tds_thumb_td_300x0
Tozluyaka’da Kaostan Doğan Bir Aşk: ZeyÇağ 

Herkese coşku dolu bir merhaba sevgili okurlarım. Nasılsınız? Keyifler yerinde, değil mi?  

Size harika bir yazıyla geldim. Kemerlerinizi sıkı bağlayın.  

Tozluyaka’da kaos, aşk, entrika ve gizem tüm hızıyla devam ederken biz bunca hengame içerisinde ZeyÇağ tayfa olarak aşka düştük.  

Bu yazımda da biraz dizinin genel hikayesi hakkında yorum yapıp hemen ardından ZeyÇağ’a odaklanacağım tıpkı diğer yazılarımda olduğu gibi.  

Teoriler

Cemre’nin ölümünün ardında yatan sır perdesi 17. Bölüm itibarıyla açılmış oldu. Bölüm öncesi Cemre hakkında bir sürü teori atıldı ortaya. Dikkatimi çeken kısım ise çoğu kişinin Cemre’nin katili olmadığını, kendi kendisini öldürdüğünü bilmiş olmasıydı. Tebrik ediyorum. Hatta Zeyno’nun Çağrının evine gitme sebebini bile herkes bildi.  

Artık ufkumuz bir hayli açıldı malum, tutturuyoruz.  

Yalan olmasın. Oyuna, planlara ve arkadan iş çevirmeye o kadar alışmışım ki ben Zeyno’nun Çağrı’nın odasına gitmesinde bir bit yeniği aramıştım. Sahnenin gerçek amacını öğrenince pamuk gibi oldum. Çok şükür oyundan ve yalandan arındık artık.  

Gizemli Kişi Kim?

ZeyÇağ hakkındaki yoruma tamamen geçmeden parmak basmak istediğim bir nokta var. O da şu geçen bölüm tanıdığımız siyah kapüşonlu, arkasında kanat sembolü olan gizemli şahıs. O şahıs bu bölüm bize Osman amca gibi gösterildi ama ben Osman amca olduğuna inanmıyorum. Zaten eminim kimse inanmıyordur.  

Çünkü Tozluyaka ekibi çıkacakları sahnenin önünde gitaristleri olan Çağrı’yı ararken gözleri birden okulun koridorunda çevresine turist gibi bakan, nereye gideceğini bilmeyip etrafta dönüp dolanan şaşkın bir gizemli kişi gördüler. Zaten en son kahraman Ali herkesten önce işe el attı ve o kişiye karşı koşmaya başladı. Yakaladıklarında ise o kişinin Osman amca olduğunu gördük. Lakin dediğim gibi inanmadık.  

Bence o kişi her kimse Osman amcayı yem olarak kullandı. Eğer Tozluyakalılar o kişinin sahiden Osman amca olduğuna inanırlarsa çok gülerim valla. Bu işin peşini bırakmamalılar.  

En son Cemre bizim ekibi okulun konferans salonunda, onlar için hazırladığı video ile dev ekranda karşılamıştı. Harcadıkça Kazan isimli bir oyun başlatmıştı. Şimdi düşünüyorum da, Cemre’nin bu görevi verecek kadar güvendiği iş birlikçisi kim olabilir? Bu kişinin bu işi yapması için bizim ekibe karşı iyi hisler beslemiyor olması gerek.  

Birçok kişi bu kişinin Tozluyaka mahallesinden Ferdi olduğunu söyledi. Hatta Bilal’in arkadaşı olan Sadık olabileceğine kadar teoriler uzadı gitti. Ama ben onlardan biri olduğunu sanmıyorum.  

Cemre Gerçekten Öldü mü?

Arkadaşlar ben size bir şey soracağım, Cemre’nin ölmediğini bir tek ben mi düşünüyorum? Birçok oyuncu arkadaşı karakteri canlandıran Ecem Çalhan için veda paylaşımı yaptı ama ben bunun Cemre’nin bir oyunu olduğunu düşünüyorum hala. Çok sert bir ters köşe olacak gibi bir his var içimde.  

Ama tabii gizemli kişinin Cemre olduğunu düşünmüyorum. O kişi başka.  

Gelelim ZeyÇağ’a…

Çok zorlu yollardan geçtik. Yeri geldi hayal kırıklığına uğradık, yeri geldi tam bir sahneye yükselecekken sonumuz yine Zeyno’nun Çağrı’yı azarlamasıyla bitti ama bu defa başardık.  

Tabii bu süreçteki en büyük destekçimiz dizinin karakterlerinden biri olan Hazal’dı. Hazal olmasa bugün bu seviyede olmamız çok zordu. Zeyno’nun Çağrı’ya karşı gözlerini açan kişi sadece Hazal’dı. Ah kıyamam o da başkasının aşkını kurtarırken kendisi bir ihanetin kucağına düştü. Çok üzüldüm Hazal”a ben.

Zeyno hep Çağrı’ya karşı agresif davranışlar sergiliyordu. Hep ona karşı bir saldırı halindeydi. Lakin Harca Kazan oyununda Çağrı’nın kendisini feda etmediğini, onun yerine kendini yaktığını öğrenince bizim Zeyno yavaşça yelkenlerini suya indiriverdi.  

Artık Zeyno da Çağrı’ya karşı bir şeylerin farkına varmaya başladı neyse ki…  

Özellikle hislerinin… 

Bu bölüm ikilinin sahneleri yine bizim beklentilerimize göre bir hayli kısaydı ama bence gayet doyurucuydu. Özellikle Zeyno’nun Çağrı’nın odasındaki sahnesini otuz iki diş gülerek izledim. O kadar tatlılardı ki!  

Çağrı’ya da helal olsun, nasıl bir cesaretse şak diye öptü kızı. 

Bu durumdan utanıp ayaklandıklarında ikilinin eli ayaklarına dolandı. Ne diyeceklerini ve yapacaklarını bilemediler. O kısımda Çağrı yine Zeyno’ya doğru eğilmişti. Bu hareket için bazıları “Yine öpecekti” diye yorumlarken bazıları ise “Sarılacaktı çocuk ya” diye yorumladı.  

Ki bence de sarılacaktı. Kollarını açmıştı ama olmadı.  

Olsun, bir sonraki bölümde bol bol sarılma sahnemiz var fragmandan gördüğümüz kadarıyla.  

Bu konu hakkında da bir detaya değinmek istiyorum. Bu laf bir tek Haktan Zavlak’a mı yoksa her ikisine de mi gitti bilmiyorum, tam olarak anlamadım ama izlediği diziden ve sahneden anlamayan, sadece oturduğu yerden içi boş yorumlar yapan çok bilmiş birkaç insan o sahnedeki oyunculukları eleştirmiş.  

Yani beklentiniz tam olarak neydi çözemedim ben. 16 yaşındaki taze aşık bir çiftten nasıl bir hareket bekliyorsunuz ki?  

Neyse… Konumuza dönelim.  

Romantik Sahneler

Bölümde toplam iki tane romantik sahnemiz vardı. Bunlardan birisi okul koridorunda Çağrı’nın Kalbim senin için çarpıyor” dediği sahneydi, hemen ardından da oda sahnesiydi.  

Bu ikiliyi taze aşık bir çift olarak görmek o kadar güzel ki… Bu süreçte çok öfkelendik ve çok hayal kırıklığına uğradık ama sonumuz güzel oldu. Bizi kavuşturan şey de kaosmuş meğer…Kaostan doğan bir aşk.  

