tds_thumb_td_300x0
Yüz Yıllık Mucize 1. Bölüm | Dünya Dönüyor

Uzun zaman olmuş yorum yazısı yazmayalı sanırım ki, nasıl başlayacağımı bilemedim. En iyisi dümdüz söyleyeyim. Yüz Yıllık Mucize’yi konuşacağız bugün. Kendisi haftalar sonra izlediğim ilk dizi bölümü olma şerefine erişti de, merakımdan. Adım adım anlatacağım her yönünü şimdi.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, falsoları olduğu için (karaktere kötü davranmak, kıymetini bilmemek, aldatmak, çok farklı kafa yapıları gibi gibi sebepler) devreden çıkan partner klişesi artık yetmedi mi? Tamam, her mevzuya özgün dokunuşlar yapmak zordur farkındayım ama bu mesele benim en takık olduklarımdan. Öyle sık rastlıyoruz ki. Veriyolar red flagleri gümbür gümbür, anlıyoruz ki esas kızın/oğlanın sevgilisi -hatta çoğunlukla evlilik arifesinde olduğu nişanlısı- hızlıca devreden çıkıp başrolümüze yer açacak. Burada da aynı terane, tribal enfeksiyonlu hanzo bir adamdı malum şahıs. Neyse.

Necip Memili’nin canlandırdığı karakteri sevmekle beraber, saniyede 782 kere paşam diyişi beni biraz irite etti. Kulak tırmalıyor, yalansa yalan demekte özgürsünüz. Gelelim oyunculuklara. Hiç uzatmayacağım, umduğumu zerre bulamadım. Ebru Şahin izlemeyi sevdiğim bir isim değil, ona rağmen en dozunda, gerçekçiye en yakın performans onunkiydi. Sevgili Birkan’daki sorun ne bilmiyorum ama hangi rolde olursa olsun ultra yapay geliyor bana. Burada da durum buydu ne yazık ki. Hele bazı anlar vardı, replikleri sıfır duyguyla kağıttan hızlıca okur gibiydi Allah affetsin. Garip.

Harika & Kemal sahnelerine dair çok sevdiğim bir şey oldu. Uzatınca cringe olan sahnelerin hiçbirini uzatmamışlar. Aşırı mutlu etti bu beni. Awkward anlar oluşmuyor, hemen başka bir cümleyle toparlanıyor ikili arasındaki çekim anları. Müthiş. 👌 Bu kararı alan, bize bayıcı/rahatsız edici bakışma/sessizlik anları izletmeyen yönetmene veya her kimse çok teşekkür ederim. Cringe eşiği düşük insanlar olarak duacınız olacağız. 🙏

Harika’nın kıpır kıpır olmasını sevdim gibi. Tanışma sahnesinde (el sıkışırlarken) Kemal’in hareketlere cumburlop düştüm.. Kızın adının anlamına yaraşır şekilde sıradanlığı bozdu diyebilirim. 🤓 Ama Ayşe’nin oradalarken “küçük hanım” diye hitap etmesini hiç sevmedim. 130 yaşındasın diye böyle hareketlere gerek yok canım tamam mı 🙂

Şimdi sıra bir diğer klişeye geldi. Nedir o, annem biz küçükken terk etmiş. Neyse yedik, bir şey demedik. Kemal’in müfettiş kimliğiyle sınıfta olduğu andaki Atatürk sahnesi etkileyiciydi ama onun haricindekiler çok kamu spotu gibiydi. Gereken özen verilmemiş gibi, hoş değil. Madem belli mesajlarınız var, bunları vurgulayacaksınız yapsanıza dört dörtlük. | Aynı şey “kadınlar neler çekiyo bu kıskançlık konusundan” sahnesi için de geçerli, çiğ ve olmamıştı mesela. |

Hemen bi eve atlayalım. Tatlı ve son derece şık babannenin de bulunduğu şu sürreal evden bahsediyorum. Harika, içeriğini “kadınlar matinesi” şeklinde masumane ifade etmiş olsa da ben daha doğrusunu anlatmaya çalışayım: Sürekli dırdır eden ahlakçı bi hala (giyiminden dolayı başta evin çalışanı sandım), dünyanın en yapay neşesini taşıyan genç bi kız ve kardeşleri, Süreyya’nın üzerinde baskı kurduğu (ona dair gözüme batan şeylerden biri, bu patroniçelik gerekli mi yoksa lüzumsuz bi kaynağı mı var yakında görürüz) ve üzgünüm ama hareketlerinden bi tık varoş kokusu yayılan bi yenge falan filan.. Böyle işte.

