tds_thumb_td_300x0
Tozluyaka 11. Bölüm Yorumu | Çiftler Belli Oldu

Herkese tekrardan merhabalar. Nasılsınız? Umarım keyfiniz yerindedir.  

Geçen haftalarda Tozluyaka dizisinin gözde çiftlerinden biri olan ZeyÇağ hakkındaki yazım çok beğenildi ve harika yorumlar aldı. Öncelikle bunun için çok teşekkür ederim. Ve o yazımdan sonra yenisinin de talep edildiğini gördüğüm için bu haftaki bölümü esas alarak bir çalışma daha yapmak istedim. Umarım beğenirsiniz.  

Geçen haftaki bölüm Ali, Arap ve Zeyno’nun, Vefa’nın saatindeki ses kaydını dinlemesiyle bitmişti ve büyük merak uyandırmıştı. Herkes tam “Aha Cemre deşifre oldu!” içerikli bir yükselme yaşamıştı ama yeni bölümden görüyoruz ki umduğumuzu bulmadık. Zaten öğrensek saçma olurdu çünkü hikayenin daha akması gerek. Ki bu durum uğuruna çiftler bile iş birliği yaptı! 

Bu bölüm, çoğunlukla geçtiğimiz bölümlerde temelleri atılan çiftlerimizin bağlarının nasıl güçleneceğini gördük. Bunların yanı sıra ZeyÇağ’cılar olarak geçen haftaki fragmanda bu çiftten çok sahne beklemiştik. Özellikle ekmek sahnesi izlemek için en sabırsızlandığımız sahnelerden birisiydi.  

Bu bölüm, çiftler arasında geçen haftalardaki kadar romantik enerji alamasak da, ZeyÇağ ikilisinin arasındaki bağın sağlamlaştığını söyleyebilirim. Aralarındaki en büyük gelişmeyi ise Zeyno’da gördük. Çünkü bildiğimiz üzere Zeyno Çağrı’yı sürekli tersleyen, atar gider yapan bir kızdı. Ama ekmek sahnesinde Zeyno’da o gelişmeyi gördük. Zeyno “Sen bizim tarafımızda değilsin” diyerek bu araştırma işine kendisi devam edeceğini belirttiğinde Çağrı gücendi ve küçük çaplı bir “Galiba yalnız öleceğim.” Tribi attıktan sonra Zeyno hemen yumuşadı ve Çağrı’yı yollamadı. Tam aksine, “Tamam bu işte beraberiz.” Diyerek gardını romantik delikanlımıza karşı indirdi.  

Ki Zeyno bunu herkese yapmaz. Bildiğiniz üzere sadece Ali’ye karşı yapardı. 🙂  

Bu sahne benim çok hoşuma gitti. Yani diğer sahneleri kadar güçlü olmasa da bunun hakkını yemek istemem. Ne de olsa bu sahne, Zeyno’da gelişme gördüğümüz ilk sahneydi her şeyden önce.  

Artı ek olarak sınıfta Cemre’nin defteri arasında Vefa’nın fotoğrafını görüp cırladığı sahnede de Çağrı ve Zeyno’nun hemen birbirlerine bakıp sorgulama yapması da hoşuma giden bir başka detay.  

Önceki günlerde ZeyÇağ tayfasının sahil sahnesi için “Kesin sevgili olduk” ibaresini gördüm ve heyecanlandım açıkçası. Ben mi detayını es geçtim bilmiyorum ama ben sevgili olduklarını yansıtacak bir durum görmedim henüz. Hepsi gözlerini dikmiş, kıyıya vurmuş Cemre’ye bakıyordu sadece. Ama şöyle bir detay da olabilir. Bölüm başında o sahnenin tarihi için “3 Hafta sonra” yazıyordu. Yani bu 3 hafta içerisinde bu ikili çoktan ilişkiye başlamıştır diye düşünmüş de olabilirler ki bu düşünce mantıklı. Bence de olmuş olabilirler.  

Olmamışlarsa da olmaları çok yakın diye düşünüyorum. 🙂  

Dizide çiftler belli oldu diye düşünüyorum ben. Senarist artık bunu belli etti. Dizide ne zaman bir yan çatışmanın kilidi açılsa, o sahnede aralarında ilişki olan kişiler bilinçli bir şekilde dizilmiş gibi duruyorlar yerlerinde. Bunu hem Mavi karakterini okul koridorunda gördüğümüz sahnede fark ediyoruz hem de Cemre’nin kıyıya vurduğu sahil sahnesinde.  

Tozlukaya’nın Çiftleri

Zeynep, Çağrı  

Cemre, Berk  

Hazal, Ege  

Duru, Arap  

Diziden analiz ettiğim kadarıyla genç çiftlerimiz bu şekilde.  