Oyunlar oynandı, güvenler sarsıldı, yaralar alındı, kararsız kalındı ve ön yargılar havada uçuştu ama sonuç güzel oldu. 

18. Bölümde Neler Olacak?

Önümüzdeki bölüm bayağı bir duygulanacağız gibi görünüyor. Çünkü dizinin ilk bölümünde KÖFN grubundan dinlediğimiz “Bir tek ben anlarım” şarkısını 18. bölümde Zeyno’dan dinleyeceğiz. Dizide şarkıyı Zeyno söylüyor lakin sanırım gerçekte o şarkıyı söyleyen ses bir başkasına ait. Karakteri canlandıran Serra Pirinç’in sesine benzetemedim ben pek.

Ayrıca 18.Bölümün fragmanının son kısmında Çağrı ve Zeyno sahnede sarılırken Çağrı gözlerini kapatıp Zeyno’nun saçlarını kokluyor… Bu detay çok tatlıydı. Sanırım önümüzdeki bölüm bayağı ayılıp bayılacağız.  

Önceki yazılarımda “Umarım artık Zeyno Çağrı’ya daha insancıl davranmaya başlar.” yazmıştım. Çok şükür dileğim, dileğimiz gerçek oldu. Gördük ki Zeyno’yu itici yapan şey aslında Çağrı gibi masum ve saf bir karakteri her seferinde anlamadan dinlemeden, yalnızca dolduruşa gelerek azarlamasıydı. Ne zamanki Çağrı’nın ona karşı gerçekten saf ve yalansız, temiz bir sevgi beslediğini, onu gerçekten önemsediğini öğrendi, yavaş yavaş onun da kalbi açılmaya başladı aşka. Yani bu konuda biraz Çağrı da hatalı çünkü kendisini açıklamayı bilmiyordu. Hep sustu hep alttan alan taraf oldu. Ama sonunda her iki taraf da açıldı. Bu bilmecenin sonucunda kazanan biz olduk.  

Açıkça söylemek gerekirse diziyi izlememin en sağlam sebebi ZeyÇağ çifti. Her an onların sahneleri gelecek diye diziyi izlerken televizyona yapışıyorum adeta. Seyir zevki çok yüksek bir çift. Bir de Berk karakteri… Berk benim için çok anlamlı bir karakter. Hem canlandıran oyuncusu çok yetenekli hem de karakter çok ikonik. 

Artık anlamış olduk ki önümüzdeki bölümlerde Zeyno ve Çağrı’yı sevgili olarak göreceğiz. Ama tabii her şey böyle bitmiyor. Bu çifte beraber savaşmaları için bir aksiyon gerek. Onları birbirlerine bağlayacak ve birbirlerini kollamalarını gerektirecek olaylar silsilesi gerek. Umarım senarist, çiftimiz için güzel olaylar yaratır ve heyecanlı sahneler izleriz.  

Küçük Bir Öneri

Ve benden bir olay akışı önerisi gelsin o halde. Bu gizemli kişinin Osman amca olmadığını söylemiştim. Bu gizemli kişi yine kolej tayfa ve tozluyakalıların gözüne takılsa ve yine kovalama oyunu başlasa. Ardından heyecanlı bir aksiyon sahnesi izlesek. En son ise şans eseri o kişiyi Çağrı yakalayıp kapana kıstırsa. Gizemli kişi de sıkışmışlığın verdiği korkuyla yakalanma ihtimalini en aza indirgemek için herkes ona doğru gelirken Çağrı’yı bıçaklasa ve kaçıp gitse. Ardından güzel bir dram sahnesi izlesek ZeyÇağ için…

Ya da tam tersi olup bıçaklanan kişi Zeyno da olabilir.  

Ayrıca şunu demeden de geçmek istemem, ben artık Zeyno’nun intihar konusunun da açılmasını istiyorum. Özellikle bu konu hakkında Çağrı ile sohbet etmesini. Zaten bizim tayfanın en başından beri istediği şey buydu.  

Bu benim ZeyÇağ ağırlıklı olarak kaleme aldığım dördüncü Tozluyaka inceleme yazım. Şu zamana kadar yazdığım şeylerin geneli tarafınızca güzel tepkiler aldı. İlginiz için çok teşekkür ederim. Gerçekten sizinle birlikte diziyi izlemek, sahneleri paylaşmak ve heyecan paylaşmak çok kıymetli. Ayrıca aramızda çok yetenekli insanlar var. Çok güzel ZeyÇağ video editleri görüyorum. Herkesin eline emeğine sağlık. Bu hikaye sizin sayenizde daha çok anlam kazanıyor.  

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım kendimi güzel ifade edebilmişimdir. İlerleyen bölümlerde görüşmek dileğiyle o halde. Kendinize iyi bakın.  

Tozlu Yaka – Başa Dönüyoruz!

Herkese tekrardan merhaba Tozluyaka ve ZeyÇağ tayfa. Ben Etkin Almina Ertürk.  

Sizlerle daha önce Tozluyaka içerikli iki tane yazımda görüşmüştük. Bu üçüncü çalışmam. Artık bu çalışmam seri haline geldi.  

Ben bölümleri izledikçe içimde bitmek tükenmek bilmeyen bir konuşma cümbüşü fark ettim ve bunları yine yazıya dökerek sizlerle paylaşmak istedim.  

Aslında bu çalışmada ben biraz Çağrı ve ZeyÇağ ilişkisi üzerine konuşmak istiyorum. Özellikle Çağrı’ya parantez açmak istiyorum çünkü dizide bırakın parantezi, Çağrı için satır bile ayırmaya tenezzül etmiyorlar. Gelen vuruyor giden vuruyor çocuğa.  

Kendileri çok saf ve doğruymuş gibi… 

Hikaye aslında biraz başa döndü. Bildiğiniz üzere dizinin ilk konusu, yani ana çatışması “Vefayı kim öldürdü?” iken, şimdi de “Cemre’yi kim öldürdü?” sorusuna evrildi. Vefa’nın araştırma sürecinde birleşen tozlu yaka ve kolej tayfanın arasındaki gerginlik son hızıyla devam etmekte.

Ben öncelikle karakter yorumu yapmak istiyorum. 15. Bölümde dikkatimi bir sahne çekti. İki ayrı grup beraber futbol maçı yaparlarken sırf Ali çok havalı ve yetenekli gözüksün diye Çağrı’yı ezdiler. Çağrı sanki futbol ve top kavramlarını yeni öğrenmiş 3 yaşındaki çocuk gibi ayağında gezdiriyordu topu en son.  

Yahu bu çocuk kolejli… Bu çocuk ilk defa mı futbol oynuyor?  Bu çocuk o kadar kupa ve ödülü süs olsun diye mi aldı? Ali başrol olabilir lakin bu hareket tam bir saçmalık. Bu çocuğun babası Koç bir kere. Neyse… 

Şimdi benim en çok değinmek istediğim konuya geliyorum. Zeyno ve Çağrı arasındaki gerginlik…  

Çağrıyı tanıyoruz ve biliyoruz. İnanılmaz saf ve merhametli bir çocuk. Aynı zamanda aşık.  

Evet, hem de kör kütük.  

15. Bölümde Ege ile Çağrı’nın bir sahnesi vardı. Sahnede Çağrı “Zeyno’yu kaybetmek benim için ölüm gibi bir şey zaten.” Dedi. Şimdi birçoğumuz buna fena coştuk. Ben de coştum, yalan yok. Dişlerimi sıktım çocuğun tatlılığından. Ama sonra düşündüm…  

Senaryo açısından, teknik açıdan düşündüm bir an…  

Anlamadığım nokta şu aslında ; Çağrı tamam aşıksın, seviyorsun anladım ama sen ne ara Zeynep’i uğruna ölecek kadar sevdin? Yani sizin sevgililik ilişkiniz başladı, beraber birçok olayın altından kalktınız, birbirinize nefes oldunuz, aşırı derecede bağlısınız da bu sahnelerden biz izleyenlerin mi haberi yok?  