Dizide masalsı bi hava var, yok değil. Ama bütününe bakınca hoşuma gitti mi tartışılır. Sevemedim pek, çekmedi beni.

Harika’nın alık olmaması hoşuma gitse de bazı tavırlarını çok rahat buldum ve hoşlanmadım. Ne gerçek hayatta ne kurgu dünyalarda başkasına karşı (özellikle yeni tanışıp henüz siz-biz evresinde olunan) çok çekincesiz olan insanlardan pek hoşlanmıyorum. (Adamların bu tavırlara eriyerek bakması da zort) 157 kere teklifsiz/emrivaki bir şeyler yapıp sonra “sorun olmaz dimi, sakıncası yoksa” cart curt demesi de gözüme battı dolayısıyla. Nezaketin sınırlarını zorladın sürekli.

Nezaket demişken, Kemal’in karakteri son derece nazik, beyefendi şekilde yazılmış. Türkiye’de yaşamını sürdüren ve bu tonda tavırlara hasret kalmış herkes gibi ben de beğendim tabii ki. Kameranın Ebru’nun vücut ölçülerini almaya çalışıyor gibi davrandığı sahnede bile denize bakıp sadece “anın tadını çıkaran bi insan” görüp gülümsemesi çok güzeldi. Male gaze’den uzaktı yani, bunu verebilmişler o an.

Leyla konusu çok dramatikti ve Kemal’in hayatında baya önemli bence. Notlarıma bakıyorum MAHVOLDUM yazmışım sadece. 😅 Yeterince açıklayıcı bence, devam.

Kemal hikayeyi anlatırken Harika’nın bazı yorumlarına karşı aşırı triggerlanıp triplenmesini mantıksız buldum. Hey dostum, kız anlattığın şeyin senin kendi biyografin olduğunu bilmiyor biraz sakin ol. ✋ Onun da özür dilemesi çok saçmaydı, sanki naptı anasını satıyım. Neyse ben de gereksiz sinirlenmiyim şimdi sldkhdjjek. Saçma demişken, hemen ardından gelen “işim var (işi intihar) beni başınızdan atıyosunuz yok valla var yav, iyi tm yarım saat daha konuşalım sonra ölürüm” diyalogları ve kalış da baya kötüydü, senaristlere duyrulur.

Süreyya’nın aldatıldığını sanması, aşık olup peşinden gittiği hayatını birleştirdiği insandan böyle bir ihanet geldiğine inanması çok üzücüydü. Kemal keşke anlatsaydı. Madem çok aşıksın bi noktada itiraf et be adam. İlla kendince sebepleri vardır tabi ona da kızamıyorum da of işte. Şimdi aşkının yeğenine de aşık oldu napcak, ayıkla pirincin taşını.. (Flashbackteki sahneler Flash Tv’ydi bu arada.. Dansın güzelliği hariç.)

Birbirlerine bir şeyler hissettiklerinin mevzubahis oluşundan sonraki veda sahnesi biraz tadımı kaçırdı. AĞIZ AĞIZA, dünyanın en gergin, meydan okuyan ama niye ve nasıl olduğu çok belli olmayan anlardı. Eminim teoride daha güzel planlanmıştır da pratikte biraz yüz ekşitti yani. Herneyse.

