tds_thumb_td_300x0
Yargı’nın 3. Sezonunda Ceylin’in Gasp Edilen Anneliği

Nereden başlasam bilemiyorum. Direkt başlayayım. Yargı’nın sezon başını hatırlıyor musunuz? Ne yoğun duygular ile başlamıştı hatırlıyor musunuz? Neden? Çünkü bir anne olmuş Ceylin’in çocuğu kayıptı ve biz onun çocuğunun adını haykırdığı o sahneler ile tekrar bağlandık Yargı’ ya. Hepimiz o çocuğun annesine dönmesini bekledik. Kilitlendik ekrana. Fakat o çocuk bir türlü dönemedi. Çocuk ve anne arasına bir yabancı kadın olması hoşumuza gitmedi ama Mercan’ın gerçek annesi, tek annesi Ceylin dedik. Bağ kurmalarını seyrederiz dedik. İşte sorun burada. Biz bunu seyredemiyoruz. Sanki çocuk döndü ve sayın Sema Ergenekon bu defa da çocuğu alıp sadece baba Ilgaz ile yazarım demiş gibi hissediyor insan. Tabii ki baba ile de çocuk yazılacak ama annesi ile sahneler nerede? Üstelik en çok bağ kurması gereken kişi yazılan Filiz olayı nedeniyle annesi Ceylin iken nerede bu anne çocuk sahneleri?

Ceylin acısını çekip görevini yaptı ve sonra burada bitti mi yani? Anne bu bahsettiğimiz. Başka şeye benzer mi? Ceylin çocuğunun yaşadığına tek inanandı. Onun için savaştı, savcı oldu. Çocuk döndüğünde ise çocuk tamamen Ceylin’den alındı. Hatta çocuğu iş yerine götürmesin diye Ceylin’in anneliğine saldıran korkunç bir Ilgaz izledik. Açıkçası işte bu noktada Yargı tamamen duygudan, akıldan ve insan doğasından ve özellikle Ceylin gibi bir annenin çocuğunu bulduktan sonra yapacaklarından ve o anne çocuk bağını bekleyen seyirciden koptu. Madem Filiz gibi çocuğu kaçırıp hapsetmiş bir kadına maalesef anne denilmesi yazıldı, o zaman dizinin konularının arasına Ceylin’in çocuğuyla bağ kurması da girdi demektir. Nerede bu bağ kurma sahneleri? Ceylin sadece çocuğunu uyandırıp önüne yemek koyan bir anne mi olur sizce? Çocuğuyla kurduğu iletişim nerede? Çocuğuna anlatacağı o masalları kendine göre yorumladığı özel halleri nerede? Çocuğuna söyleyeceği ninniler şarkıları nerede? Annelik böyle midir sizce Sevgili Ergenekon? Sabah uyandırsın, okuldan aldın, akşam yemek versin. Çocuk da babasıyla köfte yesin, babaya sarılırken annesi uzaktan izlesin, hizmetçi gibi hizmet etsin ama sevgi almasın görmesin ve kendi evinde, kendi ailesinde dışarıdan bakan kişi olarak dışlansın. Hayret ederek izliyorum Ceylin’in gasp edilen anneliğini ve bu sezon kendi ailesi içinde uzaktan bakan anne olarak yazılışını. Filiz’den sonra aynı Filiz gibi senaryo da gasp ediyor Ceylin’in anneliğini.

