tds_thumb_td_300x0
This Is Us 4. Sezon 2. Bölüm Yorumu: Havuz

İlk bölüm incelememde, This Is Us’ın 4. sezonunun bana ilk sezona bir dönüş gibi geldiği özellikle de pilot bölüü fazlasıyla anımsattığını söylemiştik. Dördüncü sezonun ikinci bölümü bu hislerimi fazlasıyla doğruladı. ”The Pool: Part Two” adından da anlaşılacağı üzere ilk sezondaki The Pool bölümünün devamı gibiydi ve adeta ilk sezonun bağrından kopup da gelmiş bir bölüm izledik.

Bunu sadece havuz geleneği devam etti diye söylemiyorum. Üçüncü sezonda, çocukların küçüklüğünü pek görememiş, Pearson’ların aile sahnelerinden biraz uzaklaşmış gibi olmuştuk. Bunda muhtemelen Jack’i daha çok Vietnam’da izlememiz ve daha çok Rebecca ilk ilk tanıştıkları zamanlara odaklanmamızın payı vardı. Bu bölümde ise Jack’i bol bol big three ile izleyebildik eski günlerdeki gibi.

Big three’yi canlandıra çocuklar elbette artık ilk sezondaki gibi on yaşında değiller onlar da büyümüş biz de haliyle onların on dört yaşındaki hallerini izlemeye başladık bu bölüm. Aynı zamanda Randall’ın kızları olan minikler de artık büyümüş. Böylece hem geçmişte hem de günümüzde çocukların büyümesi üzerine yine döngü gibi bir bölüm izledik. Geçmişte Randall oğul durumundayken, günümüzde çocukları ergenliğe giren bir baba konumundaydı ve hayatın döngüsü yine hem olağan hem de etkileyici işlenmişti. Herhalde This Is Us kadar hiçbir şeyin olmadığı ama aynı zamanda çok şeyin olduğu bir dizi yoktur.

Bölümün en etkileyici sahnelerinden biri çocuk olan Kevin’ın ”Ben iyi bir insan mıyım?” diye sorgulaması ve Jack’le konuşmasıydı bana göre. Jack’e, sevdiği insanlarla ilgilenmenin ona iyi geldiğini öğrenmesi üzerine bunu hep aklının bir köşesinde tutmuş anlaşılan. Çünkü önce Kate ile kalıp görme engelli yeğeni ile ilgilenmek istedi, Kate kendin için bir şey yap dediğinde ise kendini amcası Nick’in yanında buldu. Burada da Cassy(Jennifer Morrison) ile tanışacağı bölümler başlayacak muhtemelen… Bu shipi izlemek için sabırsızlandığım doğrudur. 

Bölümün asıl vurucu anları ise Kate ve bebek Jack’e aitt. Görme engelli bir bebeği büyütmek için nasıl yollar varmış hiç aklıma gelmezdi. Kate’in, görmediği için her kucağa alınışta ağladığını anlatması bu yüzden onu önce hazırlamak gerektiğini söylemesi. İnsana daha önce hiç düşünmediği şeyler hatırlatıyor. 

 

Bir de Kate’in çok iyi baş ederken, kurdukları televizyondan bahsetmesi ve ”Jack bu şovu çok erken izlemeye başlayacak” dediği anda onun aslında görme engelli olduğunu hatırlayıp yüzleşmesi de bir o kadar vurucuydu.

Yani, yine hem duygulandıran hem umut veren hem sıradan hem de içinde çok şeyin olup bittiği bir bölüm izledik. Üçüncü bölümde görüşmek üzere!