Ne zaman ZeyÇağ sahnesi görsek tam coşacağız diyoruz, Zeyno yine Çağrı’yı azarlıyor. Ve bu benim canımı çok fazla sıkmaya başladı. 

Çağrı’yı kimse dinlemiyor. Üstüne üstlük herkes sürekli Çağrıya bir akıl verme, bilmişlik taslama ve ezme peşinde. Çağrının neden sustuğunu ve sabrettiğini de henüz anlamış değilim. Tamam, Zeyno vefa konusunda çok öfkeli zengin grubuna, iletişim halinde olsalar da onlara bayıldığı söylenemez lakin kendisine bu kadar merhametle yaklaşan ve üzerine titreyen bir çocuğa karşı böyle saçma sapan davranması artık can sıkıcı olmaya başladı.  

Ben çok sıkı bir ZeyÇağ’cıyım. Yani bu konuda öne çıkmak gibi olmasın ama ben de yazmakla ilgileniyorum ve çiftten beklentilerimin yanı sıra bazen senaryonun nasıl saçmaladığını düşünüyorum. Ki bunu sadece ben değil, birçok kişi düşünüyor. Görüyorum tagde gezerken. Sorguluyoruz.  

Yani ben açıkçası bu ikilinin çok daha güzel yazılmasını istiyorum. İkisinin hikayesi de çok değerli. Hikaye biraz daha mantık çerçevesinde ilerlese tüm parçalar birleşecek ve puzzle tamamlanacak.  

Şimdi 16. Bölümün fragmanını gördük. O bölümde Zeynep ve Çağrı el ele tutuştu. Ben bu sahneyi gördüğümde anında yükseldim. Çocuklar gibi sevindim. Şükürler yağdırdım. Ama, dur…  

15. Bölümde tozlu yaka ekibi Cemre ve cinayet aletini konuşurlarken okula devam etmeleri ve kolej tayfayı gözlemlemeleri gerektiğinden bahsettiler. Üstelik kolej tayfa tozlu yakalılardan, tozlu yakalılar da kolej tayfadan şüpheleniyor. Ege mesela Mavi ve Zeyno’yu cinayet aleti hakkında konuşurken duydu. O da ayrı komik. Zeyno’nun bir eline megafon alıp afişe etmediği kaldı böylesi kritik bir durumu. Sanki kantinde tosta gelen zamdan bahsediyor, öyle bir rahatlık. Aklıma şey geldi burada, geçtiğimiz bölümlerde Çağrı ve annesi Vefa hakkında konuşurken Çağrının hava durumundan bahseder gibi vefa için “Ben öldürdüm” demesi gibi…  

Evet, bu rahatlık konusunda bayağı benziyorsunuz.  

Şimdi 16. Bölümün fragmanında Zeyno ve Çağrı ilişkide çağ atlamış, enikonu elleri birleşik dedik ya, heh! Ben bundan huy kaptım. Ama detayları var… Aklıma önce minik bir hayal kırıklığı düştü, ardından gördüğüm şeyin bir de alt metnini düşündüm. 

Şimdi ben açıkçası Zeyno’nun Çağrı’nın ağzını aramak için Çağrıya yaklaştığını düşünüyorum. Bunda yalan yok. Amma velakin olay tamamen bu da değil. Altını çiziyorum. Zeyno geçtiğimiz bölümlerde Arap’a Çağrı’dan hoşlandığını söyledi. Beraber partilemek için geldikleri evde de Ege’nin yaptığı imaya karşı sadece aynı oda konusunda “Çüş hatta” demekle yetindi. Kimse sevgili mevzusuna itiraz etmedi. Belli ki bu ikilide bir his paylaşımı var. Bu konuda artık herkes hemfikir.  

Şimdi Zeyno duygularını kolay kolay belli eden bir kız değil. Oldukça hırçın, kendi içinde ördüğü duvarlar içinde yaşayan bir kız. Karakter özelliğini az çok anladık zaten. Zeyno aslında Çağrı ile sohbet etmek, onunla dertleşmek ve onunla vakit geçirmek istiyor bu çok belli bir şey. Çağrı her yanına geldiğinde aslında mutlu oluyor lakin bunu belli etmemek için de müthiş bir çaba sarf ediyor. Mesela evde annesiyle dizi izlerken elma yediği sahnede Çağrı onu partiye çağırmak için kapısına geldiğinde Çağrı’yı görür görmez kocaman güldü. Gönlümüzü kaptırmışız, bu kesin bilgi.  

twitter: @ heln19031

Fragmanda gördüğümüz sahnede ise ben Zeyno’nun yüzündeki gülüşten pek hoşlanmadım. Bir çıkarı olduğu belli bence. Ama Zeyno için Çağrıya yakınlaşmak için bir sebep gerek. Çünkü Zeyno bu sert karakterle yelkenlerini hemen suya indiremez ve Çağrı ile hemen sevgili ilişkisine giremez. Zeyno aslında Çağrı ile vakit geçirmek gerçekten istiyor ve ona ihtiyacı var lakin Zeynep’in aklına Tozlu yaka tayfadan başkasına ihtiyaç olma durumu çok ters bir his. Çünkü Zeyno hep böyle racon keserek büyümüş. İşte bence yüksek ihtimal ikilinin hikayesini açacak bir sebep de bu olabilir.  

E artık açılsın da! Millet öpüşme evresine geçti bizim daha anca ellerimiz temas etti. 

Benim şu an tek beklentim Zeyno’nun artık Çağrı’ya karşı daha insancıl olması. Bunu önceki iki yazımda da söyledim. 16. Bölüm sırada bekliyor, artık senaristin bize Zeyno’yu da açması gerek. Bize ZeyÇağ sahneleri göstermesi gerek. Eğer ki Zeyno bu yakınlaşma mevzusundan sonra gerçekten Çağrıya aşık olduğunu kendine ve Çağrı’ya itiraf ederse çok güzel sahneler izleriz.  

Ve artık benim istediğim bir diğer şey ise Çağrı’nın artık birine patlaması. Kendini kimseye ezdirmemesi. Kendini dinletmeyi bilmesi. Tamam safsın, merhametlisin, sabırlısın ama senden bir patlama noktası bekliyorum Çağrı Koçak. Ümitliyim.  

Ve Zeyno, artık Çağrı’nın sevgisini hak edecek bir kıza dönüşmeni izlemek istiyorum. Her sahnenizde senin Çağrı’ya laf sokmalarını ve Çağrı’nın kalbini kırmalarını izlemek kabak tadı vermeye başladı. Artık Doğru Yolu bulun ve kendinize gelin. Hadi bebeler, göreyim sizi.  

Bu arada araya bir reklam sıkıştıracağım pardon. ZeyÇağ’dan bir türlü doğru düzgün sahneler göremediğimiz için bir süredir delleniyorum ve hayal gücüme başvurdum. Zaten mesleği yazar olan ve yıllardır Wattpad’de hikaye yazan birisi olarak Zeyno ve Çağrı için “Doğru Yer” isimli bir hayran kurgu hikayesine başladım. Tozlu Yaka evrenine sadığım lakin ön planda Zeyno ve Çağrı var. Şu an bölümlerim taslakta. 15 Ekim’de ilk bölümünü yayınlayıp devamını getireceğim. Okumak isterseniz “etkinalmina” adı ile wattpadde adımı bulabilirsiniz.  