Son olarak, hızlı hızlı iki üç madde daha sayıp bitireceğim. Necip Memili’nin karakterinin ağlaması 2 saati aşkın bölümdeki en iyi anlardan biriydi, oyunculuk ve his olarak. Kemal’in uçakta Harika’ya nişanlı olduğunu bildiği halde resmen yürümesi anlamsızdı. Benim etik anlayışım buna müsade etmiyor. Eyvallah bi çekim var aranızda, bizimki geleceği görmüş de olabilir ayrılacaklar vs. (fantastik sınırları henüz bilmiyoruz sonuçta) ama o an orada yok saçın ne güzel olmuş yok ben takayım falan no abi. Harika salağı da adamın omzunda uyumuş bravo yani. 👏👏👏👏 Sanki dün gece hiddetlenen o değildi de benim dedemdi.

Ek olarak, sonda çalan hariç dizideki müzikleri de sevmedim. Baştaki savaş yılları da son derece duygusuzdu. Öyle yani. Dizi, birçok yabancı yapımdan alışkın olduğumuz bir konuyu işliyor. Artık kustuğumuz saçmalıklardansa bunu tercih ettikleri için tebrik ediyorum. Benim için her hafta takip edebileceğim güzellikte değil. Fandoma kolay gelsin. İkinci bölüm fragmanı güzeldi ama, onu söyliyim. Özel ilgi alanım olduğu için belirtme gereği duydum. Fragman sanatı önemli bi husustur, ben de bu hususun gurmesiyim. 😜 İnşallah başarılı yapmaya devam ederler de izlenir bu dizi ve ikinci duam inşallah senaryosu sapıtmaz. Gündemdeki saçmalıklardansa bunun reyting almasını çok isterim. Yeterince çene çaldım, susuyorum artık. Görüşmek üzere. ❤

Taçsız Prenses 9. Bölüm Yorumu: Yağmur Teklifi Kabul Etti!

Dün Taçsız Prenses’in yeni 9.bölümünü izledik. Hikayeden maalesef finale yaklaştığımızı görebiliyoruz. Ama her şeyi ustaca güzelleştirmeye çalışan yazarların hakkını teslim etmek lazım, bu yüzden tüm peri masallarında olduğu gibi bizim de güzel bir sonumuz olacağını düşünüyorum. Sonuçta dizi gerçekten bir peri masalı gibi görünüyor.

Son iki bölümde İştar’ın hikayesini öğrenmenin yanı sıra Neşe ile durumun heyecanını yaşadık ve son bölüm sonunda Merve Bulut’un oyunu hayran kaldık. 

Ama tabii ki en büyülü an, Yağmur’un Evgin’den gelen evlilik teklifini kabul ettiği parktaki sahneydi. Çok güzel bir mekandı, her şey çok kaliteli çekildi. Ayrıca zihinsel olarak ilk seriye dönmemizi sağlayan geri dönüşler de gördük. Çok dramatik. Bütün bunlara Canozan’ın «Toprak Yağmura» şarkısı eşlik etti.

Yağmur ve Evgin’ının aşkı çok saf, hassas ve güzel çıktı. Bu aşk ikiliye şifa oldu. Bir yanda çocukluğundan beri yalnız olan ve sokakta büyümüş, babası ve annesi gibi olmamaya çalışan, kibar olmaya var gücüyle çalışan Evgin. Öte yandan annesinin işi nedeniyle yalnız kalan Yağmur ise para içinde büyümüş ama derinden mutsuzdur. Sonunda sevginin onları nasıl birleştirdiğini ve hastalıklarının ortadan kalktığını görebiliriz. Yağmur’da narkolepsi ve Evgin’de kronik uykusuzluk. Son bölümlerde Yağmur’un uyumayı bıraktığını ve Evgin’in uzun zaman sonra ilk kez Yağmur’un yanında uyuyabildiğini görüyoruz.

Bu aşk bir peri masalı gibi, yalansız ve acısız. Bu insanlar birbirine çok yakındır.

Gerçekten de bazı sonuçlar çıkarabiliriz. İyiliğimizin her zaman bize geri döneceğini, siyah bir şeritten sonra her zaman beyazın geldiğini, her insanın bize bir şey için verildiğini, birinin ayrıldığını ve birinin sonsuza kadar kalabileceğini anlayabiliriz.