This Is Us 3. Sezon Finali İncelemesi: “Her”

This Is Us’ın bir sezonunu daha geride bırakmış bulunuyoruz. Ben This Is Us izlemeye başlayıp, güncele yetiştiğimde henüz 2. sezonun ortalarındaydı dizi. Tam da Jack’in nasıl öldüğünü gösterdikleri 98′ Super Bowl’unda geçen yangın bölümünde yakalamıştım günceli. O efsane bölümlerden sonra, 3. sezon ne yalan söyleyeyim bir tık yavan kaldı. Bunun en büyük nedeni bence Jack’siz bir sezon geçirmemiz. Genel anlamda Jack’i pek görmediğimiz bir sezon izledik.

Sezonun daha ilk bölümünden gösterdikleri gelecek sahneleri diziye orijinallik ve yenilik katmış. Ama bazı konularda da fake yemişiz. Tüm sezon Randall ve Beth ayrıldı mı acaba derken, onların bitmeyen dertlerini izleyip durduk. Bu sezon Randall ve Beth sahnelerinin gereksiz uzatıldığını ve onları çok fazla izlediğimizi düşünüyorum. Daha fazla Jack, Rebecca ve geçmiş sahnesi görebilirdik. En son 3. sezon 16. bölümde biraz Jack&Rebecca görür gibi olduk onda bile kütüphanede tam romantik bir an yaşayacaklarken Randall’ın bu sefer de küçüklüğü fırladı! 🙂 Neyse sezon finalinde de gördük boşanmıyorlarmış, taşınarak hallettiler aralarındaki sorunu. Gelecekte de el ele gördük onları hatta. Her şey yolunda! 4. sezonda daha az görmemiz umuduyla diyelim.

Sezonun bir diğer konusu da Kate ve bebeğiydi. Sezon finalinde gördük ki gelecekte Kate’in oğlu Jack de gayet iyi. Kate’in, Rebecca’ya davranışları sezon finalinde çok sinirimi bozsa da, sonlara doğru kendini affettirip ”Oğlumun da Rebecca Pearson sihriyle büyümesini istiyorum.” diyerek gönlünü alması, ”Sana söylediğim her şey, kendime olan özgüvensizliğimden geliyor.” demesi ve son olarak da gelecekte yapacağı şeyler için bile özür dileyerek sarılmaları. Rebecca ve Kate’in arasının kötü olmasını 3 sezondur kabullenemiyorum, kabullenemeyeceğim. Tam da kötü denemez aslında. Ama ne demek istediğimizi anladınız işte. Kate’in kendini beğenmemesi ve kendine olan güvensizliğinin acısını sürekli Rebecca’dan çıkarması durumu söz konusu. Ergen Kate de yapıyor bunu, yetişklinliği de. Ama sonunda bunu itiraf etmesi çok güzel bir sahneydi…

Kevin’a bakacak olursak, gelecekte Kevin’ın kendi çocukluğu gibi bir oğlu olduğunu görüyoruz. Zoe, çocuk istemediği için sezon finalinde ayrılıyorlar. Aslında Zoe ile o kadar çok şey paylaştılar ki heralde Kevin için ”the one” Zoe demeye başlarken bu ayrılık şaşırttı. Tabii kararlar değişebilir, Kevin, Rebecca’nın da başta çocuk istemediğini ama sonra kendilerinin olduğunu söyledi Zoe’ye ama Zoe’de pek işe yaramadı ve ayrıldılar. İlerde biraraya geldiler de çocuk Zoe’den mi diyeceğim ama sanmıyorum. 3. sezon 16. bölümde Sophie’yi döndürerek bir hatırlattılar bize. Çocukluk aşkı olma durumu var bir de Sophie’nin. Onlar arasında da ”the one” dediğimiz bir ilişki hissediliyordu. Çocuğun Sophie’den olabileceğini düşünüyorum ben.