Sayın Sema Ergenekon anne çocuk sahneleri mi yazmak istemiyor acaba diyorum ister istemez. Fakat Ceylin’in bir kızı var ve biz onu kızıyla izleyebilmeliyiz. Ceylin’in çocukla geçirdiği vakit hiç verilmezken özel olarak Ilgaz ile sahneler yazıyor Sn. Ergenekon. Tekrar ediyorum baba ile yazılsın ama annesi ile neden yazılmıyor? Garip çok garip ve huzursuz edici bunu izlemek. Diziyi izlerken bu huzursuz edici his içinize oturuyor ve terk etmiyor. Bu kadar zor mu? Fakat eğer Filiz gibi bir konu yazıldıysa Ceylin’in çocuğu ile bağ kuruşu da işlenmesi gereken konulardan biri oldu sezon başından beri. Seyirci de artık bu duygusuzluktan, işlenmeyen anne çocuk bağından, verilmeyen anne çocuk sahnelerinden ve Ceylin’in hala bu konuda acı ile uzaktan bakan kişi olarak verilmesinden bıkmış olmalı ki reytingler de düşüyor. Bu sezon seyirciyi çektiği o duyguya arkasını döndü çünkü dizi. Bu sezona dair Ceylin’in nasıl bir anne olacağı ile ilgili seyircinin heyecanları ve hayalleri vardı.

Ceylin’i böyle özel yazan Sn. Ergenekon, kendi çocuğunun bile kucağına gelmediği, çocuğuna uzaktan bakan, sadece önüne yemek koyan, okuldan alan ama çocuğu ile hiçbir iletişimine izin vermediği bir anne Ceylin hayal etmiş olamaz. Ben Sema Ergenekon gibi bir kalemden anne Ceylin’i yazarken efsaneler yaratmasını bekliyordum. Hala bekliyorum. Ama seyirci bıkıyor bu bekleyişten.

”Çılgın Dershane” 10 Yıl Aradan Sonra Sinemalara Dönüyor

Bir dönemi kasıp kavuran, ilk filminden itibaren gönüllerde taht kuran Çılgın Dersane efsanesi sinemalara dönüyor. Türkiye’nin en sevilen seri filmlerinden olan Çılgın Dersane 10 yıl aradan sonra yeni filmi ‘Çılgın Dersane 5: Yeni Nesil’ için sete çıktı.

Yapımcılığı Plaza Yapım’a, genel yönetmenliği Faruk Aksoy’a ait olan filmin yönetmen koltuğunda Yasemin Türkmenli otururken senaryosu Şafak Güçlü ve İrfan Saruhan imzası taşıyor.

Çekimleri Antalya’da başlayan ‘Çılgın Dersane 5: Yeni Nesil’ için tıpkı ismindeki gibi yeni nesilden genç ve yetenekli oyuncular bir araya geldi. Film ile özdeşleşen Mustafa Topaloğlu ile birlikte Ahmet Bülent Gencay, Arzu Yanardağ ve Hakan Bilgin’e, Ömer Faruk Çavuş, Hacı Ahmet Ak, Pınar Özer, Pote (Mehmet Efe Çam), Çağla Şen, Ertunç Tuncer, Duygu Doğru, Naz Beşik, Oben Onur, Orçun Soytürk, Nazlıcan Turan, Ulaş Can Kutlu, İsmail Hocaoğlu, Sinem Buse Elbir, Lina Hourıeh, Irmak Topaloğlu, İrem Büğrüoğlu, Alphan Yuvalı, Kaan Arkat Batuhan Cebi, Arda Berç Dalıcı eşlik ediyor.

BU KEZ HEDEF: ‘ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI YARIŞMASI’

Çok sevilen karakterlerine yenilerinin ekleneceği aksiyon, kahkaha ve dostluğun eksik olmayacağı Çılgın Dersane 5: Yeni Nesil bu kez yeni bir yarışma heyecanı yaşayacak. Antalya’da düzenlenen Özel Eğitim Kurumları Yarışması’na son anda katılan ekibin macerasını konu alan ‘Çılgın Dersane 5: Yenil Nesil’ sinemaseverlere özlenen gençlik ruhunu aktaracak.

‘Çılgın Dersane 5: Yeni Nesil’ yakında sinemalarda…      

”Kar ve Ayı” 9 Şubat’ta Blu TV’de!