Mavi karakteri için ise sosyal medyada bir hayli heyecan yaratıldı. Onun da geliş sebebini ve hikayeye katacaklarını merak etmiyor değilim. Bakalım Mavi nasıl bir kız?  

Bu bölüm arkadaş grupları arasında yaşanan elle tutulur bir aksiyon yoktu. Sadece Berk, Cemre olayı üzerinden eski ekibiyle konuşma yaptı ve yine ters düştüler. Çünkü artık çoğu kişi Cemre’den şüphelenmeye başladı ve Berk Cemre’ye aşık. Ne pahasına olursa olsun Cemre’yi korumaya ant içmiş gibi. Bu yüzden özellikle Hazal’ın söylediklerine bir hayli sinirlendi. Çünkü Hazal gerçekten akıllı bir karakter ama kimse onu dinlemiyor. Sanırım yalancı çoban hikayesine döndü biraz. Bir kere Vefa hakkında yalan söyledi, daha da kimse inanmıyor dediğine.  

Başlarda Ali ve Cemre çifti için yeni serüvenler bekleniyordu lakin o ikili arasında bir ilişki kalmadı. Hatta Cemre’ye bu psikolojik oyunları oynayan kişinin de Ali olduğunu öğrendik. Cemre zaten Ali olan ilişkisine de Ali’nin kolundaki saati almak için başlamıştı katil olduğunu hatırladıktan sonra. Samimi bir his kalmamıştı o ikili arasında. Belki başlarda gerçekten bir şeyler olabilirdi ama artık oluru yok gibi. Sahil sahnesinden yola çıkarsak sanırım Cemre öldü. Ama ben öldüğüne çok da inanmıyorum. Bu da bir oyun olabilir.  

Derya ve Önder çiftinde ise tatlar biraz kaçtı. Nesrin ne yaptı etti ortaya attığı sahte bir şiddet yalanıyla çiftin arasını bozdu. Derya aslında Nesrin’in bu duruma karşı hikayeye dahil oluş şeklini sorgularken Nesrin ortaya Çağrı’nın uyuşturucu madde hikayesini ortaya atarak şüpheyi üzerinden kaldırdı. Yoksa Nesrin’in mahalleye gelmesinin asıl sebebini anlayacak kadar akıllı bir kadın Derya. 

Ve altını çizmek istediğim bir konu daha var ki bu bölüm en ama en çok hoşuma giden sahne oydu.  

Nesrin ve Önder evde tartışırken Çağrı içeri girip tartışmanın sonlarına şahit olmuştu. Önder’in her ne kadar kötü niyeti olmasa da Nesrin’e sesini yükselttiği yerde Çağrı’nın babasına diklenmesi ve “Bana kadınlara karşı saygıyı öğreten babamın yaptığına bak” içerikli gönderme yaparak annesiyle evden gitmesi beni çok duygulandırdı. Haklı ya da haksız hiç fark etmeksizin, annesine ses yükseltilmesine karşı sessiz durmayan Çağrı bu bölüm de bu hareketi üzerinden benden tam puan aldı.  

Zaten Çağrı’nın kadınlara ne kadar saygılı olduğunu biliyoruz. Zeynep bile zamanında ona ne kadar atar yapsa da efendiliğinden hiç ödün vermedi. Bu karakterin kadınlara olan saygısı en sevdiğim özelliği. Çatı sahnesine Zeyno’nun suçlama ibaresine karşı “Artık kesin Cemre katil demek istemiyorum. En son çok yaralanmıştı.” Demesi de çok objektif bir bakış açısı ve saygılı bir hareketti. Şüpheleniyor ama kesin yargılamak istemiyor. Direkt kıza saldırılmasındansa araştırma yaparak, kızı yaralamadan sürece devam edilmesini tercih ediyor, ettiriyor.  

Ege ve Zeynep

Ege ve Zeynep’in herhangi bir olayı kalmadı artık. Ege’nin de Hazal ile olacağı tahminler içerisinde. Zaten Cemre olayında da bu ikili yola beraber çıktı. Şahsen ben Ege’nin de hikayesini merak eden biri olarak bu çiftin de serüvenini izlemek istiyorum. Hazal’ın hikayesini biliyoruz zaten. 