Gelecekte Kevin’ın hem oğlu olduğunu görüyoruz hem de 3. sezondaki en büyük amacı ve hayali olan babasının kardeşi Nick’i aileye yeniden sokmayı başardığını görüyoruz. Flashforward sahnelerinde Nick, Kevin’ın evinde yaşıyordu. Sezonun ilk bölümünden beri söylenip duran ”Randall’ın annesine gidiyoruz” sözü ise Rebecca’nın, Kevin’ın evindeki hasta yatağıymış meğer. Rebecca, gelecek sahnelerinde de hayatta ama ömrünün sonları… Muhtemelem alzheimer olmuş ya da ölüm döşeğinde olduğu için hatırlamıyor. Neredeyse bilinçsiz diyebileceğimiz bir şekilde yatıyor. Flashbacklerde izlediğimiz o ”büyülü”Rebecca’yı böyle görmek ayrı üzdü, Jack’siz geçen koca bir ömrü düşünmek ayrı üzdü.

Jack’in 98 yılında öldüğünü düşünürsek, o kadar erken ayrıldılar ki birbirlerinden. Rebecca’nın Jack’ten sonra geçirdiği koca bir 30 yıl var nereden baksanız. Çocukları ve torunları da olsa Jack’in bunu görememesi, Rebecca’nın yanında olamamasını düşününce Rebecca için bazen ne kadar da boş ve anlamsız gelmiştir geçen zaman. Hatta 3. sezon 14. bölüm olması lazım, Jack’ten sonra en büyük düşmanının ”zaman” olduğunu söylemişti. Her geçen gün çocuklarının mezuniyeti, evlenmeleri, torunları derken önemli olaylar oluyor ama hiçbirince Jack’i yanında göremiyor. İnsan böyle bir durumda zamanı nasıl düşman olarak görmez ki gerçekten de. Seviyorum seni Rebecca Pearson!

Bol Jack ve Rebecca’lı yeni bir sezona merhaba dememiz dileğiyle! Önümüzdeki sezon, Eylül ayında görüşürüz!

This Is Us 3. Sezon 10. Bölüm “The Last Sween Weeks” Yorumu!

This Is Us ara sezon finalinden, sezonun en iyi bölümlerinden biriyle döndü efendim. Big Three’mizin her biri için ayrı ayrı özel sahneler izledik!

Zaman dilimi olarak yedi haftayı tek bir bölüm içinde gördük. Randall ile başlayalım yorumumuza…

9. bölümde Randall ile Beth’in arasına soğukluk girmişti, bundan sonra gelecekte de öyle olduklarını düşündüğüm için toparlayamayacaklar sanarken beklenmedik şekilde araları yeniden iyi oldu.

“Bi huzur evinde üzerine rengi solmuş pembe bir battaniye çektiğinde şunu diyebilecek şekilde yaşa: iyi bir hayat yaşadım”

Randall duyduğu bu söz üzerine ailesine dönüp son anımda düşündüğüm şey siz olacaksınız dedi.

Bir yandan da Randall’ın 17 yaşındaki anılarını gördük. Jack’e siyasetçi olmak istediğini o zamandan söylemiş ama bunu yaparken bile gelecekte ailesinin yaşamını planladığını görüyoruz. Randall işte 🙂 Jack’in de dediği gibi 17 yaşında olup da gelecekteki ailesi için geçimini ve yaşamını harfi harfine planlayan tek çocuk odur.

Ve Randall 17 yaşındakini hayalini gerçekleştirip siyasetçi oluyor diyebiliriz. Çünkü bu sezonun öncelikli olan konularından biri sonuçlandı ve Randall seçimi kazandı. Sonrasını ise göreceğiz..

“Babam bana muhteşem bir adam olacaksın demişti. Ama bazen iyi bir adam olmak bile zor geliyor.” diyor Randall bir de.

Gelelim Kate’e…

Jack’in çocukken ona yaptığı bir oyuncak stadyum üzerine Katie girl‘ü gördük bu bölüm. Bu aile için futbolun önemini seviyorum. Baba kız arasındaki bu futbol bağını ise ayrı seviyorum…Teee ilk sezonun 5. bölümümden beri. (bkz: Kate’in futbol maçını yalnız izlemekte ısrar etmesi ve Jack’in öldüğüne gerçekten şahit olduğumuz ilk bölüm.)