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım keyif almışsınızdır. 

Tozluyaka 11. Bölüm Yorumu | Çiftler Belli Oldu

Herkese tekrardan merhabalar. Nasılsınız? Umarım keyfiniz yerindedir.  

Geçen haftalarda Tozluyaka dizisinin gözde çiftlerinden biri olan ZeyÇağ hakkındaki yazım çok beğenildi ve harika yorumlar aldı. Öncelikle bunun için çok teşekkür ederim. Ve o yazımdan sonra yenisinin de talep edildiğini gördüğüm için bu haftaki bölümü esas alarak bir çalışma daha yapmak istedim. Umarım beğenirsiniz.  

Geçen haftaki bölüm Ali, Arap ve Zeyno’nun, Vefa’nın saatindeki ses kaydını dinlemesiyle bitmişti ve büyük merak uyandırmıştı. Herkes tam “Aha Cemre deşifre oldu!” içerikli bir yükselme yaşamıştı ama yeni bölümden görüyoruz ki umduğumuzu bulmadık. Zaten öğrensek saçma olurdu çünkü hikayenin daha akması gerek. Ki bu durum uğuruna çiftler bile iş birliği yaptı! 

Bu bölüm, çoğunlukla geçtiğimiz bölümlerde temelleri atılan çiftlerimizin bağlarının nasıl güçleneceğini gördük. Bunların yanı sıra ZeyÇağ’cılar olarak geçen haftaki fragmanda bu çiftten çok sahne beklemiştik. Özellikle ekmek sahnesi izlemek için en sabırsızlandığımız sahnelerden birisiydi.  

Bu bölüm, çiftler arasında geçen haftalardaki kadar romantik enerji alamasak da, ZeyÇağ ikilisinin arasındaki bağın sağlamlaştığını söyleyebilirim. Aralarındaki en büyük gelişmeyi ise Zeyno’da gördük. Çünkü bildiğimiz üzere Zeyno Çağrı’yı sürekli tersleyen, atar gider yapan bir kızdı. Ama ekmek sahnesinde Zeyno’da o gelişmeyi gördük. Zeyno “Sen bizim tarafımızda değilsin” diyerek bu araştırma işine kendisi devam edeceğini belirttiğinde Çağrı gücendi ve küçük çaplı bir “Galiba yalnız öleceğim.” Tribi attıktan sonra Zeyno hemen yumuşadı ve Çağrı’yı yollamadı. Tam aksine, “Tamam bu işte beraberiz.” Diyerek gardını romantik delikanlımıza karşı indirdi.  

Ki Zeyno bunu herkese yapmaz. Bildiğiniz üzere sadece Ali’ye karşı yapardı. 🙂  

Bu sahne benim çok hoşuma gitti. Yani diğer sahneleri kadar güçlü olmasa da bunun hakkını yemek istemem. Ne de olsa bu sahne, Zeyno’da gelişme gördüğümüz ilk sahneydi her şeyden önce.  

Artı ek olarak sınıfta Cemre’nin defteri arasında Vefa’nın fotoğrafını görüp cırladığı sahnede de Çağrı ve Zeyno’nun hemen birbirlerine bakıp sorgulama yapması da hoşuma giden bir başka detay.  

Önceki günlerde ZeyÇağ tayfasının sahil sahnesi için “Kesin sevgili olduk” ibaresini gördüm ve heyecanlandım açıkçası. Ben mi detayını es geçtim bilmiyorum ama ben sevgili olduklarını yansıtacak bir durum görmedim henüz. Hepsi gözlerini dikmiş, kıyıya vurmuş Cemre’ye bakıyordu sadece. Ama şöyle bir detay da olabilir. Bölüm başında o sahnenin tarihi için “3 Hafta sonra” yazıyordu. Yani bu 3 hafta içerisinde bu ikili çoktan ilişkiye başlamıştır diye düşünmüş de olabilirler ki bu düşünce mantıklı. Bence de olmuş olabilirler.  

Olmamışlarsa da olmaları çok yakın diye düşünüyorum. 🙂  

Dizide çiftler belli oldu diye düşünüyorum ben. Senarist artık bunu belli etti. Dizide ne zaman bir yan çatışmanın kilidi açılsa, o sahnede aralarında ilişki olan kişiler bilinçli bir şekilde dizilmiş gibi duruyorlar yerlerinde. Bunu hem Mavi karakterini okul koridorunda gördüğümüz sahnede fark ediyoruz hem de Cemre’nin kıyıya vurduğu sahil sahnesinde.  

Tozlukaya’nın Çiftleri

Zeynep, Çağrı  

Cemre, Berk  

Hazal, Ege  

Duru, Arap  

Diziden analiz ettiğim kadarıyla genç çiftlerimiz bu şekilde.  

Mavi karakteri için ise sosyal medyada bir hayli heyecan yaratıldı. Onun da geliş sebebini ve hikayeye katacaklarını merak etmiyor değilim. Bakalım Mavi nasıl bir kız?  

Bu bölüm arkadaş grupları arasında yaşanan elle tutulur bir aksiyon yoktu. Sadece Berk, Cemre olayı üzerinden eski ekibiyle konuşma yaptı ve yine ters düştüler. Çünkü artık çoğu kişi Cemre’den şüphelenmeye başladı ve Berk Cemre’ye aşık. Ne pahasına olursa olsun Cemre’yi korumaya ant içmiş gibi. Bu yüzden özellikle Hazal’ın söylediklerine bir hayli sinirlendi. Çünkü Hazal gerçekten akıllı bir karakter ama kimse onu dinlemiyor. Sanırım yalancı çoban hikayesine döndü biraz. Bir kere Vefa hakkında yalan söyledi, daha da kimse inanmıyor dediğine.  

Başlarda Ali ve Cemre çifti için yeni serüvenler bekleniyordu lakin o ikili arasında bir ilişki kalmadı. Hatta Cemre’ye bu psikolojik oyunları oynayan kişinin de Ali olduğunu öğrendik. Cemre zaten Ali olan ilişkisine de Ali’nin kolundaki saati almak için başlamıştı katil olduğunu hatırladıktan sonra. Samimi bir his kalmamıştı o ikili arasında. Belki başlarda gerçekten bir şeyler olabilirdi ama artık oluru yok gibi. Sahil sahnesinden yola çıkarsak sanırım Cemre öldü. Ama ben öldüğüne çok da inanmıyorum. Bu da bir oyun olabilir.  

Derya ve Önder çiftinde ise tatlar biraz kaçtı. Nesrin ne yaptı etti ortaya attığı sahte bir şiddet yalanıyla çiftin arasını bozdu. Derya aslında Nesrin’in bu duruma karşı hikayeye dahil oluş şeklini sorgularken Nesrin ortaya Çağrı’nın uyuşturucu madde hikayesini ortaya atarak şüpheyi üzerinden kaldırdı. Yoksa Nesrin’in mahalleye gelmesinin asıl sebebini anlayacak kadar akıllı bir kadın Derya. 

Ve altını çizmek istediğim bir konu daha var ki bu bölüm en ama en çok hoşuma giden sahne oydu.  