Küçük bir detay da eklemek isterim ki, sırf Ege ve Zeynep “ship”  olmadığı için sosyal medyada gerek senariste gerek oyunculara büyük saygısızlık yapan bir kitle var. Arkadaşlar, bu bir dizi. Kurgusal bir dünya. Her şey bizim istediğimiz gibi olmak zorunda değil. Hele ki senaristler, kaleme aldığı bir hikayeyi sosyal medyada yazılan yorumlara göre şekillendirmek zorunda hiç değil. Çifti ve hikayeyi beğenmeyenin yapması gereken tek şey bir daha diziyi izlememek. Çözüm bu kadar basitken kimsenin kimseye saldırmaya ve saygısızlık yapmasına gerek yok. Haksız mıyım?  

Önceki yazımda Nesrin ve Önder’in arasının bozulmasının Çağrı’yı da etkileyeceğini ve Zeyno ile ilişkilerine olumlu yansıyacağını söylemiştim. Bence Zeyno’nun babasının olayı dışında Çağrı ile dertleşeceği bir diğer olay da Bilal ve Kader’in gizli aşk durumu olabilir. Çünkü Zeyno bu ilişkiyi duyarsa tahminimce Arap’a karşı mahcup hissedecek ve çok sinirlenecek. Zaten Çağrı ile artık yakın oldukları için bir dertleşme serüveni daha başlayacak diye düşünüyorum. Nesrin ve Önder’in arasındaki huzursuzluk Çağrı’yı daha sağlam etkilediğinde, dertler derya olduğunda bu ikili birbirlerine ilaç olacaklar ve aşık olduklarını fark edip yavaştan sevgili olma yolunda ilerleyecekler diye düşünüyorum.  

Derya ve Kenan’ın geçmişte yaşanan hikayesini de çok merak ediyorum. Acaba Kenan kim? Derya’yı bırakmasının sebebi ne? Bunlar kritik sorular.  

Tabii Derya, Kenan ve Önder üçlüsünün arasındaki gerginlik, çok yakın arkadaş olan Kenan ve Önder’in de arasını bozacak gibi. Hatta bozdu bile.  

Şu an hikayemiz bu şekilde ilerlemekte. Umarım ilerleyen bölümlerde çiftlerimizden güzel sahneler alırız ve keyifleniriz.  

Umarım analizi güzel yapabilmişimdir. Okuduğunuz için teşekkür ederim.  

Yine ilerleyen bölümler için yeni yazılar isterseniz seve seve yazarım 🙂 Beni çok mutlu ettiniz.  

Kendinize iyi bakın. Yeni bölümlerde tekrar görüşmek dileğiyle…  

Yaşanmışlıklarla adım adım: ZeyÇağ Çifti

Herkese tekrar merhaba! Bugün seslendiğim kitle Tozlu Yaka izleyenleri olacak. Özellikle ZeyÇağ tayfa! 

Bildiğimiz üzere bir süre önce Fox Tv ekranlarında Tozlu Yaka isimli bir gençlik dizisi başladı. Bu dizinin kadrosunda ise Emre Kınay, Dolunay Soysert, Tayanç Ayaydın ve Begüm Birgören gibi birçok değerli isim yer almakta. Ek olarak bu dizi ile keşfedilmeye başlanmış, geleceğin parlak yıldızları olacaklarını tahmin ettiğim Serra Pirinç, Kaan Miraç Sezen, Can Bartu Aslan, Ahmet Haktan Zavlak, Ulvi Kahyaoğlu, Ecem Çalhan gibi genç yetenekler de var! 

Bu yazım aslında genel bir yorum lakin izleyicilerin bildiği üzere dizide Zeyçağ ve EgZey’ciler olarak iki ayrı grup oluşmuş durumda. Yani Zeynep & Çağrı veya Zeynep & Ege olarak da açılımını yapabiliriz. 

Dizi Ne Anlatıyor?

Öncelikle dizinin genel hatlarını yorumlamam gerekirse, hikayesinin çok keyifli olduğunu söyleyebilirim. Ben normalde oturup da iki saat bir televizyon dizisi seyretmeyi sevmem… İlk ve son kez bunu Sana Bir Sır Vereceğim dizisinde yapmıştım.  

Ama bu dizi beni yakaladı. Ben zaten gençlik dizilerini severim. Özellikle de içerisinde gizem varsa…

Dizinin ana çatışması “Vefa’yı kim öldürdü?”  

8 bölümdür bu sorunun cevabı üzerine ilerliyor dizimiz. Lakin yeni fragmandan gördüğüm kadarıyla 9. bölümde olay gecesi alınan kamera kaydından katilin kim olduğu bulundu. Ya da biz bulundu zannediyoruz ve bir süre sonra ters köşe yiyeceğiz. Hiç belli olmaz… 

Ama bize gösterildiği kadarıyla katil Kenan Yağızoğlu

Yan çatışmalarımız ise saymakla bitmez. Her karakterin kendi hayat hikayesi var. Bir tarafta zenginler, diğer tarafta biraz daha mütevazı yaşam süren aileler. 

