tds_thumb_td_300x0
Bizi Ayıran Çizgi 4. Bölüm Yorumu | Gain

”Bazı şeyler beklemeye değer…”

Yoksa Sinan, Sinem’i geri getirecek o çizgiye ulaşabildi mi? Hem de bir çilekli dondurmayla. Bu çilekli dondurmanın sihri ne bilmiyorum ama Sinem’in yüzündeki tedirginliği ilk kez içten bir gülümsemeye döndürdüğü kesin. Tabii bunda en büyük pay ise Sinan’ın.

Bizi Ayıran Çizgi’nin 3. bölümünde Sinem ve Sinan’ı bir metro istasyonunda bırakmıştık. Kalabalıklar arasında yalnız kalan ama Sinem’i görünce etrafta hiç kimse olmamasına rağmen kalabalıklaşan bir Sinan izledik. Umarım tekrar kaybetmez Sinem’i korkusuyla 4. bölüme başladım.

Sinem ve Sinan

Bizi Ayıran Çizgi’nin 4. Bölümünde Neler Oldu?

İkilinin metrodaki derin ve tekrar tekrar izlenilesi diyalogu bölümün neredeyse tamamını oluşturuyor. Kader ve şans arasında hangisini seçecekleri, hayatlarına yön veren şeyin kader mi yoksa şans mı oluşunu dizinin konusuyla bağlamaya çalıştım. Sinem kaderinden kaçamadığı o kazayı yaşıyor ancak tamamen kaderine bağlı değil. Çünkü elinde büyük bir şansı var: Sinan. Sinan ise bunun çoktan farkında olduğu için Sinem’i kaderin eline tamamen teslim etmeyip ona hak ettiği şansı vermeye yemin etmiş adeta. Her ne kadar inançtan korkmaktan bahsetse de Sinem ile tekrar bir arada olacağına inanmasa bunların hiçbiri yaşanmazdı diye düşünüyorum.

Sinem’in bu bölüm Sinan’a daha da yakınlaştığını görmek bana iyi geldi açıkçası. Sinan’ı merak ediyor, tanımaya çalışıyor. Hatta daha yakından tanımak için kendi ile ilgili kolay kolay kimseye anlatmadığı ufak sırrını bile paylaşıyor. Sinan artık onun için bir yabancı değil, belki de daha önceden tanıyormuş gibi bir his yaşamış olabilir. Neden olmasın 🙂

Metrodan indiklerinde Sinan’ın bir an için Sinem’i göremediği sahnede en az Sinan kadar ben de tedirgin oldum. Tekrar mı başa sarıyoruz, Sinan yine mi kalabalık ama yalnız kaldı? Neyse ki Sinem’i hemen yan kapının önünde gören Sinan kadar rahatlıyor içimiz. Merdivenlerden çıkarken Sinem’in kendini biraz daha açması, gerçek hayat üzerine yaptıkları ufak münakaşa sonucunda el ele tutuşan Sinem ve Sinan… İşte şimdi dizide bir şeyler yoluna girmeye başlıyor diyebiliriz. Çünkü Sinan, Sinem’in elini tuttuğu an Sinem’in yüzündeki o şaşkınlıkla karışık mutluluk sanki neler olduğunu ya da olacağını tahmin eden bir gülümseme bırakıyor.

Haftaya son bölümde artık tamamen kartların açılacağı ve Sinan ve Sinem’in tamamlanacağı bir bölüm olmasını umarak 4. bölüm yorumumu burada bitiriyorum. Bizi Ayıran Çizgi’nin 3. bölümünde neler yaşandığını ve yorumumu okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Bizi Ayıran Çizgi 3. Bölüm Yorumu | Gain

Bizi Ayıran Çizgi’nin karmaşa ve soru işaretleriyle geride bıraktığımız ilk iki bölümünden sonra 3. bölümde biraz daha olayların şekilleneceğini umarak izlemeye başladım. Bu arada ilk iki bölüm ile ilgili yorumlarımı buraya (1.bölüm, 2.bölüm) tıklayarak okuyabilirsiniz.

Şimdiye kadar hep patlama saatine kadar yaşananları ve Sinan’ın patlamayı engelleme girişimlerini izlemiştik. Ama 3.bölüme başladığımızda patlamanın haberini televizyondan alan ve Sinem’e ulaşmaya çalışan bir Sinan görüyoruz. E zaten bilmiyor muydu bu ne şimdi?