Tabii ki Sümeyye Aydoğan’ın ve İsmail Hacıoğlu’nun mükemmel oyunundan bahsetmeye değer. Sümeyye’nin röportaj’da dediği gibi: «İsmail beni tecrübesiyle, ben de enerjimle onu besliyorum». Ve Sümeyye’nin gerçekten çok enerjik ve parlak bir insan olduğu konusunda hemfikir olmamak elde değil. Her ikisi de onlar sayesinde harika bir hikaye yaratmayı başardı. Ama henüz veda etmiyoruz ve Salı günkü bir sonraki bölümü sabırsızlıkla bekliyoruz!

Veda Mektubu 4.Bölüm Yorumu | Nikah

Başrollerini Nurgül Yeşilçay, Bennu Yıldırımlar, Selim Bayraktar, Rabia Soytürk ve Emre Kıvılcım’ın paylaştığı pazartesi akşamları Kanal D’de bizi ekran karşısına kilitleyen Veda Mektubu dizisinin 4.bölümünü yorumlamaya geldim. 🙂

Veda Mektubu 4. bölüm yorumuna geçmeden önce Veda Mektubu 3.bölümde yaşananları hatırlamak isterseniz buraya tıklayarak yazımı okuyabilirsiniz.

Herkese yine yeniden merhabaaa!

Aman aman nerelere geldik, biz dün akşam neler izledik? O nasıl bir bölümdü? 3.bölüm ne kadar minnoşsa 4.bölüm bir o kadar sert ve gergindi. Ee başlayalım o zaman:

Hatice ve Aslı’nın karşı karşıya gelmesiyle bitmişti geçen bölüm yine aynı yerden devam etti Hatice sinsi planı için Aslı’ya masummuş gibi görünüp canını sıkmak istedi kısmen başardı da. Ama Aslı’da çok güzel haddini bildirdi vallahi izlerken gaza geldim. Sonra gitti Mehmet’ten hesabını sordu ama biraz hızlı yumuşadı sanki ben olsam Mehmet’e kök söktürürdüm. Mehmet de tatlı dilli şeytan tüylü iki al ver yapıp Aslı’nın aklını karıştırıp bastı nikahı.

Peki ya nikah sahnesi… Bir AsMeh shipper olarak nikah sahnesine sevinememek çok üzücüydü ah be Alanur ah be kadın yaktın ciğerimi. Hem kızının yanında olmak istemesi hem de geçmişte yaşananların ve aslında daha çok yaşanamayanların içinde bıraktığı o acı ve öfkeyle mücadele etmeye çalışması o kadar güzel aktarılmış ki bayıldım.

Nikahta ne kadar Alanur basıcak stresi yaşasak da sorunsuz kıyıldı tabii Seher’in Aslı’nın gelinliğine attığı yakıcı bakışları saymazsak. Sonra çiftimiz baş başa kalmak için bir otele gittiler. Amaa baş başa kalamadılar Aslı’nın arkadaşlarının yaptığı sürpriz Mehmet beyimizin çok da hoşuna gitmedi. Aslı’nın ve arkadaşlarının eğlence anlayışı Mehmet gibi olgun, sakin bir adama göre değil tabi ki ama sanki bi tık fazla kastın be Mehmet. Tam o sahnelerde aslında Mehmet ve Aslı’nın ne kadar farklı olduğu ne kadar ayrı uçlarda yaşadıkları o kadar güzel anlatılmış ki açıkcası ben korkmaya başladım. Evet zıt kutuplar birbirini çeker ama bu çekişme çok yorucu geçecek gibi ilerleyen bölümlerde itmesinden korkuyorum.

Peki Aslı ve Mehmet‘in ilk gecesini sarhoş Alanur’un basmasına kaç puan. Sırası mıydı be kadın ertesi gün konuşurdun bıraksaydın da bi sevenler kavuşsaydı, ya ilk geceyi basmak ne düşmanın olsa yapmazsın. Orda da Aslı’ya çok üzüldüm evet belki bir hata yaptı 18 yaşında evlenerek ama ne olursa olsun bir annenin en büyük görevi çocuğunun yanında olmak olmalı. Aslı da arkasında annesinin desteğini hissetmek istiyor tabi ki ama tam tersi en büyük engeli annesi. İlk gecesi kabusa dönen ikili ertesi gün eve döndü ama kabus evde de bitmedi.