Zengin kesimden gördüğümüz kadarıyla anlıyoruz ki kimsenin hayatı dışarıdan görüldüğü kadar ışıltılı değil. Para sadece mutluluk getirmezmiş. 

Favori Çiftler

Az önce bahsettiğim gibi Tozlu Yaka izleyenleri ZeyÇağ ve EgZey’ciler olarak ikiye ayrılmış durumdalar. Ben de ZeyÇağ’cılardanım. Benim ZeyÇağ’cı olma sebebim ise şu: Hem dış görünüş olarak yakıştırıyorum hem de karakteristik olarak. Yaşanmışlık olarak… 

İki karakter de hem aile bakımından hem yaşlarının getirisi olan ergenlik bakımından oldukça gergin ve asabiler. Ama kalpleri oldukça yumuşak ve hassas. Kendilerini kolay ifade edemiyor olmanın da gerisi diyebiliriz. Zeyno zaten çocukluktan beri hem kamyoncu bir babanın ‘aslan kızı’ olarak hem de iki tane erkek dost ile büyümüş bir kız olarak dişiliğinin farkında değil. Annesi ne kadar onun zamanında kendisini fark etmesini sağlamaya çalışsa da Zeyno her seferinde değişimi reddetmiş bir kız. Ama Zeyno da zamanla kendisinin aslında böyle bir kız olmadığının farkına varacak gibi. Değişim çok uzak değil… 

Bir de eğer tartışmaya sebebiyet vermeyecekse bir şey söylemek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde burada okumuştum. EgZey kesimi Çağrı’nın Zeyno’yu güzel giyindikten sonra beğendiği iddiasını öne sürmüş.  

Bu beni biraz güldürdü. 

Ödev çekimi yaptıkları günden sonra Berklerin kendilerini konuşmak için çağırdıkları akşam Zeynep sıkılıp gitmişti ve Çağrı peşinden gitmişti hatırlarsanız. O gün Zeynep’in üzerinde şık bir abiye, yüzünde bir ton makyaj yoktu hatırladığım kadarıyla. Her zaman gördüğümüz Zeyno’ydu.  

Dizi ilerledikçe Çağrı’nın tam bu aksiyonların göbeğindeyken bile ne kadar iyi kalpli ve empati yeteneği yüksek bir çocuk olduğunu görebiliyoruz. Zaten Çağrı’nın babası Önder de oldukça naif ve insan sarrafı bir adam. Oğlunu bu anlamda çok iyi yetiştirdiğini düşünüyorum.  

Zengin kesim arasında o kadar olay döndü, herkes birbirine bir sürü iftira attı, kazık attı, sesi soluğu nadir çıkan tek kişi Çağrı’ydı. Özellikle Ege’nin sürekli Çağrı’yı merhametli olduğu için suçlaması da ayrı komiğime gitti.  

Yahu bir insan merhametli olduğu için suçlanır mı?  

Tabii iyi güzel söylüyorum da, Vefa’nın intihar ettiğini zannettiği zamanki sevinci çok kötü bir tepkiydi. Hatta Ege orada “Seni bu kadar keyiflendirdiyse ben de kendimi atayım bir yerden” demesi cuk oturmuştu.  Tamam belki katil değilsin ama ölen bir arkadaş, hatta direkt bir insan üzerine intihar ettiği için bu kadar sevinmek de diğer iyi huylarına biraz gölge düşürdü. Ek olarak olay gecesi konser günü Vefa’nın içeceğine uyuşturucu katması da cabası…  

İlk bölümlerde Çağrı’ya çok sinir oluyordum. Lakin sonradan karakter değişimini gördükçe ısındım.  

Şu an Çağrı favori karakterim 🙂  

Ege‘ye gelirsek… Çağrı ekibin yapacağı her kötü işe engel olmaya kalktığında ya da “bu kadar ileri gitmeyin” diye kendince uyarı yapmaya kalktığında çocuğu sürekli ezdi. “Geldi yine ahlak şube” gibi bir sürü alaycı cümle kurdu.  

Artık içinde nasıl bir öfke yaşıyorsa merhametli ve ahlaklı olmak onun kitabında bir şey ifade etmiyor. Ya da ona kimse  -başta ailesi-  merhamet göstermediği için o da başkalarına merhamet göstermeyi pek tercih etmiyor. Yaşantısı üzerinden yorumlayacak olursak gerçekten bazı konularda kendince haklı ve derin bir karakter Ege Şimşek. Ben onun hikayesini de izlemek isterim.  

