tds_thumb_td_300x0
Maraşlı öne çıkan görsel
Maraşlı 9. Bölüm | Aşık Oldum

Merhaba sevgili dostlar. Yine, yeniden yeni bir bölüm yorumuyla birlikteyiz. Geçen hafta bölümü, Mahur’un ülkeyi terk etmesiyle sonlandırmıştık. Gelin şimdi hep birlikte yeni bölümü yorumlayalım.

Mahur’un gitmesiyle Maraşlı sarsılır. O zannetti ki; sana aşığım deyince Mahur gitmekten vaz geçer. Olaylar beklenmedik yönde gelişinde Nihal Maraşlı’yı görevden almaya karar verir. Fakat Maraşlı’nın vaz geçmeye hiç niyeti yoktur. Çünkü o, Zeliş’i vuranları bulmadan vaz geçmek istemez. Mahur’un geri geleceğini iddia eder. Nihal buna pek inanmasa da bir süre beklemeye karar verir. Maraşlı Mahur geri dönecek dedi ve haklı çıktı. Buna ben bile şaşırdım. Oysaki Mahur’un gerçekten gittiğini sanmıştım. Fakat yine klişeye kurban gittik.😊

Mahur geldi ama bana çok da aşkından gelmiş gibi gelmedi. Gitme eylemiyle Maraşlı’ya küçük bir tehdit savurdu ve geri gelerek ondan vaz geçemeyeceği algısı oluşturdu. Şimdi de güven testinde. Bana asla yalan söylemeyeceksinden sonra gelen; arkadaşlarıyla buluştukları yer, kendilerine kimin zarar verebileceği, babasının kasasındaki bilgilere nasıl ulaştığı, daha da tepede kimin olabileceği gibi sorular bana hiç de masum gelmedi. Özellikle Maraşlı’nın kim olduğuyla ilgili ve bir isme ulaşma çabası garip geldi. Başından beri Mahur’dan da sıra dışı bir atak bekliyorum ama bakalım hayırlısı, bahtımıza ne çıkarsa.

Bir süre sevgilicilik oynamaya çalışsalar da Maraşlı duruma kendini kaptırmamak için epey çaba sarf etti. Özellikle bu bölüm Maraşlı Mahur diyalogları bayağı ağırdı. İnsanı çekmeyen, kıskançlık ayağına sevgi testlerinin yapıldığı, herkesin ya Mahur’a ya da Maraşlı’ya aşık mısın, aranızda bir şey var mı, yok olamaz, bir birinize uygun değilsiniz lafları dolanıp durdu. Bunun diziye ne katkısı vardı diye düşünmeden edemedim. Belki ilerde göreceğiz ama zaten aksiyonu ve heyecanı azalmış bir dizide bir de milyon kere aynı şeyleri tekrar tekrar söylettirmek biraz cesaret işiydi.

Maraşlı Türel ailesine, özellikle de konağa girebilmek için Mahur’un kendisinin yardımına ihtiyaç duymalıydı. Ancak o zaman konağa girebilirdi. Fakat Mahur’la olan her diyaloğu, teması Mahur’un kendisine bağlanmasına neden olduğu kadar, kendisinin de Mahur’a bağlanmasına neden oluyor. Anlaşmada aşk olmayacaktı. Fakat gönül ferman dinlemiyor.

İşte tam bu noktada, salak İlhan’ın düşüncesizce yaptığı salaklığı hızır gibi yetişti Maraşlı’nın imdadına. Savaş’ın ortaklarının uyuşturucu ticaretini ihbar edince öldürülmeye çalışırlar. Neyse ki Maraşlı, o esnanda kalp krizi geçiren Aziz beyi haber etmek için arar da İlhan da, ne şehittir ne gazi olmaktan kurtulur.

Bu olay Maraşlı’nın iki türlü işine yarar. Nasıl derseniz? Konağa bu sefer İlhan’ın rızasıyla rahatça girebilecektir. Diğeri ise Savaş’ı köşeye kıstıracak bir fırsat geçer eline. İlhan’ı öldürmeye çalışan kendini bilmezi konuşturur ve milyon dolarlık mala el koyar. Savaş’a da mesaj yollar. Ya emir aldığı kişiyle buluşmasını sağlayacak ya da uyuşturucudan vaz geçecektir.

Mahur ve Necati ilişkisi hep özel bir yerdeydi. Abi kardeş ilişkisinden öte bir bağlılıkları var. Bunu uzun zamandır yorumlamak istiyordum ama neresinden, nasıl anlatsam bilemiyordum. Hâlâ da bilemiyorum ya. Belki de ikisinin kırılmışlıkları olduğu için daha bir yakınlar. İlhan kendi aleminde yaşarken, hatta biraz da babasına yaranmak için çırpınırken Mahur’la Necati adeta dert ortağı olmuşlar. Necati’nin babası tarafından ötelenmesi, Mahur’un, annesinin hastalığından habersiz olup cenazesine bile gelememesi ikisinin de acılar ekseninde buluşturan noktalar olsa gerek.

Ama bölüm sonu gördüğümüz üzere, perde gerisindeki gizemli patron Necati çıktı. Necati bir yandan Aziz’e acı çektirmek için planlar yaparken bir yandan da anneden kardeş Mahur’a zarar vermek ister mi? Mahur’a karşı bu kadar korumacı davranırken diğer yandan canına kast etmeyi nasıl düşünebilir? Bunun arkasında başka şeyler olduğunu düşünüyorum. Aklımdan geçenler şimdilik bende kalsın zamanı gelince, tahminim ne kadar doğru o zaman yazarım.

Maraşlı’nın konağa girebilmesi için Mahur’la aşk oyununa ihtiyacı var dedik. İlhan’ın hesapsız hareketiyle artık buna gerek kalmadı. Maraşlı Mahur’un, belki de İlhan’ın koruması olarak o konağa girebileceği kesinleşince aşk oyununa da bir son verme vakti geldi. Dramatik bir konuşmadan sonra, ayrı dünyaların insanıyız girizgahı ve devamında gelen açıklamadan sonra bu ilişkiye son verilir.