Seher ah Seher bi dur artık be kadın sırf Aslı’ya vicdan azabı çektirmek için kendi beğendiğin gelinliği yakmak nedir ya. Seher’in ve Hatice’nin ikili oynamalarından çok çekeceğiz, Aslı için asıl zor günler yeni başlıyor…

Alanur kafasında kurduğu intikam planları için Ziya’nın ayağına kadar gidip özür diledi ve barış imzalamak istediğini söyleyip çocuklarının evliliğini duyurmak için verdiği partiye Karlı ailesini de davet etti. Özrü ve daveti kabul eden Karlı’lar olacak olanlardan habersiz Alanur’un partisine gitti.


Seher’in Alanur’a sırf canını yakmak için hediye diyerek getirdiği aile albümü Alanur’un öfkesini ve acısını iyice harladı. Elinde kağıtla yaptığı konuşma Aslı için ‘istersem mektubu okurum ve Mehmet’ten seni ayırırım‘ gözdağıydı. Okutacak mı okumayacak mı diye Aslı ile birlikte hepimiz ekran karşısında gerildik. Okumadı ama çok daha büyük bi şey yaptı. Ziya’yı öptü ve daha da kötüsü bunu Aslı gördü. Evet yaptı bunu büyük cesaret vallahi aşkına özlemine dayanamadığı için mi yaptı yoksa bu da bir oyunun parçası mı onu gelecek hafta göreceğiz.

Genel bir yorum yapmam gerekirse:

Bölüm yine aşırı akıcıydı, diziyi izlerken dakikalar su gibi akıp geçiyor. Aslı ve Mehmet git gide çıkmaza sürükleniyor gibi. Aşkları gerçekten tüm her şey rağmen galip gelebilecek mi çok merak ediyorum. Ziya ve Alanur geçmişin kırıntılarını unutamıyor. Seher durdurak bilmiyor bir yandan Hatice faktörü var büyüye kadar her yolu deniyor. Nevzatın bulaştığı kirli işlere daha girilmedi bile. Çok daha heyecanlı bölümler bizi bekliyor. Umarım aşk kazanır.

Veda Mektubu’nun 5.bölümünde bizi neler bekliyor:

4.bölümde gerildiğimi söyledim ama 5.bölüm fragmanı beni daha çok gerdi Seher’in Aslı’ya attığı tokat bile tek başına yeterli gerilmem için. Durmayacak bu kadın durmayacak. Karlı malikanesinde herkesin diken üzerinde durduğu bi hava vardı Mehmet ve Ziya bile karşı karşıya gelecek gibi. Alanur her zamanki gibi despot ve olumsuz tavrıyla haftaya da bizi bekliyor. Ama en çok merak ettiğim o tokat sahnesi ve ardından Aslı’nın alacağı tavır.

Bu haftalık da benden bu kadar her pazartesi 20.00da Kanal D’de buluşalım. Hoşça kalınnn…

Veda Mektubu 3.Bölüm Yorumu | Duygular Karışık

Başrollerini Nurgül Yeşilçay, Bennu Yıldırımlar, Selim Bayraktar, Rabia Soytürk ve Emre Kıvılcım‘ın paylaştığı Veda Mektubu dizisinin 3. bölümünü yorumluyoruz…

(Veda Mektubu 3. bölümünü okumadan önce 2. bölümde neler olduğunu hatırlamak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.)

Hoş geldiniz….

Hemen başlamak istiyorum çünkü yerimde duramıyorum. O nasıl bir bölümdü hem sırıtmaktan hem de gerilmekten tüm kaslarım ağrıyor. O zaman başlayalım:

Yine Alanur diye ağlayarak başlamak istiyorum ki zaten geçen bölüm orda bırakmıştık kızının geride bir mektup bırakarak evi terk etmesini dayanamadı kadın, nasıl dayansın? Dejavu mu dersiniz karma mı bilemiyorum ama mektuplar Alanur’un kaderi olmuş. Yıllar önce aşkından vazgeçmiş olabilir ama kızından geçer mi? Aslaa.