Çağrı’nın arkadaşlarından böyle muamele görmesine rağmen bile çizgisinden çıkmaması da hoşuma giden ayrı bir detaydı. Özellikle Zeyno’nun derdini dinlediği günün gecesinde Hazal sorduğunda “Anlatmadı” demesi de hoş bir detaydı.

Çağrı konusunda beni çok güldüren bir olay var. Okuldayken Zeyno için “erkek Fatma” göndermeli bir sürü laf ettikten ve ona hediye olarak tespih aldıktan sonra Zeyno’dan hoşlanması…  

Burada da okulda Ali’nin söylediği “İstese hepinizi köpek gibi peşinden koşturur” sözüne dönüyoruz. Ki sürekli “İyi misin” diye koştu da 🙂 İyi ki de koştu. 

Amann be çok tatlılar ahahaha 

Son yayınlanan bölüme kadar Çağrı için söyleyebileceğim şeyler bu kadar. Ben ayrıca Çağrı’nın ekranda daha fazla gözükmesini isterdim. Çağrı’nın diğer karakterler kadar ön planda olduğunu düşünmüyorum. Zeyno’ya olan ilgisi onu biraz öne doğru itti lakin daha fazla öne sürülmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Umarım ilerleyen bölümler de o da olur. 

Zengin kesimde yer alan herkesin hayatı berbat. Özellikle aile ilişkileri. Ege zaten ailesi tarafından terk edilmiş, yalnız bir çocuk. Berk’in annesi yok, psikopat bir baba ile yaşamını sürdürüyor. Cemre’nin de babası yok, travmaları var. Hazal zaten ailesi müştemilatta çalışan, gösteriş yapmayı seven bir genç kız. Çağrı ise zaten söyledim. 

Neden ZeyÇağ?

Zengin kesimdeki bu insanlar arasından en merhametli ve empati kurabilen kişi Çağrı. Bu yüzden Zeyno ile ikisinin olmasını ben çok istiyorum ve yakıştırıyorum. Zeyno da aslında oldukça naif ve iyi kalpli bir kız. Ama hislerini pek dışarı yansıtmayı beceremiyor. Belki aşk ona kendini ifade etmeyi öğretir ileride? Ali’den sıyrılıp Çağrı’yı görürse tabii… 

Zaten gördüğümüz kadarıyla yavaş yavaş değişim sürecine giriyor Zeyno. Biz seyirciler ile birlikte Zeyno da kendisini tanıyacak gibi görünüyor. 

Zeyno Çağrı’ya sürekli atar gider yapsa da Çağrı’nın bir an olsun terbiyesinden ödün vermemesi de Çağrı üzerine çok hoşuma giden bir diğer detay. 

Zeyno’ya değer verdiği, onu anladığı ve mutlu etmek istediği artık kesinleşti. Hoşlanıyor mu, aşık mı oldu, hislerinin detayını tam bilemem lakin Zeyno’ya değer verdiği yadsınamaz bir gerçek haline geldi. Çağrı’nın bu olgun davranışları üzerine artık Zeyno’nun da biraz sinirli halinden sıyrılarak Çağrı’ya biraz daha insan gibi davranmasını da beklemiyor değilim. Zeyno’nun bazı hareketlerine de sinir olmuyor değilim bu bakımdan.  Ama sanırım az önce dediğim gibi artık Zeyno’nun hem fiziksel hem karakteristik değişimini izleyeceğiz.  

Neler izleyebiliriz?

Bunların yanı sıra ben Çağrı’nın ailesinin arka planda kalan hikayesini de merak ediyorum. Yani Nesrin Önder’e geçmişte ne yaptı da Önder Nesrin’den bu kadar soğudu? Nesrin neden Önder’den sürekli ret yemesine rağmen Çağrı’yı bahane ederek sürekli Önder’e yakın olmaya çalışıyor?  

Bence bu sorular da Zeyno ve Çağrı’nın ilişkisinin temelini atacak bir çatışma gibi görünüyor. Çünkü Nesrin’in hikayesinin gerçekleri Çağrı’yı hassas bir delikanlı olarak fazlasıyla etkileyebilir ve bu sefer Çağrı’yı teselli eden kişi Zeyno olur. Zamanında Çağrı’nın Zeyno’yu teselli ettiği gibi 🙂  

Bu teorilerime göre eğer ters köşe yemeyeceksek ve ZeyÇağ olacaksa, bu uyumlu ikili üzerine çok tatlı sahneler izleyebiliriz. Düşüncesi bile beni heyecanlandırdı. 

Ama hikayenin nasıl ilerleyeceği de hiç belli olmaz. Bence her an her ihtimale karşı da hazırlıklı olmalıyız.  