Bu sahnelere de kısa bir eleştiri bırakmak istiyorum. Ne ilişkilerinin başlamasında ve ilerlemesinde yeterince bir derinlik vardı ne de ayrılıklarında. Bir hamlık, olmamışlık vardı. Bu yüzden aşklarında da ayrılıklarında da inandırıcılık geçmedi bana. Bu konuda Maraşlı daha etkilenmiş görünüyordu. Mahur ise daha bir soğukkanlı karşıladı ayrılık kararını. Durum böylr olunca acaba aşan içinde başka planlar mı var diye soramadan edemiyorum. Herkes Mahur için ağıtlar yakarken ben Maraşlı için endişeleniyorum. Kendi kurduğu tuzağa yakalanan avcı gibi Mahur’u aşık etmeye çalışırken kendisi aşık oldu. Olur da Mahur da, diğerleri gibi oyun yapıyorsa Maraşlı perme perişan olur.

Ve geldik bölüm sonuna. Sürpriz mi yoksa çokça teori kasıldığı için beklenen miydi? Maraşlı esas patronla görüşmek istemişti. O zaman esas patronun ortaya çıkma vaktiydi. Savaş buluşmamız lazım dedi. Patron da geldi. Yer; mezarlık. Hem de Ömer’in mezarının başı. Gelen Necati. Sarılırlar… Necati; üzülme kardeşim, biraz daha sabret der. Şimdilik görünen Necati ve Savaş’ın abi kardeş oldukları. Fakat ben başından beri Savaş’ın Ömer’in oğlu olduğuna inanmıyorum. Buna inanmam için daha elle tutulur gerekçelere ihtiyacım var.

Necati’nin intikam alabilecekler listesinde hep vardı (gerçi ben bir ara onun yerine Ozan’ı koymuştum ama😊). Şimdi gerekçesi daha da güçlendi. Katil olmasının yanında bir de babasının, bilmeden de olsa katili olması Necati için yeterli sebep. Her ne kadar Savaş’ın Ömer’in oğlu olduğuna inanmasam da şimdilik baba dediği adamın ölümü ve ondan sonra hayatının çok zor geçmesi Savaş için de geçerli sebep olabilir. Tabii bu Savaş’ın insanlara işkence etmesinden zevk almasını asla haklı göstermez. Bakalım Maraşlı Necati karşılaşması nasıl olacak? Daha doğrusu Necati kendini açık edecek mi? Kardeşlerin yeni planları ne? Maraşlı istediği isme ulaşabilecek mi?  

Bir bölümün daha sonuna geldik. Bugünlük de bu kadar sevgili dostlar. Sürçü lisan ettiysem affola. Yeni bölümde buluşmak üzere hoşça kalın. 😊

Maraşlı öne çıkan görsel
Maraşlı 8. Bölüm | Herkesin Sırrı…

Merhaba sevgili dostlar. Yine, yeniden yeni bir bölüm yorumuyla birlikteyiz. Geçen hafta bölümü, Maraşlı’nın Savaş’ı cezalandırdığı ve sonrasında karga tulumba götürülmesiyle kapatmıştık. Gelin şimdi hep birlikte yeni bölüme bir bakalım.

Maraşlı’ya üst mevkilerden ihtar gelir. Çünkü keyfi olarak hareket etmiş ve örgütün esas liderine götürecek kişiyi, Savaş’ı öldürmeye kalkışmıştı. Maraşlı hiç istemese de emirlere uymak, öfkesinden dünyayı yakacak olsa bile üstlendiği görevi başarıyla sonuçlandırmak zorundaydı. El mecbur razı oldu bu duruma. Gönülsüz de olsa, hiç bir şey olmamış gibi davranmaya devam etti.

Bu esnada öğrendiğimiz bir şey var. Örgütü çökertme operasyonunun üç yıl önce başladığı, örgütün Türel ailesiyle bağlantısından dolayı Türel’lerin, ara basamak olarak kullanıldığını; Maraşlı’dan önce Mehmet İnce adlı istihbaratçının olduğu, örgüt tarafından öldürülünce de işe Maraşlı’nın alındığını. Tabii bu seçimde Maraşlı’nın Zeliş zaafı da etkili olmuştur eminim. Nasılsa öfkeli bir baba kızının katillerini bulmak için hiç tereddüt etmeden evet diyecekti teklife.

Herkesin sırrı dedik ya. İşte o sırlardan birisi daha açığa çıktı. Mahur Maraşlı’yı yalnız bırakmaz Zeliş’e yardım etmek için. Ama asıl amacı Maraşlı’nın sırrını çözmekti. Çünkü arkadaşlarıyla ilgili yalanını yakalamıştı Maraşlı’nın ve neler sakladığını, gerçekte nasıl biri olduğunu bilmek istiyordu. Maraşlı’ya geçmişiyle, arkadaşlarıyla ilgili sorular sorar fakat gerçeği bildiği cevaplar yalan halinde karşılık bulur. Maraşlı Zeliş’in yanındayken, Maraşlı’nın ses kaydını bulur Mahur. İşte o zaman babasıyla ilgili gerçeği öğrenir. Biraz sıkıştırınca da Maraşlı her şeyi anlatır Mahur’a.

Herkesin sırrı…

Maraşlı gerçekleri söyleyince Mahur’a, Mahur öfkeyle eve döner. Çünkü hesabını sorması gereken meseleler vardır babasıyla. Video kaydını izlerler ailece. Kayıtta Sedef, Ömer’i Aziz’in vurduğunu söyler ama bilmediği bir şey vardı. Katilin Aziz değil de oğulları Necati’nin olması. Aziz Sedef’e sahip olmak için Ömer’e tuzak kurar. Planı sonrası Sedefle evlenir ama zerre sevgi göremez. Bu olay sonrası ise bir de katil damgası yer. Karısı yıllarca katil gözüyle bakar Aziz’e.