Ziya’nın evini bu kez kızını çekip almak için giden Alanur büyük bir yıkıma uğradı anne kız yüzleşmesi nasıl da güzel işlenmiş. Aslı ve Alanur’a ne kadar üzüldüysem Nurgül ve Rabia’yı o kadar çok tebrik ettim. Duygu dolu bir sahne izlettiler bize. Bu sahneden anladık ki Alanur’un kabukları yok Alanur baştan sonra zırhlı bir kale örmüş kendine. Aslı mektubun varlığını bildiğini söylediğinde bu kalede gerçekleşen o ufak sarsıntı nasıl da şaşırttı Aslı’yı. 18 yıllık annesinin ilk kez duygularını biraz da olsa açık ettiğini gördü. Alanur sen bunları hiç hak etmedin ama sana da kızmadan edemiyorum bu kadar zor ve dik olmak zorunda değilsin duygular bizi biz yapan şeylerdir bırak ne hissediyorsan bilsin herkes.

Geçmişin fırtınası hiç dinmeyecek gibi Ziya’da hiçbir şey bitmemiş gibi. Hani youtubeda bazı yorumlar vardır ya erkekler çok üzülür o yorumlara, biz kadınlar ise çok kızarız “yanındaki ile yaşlanır aklındaki ile ölürsün” gibi Ziya tam olarak o adamların vücut bulmuş hâli. Yarım kalan şeylerden hep korkarım çünkü bir yerlerde tamamlanmayı beklerler. Seher 28 yıl önce başarmış belki ama tam anlamıyla hiçbir zaman galip olamamış olamayacak da. Bu hikayenin şimdilik hiç kazananı yok ama çok kaybedeni var. Umarım karma Aslı ve Mehmet’ten uzak durur.

Aslı ve Mehmet demişken onlara gelelim. Tv sektöründe işlenen en iyi çift olma yolunda o kadar güzel ilerliyorlar ki… onları izlerken iç çekmemek, gülümsememek elde değil. Aşkları, heyecanları, birbirleri için yaptıkları fedakarlıkları izlerken insanın AŞK diye bağırası geliyor. Mehmet’i sakin biri olarak tanıdık ama Aslı’nın yanında nasıl güzel çocuklaşabiliyor. Aynı şekilde Aslı’ya henüz çocuk çok enerjik ama aklı havada da dedik ama yeri geldiğinde nasıl olgun kararlar aldığını da gördük. Gerçekten yapbozun iki parçası gibiler birbirlerinin eksik parçalarını tamamlıyorlar.

Mehmet bu bölüm hepimizi kendine aşık etti. Evlilik teklifi olsun, Aslı’nın annesiyle konuşmak istemesi olsun özellikle o gelinlik sahnesinde erimeyen kaldıysa gelin sarılalım. Mehmet’imiz oldu da biz mi 18 yaşında evlenmedik… şaka şaka siz yine de 18inizde evlenmeyin. Ama uzun zamandır böyle güzel naif erkek izleyemiyorduk televizyonda ilaç gibi geldi..

Seher’e gelmeden bitiremezdim yazıyı ah Seher ahhh sen bizim başımızı yakacaksın. Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki. Geçmişe sünger çekip birbirini seven iki insnaı desteklemek bu kadar zor olmamalı ya. Seher henüz tam olarak planını devreye sokmadı ama ikili oynaması Aslı’ya melek gibi görünüp arkadan Hatice’yi desteklemesi bile fırtınanın kapıda olduğunun habercisi. Ah Aslı’mm aç gözünü kızım iki şefkat gördün diye yelkenleri suya indirme kötü günler geride kaldı şimdi sıra daha kötü günlerde.