Dizinin genel yorumunu artık ilerleyen günler için saklayacağım. Bu yazımda ZeyÇağ hakkında küçük bir yorum yapmak istedim. Daha hikayemiz yeni açılıyor, her şey yeni başlıyor. Daha çok görüşeceğiz Tozlu Yaka evreninde  🙂  

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım alınmaca gücenmece olmaz. Yalnızca kendi tarafımı belli eden küçük bir dizi yorumu yaptım. Zaten tarafımı belli ederken kendimce sebeplerini de yazdım. EgZey’cilerin de kendilerine ait sebepleri vardır elbet.  

Peki siz hangi taraftasınız ve neden?  

Düşüncelerinizi tweet alıntılarına bekliyorum. Tabii arzu ederseniz.  

Yeni yazılarımda görüşmek dileğiyle. Yeni bölümlerde görüşürüz.  

Tozlu Yaka yeni gününde, 28 Ağustos Pazar günü saat 20.00’da Fox Tv‘de. Unutmayın. 

Son Yaz 2. Bölümde Ne İzleyeceğiz?

1 Ocak Cuma günü ilk bölümüyle ekrana gelen Son Yaz çok beğenildi.
Ali Atay, Şebnem Dönmez, Funda Eryiğit, Alperen Duymaz ve Hafsanur Sancaktutan’ın başrollerini paylaştığı dizinin konusu, The O.C. uyarlaması olan Medcezir’i anımsatıyor.

İlk bölümden kısaca bahsetmek gerekirse, dizi İzmir’de çekiliyor ve böylece şahane görüntülere imza atıyor.
Dizinin çekim yerlerinin İzmir’de deniz kıyısında olması, Canan ve Selim’in evinin yazlık ve kışlık evlerinin bir olması gibi detayları da sevdim.

2. Bölümde Bizi Neler Bekliyor?


Kaan ve Yağmur ayrılığı umarım Akgün yüzünden ya da bir aldatma olayı yüzünden olmaz. Ben Yağmur’da Kaan’a karşı ciddi bir aşk görmedim. Hatta ikili arasındaki ilişkiyi biraz sıkıcı ve monoton buldum. Sanki uzatmaları oynuyorlar hissine kapıldım. Kaan karakterini de biraz züppe buldum. Yeni bölümde Yağmur’un hayatını Akgün kurtaracak ve Akgün hakkında ön yargılarını Yağmur sanırım bu sayede yıkacak. Kaan’ın annesi Serap’ı da pek sevemedim, Akgün’ü çok kolay benimsemeyecek gibi görünüyor.

Canan ve Selim ise boşanmanın eşiğindeler. Ben boşanacaklarını düşünüyorum, çünkü Canan çok yıpranmış ve ihmal edilmiş. Canan, bu kadar süre iyi bile dayanmış. Funda Eryiğit’i ekranlarda görmeyi özlemişim. Kendisi uzun bir zamandır televizyonda yoktu. Hala yeteneğinden ve güzelliğinden bir şey kaybetmemiş. Hafsanur’un da Alperen’le partner olması ise Hafsanur için bir şans olmuş diyebilirim. Alperen daha deneyimli bir oyuncu, Hafsanur’a destek olacaktır.

İkinci bölümde Akgün ve Yağmur giderek yakınlaşacaklar. Deniz kenarında bir sahneleri var, sahilde ne sahneler çekecekler kim bilir… Düşüncesi bile içimi ısıttı. 🙂
Gençlerin enerjisi içimi açtı, sıcak bir iş olmuş. İkinci bölümde de Akgün ve Yağmur’un başı yine beladan kurtulmayacak, yine aksiyon dolu bir bölüm bizleri bekliyor. Yeni bölüm, cuma Fox’ta sakın kaçırmayın derim.

Sana Bir Sır Vereceğim Dizisi 7 Yaşında!

05/07/2013 Tarihinde Fox Tv ekranlarında seyircisiyle buluşan, türü Fantastik/Dram olan bu yapım; 7 senedir dillerden düşmüyor. Sana Bir Sır Vereceğim dizisinin kitlesi olarak öyle sadık ve öyle vefalıyız ki, aradan koskoca 7 sene geçmesine rağmen dizininin heyecanını ilk günkü gibi koruyabiliyoruz. Zamanında dizinin final yapacağı haberini duyduğumuzda yayınlandığı kanalın twitter adresi büyük tepki alarak saatler içinde yüzlerce takipçi kaybetmişti. 7 sene dur durak bilmeksizin başlangıç tarihi için ayrı, bitiş tarihi için ayrı anma etkinlikleri yaptık ve hepsine de katılırım kayda değer şekilde gerçekleşti.  