Aziz suçunun karşılığı olarak, yıllarca bu cezayla cezalandırılırken kendisi de Necati’yi cezalandırır. Çünkü Ömer’i vuran Aziz değil Necati’ymiş. Ömer Aziz’i vurmaya çalışırken Aziz, Sadık’a seslenir. Ama sesi duyan Necati Sadık’tan önce tüfeği alır ve Ömer’e ateş eder. Babasının hayatını kurtarmak için katil olur. Evet, Aziz o olaydan sonra Necati’yi bir daha sevmez. Tek derdi Sedef’in kendisini sevmesi olan Aziz, son şansını da Necati eliyle kaybettiğini anlayınca bir daha Necati’yi sevmez, sevemez. Buradan anlıyoruz Necati’nin neden bu halde olduğunu. Hem katil olması hem de babası tarafından reddedilmesi alkolik olması için fazlasıyla yeterli sebep diye düşünüyor insan.  Bu hesaplaşma sonrası bir sırrı daha öğrenmiş bulunuyoruz.

Kendisini yakanları yakma gibi nevi şahsına münhasır bir huyu olduğunu öğreniyoruz Savaş’ın. Bu sefer hedef Maraşlı’ydı. Fakat esas patron Savaş’ın intikam almasını izin vermedi. Ama Savaş kinlenmişti bir kere ve böyle durumlarda intikam almasını kimse engel olamazdı. Fakat bu sefer durum çok daha kritik olmalı ki, arabasıyla ateşe verilen Maraşlı’yı kurtarmak için bizzat kendisi geldi esas patron. Merakla beklediğimiz patron da artık ufaktan ufaktan görünmeye başladı. Birkaç bölüme kadar resmen tanışırız diye düşünüyorum.

Bu bölüm daha bir tanıyoruz Savaş’ı, geçmişini. Geçmişinin çok da iyi koşullarda geçmediğini biliyorduk ama o kadar da kötü değilmiş. Diğer çocuklardan gördüğü eziyete gelince, çoğunluk erkek çocuklarında görülen merhametsizlikti benim gördüğüm. Birisinin, hele de bu akranı ise onun zayıflığını kullanarak alay etmek, eziyet etmek sıkça gördüğümüz bir durum. Burada farklı olan tek şey ise maruz kaldığı olay sonrası içindeki kötülüğün ortaya çıkması.

Savaş’ın içindeki nefretin gerçek nedenini anlamak için biraz daha geçmişe gitmemiz lazım. Gördüğümüz kadarıyla, o zamanlar annesi sert tavırlı biri gibi geldi. Tabii koşullar onu o hale sokmuştur ama sonucunda Savaş gibi bir ortaya çıkıyor. Her daim asosyal bir hayata mahkum olan bir çocuğun, sonunda nefretle donanması. Ne demişti Savaş? “Hatıra yoksa sevgi de yoktur.” Tam da dediği gibi. Dostu, arkadaşı olmadığı için sevgisi olmayan, onun yerini nefretin doldurduğu bir hayat.

Bu kısmı kapatmadan önce bir şeye daha değinmek istiyorum. Bence Savaş, Ömer’in gerçek oğlu değil. Maraşlı öyle zannedince, Savaş’ın da işine geldi ve öyle devam etti. Kadının oğludur fakat hapishane yıllarında babalık etmiştir. Zaten hapisten çıktıktan bir hafta sonra ölüyor Ömer. Büyük patron dedim de. Bazen büyük patronun Ömer olduğuna dair düşünceler geliyor aklıma. Şayet o çıkarsa hiç şaşmayacağım.

“Aşk bir kadınla bir erkek arasında harcanmayacak kadar değerlidir” demişti birileri zamanında. Planın bir parçasıydı Mahur’u kendine aşık etmek. Ama ava giderken avlandı yabani geyik. Maraşlı, amirlerinin ihtarıyla istemeden de olsa rolüne devam etti demiştik. Fakat planda olmayan bir şey olur. Mahur yaşadıklarından kurtulmak için kaçmaya karar verdi. Hem de çok uzaklara, Amerika’ya. Mahur’un gideceğini öğrenen Maraşlı onu kararından vaz geçirmeye çalışır. Mahur, kararından vaz geçmesi için Maralı’nın bir sırrını söylemesini ister. Bir an tereddüt eden Maraşlı Mahur’a aşık olduğunu söyler.

Başından beri özelde Mahur’a, genelde herkese oyun oynayan Maraşlı’nın aşk itirafı da oyundur. Mu acaba? İtirafı yaparken rol olduğunu düşünen Maraşlı, Mahur dönüp gidince, söylediğinin dilinden değil de yüreğinden geldiğini anlar. İtiraf sonrası gelen öpücükle başardığını sanan Maraşlı, Mahur’un son hamlesiyle bu savaşı kaybeder. Bu tür sahneler sonrası, klişe gereği kız her zaman geri dönerdi. Ama ön izlemeden anladığım kadarıyla Mahur gerçekten gitmiş. Çok sevindim. Bu hareketle dizinin klişelere kurban edilmeyeceğini anladım.

Cümleler arasında şifreli sözcükler olduğunu düşünüyorum. Mahur Maraşlı’dan sırrını söylemesini istediğinde Maraşlı Mahur’a; “senin sırrın var mı peki” diye sormuştu. Mahur da “herkesin bir sırrı vardır” demişti. Bu cümleden yola çıkarak Mahur’un da, bizleri çok şaşırtacağı kanaatindeyim. Başından beri Mahur’dan sürprizler bekleyen ben, sıra dışı bir sürprizle karşılaşırsam çok sevineceğim.