Patlama sonrası Sinan’ın daha önceden de şahit olduğumuz birkaç görüntüsünü izliyoruz. Aynadan yansıyan Sinem ise Sinan’ın hayali mi yoksa geçmişte o evde yaşadıklarını mı hatırlıyor hala emin olamıyorum. (Bu konuda bir yorumunuz varsa lütfen aşağıya ekleyin.) İlk bölümde fark ettiğimiz aynı günü tekrar yaşama olayı ise burada bir kez daha kanıtlanıyor. Sinan takvim yaprağını kopardığında tarihi yine 27 Kasım olarak görüyoruz.

Aynı gün içinde günlerdir sıkışıp kalan Sinan 40 gün geçmesine rağmen takvimde hala 27 Kasım’ı görüyor. Bunu iki şekilde yorumladım. Birincisi o günü yani kaza gününü hala atlatamamış olmasının bir metaforu olarak takvimde günün hiç geçmiyor olması bize izletilmiş olabilir. Çünkü takvimde gün geçmezken biz alt yazıda günlerin geçtiğine şahit olduk. Gün sadece Sinan için geçmiyor olabilir. İkincisi ise takvimin 27 Kasım’da takılı kalması sadece Sinan’ın gördüğü bir rüya da olabilir. Çünkü sürekli yatakta görüyoruz kendisini. Rüyasında sürekli aynı günü tekrar yaşayan ve Sinem’in o patlamadan kurtulmasını sağlamaya çalışan bir Sinan. Neden olmasın?

Yine düğüm…

Patlama alanında Sinan’ın Sinem’i kurtardıktan sonra Sinem’in tekrar Sinan’ın kucağında bayılması peki? Sinan Sinem’i oradan uzaklaştırırken nasıl da bir anda arabasının yan koltuğunda o derin uykudan uyanıyor? Hangisi gerçek hangisi rüya ya da hayal ayıramadığım bir bölümün bir düğümün içerisindeyiz gerçekten. Sinem o patlamayı gerçekten yaşadıysa neden yüzünde en ufak bir çizgi bile yok, neden saçları sabah özenerek yaptığı kadar güzel hala? Bir önceki bölümlerde sorduğum sorulara cevap almayı umarken daha fazla soruyla kalmak son iki bölüm için daha da sabırsızlandırdı beni.

Gelelim Sinem’in arabadan inerek kendisinin gideceğini söylemesine. Ama arkasından koşan Sinan, Sinem’i hiçbir yerde göremiyor. Sadece Sinem’i değil hiçkimseyi hiçbir yerde göremiyor. Şehir tamamen boşalmış gibi, metroda tek bir insan bile yok. O an Sinan anlık olarak sanki bir anksiyete krizi geçirir gibi olurken etrafında diğer insanların da olduğunu fark ediyoruz. Yani normal bir gün, her şey normale döndü. Tabii bunu demeye kalmadan bir anda tekrar Sinem’i gören Sinan’ı ve yine etrafta hiçbir insanın olmayışına şahit oluyoruz ve bölümümüzü burada sonlandırıyoruz.

Sinem

Döndük başa. Bütün bunlar hayal mi, gerçek mi, rüya mı, Sinan’ın kafasının içinde mi… Yoksa biraz daha işi fantastik boyuta taşırsak Sinan ve Sinem dizinin adından da yola çıkarak gerçekten de iki farklı dünyada mı yaşıyorlar? Paralel evrenlerde birbiri ile olan ilişkilerini mi izliyoruz? Ya da 27 Kasım kaç farklı şekilde yaşanabilirdi ihtimallerini mi? 4. ve 5. bölümde umarım cevapları bulacağız. Görüşmek üzere.

Bizi Ayıran Çizgi 2. Bölüm Yorumu | Gain

Bizi Ayıran Çizgi’nin 1. bölümünü henüz izlemediyseniz önce buraya tıklayarak yorumumuzu okumanızı öneririm.

2. bölümde neler oldu?

Sinem

Bizi Ayıran Çizgi’nin 2. bölümüne başlarken öncelikle Hazal Subaşı’nın harika oyunculuğunu görüyoruz. Sadece birkaç saniyede değiştirdiği mimikleri, verdiği duygu bizi bir yükseltiyor. Sonra ise önemli bir nokta dikkatimizi çekiyor. Sinem, bir önceki bölümde giydiği kıyafetlerini giyerek hazırlanıyor. Aynı günü tekrar mı yaşayacağız?

