Yürüyen Manipülasyon Cihan ve Sabır Taşı Nilüfer | #İlkveSon

Yürüyen Manipülasyon Cihan ve Sabır Taşı Nilüfer | #İlkveSon

İşte geldim buradayım! Öncelikle ikinci yazımla burada olduğum için çok mutluyum ve yine çok heyecanlıyım 😊 Konumuz ise yine İlk ve Son… İkinci sezonun ilk bölümü 24 Ekim Perşembe akşamı yayınlandı. Daha ilk bölümüyle, çıtayı yükselterek devam ettiğini gösterdi seyircisine bence.

Bugün biraz Nilüfer’i biraz Cihan’ı kısacası İlk ve Son’un ilk bölümünü konuşacağız.

Yazının “spoiler alert” kısmından sonrasını henüz bölümü izlememiş olanların okuması tavsiye edilmez. Elbette her detay konuşulmayacak ancak ciddi spoiler olacak yine de bence önce diziyi izleyip sonra buraya gelin. 😉

!!! SPOİLER ALERT!!!

Diziden yaptığım şahsi çıkarım ve varsayımlara eşlik etmeye hazırsanız başlıyoruz!

Bir yılın ardından boşanma davası için imza atmak için buluşan bir çift: Nilüfer & Cihan. Daha ilk andan göze çarpan giyim renkleri bize hikâyeyi özetler nitelikte. Nilüfer beyaz, Cihan siyah. Kimi zaman denge sağladığı iddia edilse de kimi zaman iki renkten biri diğerine baskın gelir. Uyumsuzluklar gözle görülür, hissedilir olur. Hikâye birbirini tamamlamaktan uzaklaşıp birbirini tahrip etmeye döner.

Dikkatimi çeken ilk detayın şeker olması gerçekten sempatik ama ardından yüzümüze buruk bir ifade yerleştirecek bir anı/ hikâye gelecek zannediyorum. Henüz bir varsayımım yok bu konuda.

Ayrıca merak ettiğim bir detay daha var. Cihan’ın garsona dediği fakat bakışlarının Nilüfer’i hedef aldığı anda söylediği “Bitki beni bozuyor ya…” repliği Nilüfer’in ismine bir gönderme miydi? Yoksa sadece bana mı öyle geldi? Arkadaşlar herkesin fikrini de öğrenmek isterim bu konuda, aydınlatın beni. HELP!

DUBALARDA AŞK BAŞKADIR

Biraz çapkın, biraz serseri bir tarafı var Cihan’ın. Nilüfer dubada kendi halinde uzandığında sohbet açmasından (ne alakalık sohbetler 😀) ve gün boyu da peşini bırakmamasından belli. Nilüfer ise sadece biraz sosyal ve saf biri 🙂 Gerçi o da ne yapsın karşısında tek ayak üzerinde bile değil yatarak yalan hayat hikayesi yazan bir delikanlı var, Nilüfer de haklı.

Helallik sahnesinin dramatik bir paraleli gelir mi beklemedeyim ::)

Ayrıca bahsetmeden geçemeyeceğim, 2014 sahneleri ciddi anlamda sıcak bir yaz günü kokuyor geçmişten <3 Atmosfer müthiş yansıtılmış…

AŞK MI? BAĞIMLILIK MI?

Cihan’ın Nilüfer’in ondan hala etkilendiğine olan inancı ve Nilüfer’in aksi yöndeki ısrarı… Tam da bu noktada kafamı karıştıran bir ikilemdeyim seyirci olarak. Evet Nilüfer Cihan’a dayanamıyor, bu çok belli ancak dayanamadığı Cihan mı yoksa kendi tutkuları mı ben pek emin olamadım. Karakterlerin ikisi de “gri karakter” dediğimiz türde olduğu için anlaşılmaları çok kolay olmuyor. (hele ki daha sadece bir bölüm izlemişseniz…)

Cihan’ın ne kadar manipülatif bir karakter olduğu gayet ortada o yüzden Nilüfer’in adı aşk ya da bağımlılık olan bu duygusunu kullanıyor ve yönlendirmeye çalışıyor, bilerek ya da bilmeyerek. Eminimki ilerleyen bölümlerde bunu çok daha net anlayacağız.

SEVE SEVE…

Git, ellere yar ederim seve seve, seve seve. Ben seni seve seve…”

Dubadaki tanışmayı esas tanışma sandıysanız yanıldınız. 🙂 Cihan sahilde biçare kolyesini arayan Nilüfer’i görünce kolyeyi bulmak için seferberlik başlatıyor. Asıl tanışma da bu olaydan sonra oluyor tabii ki. Ve on yılı aşkın sürecek maceramız resmen başlıyor! Gözlükleriyle denize dalıp bir yandan baş başa kolyeyi ararken diğer yandan da birbirlerine sorular sorarak birbirlerini daha iyi tanımaya çalışıyorlar. Eğlendikleri bir gerçek ancak kolyeden henüz haber yok.

Tabii Cihan durur mu? Baktı ki hikaye burada bitip “tatlı bir yaz aşkı” olarak maziye karışacak Nilüfer ile bir gün geçirebilmek için bir teklif yapıyor genç kıza. Ve belki de Nilüfer ilk kez sınırlarının dışına çıkıp kendini özgür bırakıyor ve Cihan’ın peşine takılıyor.