“Benim evim yangında tamamen kül oldu. Babam o yangında öldü. Bebeğime çocukluğumdan kalan hiçbir şey veremeyeceğim. hepsi yandı. Babamın yaptığı stad oyuncak bile…”

Ve gelelim Kevin’a…

Zoe’ye kendi evinin anahtarını verip yanına taşınmasını isteyen Kevin’ın bu bölüm anahtarlık detayı bile öyle hoştu ki. Anahtarlığında Full House’dan tanıdığımız Uncle Jesse var, Randall’ın kızlarının onu öyle görmesinden dolayı 🙂

Bu anahtar artık Zoe’deydi ki Zoe eve taşınmak konusunda istekli davranmayınca ayrılmalarıyla her şey bitti. Zoe’nin bu tavırlarını anlamayıp sonunda Beth’in dediği gibi Kevin’ı üzeceği bölümlere geldik heralde diye düşünüyordum açıkcası.

Ama beklemediğim bir şey oldu, Zoe’nin ev değiştirememe sebebi de babasının üzerinde bıraktığı travma çıktı. Kapısında ve pencerelerinde bir sürü kilidi olan bir evde olduğu için ev dışında kendini güvende hissetmeyen Zoe, yinede Kevin’la yaşamak istediği söyledi ve anahlarları da geri istedi.

“I want John Stamos back.” 💔

Son sahnede Zoe eşyalarını yerleştirirken ise Kevin, kendi eşyaları arasında bir şey buldu. Babasına, kardeşinden gelen bir mektup. Yani Jack, kardeşinin hayatta olduğunu biliyormuş ama çocuklara söylememiş. Hatta belki Rebecca’ya da? Yeni bölümde göreceğiz…

This Is Us 3. Sezon 7. Bölüm “Sometimes” Yorumu

This Is Us tarihinde yepyeni bir sayfa açan bir bölüm ile merhaba diyoruz. Sometimes adlı bölüm Jack ve Rebecca’nın şimdiye kadar görmeye çok alışık olmadığımız yanlarını gösterdi bize. Neyi mi? Evlenmeden yani bir aile olmadan önce nasıl olduklarını…

3. sezon 7. bölümde Jack ve Rebecca’yı Los Angeles’a doğru bir yolculuğa çıkarken izledik. Henüz bir haftadır tanıştıkları için hem ikisinin de birbirlerinden önceki hayatlarının izlerini izleme şansı bulurken aynı zamanda evli değil de 70’li yıllarda sevgili olan Jack ve Rebecca’yı izledik. Tek kelimeyle büyüleyici değiller miydi?

70’li yıllarda Rebecca, o yıllara özgü bir hareket olarak demosunu doldurmuş ve bir yapımcıya dolduruğu kayıtı dinletmek için Los Angeles’a hayallerinin peşinden gidiyor. Anne olmadan önceki hayatını, hayellerini, ilk aşık olurkenki heyecanını görmek bizi Rebecca’ya biraz daha yaklaştırıyor. Sonra aklımıza şimdiki zaman geliyor. Ah Rebecca ve Jack olmasaydı sonumuz böyle 🙁

Bölümün diğer hikayesi ise Jack, kardeşi ve Vietnam’dı. Rebecca Los Angeles’a şarkıcı olmak için giderken Jack ise Vietnam’da kaybettiği bir askerin ailesini ziyaret etmeye gidiyor.

Bir de Jack’in kardeşi ile anılarına şahit oluyoruz. Jack, depresyonda olan kardeşini iki haftalığına kendi himayesine almayı başarıyor. Jack’in kardeşi için kurduğu cümlelerden etkilenmemek de ne mümkündü zaten?