Nesrin ve Önder evde tartışırken Çağrı içeri girip tartışmanın sonlarına şahit olmuştu. Önder’in her ne kadar kötü niyeti olmasa da Nesrin’e sesini yükselttiği yerde Çağrı’nın babasına diklenmesi ve “Bana kadınlara karşı saygıyı öğreten babamın yaptığına bak” içerikli gönderme yaparak annesiyle evden gitmesi beni çok duygulandırdı. Haklı ya da haksız hiç fark etmeksizin, annesine ses yükseltilmesine karşı sessiz durmayan Çağrı bu bölüm de bu hareketi üzerinden benden tam puan aldı.  

Zaten Çağrı’nın kadınlara ne kadar saygılı olduğunu biliyoruz. Zeynep bile zamanında ona ne kadar atar yapsa da efendiliğinden hiç ödün vermedi. Bu karakterin kadınlara olan saygısı en sevdiğim özelliği. Çatı sahnesine Zeyno’nun suçlama ibaresine karşı “Artık kesin Cemre katil demek istemiyorum. En son çok yaralanmıştı.” Demesi de çok objektif bir bakış açısı ve saygılı bir hareketti. Şüpheleniyor ama kesin yargılamak istemiyor. Direkt kıza saldırılmasındansa araştırma yaparak, kızı yaralamadan sürece devam edilmesini tercih ediyor, ettiriyor.  

Ege ve Zeynep

Ege ve Zeynep’in herhangi bir olayı kalmadı artık. Ege’nin de Hazal ile olacağı tahminler içerisinde. Zaten Cemre olayında da bu ikili yola beraber çıktı. Şahsen ben Ege’nin de hikayesini merak eden biri olarak bu çiftin de serüvenini izlemek istiyorum. Hazal’ın hikayesini biliyoruz zaten. 

Küçük bir detay da eklemek isterim ki, sırf Ege ve Zeynep “ship”  olmadığı için sosyal medyada gerek senariste gerek oyunculara büyük saygısızlık yapan bir kitle var. Arkadaşlar, bu bir dizi. Kurgusal bir dünya. Her şey bizim istediğimiz gibi olmak zorunda değil. Hele ki senaristler, kaleme aldığı bir hikayeyi sosyal medyada yazılan yorumlara göre şekillendirmek zorunda hiç değil. Çifti ve hikayeyi beğenmeyenin yapması gereken tek şey bir daha diziyi izlememek. Çözüm bu kadar basitken kimsenin kimseye saldırmaya ve saygısızlık yapmasına gerek yok. Haksız mıyım?  

Önceki yazımda Nesrin ve Önder’in arasının bozulmasının Çağrı’yı da etkileyeceğini ve Zeyno ile ilişkilerine olumlu yansıyacağını söylemiştim. Bence Zeyno’nun babasının olayı dışında Çağrı ile dertleşeceği bir diğer olay da Bilal ve Kader’in gizli aşk durumu olabilir. Çünkü Zeyno bu ilişkiyi duyarsa tahminimce Arap’a karşı mahcup hissedecek ve çok sinirlenecek. Zaten Çağrı ile artık yakın oldukları için bir dertleşme serüveni daha başlayacak diye düşünüyorum. Nesrin ve Önder’in arasındaki huzursuzluk Çağrı’yı daha sağlam etkilediğinde, dertler derya olduğunda bu ikili birbirlerine ilaç olacaklar ve aşık olduklarını fark edip yavaştan sevgili olma yolunda ilerleyecekler diye düşünüyorum.  

Derya ve Kenan’ın geçmişte yaşanan hikayesini de çok merak ediyorum. Acaba Kenan kim? Derya’yı bırakmasının sebebi ne? Bunlar kritik sorular.  

Tabii Derya, Kenan ve Önder üçlüsünün arasındaki gerginlik, çok yakın arkadaş olan Kenan ve Önder’in de arasını bozacak gibi. Hatta bozdu bile.  

Şu an hikayemiz bu şekilde ilerlemekte. Umarım ilerleyen bölümlerde çiftlerimizden güzel sahneler alırız ve keyifleniriz.  

Umarım analizi güzel yapabilmişimdir. Okuduğunuz için teşekkür ederim.  

Yine ilerleyen bölümler için yeni yazılar isterseniz seve seve yazarım 🙂 Beni çok mutlu ettiniz.  

Kendinize iyi bakın. Yeni bölümlerde tekrar görüşmek dileğiyle…  

Yaşanmışlıklarla adım adım: ZeyÇağ Çifti

Herkese tekrar merhaba! Bugün seslendiğim kitle Tozlu Yaka izleyenleri olacak. Özellikle ZeyÇağ tayfa! 

Bildiğimiz üzere bir süre önce Fox Tv ekranlarında Tozlu Yaka isimli bir gençlik dizisi başladı. Bu dizinin kadrosunda ise Emre Kınay, Dolunay Soysert, Tayanç Ayaydın ve Begüm Birgören gibi birçok değerli isim yer almakta. Ek olarak bu dizi ile keşfedilmeye başlanmış, geleceğin parlak yıldızları olacaklarını tahmin ettiğim Serra Pirinç, Kaan Miraç Sezen, Can Bartu Aslan, Ahmet Haktan Zavlak, Ulvi Kahyaoğlu, Ecem Çalhan gibi genç yetenekler de var! 

Bu yazım aslında genel bir yorum lakin izleyicilerin bildiği üzere dizide Zeyçağ ve EgZey’ciler olarak iki ayrı grup oluşmuş durumda. Yani Zeynep & Çağrı veya Zeynep & Ege olarak da açılımını yapabiliriz. 

Dizi Ne Anlatıyor?

Öncelikle dizinin genel hatlarını yorumlamam gerekirse, hikayesinin çok keyifli olduğunu söyleyebilirim. Ben normalde oturup da iki saat bir televizyon dizisi seyretmeyi sevmem… İlk ve son kez bunu Sana Bir Sır Vereceğim dizisinde yapmıştım.  

Ama bu dizi beni yakaladı. Ben zaten gençlik dizilerini severim. Özellikle de içerisinde gizem varsa…

Dizinin ana çatışması “Vefa’yı kim öldürdü?”  

8 bölümdür bu sorunun cevabı üzerine ilerliyor dizimiz. Lakin yeni fragmandan gördüğüm kadarıyla 9. bölümde olay gecesi alınan kamera kaydından katilin kim olduğu bulundu. Ya da biz bulundu zannediyoruz ve bir süre sonra ters köşe yiyeceğiz. Hiç belli olmaz… 

Ama bize gösterildiği kadarıyla katil Kenan Yağızoğlu

Yan çatışmalarımız ise saymakla bitmez. Her karakterin kendi hayat hikayesi var. Bir tarafta zenginler, diğer tarafta biraz daha mütevazı yaşam süren aileler. 

Zengin kesimden gördüğümüz kadarıyla anlıyoruz ki kimsenin hayatı dışarıdan görüldüğü kadar ışıltılı değil. Para sadece mutluluk getirmezmiş. 