Hep başrollerden bahsediyoruz ama yan roller de çok güzel işleniyor. Beste’nin kardeşinin yanında olması Aslı’ya destek olması çok güzeldi. Selçuk’un o esprili yanı ama bu bölüm bizi şüpheye düşüren hal ve hareketleri acaba nolacak dedirtti. Mina’nın Aslı’yla güzel iletişim kurması ama bir yandan da Aslı’nın başına gelecekleri tahmin edip üzülmesi bize bazı şeylerin habercisi gibiydi. Fatoş, Fatoş’a değinmeden geçemeyeceğim çünkü benim favori karakterim olma yolunda ilerliyor aşşşırı eğlenceli birisi onu izlerken gülememek elde değil. Ve son olarak Hatice namı diğer küçük Seher, Hatice hiçbir zaman bu durumu hazmedemeyecek, elinden geleni de ardına koymayacak gibi. Bakalım izleyip görücez.

2 saat 10 dakikalık bir bölümdü, zaman olarak çok uzun ama gerçekten ne zaman bittiğini anlayamadım. Aşka, gülmeye, entrikaya, gerilime her şeye doyduk. Oyunculuklarıyla oyuncularımız, diyaloglarıyla senaristlerimiz, çekim açılarıyla da yönetmenlerimiz beni büyüledi. Dolu dolu temposunu hiç düşürmeden geçen bir bölüm izledik. Şahsen pazartesiyi nasıl edicem hiçbir fikrim yok..

Son olarak gelecek hafta bizi neler bekliyor?

İlk fragmanı dizinin hemen ardından yayınlandı Aslı Hatice yüzleşmesi sert geçecek gibi Aslı’nın tepkisi yerinde ve oldukça sert ama benim asıl merak ettiğim Mehmet’e nasıl bir tepki koyacağı. Alanur ise durmuyor kızını oradan çıkarmak için geçmiş kozunu oynayacak daha gerilimli daha entrikalı bir bölüm bizi bekliyor.

Sabah uyanıp hemen reytinglere baktım yeşil oklar gelmiş ve dizi artışa geçmiş daha da fazlalarını görürler umarım.

VEDA MEKTUBU YENİ BÖLÜMLERİYLE HER PAZARTESİ 20.00’DA KANAL D’DE TAKİPTE KALIN HOŞÇA KALIN…

Veda Mektubu 2. Bölüm Yorumu | Ne İzledik?

Herkese merhabalar! Bu hafta da yine başrollerini Nurgül Yeşilçay, Selim Bayraktar, Bennu Yıldırımlar, Rabia Soytürk ve Emre Kıvılcım’ın paylaştığı Veda Mektubu dizisinin yeni bölümünü yorumlamaya geldim. Hazırsanız başlayalım bakalım neler olmuş.

İlk bölüm için Alanur’dan modern despot bir kadın, Seher’den geleneksel katı bir anne, Ziya’dan sakin durağan bir adam, Aslı’dan enerjik eğlenceli bir genç kız ve Mehmet’ten de yine sakin olgun bir adam olarak bahsetmiştik. Yanıldık mı aslında yanılmadık ancak ilk bölüm Alanur’a ne kadar kızdıysak bu bölüm bir o kadar hak verdik.

Bu annene yapılır mı be Aslı bu o kadına yapılır mı?

Neyse sırayla devam edelim geçen bölüm diziyi Alanur’un kızı Aslı için Ziya’nın kapısına gitmesiyle bitirmiştik bu bölüm de o kapı yeniden açıldı ve yeni bölüm başladı. Alanur ve Ziya 28 yıl sonra ilk kez karşı karşıya geldi ve ikisinin de hem özlemle hem de oldukça öfkeyle birbirlerinde kalmalarını izledik. Seher’in Alanur’un çıkıp gelmesiyle yaşadığı şok ve endişe onu konuşmaya itti ve resmen Alanur’un modern yapısıyla Seher’in geleneksel yapısının çarpışması yaşandı. İki kadının karşı karşıya gelmesi oldukça etkileyici bir sahneydi.