Sinem bölümün ilk dakikalarında sürekli duygusal olarak uç noktalara sürükleniyor. Bir an balonuna heyecanla baktığını görürken bir anda da yüzündeki tedirginlik ve korkuya şahit oluyoruz. Ve sonra gözlerini kapatıp içini bir deftere dökmeye çalıştığında defterde herhangi bir mürekkep göremiyoruz. Aynı şekilde telefonunu eline aldığında da ekran bomboş. Bunlar nereye bağlanacak çok merak ediyorum doğrusu.

Düğümün çözüldüğü yer…

Tam da tahmin ettiğimiz gibi dizide hep aynı günü izleyeceğiz. Sürekli baştan başlayan sürekli değiştirilmeye çalışan bir gün. Sinem yine taksisine binip patlamanın olduğu ışıklara doğru ilerlerken Sinan bu sefer ona yetişiyor. Saat tam 10:54 olduğunda patlamaya saniyeler kala Sinan taksinin kapısını açıp Sinem’i indirmeye çalışıyor. Ama tabii ki Sinan’ı hatırlamayan hatta biraz da şüphelenen Sinem taksiden inmeyip kapısını çekiyor. Ve patlama yine gerçekleşiyor. Ardından birkaç kez daha aynı günün farklı şekillerde ama aynı sonuçla bittiğine şahit oluyoruz.

Yalnız sıradan günlerden birinde Sinem’in defterine yazdığı şey sonunda okunuyor: ”Çünkü sevginin acısı yokluğuna yeğdir.” Telefonundan ise Sinan’a attığı bir mesajı görüyoruz: ”Seni çok özledim.” Ve bu mesaj Sinan’a da ulaşıyor. Ama birazdan yan yana geldiklerinde Sinem onu tanımıyor.

Sinan ve Sinem

Mürekkep az önce neden görünmedi? Farklı bir şey yaşanmamasına rağmen şimdi ne değişti? Sinan patlama esnasında taksiye bu kadar yakından neden ona hiçbir şey olmuyor da tekrar evine gidebiliyor? Sinan ve Sinem’in ölümleri arasında nasıl bir bağ var? Sinan’ın ara ara hatırladığı Sinem’le yakınlaştığı sahneler hayal mi yoksa yaşandı mı? Kalan 3 bölümümüzde tüm bu soruların yanıt bulmasını umuyorum.

Bizi Ayıran Çizgi 3. bölüm yorumumu okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Bizi Ayıran Çizgi’ye İlk Bakış | 1. Bölüm Yorumu

Son zamanların en popüler dijital platformlarından biri olan Gain, sağlam projeler ile izleyiciyi kendisine çekmeye devam ediyor. Son olarak merakla beklenen başrollerinde Mehmet Ozan Dolunay ve Hazal Subaşı’nın bulunduğu  ”Bizi Ayıran Çizgi” dizisi Gain’de ilk 2 bölümü ile yayınlandı. Toplamda 5 bölüm sürecek olan dizinin bölüm süreleri ortalama 20 dakika.

1. bölümde neler oldu?

Sinan

Dizinin ilk sahnesinde bizi Sinan (Mehmet Ozan Dolunay) karşılıyor. Muhtemelen tek başına yaşayan Sinan’ın evini görüyoruz detaylı bir şekilde. Mütevazi ve hatta eski diyeceğimiz mobilyalar, sakin, güneş ışığı alan ve birçok duyguya sahip olan bir ev belli ki. Sinan’ın özenle hazırlanışı izleyicide bir iş görüşmesine gideceği izlenimini oluşturuyor. Biraz sonra tavana asılmış bir iple intihar edeceğini hiç tahmin edemiyoruz o yüzden. İnsan neden intihara bu kadar özenli hazırlanır ki? Ama intiharın ötesini göremedik, ne oldu, kurtarıldı mı, hayal miydi, oraya nasıl gelindi, yoksa ‘eğer intihar etmese neler olacaktı’yı mı izledik henüz bilinmiyor. Dizimiz hiçbir şey yaşanmamış gibi devam ediyor. İntihar saati: 10:55