Favori Çiftler

Az önce bahsettiğim gibi Tozlu Yaka izleyenleri ZeyÇağ ve EgZey’ciler olarak ikiye ayrılmış durumdalar. Ben de ZeyÇağ’cılardanım. Benim ZeyÇağ’cı olma sebebim ise şu: Hem dış görünüş olarak yakıştırıyorum hem de karakteristik olarak. Yaşanmışlık olarak… 

İki karakter de hem aile bakımından hem yaşlarının getirisi olan ergenlik bakımından oldukça gergin ve asabiler. Ama kalpleri oldukça yumuşak ve hassas. Kendilerini kolay ifade edemiyor olmanın da gerisi diyebiliriz. Zeyno zaten çocukluktan beri hem kamyoncu bir babanın ‘aslan kızı’ olarak hem de iki tane erkek dost ile büyümüş bir kız olarak dişiliğinin farkında değil. Annesi ne kadar onun zamanında kendisini fark etmesini sağlamaya çalışsa da Zeyno her seferinde değişimi reddetmiş bir kız. Ama Zeyno da zamanla kendisinin aslında böyle bir kız olmadığının farkına varacak gibi. Değişim çok uzak değil… 

Bir de eğer tartışmaya sebebiyet vermeyecekse bir şey söylemek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde burada okumuştum. EgZey kesimi Çağrı’nın Zeyno’yu güzel giyindikten sonra beğendiği iddiasını öne sürmüş.  

Bu beni biraz güldürdü. 

Ödev çekimi yaptıkları günden sonra Berklerin kendilerini konuşmak için çağırdıkları akşam Zeynep sıkılıp gitmişti ve Çağrı peşinden gitmişti hatırlarsanız. O gün Zeynep’in üzerinde şık bir abiye, yüzünde bir ton makyaj yoktu hatırladığım kadarıyla. Her zaman gördüğümüz Zeyno’ydu.  

Dizi ilerledikçe Çağrı’nın tam bu aksiyonların göbeğindeyken bile ne kadar iyi kalpli ve empati yeteneği yüksek bir çocuk olduğunu görebiliyoruz. Zaten Çağrı’nın babası Önder de oldukça naif ve insan sarrafı bir adam. Oğlunu bu anlamda çok iyi yetiştirdiğini düşünüyorum.  

Zengin kesim arasında o kadar olay döndü, herkes birbirine bir sürü iftira attı, kazık attı, sesi soluğu nadir çıkan tek kişi Çağrı’ydı. Özellikle Ege’nin sürekli Çağrı’yı merhametli olduğu için suçlaması da ayrı komiğime gitti.  

Yahu bir insan merhametli olduğu için suçlanır mı?  

Tabii iyi güzel söylüyorum da, Vefa’nın intihar ettiğini zannettiği zamanki sevinci çok kötü bir tepkiydi. Hatta Ege orada “Seni bu kadar keyiflendirdiyse ben de kendimi atayım bir yerden” demesi cuk oturmuştu.  Tamam belki katil değilsin ama ölen bir arkadaş, hatta direkt bir insan üzerine intihar ettiği için bu kadar sevinmek de diğer iyi huylarına biraz gölge düşürdü. Ek olarak olay gecesi konser günü Vefa’nın içeceğine uyuşturucu katması da cabası…  

İlk bölümlerde Çağrı’ya çok sinir oluyordum. Lakin sonradan karakter değişimini gördükçe ısındım.  

Şu an Çağrı favori karakterim 🙂  

Ege‘ye gelirsek… Çağrı ekibin yapacağı her kötü işe engel olmaya kalktığında ya da “bu kadar ileri gitmeyin” diye kendince uyarı yapmaya kalktığında çocuğu sürekli ezdi. “Geldi yine ahlak şube” gibi bir sürü alaycı cümle kurdu.  

Artık içinde nasıl bir öfke yaşıyorsa merhametli ve ahlaklı olmak onun kitabında bir şey ifade etmiyor. Ya da ona kimse  -başta ailesi-  merhamet göstermediği için o da başkalarına merhamet göstermeyi pek tercih etmiyor. Yaşantısı üzerinden yorumlayacak olursak gerçekten bazı konularda kendince haklı ve derin bir karakter Ege Şimşek. Ben onun hikayesini de izlemek isterim.  

Çağrı’nın arkadaşlarından böyle muamele görmesine rağmen bile çizgisinden çıkmaması da hoşuma giden ayrı bir detaydı. Özellikle Zeyno’nun derdini dinlediği günün gecesinde Hazal sorduğunda “Anlatmadı” demesi de hoş bir detaydı.

Çağrı konusunda beni çok güldüren bir olay var. Okuldayken Zeyno için “erkek Fatma” göndermeli bir sürü laf ettikten ve ona hediye olarak tespih aldıktan sonra Zeyno’dan hoşlanması…  

Burada da okulda Ali’nin söylediği “İstese hepinizi köpek gibi peşinden koşturur” sözüne dönüyoruz. Ki sürekli “İyi misin” diye koştu da 🙂 İyi ki de koştu. 

Amann be çok tatlılar ahahaha 

Son yayınlanan bölüme kadar Çağrı için söyleyebileceğim şeyler bu kadar. Ben ayrıca Çağrı’nın ekranda daha fazla gözükmesini isterdim. Çağrı’nın diğer karakterler kadar ön planda olduğunu düşünmüyorum. Zeyno’ya olan ilgisi onu biraz öne doğru itti lakin daha fazla öne sürülmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Umarım ilerleyen bölümler de o da olur. 

Zengin kesimde yer alan herkesin hayatı berbat. Özellikle aile ilişkileri. Ege zaten ailesi tarafından terk edilmiş, yalnız bir çocuk. Berk’in annesi yok, psikopat bir baba ile yaşamını sürdürüyor. Cemre’nin de babası yok, travmaları var. Hazal zaten ailesi müştemilatta çalışan, gösteriş yapmayı seven bir genç kız. Çağrı ise zaten söyledim. 

Neden ZeyÇağ?

Zengin kesimdeki bu insanlar arasından en merhametli ve empati kurabilen kişi Çağrı. Bu yüzden Zeyno ile ikisinin olmasını ben çok istiyorum ve yakıştırıyorum. Zeyno da aslında oldukça naif ve iyi kalpli bir kız. Ama hislerini pek dışarı yansıtmayı beceremiyor. Belki aşk ona kendini ifade etmeyi öğretir ileride? Ali’den sıyrılıp Çağrı’yı görürse tabii… 

Zaten gördüğümüz kadarıyla yavaş yavaş değişim sürecine giriyor Zeyno. Biz seyirciler ile birlikte Zeyno da kendisini tanıyacak gibi görünüyor. 

Zeyno Çağrı’ya sürekli atar gider yapsa da Çağrı’nın bir an olsun terbiyesinden ödün vermemesi de Çağrı üzerine çok hoşuma giden bir diğer detay. 

Zeyno’ya değer verdiği, onu anladığı ve mutlu etmek istediği artık kesinleşti. Hoşlanıyor mu, aşık mı oldu, hislerinin detayını tam bilemem lakin Zeyno’ya değer verdiği yadsınamaz bir gerçek haline geldi. Çağrı’nın bu olgun davranışları üzerine artık Zeyno’nun da biraz sinirli halinden sıyrılarak Çağrı’ya biraz daha insan gibi davranmasını da beklemiyor değilim. Zeyno’nun bazı hareketlerine de sinir olmuyor değilim bu bakımdan.  Ama sanırım az önce dediğim gibi artık Zeyno’nun hem fiziksel hem karakteristik değişimini izleyeceğiz.  

Neler izleyebiliriz?

Bunların yanı sıra ben Çağrı’nın ailesinin arka planda kalan hikayesini de merak ediyorum. Yani Nesrin Önder’e geçmişte ne yaptı da Önder Nesrin’den bu kadar soğudu? Nesrin neden Önder’den sürekli ret yemesine rağmen Çağrı’yı bahane ederek sürekli Önder’e yakın olmaya çalışıyor?  