Babası evde örümcek gördüğünde öldürürken, kardeşi onları çizgiromanının üzerine alıp bahçeye bırakırmış. Böyle birini savaşta düşünsenize? This Is Us yine “insan” olmayı öyle sıradan ama vurucu dokunuşlarla anlatıyor ki. Söyleyecek başka söz bulamıyorum.

Bölümde şimdiki zamana dair gördüğümüz tek isim ise Kevin’dı. Biz 70’lerde Jack ve Rebecca’nın Los Angeles’a yolculuğunu izlerken günümüzde de Kevin ve aşık olduğu kadın Vietnem’a yolculuk yaptılar ve biz yine geçmiş ile günümüz olmak üzere paralel iki yaşam izlemiş olduk.

Bölüm herkes tarafından beğenilmiş olacak ki Imdb’de 8,9 puanla 3. sezon 1. bölümle beraber bu sezonun en yüksek puanlı bölümü olmayı başarmış durumda.

This Is Us 3. Sezon 5. Bölüm: Jack Pearson ölmez!

Bu sezon ilk iki sezonun aksine, Rebecca ve çocukların Jack’in ölümünden sonraki anılarına yoğunlaşıyoruz. Jack’i ise Vietnam anılarında ya da Rebecca ile yeni tanıştığı zamanlarda izliyoruz. Jack’in geçmişini izlemek güzel olsa da baba olan Jack’i görmeyi de özlemedik desem yalan olur. Arada yinede eski aile anılarını da göreceğimiz bölümler gelir umarım ki.

Jack’in vietnam anılarını araştırdıkça karşımıza yine hem güzel hem de dramatik hikayeler çıkıyor elbette orası ayrı. Mesela baba olan Jack’in bazı hareketleri geçmişi gördüğümüzde daha da anlamlanıyor. Geçen bölüm Jack’in, Randall’ı sakinleştirmek için yüzüne dokunup nefes aldırdığı hareketi Vietnam savaşında bir askerden öğrendiğini gördük mesela. Bu bölümde ise Jack’in, Kevin’a verdiği o meşhur kolye yine Vietnam savaşında bir kadının boynunda asılıydı. Kadını henüz sadece fotoğraf karesinde görebildik. Jack ile aynı karedelerdi. Kadında, Kevin’ın şuan taktığı kolye vardı. Jack’in savaşta bir bölüğün lideri olduğunu ve kimseye anlatmadığı anıları olduğundan bahsedildi. Kevin’ı ise o anıların peşindeyken izliyoruz.

Bölümde göze çarpan detaylardan birisi de çocukların bugünki hallerine olan ilk adımlarını 17-18 yaşlarındayken atmış olmalarıydı. Jack’in ölümünden sonra yani. Geçtiğimiz bölümlerde Kate’in kilo sorununun en çok burada başladığını görmüştük. Bu bölüm de Kevin’ın alkol problemiyle ilk kez baloda tanışmasını gördük. Kevin ve Kate’in yaşamı bundan sonra ufak ufak değişmeye başlamış. O dönemlerinin devamını da izler miyiz göreceğiz.

Kate’in mutsuz olduğunda müzikten kaçması adına olan sahneler güzeldi. Adele kılığıba girerek şarkı söylemesi ve kendini burada harcadığı vurguları yapıldı. Kariyerini yeniden bu yolda çizer mi derken tedavinin işe yaradığını ve Kate’in hamile olduğunu öğrendik.

Ve gelelim Jack Pearson ölmez sahnesine… Bölümün en yaralayıcı repliğiydi. Miguel, Rebecca ve çocukların hayatında ilk olarak Jack öldükten sonra onlara göz kulak olmak için yer edinmeye başlamış. Ama kendi adıma bunu sevmedim. Umarım Jack’in ölümünden sonraki sahneler çok fazla uzamadan baba olan Jack’in anılarına da bir yandan dönüş yaparız. Sözün özü benim dostlukla atılmış bir adım bile olsa bu evliliğe onayım yoktur, sevmeyeceğim seni Miguel! 🙂

error: Korunan İçerik!