Başlarda fan olarak çıktığımız bu yolda, aramıza eklenen her bir yeni üye ile birlikte birleşerek, hayatlarımıza dair bir şeyler paylaşarak ve git gide bağlarımızın daha fazla sağlamlaşması sayesinde resmen Aile olduk. 7 sene önce hepimiz çocuktuk, şimdi ise kocaman olduk. Ve biz yıllar önce söz verdik : 7 değil, 70 sene geçse bile biz burada olacağız, diye.  

Sana Bir Sır Vereceğim Türk dizi sektörünün sıklıkla karşılaştığı, alışılageldik bir yapım değildi. İçinde özel güçlü çocuklar, aksiyon dolu olaylar barındırdığı kadar ; gerçek hayatın izleri de mevcuttu. Daha doğrusu şahsım adına kendi görüşümü belirtmem gerekirse :  SBSV hayatın gerçekliklerini yalnızca biraz eğlence katmak amacıyla fantastik ögelerle harmanlayarak seyirci karşısına çıkartılan çok anlamlı bir diziydi.  

Ekranlara çıktığı ilk andan itibaren ilgi patlaması yaşamaya başlamıştı bile. Dizinin her bölümü hiç şaşmadan rutin olarak yayınladığı günlerde Türkiye gündemine ilk sıralardan yerleşiyordu. Dizideki karakterler fazlasıyla benimsenmişti. Çok farklı bir enerjisi vardı. Dizideki kurgusal dünyanın yanı sıra dizi setinden gelen kamera arkası ekip fotoğrafları ise bizi samimiyetleri ve tatlı enerjileriyle büyülüyordu. Biz sadece dizinin oyuncularını değil, kamera arkası ekibinden kuaförlerine kadar sahiplenmiştik üstelik.  

Dizideki karakterler çok güzel dizayn edilmişti. Olay akışları gayet sürükleyici ve bir o kadar da duygusaldı. Karakterlerin hissettikleri her şeyi, biz seyirci olarak sanki kendimiz yaşamışız gibi hissediyorduk. Dizinin sahnelerini izleye izleye repliklerini bile en az oyuncuları kadar ezberler olmuştuk. Ara sıra oyuncuları ile iletişime geçtiğimiz bile oluyordu. Aslında Sana Bir Sır Vereceğim dizisinin oyuncuları ve seyircisi arasında bir duvar bile yoktu. Oyuncu – seyirci ayrımı olmadı bile diyebiliriz. Bizi her zaman bir Aile olarak gördüler, tıpkı bizlerin onları gördüğü gibi. Zaten bir zaman sonra bizi onlar da ‘Fan’ yerine ‘Aile’ olarak hitap etmeye başladılar.  

Dizinin her bölümünde kıpır kıpır olurdu izleyenler. Yapacakları ödevleri varsa dizi bitimine saklar, reklam aralarında bile çok gerekmedikçe televizyon başından ayrılmaya çekinenler olurdu. Dizinin her bölümünde ayrı olay oluyordu. Kaçırılmalar, intikamlar, duygusallıklar, azim ve hırslar… Bir olay bitse diğeri başlıyordu ve bu sonsuz döngü seyirciyi çok daha fazla heyecanlandırıyordu.  

Dizideki karakterlerin sahip olduğu özellikler ise başlı başına harikaydı. Görünmezlik, elektrik saçma, adeta bir rüzgar esintisi hızında koşma, hipnoz etme, telekinezi, zihin okuma, geleceği görme, kılık değiştirme, dokunduğu şeyleri çürütme ve daha niceleri. 

Bu özel güçlerin ortaya çıkış sebebi de çok merak uyandırmıştı biz izleyenlerin kafasında. Acaba bu güçlere nasıl sahip oldular? Peşlerinde olan kötü niyetli, safi güç peşinde olan bu adamlar neden bu çocukların peşindeydi? Hatta dizide yer alan ve ailenin o eve taşınmasını sağlayan ; ailenin kafasındaki soru işaretlerinin orada cevaplanacağı söylenen Firdevs Hanım Köşkü’nde ne vardı? İşte bu sorulara yanıt alamadan yarım kaldık maalesef…  

Dizide çok fazla merak uyandıran öge vardı. Dizinin akışı ise yavaş yavaş bunları çözme yolunda ilerlerken birden bittik… Saat değiştirdik, gün değiştirdik yine bir şekilde ayakta kaldık. Dizinin ailesi olarak dizimizi bu değişikliklere kurban etmeye hiç niyetimiz yoktu ama maalesef yeni bir dizinin kanalda başlaması ile birlikte türeyen farklı kitlenin dikkati o diziye çekildi ve azar azar bitme yolunda ilerledik.  