Sinem ve Sinan

Her gün aynı yer ve aynı saatte taksiye binen Sinem’i karşılamak için acele eden Sinan’ı görüyoruz birden. Hayat dolu gibi görünüyor az önce intihar eden adam. Bunu sağlayan Sinem olabilir mi? Sinem’e bu kadar düşkün ve ilgili olması karşılık alacağı anlamına gelmiyor, Sinem tanımıyor çünkü Sinan’ı. Sinan ısrarla aynı okula gittiklerini vurgulasa da Sinem biraz tedirgin oluyor belli. Gerçekten Sinan ve Sinem aynı okula mı gitti yoksa Sinan şu an da olduğu gibi Sinem’in her adımını takip ettiği için hayatına bu kadar hakim mi? Sinem her ne kadar ortak arkadaşlarından bahsettiği için Sinan’a bir nebze inansa da ben pek inanmadım…

Sinan’ın Sinem ile bir 5 dakika daha görüşmekte bu kadar ısrarcı olması tabii ki de hiç normal değil. Üstelik bunu yaparken bir yandan da sürekli saatini kontrol ediyor. Dizinin daha önceden bildiğimiz konusunu düşününce Sinan, Sinem’i muhtemel bir patlamadan kurtarmaya çalışıyor olabilir. Peki ama Sinan bu patlamayı nereden biliyor?

Patlama saati: 10:55

Patlamaya fazla şaşırmamakla beraber Sinan’ın neden intihar saatinin 10:55 olduğunu şimdi anlıyoruz.

Birçok kişinin yaralandığı patlama hemen televizyon haberlerinde yayınlanmaya başlıyor. Patlamadan sonra yıkılmış bir şekilde evine giden Sinan ise dizinin ilk sahnelerinde de izlemiş olduğumuz sahneyi yaşıyor ve televizyonu aşağıya fırlatıyor ve tekrar o kaçınılmaz sonu yaşıyor, intiharı.

Bizi Ayıran Çizgi’yi nasıl bulduk?

Gain’in orijinal içeriklerinden birçoğunu izleme imkanı buldum ve genel olarak hepsini beğenmiştim. Bizi Ayıran Çizgi de farklı ve merak uyandıran bir yapım olmuş. Henüz ilk bölümden devamını izleme isteği uyandırdı bile. Ozan Dolunay ve Hazal Subaşı’yı da partner olarak oldukça uyumlu buldum. Dizinin 5 bölüm olduğunu hesaba kattığımızda kesinlikle şans verilmesi gereken bir iş diye düşünüyorum. Bakalım ilerleyen bölümlerde neler oluyor?

Bizi Ayıran Çizgi 2. bölüm yorumumuz için tıklayın.

Bizi Ayıran Çizgi dizisini izlemek için tıklayın.

Kısa Animasyon Film: The OceanMaker Yorumu

Kısa filmlerin en etkili olanlarının her zaman animasyon kısa filmler olduğunu düşünmüşümdür. The OceanMaker da sadece 10 dakikalık bir sürede izleyicinin aklında kalacak bir kısa film olmayı başarıyor. Hem de hiçbir diyalog içermeden.

Senartisliğini ve yönetmenliğini Lucas Martell’ın yaptığı The OceanMaker 2014 yılı bir ABD yapımı. Film sadece 1,5 ay gibi bir sürede birkaç laptop kullanılarak tamamlanmış.

Ne anlatıyor?

The OceanMaker’ı izlerken distopik bir havanın içine kapılıyorsunuz. Filmin ilk dakikalarında dünyaya şöyle bir tepeden bakma fırsatı yakalıyoruz. Her yer oldukça kurak, denizler kurumuş, yeşilliğe dair hiçbir şey yok, adeta bir çöl.

Dünyada her şey için savaşmaya yemin etmiş olan insanoğlu bu kurak dünyada bile savaşacak bir şey bulmuş: Bulutlar. Tek su kaynağı olan bulutların hakimiyeti için insanların bir çatışma halinde olduğunu izliyoruz. Ama ne günümüzde ve de eminim ki gelecekte, tüm insanlığı, doğayı değil de sadece kendini düşünen insanlar hiçbir zaman kazanamayacak.

The OceanMaker’da da kahramanımız bu insanlardan olmayıp tüm dünyayı hesaba katarak bir yağmur üretme makinesi icat ediyor. Filmin son dakikasında da toprağın üstüne düşen yağmur tanelerine şahit oluyoruz, sonunda. 🙂 Yağmur damlalarının savaş uçaklarının üzerine yağarak tozlarını temizlemesi de güzel bir metafor olmuş diye düşünüyorum.

Nasıl izleyebilirim?

Ben The OceanMaker’ı Gain platformu üzerinden izledim. Bunun dışında filme destek olmak için satın alarak izlemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

error: Korunan İçerik!