Aynı dakikalarda Aslı ve Mehmet ise başbaşa bir gece geçiriyordu. İkilinin birden, çok yoğun duygular hissetmesi aralarındaki çekim, aşk ne yapacaklarını bilememelerine sebep oldu. Çok tatlı ve bir o kadarda sevgi dolu sahnelerini izledik ama bir sahne vardı ki tüm türkiye bunu konuşmalı.
Mehmet çok naif bir adam evet ama Seher gibi geleneksel zihniyete sahip bir kadın tarafından yetiştirilmiş bu zihniyet ona empoze edilmiş. Bu etkiyle düşünmemesi gereken bir şey düşündü ve Aslı’ya sormaması gereken bir soru sordu. Ancak senaristimizi tebrik ediyorum Aslı’ya o kadar güzel replikler yazmış ki televizyonun karşısında işte bu ya işte güçlü kadın işte olması, söylenmesi gerekenler diye yükseldim. O sahne kamu spotu diye herkese izletilmeliydi.

Daha sonrasında Aslı ve Mehmet’in aşkları için ailelerini karşılarına almalarını izledik. Verdikleri evlilik kararı iki aileden de özellikle de Ziya ve Alanur’dan kesin bir red yedi.

Önemli bir anda Aslı’nın Alanur’un yıllardır sakladığı Ziya’dan geldiğini düşündüğü mektubu bulmasıydı. Aslı bu mektup yüzünden annesinin aslında kendisinin geleceğini düşünmediğini tek derdinin geçmişte yaşadığı kırık aşk hikayesi olduğunu bencilce intikam duygusu güttüğünü düşünmeye başladı.

Alanur ise kendi yaşadıklarını kızının da yaşamaması için verdiği mücadele onu Ziya ile yeniden konuşmaya itti buluşup konuşan ikili geçmişten bahsetmeden birbirlerine olan öfkelerini belirmeden geçemezken bu evliliğe de kesinlikle onay vermediklerini belirttiler ancak bu esnada onları izleyip yanlış fikirlere kapılan Seher’i hesaba katamadılar.

Tüm bu olaylar esnasında Aslı’ya ablası Beste destek olurken Mehmet’e hiç beklemediği bir yerden destek geldi Seher’den…

Evet evet yanlış okumadınız Seher oğluna eğer bu kadar çok istiyorsa Aslı’nın gelip elini öpmesini söyledi. Gerekçe olarak da oğlunu kaybetmek istemediğini… Ama biz yer miyiz? Aslaaa. Çünkü orda ince bir ayrıntı vardı o ayrıntı da Aslı’nın annesinin onayını almadan Alanur’u tamamen geride bırakarak o eve gelin olarak gelmesiydi. Ah seher ah yaptığın büyülerle kadının sevgilisini alman yetmedi sıra kızına mı geldi?

Aslı mı naptı Aslı da 18 yaşında genç tecrübesiz bir kızın verebileceği kararı verdi sanki inadına yaparmış gibi annesinin kabuk bağlamış yarasını kanatmak ister gibi ardında bir mektup bırakıp aşkı için Mehmet’le o eve elinde valizlerle gitti. Sen bunları hak etmedin Alanur…

Yorum

Dolu dolu geçen bir bölüm izledik ben ne zaman bittiğini anlayamadım. İlk bölümlerde genelde oyuncuların karakterlerine alışma süreçlerini izleriz ancak dizide tüm oyuncular sanki bu roller için doğmuş gibi gözüme batan tek bir kötü sahneleri bile olmadı. Oyunculuklar, hikaye, replikler sektörde devam eden birçok işe göre o kadar güçlü ve sağlam ki izlemeyen çok şey kaybeder diyorum.

Veda Mektubu 3. Bölümde Neler Olur?

Pekiii son olarak yeni bölümde bizi neler bekliyor? Üçüncü bölüm fragmanında Alanur’un kızından vazgeçmediği mücadele ettiğini ama Aslı’nın da aldığı kararın arkasında durduğunu annesini karşısına aldığını görüyoruz. Aslı ve Mehmet’in aşkı tüm engellere rağmen devam ederken Seher’in de hiç duracağı yok gibi…

Çok konuştum umarım beğenirsiniz 3.bölümde görüşmek üzere izlemeyenlerin izlemesini şiddetle tavsiye ederim. Hoşça kalın…

error: Korunan İçerik!