Daha çok fazla soru işareti vardı kafamızda. İzlememiz gereken ve yeri gelince üzülmemiz, yeri gelince de mutluluktan coşmamız gereken çok sahne vardı. Ama maalesef tüm bunlar dı’lı geçmiş zamana esir oldu.  

Dizinin verdiği mesajlar çok detaycıydı. Aile olmak için illa ki kan bağına ihtiyaç olmadığını, insanların duygularını korkmadan ve çekinmeden karşısındakine aktardığı ve kendini o kişiye karşı rahat hissettiği müddetçe kan bağına gerek olmadan, yalnızca birbirlerinin kalplerinde oluşan o saf sevginin aile olmak için yeterli olduğunu bize iletmeleri çok tatlıydı. Gündoğdu ailesi : İçerisinde 5 tane özel güçlere sahip olan farklı yaş aralıklarında çocukların olduğu bir aileydi. O çocukların hepsi de farklı anne ve babadan olabilirlerdi ama onlardan göremedikleri sevgi ve ilgiyi, bu yolları kesiştikleri insanlardan gördüler ve ailenin her bir üyesi birbirinin kalbine dokundu. Bu da aile olmak için yetti onlara.  

Aşk… Aylin ve Tilki. Mesela onlar da bize bir insan ile aşk yaşamak için illaki fiziksel dokunmanın gerekmediğini öğrettiler. Aylin sahip olduğu özel gücü olan elektrik yüzünden kimseyle tensel temas kuramadığından ötürü sevdiği kişiye de dokunması imkansızdı. Ama Tilki bunu umursamadı. Çünkü o meşhur sözünde olduğu gibi ”Aşk iki beden arasında değil, iki kalp arasında yaşanır. Nefesini hissetmek, kokunu içime çekmek ; yanımda olduğunu bilmeme yeter bana. Sonsuza kadar yeter hem de…” Tilkinin aşkta ihtiyacı olan en önemli unsur kalp ve hislerdi. Beden hepsinden sonra geliyordu.  

Biz SBSV ailesi olarak hayata dair birçok kavramı bu diziden öğrendik. Kan bağı olmadan aile olmayı, insanlık ilişkilerini, gerçek aşkı…  

Bu dizi hem eğlenceli hem aksiyon dolu hem de bol mesaj içerikliydi. Ve biz diziyi izlerken tam olarak eğlenerek öğreniyorduk.  

SBSV bitmeden evvel arkasında bırakacağı ve bitiminin üzerinden kaç yıl geçerse geçsin sadakatlerinden bir gram eksilmeyecek o özel ve güzel aileyi yavaştan oluşturmaya başlamıştı bile. Dizi bittikten sonra bu insanlar ne olursa olsun bitmiş olsa bile diziye sahip çıktılar. Diziye başladığımızda çok küçüktük. Çoğumuz ‘çocuk’ iken şimdi ‘yetişkin’ olduk ve hayatlarımıza bu özel dizinin izi ile devam ediyoruz. Dizinin bize bıraktığı aile ile birlikte yaşıyoruz. Aradan 7 sene geçmiş olmasına rağmen yeni başlayanlar bile oluyor. Hatta yeni başlayanların çoğu ‘neden daha önceden fark etmedik ki’ diye hayıflanıyorlar bile.  

Sana Bir Sır Vereceğim bir diziden fazlasıdır. Aşktır, ailedir, dosttur, hayattır ; ama sadece bir dizi değildir.  

7. Yılımız kutlu olsun! Daha nice SBSV’li yıllara…  

”Ona eski denmez, efsane denir.”  

Teşekkürler…  

İyi Oyun, TV’de İlk Kez FOX’ta!

Başrollerinde Mert Yazıcıoğlu, Afra Saraçoğlu, Kerem Bürsin ve Bahar Şahin gibi isimlerin yer aldığı İyi Oyun filmi, TV’de ilk kez 19 Haziran Cuma akşamı FOX TV’de!

Konusu

Liseyi yeni bitirmiş, sıradan bir çocuk olan Cenk, yarı zamanlı çalıştığı internet kafede, parayla başkalarının yerine oyun oynayarak, ailesini tek başına geçindirmeye çalışan annesine destek olmaktadır. Yeni kurulan bir takımın menajeri tarafından keşfedilip, kendini profesyonel oyun dünyasının içinde LoL takımında bulan Cenk, takım arkadaşları Batu, Naz, JJ, Aslan ve sonradan dahil olacak gizemli koçları Özer’le beraber çıktığı zorlu yolculukta, sezon turnuvasını kazanmak için sadece oyunu iyi oynamak yeterli olacak mıdır?

 

error: Korunan İçerik!