Koskoca ilişkiler ve olaylar ağında düğümler peyder pey çözülmeye başladı. Şu saatten sonra Maraşlı’nın Mahur’la karşılaşmasının “tesadüf” olmadığını anlıyoruz. Operasyonun, Maraşlı’yla ilgili olan kısmı altı ay önce başlamış ve Maraşlı aylarca Türel ailesini, özellikle de Mahur’u izlemiş. İlk etapta sahaf dükkanıyla ilişkisini öğreniyoruz. Mahur’un sıkça uğradığı bir sahaftır orası. Maraşlı’nın sahafcı olmasının gerekçesi de bu şekilde ortaya çıkıyor. Ve o bölge de Mahur’un en çok çekim yaptığı bir alan. Aklıma gelmişken, Maraşlı Mahur’u bu kadar uzun bir süre izlerse tabii ki aşık olur. Şimdi sıra savcı cinayetiyle Mahur bağlantısının nasıl kurulduğu kısımlarının açıklığa kavuşmasına. Beklemedeyiz efendim…

Bir bölümün daha sonuna geldik. Bugünlük de bu kadar sevgili dostlar. Sürçü lisan ettiysem affola. Yeni bölümde buluşmak üzere hoşça kalın. 😊

Önceki Bölüm Yorumu

Maraşlı öne çıkan görsel
Maraşlı 7. Bölüm | Zayıf Nokta

Merhaba sevgili dostlar. Yine, yeniden yeni bir Maraşlı bölüm yorumuyla birlikteyiz. Geçen hafta bölümü, Savaş’ın hiç de hoş olmayan şakasıyla kapatmıştık. Gelin şimdi hep birlikte yeni bölüme kısaca göz atalım.

Bölüm Savaş’ın saldırı oyunuyla ve Zeliş’in geçmişi hatırlayıp tekrar şok geçirmesiyle başladı. Savaş’ın amacı Maraşlı’yı zayıf noktasından vurmaktı. Başardı da. Amacına ulaşan Savaş aslında nasıl bir şeyin fitilini ateşlediğinin farkında değildi. Ona göre Maraşlı’ya küçük bir ihtarda bulunmuştu. Fakat bu ihtarın geri dönüşü çok acı olacaktı.

Zeliş’in yeniden aynı şeyleri yaşaması Maraşlı’yı derinden sarsar. Hele de, son günlerde yüzüne gülen Zeliş’inin kendisine yüz çevirdiğini görünce tüm dünyası yerle bir olur. Zeliş’in başına gelenlerden kısmen kendisini sorumlu tutan Mahur Maraşlı’nın bir delilik yapacağını tahmin eder ve onu bir delilik yapmaması için ikna etmeye çalışır. Fakat Maraşlı kararından dönmeye hiç niyetli değildir. Mahur ve Maraşlı ilişkisinin boyutuna, burada bir kez daha şahit oluyoruz.

Maraşlı Mahur’un ısrarının öylesine olduğunu düşünse de Mahur kendisin önemsediğini söylüyor. Maraşlı ise Mahur cephesini kapalı tutmak niyetindedir. Çünkü şu aralar, belki de her zaman Mahur’la bir gelecek planlama niyetinde değil. Mahur da bir yanıyla Maraşlı’yı önemsediğini söylerken diğer taraftan, özellikle de çevresine Maraşlı’yla kendisinin asla olamayacağını söylüyor. Bu ne yaman çelişkidir. Bakalım onların cephesinde oluşan bu düğüm nasıl çözülecek?

Maraşlı birçok badire atlatmıştır, ölümlerden dönmüştür ama söz konusu kızı olunca akan sular duruyor. Ben Burak’a babalığı çok yakıştırıyorum. Öyle güzel sahipleniyor ki Zeliş’i. Aslında değinilmesi gereken bir konu da bu. Maraşlı’nın karısı, kızının doğumu, çocukluğu. Mesela karısıyla ne zaman ayrıldı ya da karısı öldü mü? Öldüyse nasıl öldü? Karıs hayatlarından çıktığında Zeliş kaç yaşındaydı. Maraşlı arada bir görmeye gelir dediyse de şu ana kadar her söylediği senaryo olduğu için karısıyla ilgili hikayenin de gerçekliği tartışılır.

Bir annenin çocuğu için çırpınışları ne kadar da yürek yakıcı değil mi? Mahur abileriyle konuşurken konu Ömer’e gelir. Necati vasıtasıyla, Ömer’in hapisteyken bir hemşireyle evlendiğini öğreniyoruz. Duyduklarını Maraşlı’ya anlatan Mahur durumu araştırmasını ister. Maraşlı’nın vardığı sonuç ise; ortada resmi bir evlilik olmadığı, bazı belgelerin yok edildiği, adı geçen hemşirenin de İstanbul’da bir bakımevinde kaldığıdır.

Hemşireyi ziyaret ettiklerinde önce hoş karşılanırlar ta ki Mahur Aziz Türel’in kızı olduğunu söyleyene kadar. İşte o anda hemşire çılgına döner. Çünkü ona göre Ömer’i Aziz Türel öldürmüştür. Tam odadan çıkacakken kadının, “kapatın perdeleri oğlum hasta güneşe çıkamaz” sözlerini duyarlar. Bu tanıma uyan tek kişi Savaş’tır. Bundan sonra taşları yerine koymak çok zor olmaz. Maraşlı Savaş’a not bırakır.

Durumdan haberdar edilen Savaş ise hemen soluğu annesinin yanında alır. Biz de bu şekilde daha net öğrenmiş olduk Savaş’ın Ömer’in oğlu olduğunu. Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Malum Savaş Xeroderma Pigmentosum hastalığından muzdarip. Güneşe çıktığında cildinde yaralar çıkıyor. Bu yüzden doğduğundan beri pek güneş ya da daha net bir ifadeyle gün yüzü görmeden, loş odalarda yaşamak zorunda kalmış biri. Yanı sıra zor bir çocukluk geçirdiğini de öğreniyoruz bu bölümde.