Türkiye’nin lider yerli online video platformu BluTV, Türkiye ve dünyanın dikkat kesildiği, bol ödüllü filmleri kullanıcılarıyla buluşturmaya devam ediyor. Dünya prömiyerini 47. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapan, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Selcen Ergun’a En İyi İlk Film ile Merve Dizdar’a En İyi Kadın Oyuncu ödülleri kazandıran ‘Kar ve Ayı’ BluTV’de yayına giriyor.

Merve Dizdar ve Saygın Soysal başrollerinde yer aldığı filmde Asiye Dinçsoy, Erkan Bektaş, Derya Pınar Ak, Onur Gürçay ve Muttalip Müjdeci onlara eşlik ediyor. Selcen Ergun’un senaryosunu Yeşim Aslan’la beraber yazdığı, psikolojik gerilim unsurları taşıyan ‘Kar ve Ayı’da kışın bitmek bilmediği uzak bir kasabaya atanan genç bir hemşirenin oradaki erk ilişkileri, sır ortaklıkları ve şüpheyle yüzleşme hikayesi anlatılıyor.

Türkiye – Almanya – Sırbistan ortak yapımı ‘Kar ve Ayı’, 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film ile En İyi Kadın Oyuncu ödülü, Amerika’nın köklü festivallerinden 66. San Francisco Uluslararası Film Festivali’nde Yeni Yönetmenler Ödülü, Belgrad Uluslararası Film Festivali’nde Eleştirmenler Ödülü, Brüksel Cinemamed Uluslararası Film Festivali’nde Cineuropa Ödülü, Frankfurt Türk Film Festivali’nden En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü ve Bergwelten Film Festivali’nden de En İyi Film Büyük Ödülü’nü kazandı.

Kar ve Ayı, 9 Şubat’tan itibaren yalnızca BluTV’den izlenebilecek. 

BLUTV’den Deprem Belgeseli

Türkiye’nin lider yerli online video platformu BluTV, Türkiye’nin deprem gerçeğini tarihsel bir perspektifle ele alarak tüm boyutlarıyla masaya yatırıyor. Gazeteci ve yazar Serdar Akinan tarafından hazırlanan 17 Ağustos depreminden 6 Şubat depremine kadar yaşananlar BluTV’nin ‘Deprem’ belgeseli ile kullanıcılara aktarılıyor.

Ortaya çıkan ihmaller tablosu verileri, tanık ve uzmanların görüşleriyle aktarıldığı belgeselde depremzedeler, akademisyenler, gazeteciler ve afet uzmanları Türkiye’nin deprem gerçeğini, geçmiş depremleri değerlendirerek geleceğe dair öngörüleri ile anlatıyor.

BluTV Deprem belgeseli 6 Şubat depreminin yıldönümünde yayında.

Gain Dizisi ”Kurtuluş Lisesi” İncelemesi

Öncelikle hepinize merhaba! Nasılsınız? Umarım keyifler yerindedir. Değilse de umarım yakın zamanda yerine gelir…

Bu yazımda sizlere Türkiye’nin ilk Japon manga uyarlaması olan orijinal Gain dizisi “Kurtuluş Lisesi” eşlik edecek.

Format Koordinatörlüğünü benim de zamanında eğitim aldığım ve yaptıkları işleri 4 senedir çok yakından takip ettiğim HECE Medya üstlenmiş. Yapımcısı ise eskilerin jön oyuncusu Tolgahan Sayışman’ın kurduğu “Han Medya” Yönetmen koltuğunda Müge Uğurlar otururken senaryoyu Makbule Kosif ve Gülsev Karagöz yazmış.

Dizinin kadrosunda ise Miray Akay, Aslıhan Kapanşahin, Aslıhan Karalar, Cansu Sabancı, Erdem Şanlı gibi genç yetenekler yer alıyor.

Ben dizinin afişlerini ilk gördüğümde isminden ve yüzü çamur lekesiyle kaplanmış öğrencilerden dolayı eskilerde geçen bir dizi sandım. Yani tarihsel savaş konuları işlenmiş sandım ve ilgimi çekmedi. Lakin bir süre daha paylaşımları karşıma çıkınca konusunu da okudum ve ilgimi çekti.