Ayrıca oyuncuların neden en zorlandıkları sahnenin “su altı sahneleri” olduğunu da anladım. Ben izlerken bile yoruldum öyle söyleyeyim. Emeklere sağlık!

KAYBEDENLER KULÜBÜ BAŞKANI: CİHAN ALACA

Colombo’nun uyutulması haberini alma sahnesi kafamda Cihan ile ilgili çok net bir tablo çizdi. Cihan acılarından onları yok sayarak kurtulmaya çalışıyor. Bu bir yaşam biçimi mi yoksa çocukluktan bir travmanın kalıntısı mı hayatında bilmiyorum ama karakterinin temel taşlarından biri bu. Çocukluğunu yaşayamamış da hep çocuk kalmış gibi hissettiriyor. Kanser olan köpekleri için “İyi ki o, bir şeyi yok ki onun…” diyor mesela. “Kızıma söz verdim ben.” diye sayıklıyor. Nilüfer de bu anlarda onunla bir çocukmuş gibi konuşuyor tüm sinirine ve kırgınlığına rağmen. Kızıyor ama kıyamıyor da sanki bu anlarda…

Sonrasında evde Nilüfer ile yaptıkları sessiz hesaplaşmada anladığım şu oluyor: Colombo, Cihan için sadece çok sevdiği köpeği değil. Aynı zamanda son şanslarının sembolü. Colombo’yu kaybetmek, son şansını kaybetmek onun için. Kızına verdiği söz de sadece Colombo’yu yaşatmak değil, ailesini bir araya getirmek için aslında.

“Biliyorum öldürmek istiyorsun beni. Ama son şansımız olsun mu Co? demiştim. Şimdi biz Co’ya veda mı edeceğiz? Bize veda mı edeceğiz?” -Cihan

Sahnenin devamında da sanki Nilüfer boşanmak için imzasını istemiyor gibi, Colombo’nun uyutulma haberini almamış gibi Avrupa Turu’ndan bahsediyor ve yine yok sayıyor canını yakan şeyleri. Ve ben Cihan’ın böyle yapa yapa bir gün bunu yapamayacak bir durumda kalabileceğini düşünüyorum ister istemez.

Nilüfer ise tam tersi. Yarasına tuz basar gibi, o acıyı diri tutmak için hep güncelinde tutuyor acılarını. Asla yok saymıyor, aksine unutacak gibi olduğunda bilerek hatırlatıp kendine kaşıyor o yarayı ve kanatıyor yeniden. En net ters düştükleri yerlerden biri de bu bence zaten.

“Sabahtan beri yanındaydı kolye biliyordum. Bütün gün benimle olmak istemen hoşuma gitmişti sadece. İnanmamıştım Cihan. İnandığıma inanmanı istedim sadece.” – Nilüfer

“Öyle bir yaşamak ki, ne türlüdür sorma…”

Vedalar zordur, kaybedişler en zoru. Colombo ile vedalaşmaya giderken aslında birbirleri ile de vedalaştı Nilüfer ve Cihan. Colombo onların şansının sembolüydü, aynı zamanda da biricik can dostları ve kızlarının en yakın arkadaşı.. Kolay mıydı veda etmek ebediyen? Değildi. Cihan’ın arabadan inmeden “her dinlediğinde ağladığı” şarkıyı açmasından belliydi.

“Her şey için teşekkür ederim.” – Nilüfer

“Her şey için özür dilerim.” – Cihan

Minnettardı Nilüfer. Colombo’ya, ilişkilerine, Cihan’a… Acı çekmişti belki ama çok güzel günleri de olmuştu. Kızı vardı bir kere, nasıl minnettar olmazdı hayatına. Cihan ise pişmandı. Yaşayabilecekken yaşayamadıklarından, kaybettiklerinden, hatalarından… Her şey çok farklı olabilecekken bir vedaya sığmıştı tüm duygular.

Son sahne ise en iyi sahnelerinden biriydi bölümün. Sağlığı için uyutulacak olan Colombo’ya Nilüfer ve Cihan’ın duygulu vedası çok özeldi. Özellikle son zamanlarda hayvan dostlarımıza yapılan eziyetler, işkenceler gündemdeyken bunun işlenmiş olması dizide gerçekten harika! Hüzünlü bir sahneydi ancak bir yandan da buruk bir mutluluk kapladı içimi. Hala insanlara iyiliği hatırlatan birileri var…

Eveettt! Bir yazımızın daha sonuna geldik. Umarım keyifli geçmiştir. 🙂 Ben diziyi izlemekten de yorumlamaktan da büyük keyif aldım. Yapımda emeği geçen herkesin emeğine sağlık! Müthiş bir iş olmuş. <3

O zaman dizinin ilk bölümüyle dilimize dolanan o şarkı ile bitirelim yazımızı…

“Afedersin halime itiraz etsem de
Can fazla gelir sen varken hücrelerimde
Haykırırım ‘isteyenin bir yüzü kara’
‘Vermeyenin nur olsun’ böyledir bizde”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!