Babasının kaybı, dışlanmış bir çocukluk derken zor bir hayatı olmuş. Tüm bunlar onu, insanlara karşı acımasız biri haline getirmiş. Fakat gerekçesi ne olursa olsun, Maraşlı’ya ihtar vermek için küçük bir çocuğun travmasını kullanması affedilir şey değildi. Annesi kendisi için endişelenip feryat ederken, kendisinin zarar verdiği bir kız çocuğu için de babası perişan oluyor. Öte yandan kızının canını kurtarmak için Maraşlı’yı öldürmeyi bile göze alan bir baba ve o babanın yetim bırakabileceği küçük bir kız. Tüm bu olaylar silsilesini topladığımızda en çok zarar gören yine, zavallı Zeliş oluyor.

Maraşlı eylemi yapanın Savaş olduğunu öğrenince onu cayır cayır yakmaya ant içer. Çatıda üst kısmı çıplak vaziyette güneşte yanan Savaş’ı görünce bir an acıdım desem yalan olmaz. Zaten vampir misali bir hayatı olmuş bir de güneşte yanmak bayağı şiddetli bir cezaydı. Ama masumlara ve çocuklara verdiği zararı düşününce de kendi kendinin celladı oldu demekten kendimi alamadım. Ne olursa olsun sana zarar verenlerden intikam almaya çalışmanı anlarım ama masumları hele de çocukları da ayırmadan zarar vermeni asla anlayamam. Hepsini üst üste toplayınca, sen bunları hak ettin diyorum.

Gelelim dizinin lokomotiflerinden biri olan Necati’ye. Savaş’ın Ömer’in oğlu olduğunu öğrendiğinde şöyle demişti; öldürelim gitsin. Evet Necati sandığımızdan çok daha fazla kara kutu. Boşuna değil Ömer’in fotoğraflarına bakıp düşüncelere dalmak. Tüm bunların nedenlerini düşünürken imdadımız fragman yetişti. Ömer’i öldüren kişi Necati’ymiş. Fragman her ne kadar ip ucu vermiş olsa da esas bombanın bölüm içerisinde saklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü köstebeğin kim olduğu hala meçhul.

Net bir cevap alana kadar Necati’nin kimin oğlu olduğuna dair şüphelerim hep canlı kalacak. Ben, Savaş Ömer’in oğlu olduğunu söylese bile Necati’nin de oğlu olma ihtimalini hep diri tutacağım. Olaylar zinciri çözülmeye başlamış olsa da daha alacağımız çok yolumuz var. Kaldı ki Necati yine de bir çok şeyi biliyor ve bazı eylemlerin arkasındaki kişi olma ihtimalini koruyor. İlhan şirketi kaybettiğini söylemeye çalıştıkça Necati İlhan’ı susturmuştu. O anlarda da yüzünde bir şeyler biliyormuş ifadesi vardı.

Zayıf noktası Zeliş olan Maraşlı bulduğu ilk fırsatta yapacağını yaptı. Nasılsa her şey ortaya çıktı diyerek Türellerin evini basan Savaş Ömer’in oğlu olduğunu açıkça söyler. O esnada bahçede olan Maraşlı Svaş’ı tekinsiz bir şekilde yakalar ve metruk bir binada yarı çıplak bir vaziyette güneşte bekletir. Aslında Maraşlı’nın istediği tek bir şey vardır. Konser saldırısının ardındaki isim. Fakat Savaş yavaş yavaş yandığı ve çok acı çektiği halde o ismi asla söylemez.

Maraşlı Savaş’ı ölüme terk edip giderken birden özel tim tarafından etkisiz hale getirilir ve yaka paça bir araca bindirilir. Başındaki torba çıkarıldığında karşısında hiç de tahmin etmediği bir kişiyi bulur. Sorgu odasındaki kadın. Maraşlı’nın zayflığını çok iyi analiz eden Hilal Maraşlı’nın keyfi olarak yaptığı bu eyleme son vermek istemiştir.

Maraşlı’yı neden yaka paça aldıklarını düşününce; birimin esas amacı konser saldırısının ardındaki isme ulaşmak olduğu sonucuna vardım. Maraşlı’nın amacı ise Zeliş’e zarar verenleri cezalandırma. Sonucu ölüm bile olsa. Fakat Savaş ölürse daha yukardaki isme ulaşma ihtimali ortadan kalkacaktı. O yüzden Savaş’ın bir süre daha yaşaması lazım. İşte bu yüzden Maraşlı’ya müdahale ettiler.

Mahur ise Maraşlı’nın bir delilik yapacağından endişe ederek ona ulaşmaya çalışır. Hiçbir sonuç alamayınca arkadaşlarıyla buluştuğu yere gider. Fakat ortada bir gariplikle karşılaşır. Mekan gördüğünden çak farklıdır. Sanki kullanılmayan bir yerdir. İşte o andan sonra Mahur’un içine de bir şüphe girer. Maraşlı ne saklıyordur kendinden? Bundan sonra Maralı’yla ilgili bilgilerin de peyder pey açığa çıkacağı işaretini aldık. Gelecek bölümleri merakla beklememizi gerektiren bir neden daha.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Bugünlük de bu kadar sevgili dostlar. Sürçü lisan ettiysem affola. Yeni bölümde buluşmak üzere hoşça kalın. 😊

Önceki Bölüm Yorumu

Maraşlı öne çıkan görsel
Maraşlı 6. Bölüm | Kader mi Tesadüf mü?

Merhaba sevgili dostlar. Yine, yeniden yeni bir bölüm yorumuyla birlikteyiz. Geçen hafta Maraşlı’ya kurulan tuzakla bölümü kapatmıştık. Gelin şimdi hep beraber yeni bölümü yorumlayalım.