Yukarıda da belirttiğim gibi dizi orijinal Gain platformuna ait bir dizi ve 1 sezon 12 bölümden oluşuyor.

Şimdi gelelim dizinin konusuna :

Klasik lise film ve dizilerinde karşılaştığımız bir okul ortamı görüyoruz aslında. Bir tane oldukça zengin ve havalı kız, kızın ise yanında iki tane aynı havada gezen yardakçıları. Bir tane de o kızlar tarafından eziklenip hor görülen fakir, kendi halinde takılan bir kız.

Bu üçlü, fakir kızla sürekli alay edip psikolojisinin içine ederken ilahi adaletin hayatlarına girmesi çok uzun sürmüyor.

Okulda öğretim elemanlarının düzenlediği bir kamp seyahatiyle başlıyor hikaye. Bu kampta öğrencilerin hepsi davranış notu alacak. Etkinlikle karışık kısa süreli tatil gibi anlayacağınız.

Öğrenciler otobüse binip yola çıkıyor. Ek sefere mecbur bırakılan uykusuz ve sinirli otobüs şoförünün uyuya kalarak arabayı yanlış yola saptırmasıyla korkunç bir kaza meydana geliyor öğrencilerin büyük bir çoğunluğu vahşice hayatını kaybediyor.

Hayatta kalan tek kişiler ise şımarık kızın iki yancısı olan Nehir ve Beste; annesi olmadan hiçbir şey yapamayan adeta kavanozda büyütülmüş Defne; anne ve babası hayatta olmadığı için kardeşlerine bakmak zorunda kalıp güçlü olmak zorunda bırakılan çalışkan Yaren; Okulda sürekli aşağılanan, alkol bağımlısı babasından sürekli dayak yiyen psikolojisi bozuk olan fakir Asiye…

Hikayemize bir sürü öğrenciyle başlasak da bu grup ile devam ediyoruz.

Kazadan sonra Nehir ve Beste şok içinde etrafa bakıp korkudan titrerlerken grubun şımarık kızı Melis’in cesedini bulduklarında deliriyorlar. Bunu gören Asiye’nin keyfine denecek olmuyor. Çünkü artık kendisine sürekli psikolojik şiddet uygulayan, yerinde olsaydım intihar ederdim ölürdüm gibi acımasız şeyler söyleyen kız artık ölü. Bu durum Asiye’ye müthiş bir keyif veriyor ve kartlar bu oyunda yeniden dağıtılıyor.

Ben bu feryat yakma sahnelerinde ve karakter anlatısı kısımlarında Aslıhan Karalar’ın oyunculuğunu çok beğendim. Zaten genel olarak Miray Akay, Aslıhan Kapanşahin ve Cansu Sabancı başta olmak üzere gençlerin karakterlerini bu denli pekiştirip sahnelerde paslaşmaları çok akıcıydı. Kızların oyunculuğuna denecek yok.

Asiye, okulda öğretmenleri Nedim’in ekim için verdiği orakla tüm kontrolü ele alıyor ve hayatta kalanları kendine kukla olarak seçiyor. Herkes bir süre orak Asiye’de olduğu ve canları tehlikede olduğu için Asiye’ye boyun eğiyorlar. Tabii bu esnada sadece Asiye’nin değil, grubun diğer üyelerinin de başlarına gelen olaylardan sonra içlerindeki karanlık yönler açığa çıkıyor.

Hikayenin ilerleyen sürecinde her türlü duyguyu yaşamanız mümkün. Özellikle genç oyuncuların performansı o kadar iyiydi ki adeta oyunculuk resitali izlediğimi söyleyebilirim. Bu film ve dizi işlerinin teknik kısımlarıyla ilgilenen radyo ve televizyoncu olarak diziyi izlediğim süreçte bir an olsun onları oyuncu olarak düşünmedim, karakterleri öyle inandırıcı ve akıcı oynamışlar kanımca.