Bence bu sorular da Zeyno ve Çağrı’nın ilişkisinin temelini atacak bir çatışma gibi görünüyor. Çünkü Nesrin’in hikayesinin gerçekleri Çağrı’yı hassas bir delikanlı olarak fazlasıyla etkileyebilir ve bu sefer Çağrı’yı teselli eden kişi Zeyno olur. Zamanında Çağrı’nın Zeyno’yu teselli ettiği gibi 🙂  

Bu teorilerime göre eğer ters köşe yemeyeceksek ve ZeyÇağ olacaksa, bu uyumlu ikili üzerine çok tatlı sahneler izleyebiliriz. Düşüncesi bile beni heyecanlandırdı. 

Ama hikayenin nasıl ilerleyeceği de hiç belli olmaz. Bence her an her ihtimale karşı da hazırlıklı olmalıyız.  

Dizinin genel yorumunu artık ilerleyen günler için saklayacağım. Bu yazımda ZeyÇağ hakkında küçük bir yorum yapmak istedim. Daha hikayemiz yeni açılıyor, her şey yeni başlıyor. Daha çok görüşeceğiz Tozlu Yaka evreninde  🙂  

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım alınmaca gücenmece olmaz. Yalnızca kendi tarafımı belli eden küçük bir dizi yorumu yaptım. Zaten tarafımı belli ederken kendimce sebeplerini de yazdım. EgZey’cilerin de kendilerine ait sebepleri vardır elbet.  

Peki siz hangi taraftasınız ve neden?  

Düşüncelerinizi tweet alıntılarına bekliyorum. Tabii arzu ederseniz.  

Yeni yazılarımda görüşmek dileğiyle. Yeni bölümlerde görüşürüz.  

Tozlu Yaka yeni gününde, 28 Ağustos Pazar günü saat 20.00’da Fox Tv‘de. Unutmayın. 

Spider-Man : No Way Home Film Yorumu

Hepinize merhaba arkadaşlar. Nasılsınız? Umarım keyfiniz yerindedir. Ben Ne İzledik? Sitesinin yazarlarından biri olan Etkin Almina Ertürk.

Bildiğiniz üzere 17 Aralık 2021 tarihinde Tom Holland’ın hayat verdiği Spider Man’in “Eve Dönüş Yok” isimli üçüncü serisi sinema salonlarında seyircileri tarafından coşkuyla karşılandı. Ben ilk çıktığı tarihte izleyemedim hayat koşuşturması sebebiyle lakin spoi yememeyi başararak 4 gün kadar dayandım 🙂 Şimdi sizlere elimden geldiğince film hakkındaki şahsi yorumumu ileteceğim.

Aslında bu yazıda sadece Spider Man filminden bahsetmekle kalmayıp, Spider Man’in seslendirmesini yapan değerli seslendirme sanatçısı Harun Can’a da değinmek istiyorum. Takip ettiğim kadarıyla bir kesim filmi Türkçe alt yazı seçeneği ile izlerken bir kısmı da benim gibi Türkçe Dublaj seçeneğini tercih etmiş. Ben normal şartlarda yabancı bir film veya diziyi dublaj izlemem çok zorda kalmadıkça. Ama bu filmde Harun Can’ın muazzam sesi olduğunu bildiğim için hiç düşünmeden dublaj seçeneğine gittim. Öyleyse çok da uzatmadan filmin yorumuna geçelim. Hadi bakalım..

Tom Holland’ın hayat verdiği Spiderman’in ikinci serisi olan “Evden uzakta” filminin sonu Mysterio’nun Peter Parker’ın gerçek kimliğini açıklamasıyla son bulmuştu. “Eve Dönüş Yok” serisinde ise bir önceki filmin tam son kısmından başlıyor ilk sahnemiz. Peter herkese afişe olduktan sonra halk düşmanı ilan ediliyor. Herkes Mysterio’ya hak veriyor. Peter ise caddede olanları şok içerisinde izleyen MJ’yi kaptığı gibi kendi evine götürüyor. Açıkçası o kısım benim biraz komiğime gitti. MJ’in tam Peter ağ atarak uçarken Peter’in yüzünü kapatması, Peter’ın ise “Önümü göremiyorum!” diye bağırması… Bir de dinlenmek için duraksadıkları yerde Peter en yakın arkadaşı Ned ile telefonda görüntülü konuşma açtığında ikisinin karşılıklı olarak 4 defa “Kankaa” diye bağırması beni çok eğlendirdi. Çok saçma ama komik bir sahneydi.

MJ ile ikisi sağ salim evlerine döndükten sonra Peter afişe olduğu gerçeğinin verdiği endişeyle camı pencereyi kapatmaya çalışıyor Happy ve halası May’e çaktırmamak için. Ama camı pencereyi kapatsa ne fayda? Evde televizyon var 🙂

Peter Parker’ın ifşası tüm dünyaya yayıldığından ötürü her türlü haber kanalında da bu olay dönüyor tabii. Rahmetli İron Man’ın asistanı ve May hala ise bu haberi televizyondan görüyor. (Rahmetli İron Man derken içim sızladı) Bu noktada ise karşımıza Daredevil avukat olarak çıkıyor. Daredevil’i bilmeyeniniz yoktur sanırım?

Peter afişe olduktan sonra bu hikayede yanan sadece kendisi olmuyor maalesef. Sevgilisi MJ ve yakın arkadaşı Ned de beraberinde yanıyor. Çünkü biri Spider Man’ın sevgilisi, öteki ise en yakın arkadaşı. Her ne kadar hayatları oldukça fantastik olsa da onların da bir öğrencilik hayatı, hedefledikleri meslek ve bir gelecekleri var. Güzel bir geleceğe sahip olmak için ise hedefledikleri okullar var. MIT isimli okul da onların gitmek istediği yer. Ama maalesef ifşa durumu yüzünden gitmeleri mümkün değil. Peter ise bu durum sebebiyle büyük bir vicdan azabıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durumun çözümünü ise Doctor Strange’de arıyor. Aslında Peter’ın amacı, zamanı geriye alarak olayları düzeltmek, lakin DS (Doctor Strange) bunu onaylamıyor. Onun yerine yine yaşanan olaya çözüm olacak nitelikte bir alternatif sunuyor. Hafıza kaybı büyüsü…

Büyünün sonucunda halası, sevgilisi, en yakın dostu dahil tüm dünya Peter Parker’ı unutacak. Peter büyüye başta onay veriyor lakin DS büyüyü yaptığı esnada “MJ beni unutmasın ama” diyerek büyüyü değiştiriyor. Çok geçmeden bu sefer de Ned ve May’i de büyünün dışında tutmak istiyor. En son Happy’i de dahil ederken büyü çığırından çıkıyor ve DS büyüyü güçlükle kontrol altına alıyor.

Büyü tam olarak sonuca ulaşmadığı için kimsenin hafızasında sıkıntı meydana gelmiyor lakin çoklu evren teorisi devreye giriyor. Bunu ilk Peter arkadaşları için MIT’de görev alan Hanım Efendi ile konuşmak üzere gittiği otobanda Doc Oc ile karşılaştığında anlıyoruz. Doc Oc aslında Toby’nin oynadığı Spider Man serisinin kötü adamıyken, çığırından çıkan büyü yüzünden evrenler birbirine giriyor ve ölen kaç kötü varsa hepsi doluşuyor Peter’ın etrafına.

Doc Oc ile yaptıkları görkemli kapışmanın galibi Peter oluyor. Hatta konuşmaya çalıştığı Hanım Efendiyi kurtarmasıyla birlikte okul başvurusunu da garantilemiş oluyor 🙂 Doc Oc ile kapışmasından sonra onunla iletişim kurmaya çalıştıkları esnada bu sefer de Andrew Garfiel’in oynadığı Spider Man serisinden bilinen Green Goblin isimli kötü adam geliyor. Tabii DS’in müdahalesiyle hepsi son anda zindana hapsoluyor.