Maraşlı demişti ya; tuzaklar sessizdir diye, İşte tam da dediği gibi, terkedilmiş bir bina ve koskoca sessizlik. Maraşlı’ya her ne kadar sonuna kadar güvensek de tek başına geliyor olması beni biraz endişelendirmişti. Bir de tek başına o kadar kişiyle çatışacak olması gerçekliğe aykırı olup inandırıcılığına gölge düşürecekti. Neyse ki adamı Nevzat’ı da yanına alıp gelmiş.

Nevzat’ın da yardımıyla Maraşlı tuzağa düşmekten kurutulur. Kurtulur kurtulmasına da Savaş Maraşlı’nın da kendince plan yaptığını anlayınca derhal olay yerinden kaçar Mahur’u da beraberinde götürerek. Bölümün bu kısmının en güzel sahnelerinden birincisi; Mahur’un Maraşlı’yı öldü sanarak Savaş’a saldırması ve yüzünü yaralayarak iz bırakması. Devamında ise Savaş’ın öfkeden deliye dönüp Mahur’u boğma raddesine gelmesiydi. İkincisi ise kurtulduklarında Mahur’un Maraşlı’ya sarılarak; çok korktum, öldün sandım diyerek sarılması ve kendi hayatından daha çok Maraşlı için endişe etmesiydi.

İhanet edenlerin şahı seçilecek olsa Aziz Türel seçilirdi sanırım. Mahur için o kadar fedakarlıkta bulunan, kaç defa hayatını kurtaran Maraşlı’yı vurmaya kalkışmak nasıl bir tanımla tanımlanır bilemedim. Geçen bölümde de yazmıştım, kendi kızı kurtulsun istiyor ama henüz küçük bir kızı babasız bırakmayı düşünebiliyor. Sonuçta tetiği çekemese de yapmaya kalkışması bile yeter ne kadar aşağılık, sefil bir insan olduğuna kanıt olarak. Neyse ki Maraşlı Aziz’in Mahur zaafını kullandı da kayıp video kaydına ulaştı.

Mahur’un annesi orada gerçekleri açıklayıp Mahur’un dikkat etmesi gerektiğini söylüyor ama bu kayıtların devamı var mı acaba diye insan düşünmeden edemiyor. Çünkü söylenmesi gerekenler bu kadar değildir diye düşünüyorum. Mahur ne için dikkat edecek? Evet Aziz kötü biri ama kızıyla ilgili ne olabilir de Mahur’a kötülük yapabilir? Bir ihtimal; Mahur Ömer’in kızı fakat Aziz bunu henüz bilmiyor. Olur da öğrenecek olursa Mahur’a kötülük yapabilir. Bu yönüyle de düşününce Mahur’u savcı cinayetinin olduğu yere yönlendiren Aziz mi yoksa diye insan düşünmeden de edemiyor.

Türel’lerin evinde herkesin sherlock holmes’cülük oynadığına eminim. Firuzan zaten sürekli kapı dinlemelerde. Ama sarhoş ayağına yatıp her daim kanıt, iz peşinde koşan Necati ayrı bir olay. İçki içtiğini de düşünmüyorum artık. İnsanları kandırmak için içiyormuş gibi yapıp sürekli etrafı gözetliyor, dinliyor. Daha önce de bir çok bilgiye sahip olabileceğini yazmıştım ki bu bölüm Behiye’ye; seni seviyorum Nuran’la Sadık’ın kızı olsan dahi dedi.

Bu sözleriyle acaba ne kadarını biliyor sorusu geliyor akla. Sarhoşluğuna tekrar gelecek olursak son iki bölümdür, sarhoş olmadığına dair hareketlerde bulunuyor. Bu bölümde de Maraşlı’nın arabasının hala konakta olduğunu görünce büyük bir dikkatle evi kontrol etti hem de gayet aklı başında bir şekilde. Sarhoş olan biri bu denli dikkatli olmaz. Şu an hala sessizliğini koruyan Necati, eteğindeki taşları döktüğünde bakalım nelerle karşılaşacağız?

Bazı insanlar vardır sadece varlığı bile yeter sizi mutlu etmeye. İşte Mahur’la Zeliş arasındaki ilişki de tam bu şekilde. Birbirlerini sadece varlıklarıyla seven, huzur bulan iki kişi… Mahur Mahur Zeliş’e çok iyi geldi. Mahur’la vakit geçirdikçe daha çok tepki verir oldu. Maraşlı bu durumun olabileceğini öngörmediği için Zeliş’in gülümsediğini gördükçe içten içe sevinir oldu. Öte yandan Zeliş ve Maraşlı da Mahur için iyi geliyor olmalı. Kim bilir belki de kaybettiklerinin boşluğunu dolduruyordur diğeri.

Maraşlı da Mahur da birbirlerine karşı kayıtsız değiller ama ortada, kaç tane olduğunu henüz tam olarak bilemediğimiz engeller var. Mahur’un, varlıklı bir aileden olması engellerden birini oluşturuyor. Öyle ki ailenin ve çevresinin Maraşlı yakınlaşmasına tepkisi ortaya çıkmaya başladı. Mahur burada büyük bir pot kırdı ama özür dilese de o kalp kırıldı bir kere. Ne demişti Maraşlı; laf var oldurur, laf var öldürür. Şu durumda Maraşlı- Mahur birlikteliğinin olamayacağını açıkça belirtti.

Bir diğer, hatta en büyük engel ise Maraşlı’nın tüm hayatı. Çünkü hayatıyla ilgili anlattığı hiçbir şey gerçek değil. Ailesinden bahsederken kontrol odasında babasının annesini hiç dövmediğinden bahsetti fakat o esnada bir an durakladı. Buradan da anlaşılıyor ki gerçekler bambaşka ve genel olarak söylenen sözü tekrar edeyim; gerçeklerin ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardır. Gerçekler ortay çıkmaya başladığında Mahur’un tepkisini ve Maraşlı bunların üstesinden nasıl geleceğini çok merak ediyorum.

