmediğini anlamış oluyoruz. Biz gençler bile ailemiz yaptığımız bazı şeylere karışınca “Ben artık kocaman oldum, karışma yeter!” diye isyan bayrağı çekerken Nursema 30 yaşında bir kadın olarak büyüdüğü evde birey olmayı henüz tadamamış, ailenin kuklası gibi olan içine kapanık suratsız bir kadındı. Ama sevdiği adam ile evlenip ailesinin modern diye bir sürü kötü niyetli etiket yapıştırdığı Alev ve Doğa’nın kendisine yaptığı iyiliklerden sonra o yaştan sonra hayatın gerçeklerini öğrenmeye başlayınca her şey değişmeye başlıyor.  

Ayrıca dizi sadece bazı şeyleri anlamlı kılmakla da yetinmeyip biz izleyenlerin karşısına oldukça keyifli karakterler de çıkartıyor. Mesela dolandırıcı Kayhan… Benim daha cümle kurmasına gerek kalmadan, yalnızca ekranda gördüğüm an itibarıyla gülmeye başladığım bir karakter. Kayhan’ın pek derin bir hikayesi olduğunu sanmıyorum. Dümdüz dolandırıcı bir eski eş. Tabii ilerleyen bölümlerde ne olur onu bilemem.  

Açık söylemek gerekirse dizide şu an Doğa ve Fatih’in hikayesi beni çok heyecanlandırmıyor. Doğa’nın hamilelik sürecinde sanki bir tık daha fazla aksiyon vardı, şimdi bu Doğa’nın aldatma yalanı, Fatih’in inanmayıp araştırmaya kalkması biraz daha pasif ilerliyor. Fatih Doğa’nın boşanma avukatı ile görüştüğünü öğrendi tamam ama buna şaşırması bana enteresan geldi çünkü boşanacakları belliydi. Ya da diğerlerinin ilerleyişi daha aktif olduğu için bana öyle gelmiş de olabilir. Şu an bana en çok seyir zevki veren olay Alev ve Rüzgar arasındaki ilişki. Ya da biz ona Alev, Apo ve Rüzgar üçlüsü arasındaki kaos da diyebiliriz… 

Son bölümde Ev ve Rüzgar’ın yakınlaşıp Alev’in önerisiyle evlilik kararı aldığını görüyoruz. Tabii bu karar ikili çok aşık olduğu için mi? Tabii ki hayır. Çocuklarının 35. Yıl dönümleri için kendilerine yemek organizasyonu kutlaması yaptıkları Apo ve Pembe’nin inadına… Yani küçük bir Apo’yu kıskandırma operasyonu diyebiliriz.  

38. Bölüm sonu Alev ve Rüzgar’ın söz kesimi olurken bitti. Aile büyüğü erkek olarak seçilen Alev’in deyimiyle “Apo” Rüzgar ve Alev’in yüzüklerine bağlı kurdeleyi kesmeye çalışırken Abdullah Alev’in yardım istercesine “Bir şey söyle” demesinden sonra Pembe’ye dönüp ona seslenmişti. Şimdi yüksek ihtimalle herkes “Aha kesin Abdullah söyleyecek ve ortalık fena karışacak” diye düşünüyor ama ben öyle düşünmüyorum.  

Abdullah o kurdeleyi bir türlü kesmeyi beceremediği için Pembeye “Pembe hanım, makas kesmiyor.” Diyecek 🙂 Hatta bir ihtimal Rüzgar esprili kişiliğini ortaya koyarak “Tamam dostum paranı sonra veririm şu an üzerimde nakit yok ne olur kes de bitsin şu fasıl” gibilerinden bir laf edecek gibime geliyor. Çünkü genelde eğer bir kaos yaratılacaksa bu bölüm sonlarında saklanan bir gerçeğin itiraf edilmesiyle, bunu duyan karakterin ise yüzündeki şok ifadesinin detay çekim alınıp ekranın kararmasıyla biter. Bir rtv ve film yapım öğrencisi olarak benim gözlemim bu şekilde. Tabii yanılabilirim de, sadece bir tahmin.  

Evet bu yazı bu kadardı. Genel yorumumla 38. Bölüm yorumunu en kısa şekilde birleştirmek istedim. Umarım okurken keyif alırsınız. Teşekkür ediyorum. Bir sonraki içeriğime kadar kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere…  

error: Korunan İçerik!