Ayrıca bence oyuncuların rol yaptığı sahneler çok zor. Sürekli yapay kan ve çamur içindeler, ıslanıyorlar, pisler, dağ bayır çıkıp durdukları için sürekli hareket halindeler yorgunlar ama hiçbir performans kaybı yaşamamışlar. Hepsi adeta dizi sürecinde gerçek kimliklerinden tamamen sıyrılıp karakterlere kendilerini adamışlar.

Benim dizide eleştireceğim iki nokta var. Bunlardan bir tanesi şımarık kızın Asiye’yi ezdiği sahnelerin yapaylığı…

Mesela benim aklımı tırmalayan en elzem şey “Bu kız neden Asiye’den bu kadar nefret ediyor? Bu denli nefret besleyip acımasız davranması için Asiye’nin bir vukuat işlemiş olması gerek.” Sorusuydu. Yani kızın yaptığı zorbalık öylesine ufak darbeler de değildi. Eni konu saf bir nefret besliyordu Asiye’ye karşı. Bu ikili arasındaki çatışma bayağı havada kalmış.

İkinci olarak ise bölüm girişlerinde yer alan seslendirmeler… Oyunculuklar çok keyifli olsa da klip havası veren bölüm girişi sahnelerinde karakter kendini seyirciye anlatırken hayatını değil de önünde yer alan bir kitaptan metin okuyor gibiydi. Oysa görüntü olarak sahneler şahaneydi. Bu özellikle Selim karakterinde çok göze batıyordu. Seslendirme kısmında Selim karakterinin diksiyonu çok eksikti ve asla duygu geçirmiyordu. Kızların seslendirmelerinde bu kadar göze batan bir durum yoktu.

Ayrıca karakter hikayelerini ne kadar beğensem de Selim karakterinin acımasızlığı çok zayıf işlenmiş. Babası komutan olan her erkek çocuk şiddete eğilimli büyümek zorunda değil. Bu biraz talihsiz bir işleyiş olmuş. Özellikle komutan babanın çiftliklerindeki tavuğu boğazından kapıp “Güçlü olmak” adı altında hayvanı yok yere öldürtmesi beni çok rahatsız etti. Çünkü altı boş ve aşırı gereksiz bir sahneydi.

Yani özetle, sadece Selim karakterini ve hikayesini beğenmedim. Bana geçmedi.

Beste, Nehir, Yaren, Defne ve Asiye’nin hikayesi gayet iyi işlenmişti. Sadece zayıf gördüğüm bir nokta, Asiye’nin eziyet gördüğünü izlediğimiz bir sekansta Nehir’in ona bakarken kendi eziyet gördüğü zamanı hatırlamasıydı. Ormanlık alanda olaylar geliştiği müddette Asiye ile buzları erittiği süreçte kendi zorbalanma geçmişinden bahsetseydi karakterin hiç havada kalan yanı olmazdı. Nehir’in havada kalan tek yönü buydu kanımca. Başrol ve en dikkat çeken karakterlerden biri olduğu için havada kaldığını düşündüğüm kısım biraz gözüme battı ama çok büyük eksik değildi yine de.

Ek olarak güç kavramı da güzel işlenmiş kanımca. Asiye sadece orak elindeyken diğerlerine büyük öz güvenle meydan okurken orak karşı tarafa geçince saniyeler içinde okuldaki ezik Asiye’ye dönüyordu. Orağı eline alıp meydan okuyan herkes bambaşka birine dönüşüyordu.

Dizi genel olarak arkadaşlık ve zorbalık üzerinden gayet başarılı işlenmiş. Çok spoi verip tadı kaçırmak istemediğimden uzatmayacağım. Detay vermediğim enfes sahneler var.

İzlemenizi kesinlikle öneririm. Özellikle macera ve dram türünde gençlik dizileri seviyorsanız…

Benden şimdilik bu kadar. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Görüşmek üzere.

error: Korunan İçerik!