Maraşlı’nın kendini sürekli alt etmesinden dolayı, Maraşlı’ya karşı özel ilgi duymaya başlayan Savaş, Maraşlı’nın niyetinin ne olduğunu merak eder. Araştırmalar sonucu istediği bilgilere ulaşır. Maraşlı konser saldırısı sebebiyle, kızını bu hale koyanların peşindedir. Aslında Savaş burada çok güzel bir açıklama da getiriyor olaylara.

Savaş konser saldırısı dava dosyasını yeniden açan savcıyı öldürür. Tam o esnada, tesadüfen orada fotoğraf çeken Mahur cinayet anını fotoğraflar. Yine tesadüf eseri Maraşlı da olay yerinde bulunur ve Mahur’un hayatını kurtarır. Mahur sebebiyle Türel ailesi de Savaş’la muhatap olur. Böylece birbirinden bağımsız kişiler zincirleme birbirlerine bağlanmış olur. Peki tüm bu olanlar, Necati’nin dediği gibi kader mi yoksa tesadüf mü?

Savaş Türel holdingin hem hisselerini hem de yönetimini ele geçirince şöyle demişti; Aziz Türel duyunca ne hissedecek acaba? Ya da babam duysaydı nasıl sevinirdi? Buradan anladığım Aziz Savaş’ın babasına da ihanet etmiş. Mahur sebebiyle Türel ailesine bulaşmış olmak oldukça sevindirmiştir Savaş’ı. Gelecek bölüm ya da en geç sonraki bölüm ortaya çıkar diye beklediğim, Savaş’ın emir aldığı kişi kim acaba? Bu bölüm kartların yeniden karıldığını düşünüyorum ve daha da üstte, güç sahibi gizli kişinin de kendisinin gösterme vakti geldi. Aklıma gelen tek kişi Ömer olabileceği. Çünkü şimdiye kadar sadece vurulduğunu biliyoruz. Aziz Sadık’a gömme talimatı vermiş ama gömüp gömmediğini bilmiyoruz.

Bir çocuğun en mutlu günleri ne kadar berbat hale getirilirse o kadar berbat hale geldi zavallı Zeliş’in. Savaş Maraşlı’nın zayıf noktasını bulunca bir an bile düşünmeden hemen harekete geçti. Amacı Zeliş’e zarar vermek değil Maraşlı’ya mesaj vermekti. Tabii bunu yaparken en fazla zararı yine Zeliş görecek orası ayrı ama Savaş yeni bulduğu oyuncağıyla, usanana kadar oynayacak gibi. Savaş’ın yaptıklarına karşın Maraşlı ne yapar bilemem ama bu saatten sonra daha tetikte ve donanımlı olması gerekir.

Çünkü Savaş doğrudan saldırmak yerine psikolojik çöküntüye uğratıp ondan sonra öldürücü darbeyi indirmeyi planlıyor gibi. Bazen zorluklar insanları birbirlerine daha da yaklaştırır. Hele de bu tek bir düşman üzerinden gelişen bir süreçse. Dileğim odur ki Mahur da artık daha planlı hareket edip, Maraşlı’nın kendisinin koruyucusu değil ortak düşmana karşı bir ekip gibi Maraşlı’ya destek olması.

Bugünlük de bu kadar sevgili dostlar. Bir bölünüm daha sonuna geldik. Sürçü lisan ettiysem affola. Yeni bölümde buluşmak üzere hoşça kalın. 😊

MARAŞLI 5. BÖLÜM YORUMU

Maraşlı- öne çıkan görsel
Maraşlı 5. Bölüm | Karanlık

Merhaba sevgili dostlar. Bugün 5. Bölüm yorumuyla tekrar birlikteyiz. Geçen haftayı Ozan’ın ihanetiyle ve sonrasında gelen kazayla kapatmıştık. Bu bölüm nasıl geçti gelin hep birlikte irdeleyelim.

Bölüm yine türlü oyunlara gebe bir şekilde başladı. Ozan, Maraşlı’nın elinden bir şekilde kurtulmayı başardı ama nereye kadar? Maraşlı özellikle Mahur’u korumak zorunda olduğu için şimdilik Ozan’ın peşinden gidemez ama sağolsun adamları onu bu konuda da yardımsız bırakmaz. Mahkeme gününe az kaldığından Savaş son kozlarını oynamaya kararlıdır. Bu yüzden Mahur’un katılacağı bir sergi açılışına, özellikle adam yollar ve Maraşlı’yı arayarak kendisinin ne kadar, eli kolu uzun bir adam olduğunu vurgulamak ister.

Akşamki sürprize ise Mahur’la Maraşlı kadar ben de şaşırdım. Annesinin, özellikle gizli olarak bıraktığını düşündüğüm CD demek ki çok önceden birilerinin eline geçmiş ki koz olarak kullanması için Savaş’a vermiş. Mahur her ne kadar ifadesini değiştirmeyeceğini söylemiş olsa da, Maraşlı her ne karar verirse versin Mahur’un yanında olacağını söylese de bu seferki düelloyu Savaş kazanacaktı. Kazandı da. Çünkü Mahur annesinin, kendisine ne söylediğini o kadar çok merak ediyor ki öyle bir kozla kim gelirse gelsin Mahur asla dik duramıyor.

Tabii bu olay sonrası Savaş’ın, Mahur’un kendisine ilgisi olduğu düşüncesine kapılması konuyu başka boyutlara da taşıyacak gibi. Henüz çok erken ama aklıma gelmişken bu konuda da teorimi yazmadan geçemeyeceğim. Savaş ilk başlarda Mahur bana kalsın diye Maraşlı’yı ortadan kaldırmak isteyecek ki bunu bölüm sonunda zaten yapıyor. Çünkü Maraşlı’nın Mahur’dan hoşlandığını anladı ve bu yüzden onu rakip olarak görmek istemiyor. Fakat diğer yandan Mahur’un ortadan kaldırılması lazım. Çünkü o hala bir tanık. İşte bu yüzden, daha da yukarıdaki kişiler Mahur’un öldürmesi için başka adamlar gönderirse işte o zaman Savaş Maraşlı ile iş birliğine gidebilir diye düşünüyorum.