Onların o evrene nasıl geldiğini ve geriye nasıl gönderebilecekleri hakkında beyin fırtınası yaparlarken DS onları ait oldukları yere göndereceğini söylediğinde Peter bunu hoş karşılaşmıyor. Ah ah… Bu Peter’ın başına ne geliyorsa hep iyi niyeti ve saflığından gelmiyor mu zaten?

Peter onları ölüme göndermektense iyileştirebileceğini düşünüyor. DS bunun bir çılgınlık olduğunu düşünerek ona engel olmaya çalışıyor ve bu sefer de Peter, DS ile kapışma haline giriyor. Ve bir detay eklemek isterim ki DS’nin Peter için “Bu yüzden hiç çocuğum olmadı” dediği kısımda sağlam güldüm.

Peter onları iyileştirmeyi kafasına koyuyor tabii. Ve bu sefer de DS ile kapışıp onu Ayna Boyutu denilen yere hapsettikten sonra tüm hakimiyeti eline alıyor. Tabii MJ ve Ned de Peter’a bu konuda yardımcı oluyorlar. İşte ne oluyorsa bundan sonra oluyor. En sevdiğim kısımlar…

Peter Doc Oc’u ensesindeki çipi yenileyerek iyileştirdikten sonra diğerlerine de hazırlık yapacağı esnada Ozborn’un içine Goblin giriyor. May ise güvenliği için kaçıp gitmektense Peter’ı korumak için çözüm arıyor. İşte orada hata yapıyor… Ve bu esnada Peter’i rezil etmeyi kendine hobi edinen Muhabir Jameson ise çatışma anında onu ifşa edecek görüntüler elde etmenin peşinde. O yıkım anında Goblin’in attığı yeşil bomba sayesinde etraf harabeye dönüyor. May de büyük hasar alarak orada hayatını kaybediyor. Ölmeden önce Peter’a söylediği “Büyük güç büyük sorumluluk getirir” sözü de bize bir yerlerden tanıdık geliyor sanki? 🙂

Peter bu vicdan azabıyla baş başa kalıyor. O esnada Ned’lerin evinde oturan MJ ve Ned bir şey keşfediyor. Ned, DS’nin yüzüğü sayesinde paralel evden açarak fark etmedenTobey ve Andrew’ın Peter Parker’larını da yanlarına getiriyor. Bu kısım ise gerçekten harikaydı. Bu ikiliyi beyaz perdede görmeyi fazlaca özlemişim.

Sonrasında ise MJ ve Ned, Peter’ın kafasını dağıtmak için gittiği yere gidip onu buluyorlar. Peter tabii acı kaybı yüzünden berbat bir halde. Ve o esnada efsanevi an oluyor… Tüm örümcek adam versiyonları karşı karşıya geliyor. Diğer Örümcek Adamlar da acılarını Peter ile paylaşıyor. İlk yakınlıklarını orada kuruyorlar. Ardından kötüleri iyileştirmek için yaptıkları çalışmaya diğerlerini de dahil ediyorlar. Böylelikle herkes el ele vererek grup işi yapıyorlar. Asıl bu sahneden sonrası efsaneydi. Son kısım… Asıl vuruş…

Üç Örümcek Adam da savaşın gerçekleşeceği alanda toplanıyorlar ve havadan sudan muhabbet ediyorlar. O sahne benim bir hayli hoşuma gitti. Onların kurdukları o bağı görmek, onları bir arada görmek kalbime öylesine dokundu ki anlatamam… O sahneleri gözlerim dolu dolu, yüzümde kocaman bir gülümseme ile izledim.

Kötüler de aralarına dahil olduklarında üçü de birlik olup onlarla savaşıyorlar. Savaş alanında ise Sandman, Lizard ve Elektro mevcut. Kapışma anında Ned açtığı deliği kapatamadığı için Lizard tarafından kovalanıyorlar. MJ ve Ned de savaş alanına dahil olduklarında bizi iliklerimize kadar acıyla dolduran o sahne geliyor…

MJ’in düşmesi ve onu Andrew’in kurtarması.. Hem de bu sefer ağ atarak değil, kucaklayarak. Ağ atmayı denemedi çünkü o teknik sevgilisi Gwen’i kaybetmesine sebep oldu. Peter’in da aynı şeyi yaşamasını istemediği için işini sağlama aldı bu sefer. MJ kendisine “İyi misin” diye sorduktan sonraki yüz ifadesi beni çok üzmüştü. Ağlamamak için büyük savaş vermişti. Zorla gülmeye çalışmıştı…

Savaş sonrasında herkes ilaçtan nasibini alarak iyileşiyor. Ayna Boyutundan Ned sayesinde kurtulan DS ise savaş alanına geldiğinde gördükleri karşısında şoka uğruyor. Peter’ın herkesi iyileştirme planının işe yaraması onu çok etkiliyor. Ama ne koşulda olursa olsun onların evrenlerine geri dönmesi gerekiyor. Bunun sonucunda ise yol yine hafıza kaybına çıkacaktı. Herkes Peter’ı unutacaktı…

Son sahnede ise DS büyüyü yaptı ve herkes Peter’ı unuttu. Peter sonrasında MJ’in çalıştığı iş yerinde Ned ve MJ’in MIT’ye girdiklerini işitince çok mutlu oldu. Ah benim güzel kalpli çocuğum… Aşırı saf olmasan senden iyisi yok aslında. O sahnede MJ ile olan konuşması kalbime çok dokundu. Titreyen sesi, yüzündeki heyecanlı ifade, elinin ayağının birbirine dolanması, iki kelimeyi bir araya getirememesi… Çok güzel detaylardı bunlar.

Ve bence Peter Parker’ın hikayesi asıl bu filmin sonunda başladı. Diğer serilerde hep birilerinin gölgesinde ilerlerken ilk defa bu seride gücünü göstermeye başladı. Şimdi ise halasının acı kaybı ve herkes tarafından unutulmuş olmanın bilinciyle bambaşka bir hayata başladı. Acıları ve hataları onu büyüttü. İşte bu yüzden asıl şimdi başladı onun hikayesi. Bir sonraki Tom Holland’lı Örümcek Adam’ı gerçekten dört gözle bekliyorum daha şimdiden.

Harun Can kimdir? Kaç yaşında? Sevgilisi var mı? Hangi burç?

Evet şimdi Harun Can’dan kısaca bahsetmek istiyorum. Harun Can, seslendirdiği karakterleri bayılarak seyrettiğim bir seslendirme sanatçısı. Onun sesi gerçekten Örümcek Adam’a çok yakışıyor. Ben film boyunca hiç o sesin dublaj olduğu bilinciyle izlemedim filmi. Sanki o ses gerçekten Tom Holland’a aitmiş gibi bir histi. Harun Can resmen sesiyle oyunculuk yapmıştı filmde. Peter’ın hissettiği her şeyi ses tonuna çok başarılı giymiş. Bu detayı geçmeden film yorumunu bitirmek istemedim 🙂

Evet… Elimden geldiğince sahne sahne detay vererek ama çok da uzatmayarak yorumumu yaptım. Bu yazı için çok heyecanlıyım. Umarım hoşunuza gider. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Başka içeriklerde görüşmek dileğiyle sevgili Ne İzledik? okurları 🙂

error: Korunan İçerik!