Savaş bu bölümde insanlar sahip olmadıkları şeylere başkaları sahip olunca onları kıskanırlar dedi. Benim anladığım Savaş’ın sahip olmadığı bir şeyler var ve bunun hıncını çıkarmak, intikamını almak için bu tür şeyler yapıyor gibi. Bunların başında da gün ışığından mahrum bırakan hastalığı geliyor. Sanki ölmeden önce alabileceği tüm hınçlarını almak istiyor gibi. Bir de Aziz gibi kişiler ailesine zarar verdiyse onların da intikamını alıyor olabilir.

Bu bölüm Mahur’un Maraşlı’ya biraz daha bağlandığını gördük. Artık onunla konuşmadan rahatlayamıyor. Bu konuşmalar onları elbette yaklaştıracak ama şimdilik net bir şey beklemek hayalperestlik olur diye düşünüyorum. Mahur’un çoğu kez yaptıkları şımarıklık derecesinde olup Maraşlı’yı zor durumda bırakan hareketlerini göz ardı edersek genel olarak diyalogları güzeldi. En azından birbirlerini daha bir dost, dert ortağı görüyorlar. Çiftimin bu şekilde adım adım ilerlemeleri hoşuma gitti. Mesela Mahur daha bir meraklı sormaya başladı Maraşlı’yla ilgili şeyleri. Maraşlı da sözde renk vermediğini sansa da Mahur, Maraşlı’yla konuştukça onun ses tonundan içinde başka bir kişilik olduğunu anlamaya başladı. Bu da ilişkilerinin geliştiğinin güzel bir göstergesiydi.

Tüm bunlar olurken diğer taraftan yaşanan gelişmelere de kısaca değinelim. Evin içindeki ispiyoncu Ozan çıktı. Geçen hafta işareti verilen Ozan ve Dilşad ilişkisi bu hafta net olarak açığa verildi. Bu ilişkiyi şantaj unsuru olarak kullanan Savaş, bu süreçte istediği bilgilere ulaşmıştı. Ozan’ı tekrar bulup sorguya çeken Maraşlı da gerçekleri öğrenir ve kendisi için Savaş’tan bilgi getirmesini emreder. Ozan’ın da aradığı kişi olmadığını anlayan Maraşlı ise Türel ailesinin çok daha karmaşık ve karanlık geçmişi olduğunun anlar. Bu da gösteriyor ki gelecek bölümlerde yeni yeni sayfalar açılacak.

Necati’ye gelecek olursak, hâlâ gizemini korusa da içindeki öfkeyi sonunda çıkardı. Babasnın kendisini gözden çıkarması ilk değildi belki de. Bu konuda ilerleyen bölümlerde flashback sahneler olsa tadından yenmez. Necati’nin de en azından babasından intikam almak için haklı sebepleri var. Ama esas soru eğer Necati intikam alan kişi ise buna ne zaman dahil olduğuydu? İşin sonunda Mahur’un zarar görme ihtimali var. Peki Mahur’u gerçekten de seviyor mu yoksa rol mü yapıyor. Şu an aklımdan geçen Necati’nin henüz harekete geçmediği yönünde. Hâlâ beklemede ve bir süre daha gözlem yapıp uygun zamanı bekliyor gibi.

“Nasıl anlarsın pusuyu? Sesinden. Korkunun ve kalleşliğin sesi yoktur.Sessizdirler.”

Aziz Türel ihanet edenlerin şahı olsa gerek. Önce ortağı Ömer’e, arada kim bilir kimlere şimdi de Maraşlı’ya. Savaş ailenin zaafını çok güzel çözmüş kukla misali oynatıyor. Önce Ozan’dı, başından beri Mahur, şimdi de Aziz bey. Tabii her zamanki gibi Savaş’ın Maraşlı’yı yok etme planının en büyük yardımcısı ise Mahur hanım olmakta. Önceki kararlarında kendi hayatı söz konusuyken bu sefer Maraşlı’nın hayatı tehlikede. En çok kızdığım nokta ise sadece kendini düşünen Türel ailesi yüzünden zavallı Zeliş’in babasız kalma ihtimaliydi. Özellikle Aziz’e çok kızgınım. Kendi kızı için küçücük kızın hayatının mahvolmasını göz ardı etmek nasıl bir bencilliktir, nasıl bir vicdansızlıktır. Üstelik kızı da gördüğü halde. Umarım Mahur Ömer’in kızı çıkar da senin ellerin de bomboş kalır.

Mahur’a tekrar dönecek olursak Maraşlı’nın sözünü dinlememenin bedelini bu sefer ağır ödeyecek gibi. Mahur, şu ana kadar Savaş’ın kendisiyle oyun oynadığını bir türlü anlayamadı Maraşlı o kadar dediği halde. Sonuçta ne kayıtlara ulaşabildi ne de beladan kurtulabildi. Bu kadar muhatap olması Savaş’ın faraziyelerini daha da besledi. Bu da Savaş’ın Maraşlı’yı ortadan kaldırma arzusunu daha da pekiştirdi. Şimdiyse Mahur, Maraşlı’yı kurtarma çabasına giriyor ne kadar gücü yetecekse? Bir musibet bin nasihatten iyidir derler ama bu musibet çok ağır olacak gibi.

Bugünlük de bu kadar sevgili dostlar. Bir bölünüm daha sonuna geldik. Sürçü lisan ettiysem affola. Yeni bölümde buluşmak üzere hoşça kalın. 😊

Önceki Bölüm Yorumu

error: Korunan İçerik!