tds_thumb_td_300x0
Unpopular Opinion: Farah’ın Bihteri Hakkında

Aşkı Memnu film haberi gündeme bomba gibi düşmüşken, bir süredir açılış yapmayı bekleyen yeni serimizin başlamasının tam zamanı diye düşündüm. “Unpopular Opinion” başlığıyla kendine sitemizde yer bulacak olan seride, sektöre dair çoğunluğun düşündüklerine aykırı, genel görüşe zıt olan düşüncelerimi paylaşacağım. Farklılıklar güzelliktir diyor ve keyifli okumalar diliyorum.

Seven herkese saygı duymakla beraber, Beren Saat’in her zaman aşırı abartılan bir oyuncu olduğunu düşündüm. Gerek performansı, gerekse Bihter Ziyagil rolü, senelerdir en anlam veremediğim hypelardan biri ülkemizde. Kendisini en son Atiye’de izlemiş biri olarak, orada da hayli başarısız bulduğumu söylemeliyim. En azından benim oyunculuk anlayışıma hiç hitap etmiyor ve seyir zevki vermiyor, aksine rahatsız ediyor.

İnsanların Bihter karakterini Beren Saat’le özdeşleştirmiş olmasını anlayabiliyorum. Artık efsaneye dönüşmüş bir yapımın ikonikleşmiş bir karakteri çünkü. Ancak, rakibi olacak isim kendini pek çok kez kanıtlamış Farah Zeynep’ken bu kadar önyargıya pek anlam veremedim. Farah’ı bir kere bile izleyen herkes nasıl yetenekli biri olduğunu ve rolünün gerektirdiği duygulara girebildiğini bilir. Dolayısıyla fanatik bir şekilde bu fikre karşı çıkmanın ve daha şimdiden, henüz yalnızca haber halindeyken kötülemenin anlamsız olduğunu düşünüyorum.

Uyarlaması çokça yapılan dünya genelindeki bütün eserler, birçok farklı yönetmenin elinden geçer ve farklı oyunculara teslim edilir. Herkesin hakim olduğu bir konudan örnek vermek gerekirse, Marvel evreninin Spiderman’lerini düşünün. Her birinin kendine has bir kitlesi yok mu? Hepsi belli bir kesim tarafından benimsenmedi mi? Veya Robert’ın Batman’i, yakın tarihten.

Bir şeyin ilki elbette özeldir, (bu yapım ilk değil ama bu etkiye sahip olması bakımından ilk..) yeri ayrı olur ancak bu sonrakilere şans vermemeliyiz demek değildir, bana göre. Tabii sayısız paralel evren ve versiyonun var olduğu fantastik evrenlerle Aşkı Memnu bir değil, ama temel nokta aynı. Belki de çok daha fazla içimize sinecek ve bu zamanda, başka bir yüzle izlemekten daha fazla keyif alacağız Bihter’i. Ki, ben zaten öyle düşünüyorum ve oldukça sevindim bu habere. O dönemki tüm dizilerde var olan, tarif edemediğim bir olmamışlık var bana göre Aşkı Memnu’da. İnsanların tamamen başkalarının etkisinde kalıp bu kadar abarttığını ve aslında içtenlikle sevmediği halde bu yaygın tavra maruz kala kala aynı tutumu benimsediğini düşünüyorum ayrıca.

Uzun lafın kısası, bana hiç geçmediği için sürekli görmekten ve övülmesinden biraz rahatsız olduğum bir rol ve oyunculuğun karşısına bir alternatif gelecek olmasından ve bu alternatifin sağlam bir isme emanet edilmesinden mutluyum. Yanlış anlaşılmasın, benim sevdiğim oyuncu çok azdır. Farah da bu listeye giren birisi değil. Aksine, kendisinden haz etmem. Oyunculuğu dışında görmek, haberdar olmak istemem bile. Ancak kolaylıkla duygularımdan sıyrılıp kendisini işiyle değerlendirebiliyor ve bu değerlendirme sonucunda hakkı olan krediyi ondan esirgemiyorum. Benden şimdilik bu kadar, başka mevzularda görüşmek üzere.

Atiye’nin Karmaşıklıklarla Dolu Yeni Sezonunda Ne İzledik?

Bugün sizlerle birçoğumuzun gündeminde olan, aksiyon ve fantastik türündeki Netflix’in ikinci Türk orijinal internet dizisi Atiye (The Gift) hakkındaki yorumlarımı paylaşacağım. Mantık hataları olsa da ben Atiye’nin ilk sezonunu gerçekten çok beğenmiştim. Genel olarak baktığımda ilk sezonu anında bitirdim, çünkü akıcıydı, güzel ilerliyordu. Hatta 10 Eylül gelse de Atiye’yi izlesek demeye başlamıştım. Sonunda merakla beklediğim 2. sezonu bitirdim.

Ne yazık ki 2. sezonun ilk bölümünü izlerken 1. sezonu bayağı unuttuğumu fark ettim. Eminim çoğunuzda da bu durum yaşanmıştır. Neyse ki sezonu izlerken yavaş yavaş hatırlıyorsunuz. 6. bölüme gelene kadar sürekli “Çok saçma.” dedim arkadaşlar. Üzülerek söylüyorum ki birçok mantık hatası vardı, nasıl bu kadar alakasız olur diye hayal kırıklığına uğradım. İlk sezondaki mantık hataları falan hiçbir şeymiş. En basitinden taksici olayı herkesin tepkisini çekti. Atiye’nin cebinde 5 kuruşu olmadan memleketin dört bir yanını karış karış gezmesi vs. daha sayılacak o kadar çok mantıksızlık var anlayacağınız. Buna rağmen sonuna kadar izledim, neye bağlayacaklardı bu sezonu? Bir sonuç bekledim falan ama ne bileyim beklentimi karşılamadı sanırım. Zaten sezonu izlerken hiçbir şey anlamıyorsunuz bazı noktalarda beyniniz yanıyor. Kuantum fiziği, zamanın döngüselliği bize aktarılmaya çalışılıyor. Mutlak doğruların olmadığının, tüm evrenin olasılıklardan ibaret olduğunun üzerinde duruluyor. Bu olasılıkların sayıca fazla olması da kuantumu özel kılıyor. O nedenle sezon kafanızı oldukça karıştırıyor. Sürekli “Sen kimsin?”, “Biz kimiz?” ifadeleriyle yaşam ve varoluş sorgulanıyor. Bir zamanda pişman olduğunuz bir şeyle, diğer zamanlardaki başka şeyleri düzeltebileceğimizden bahsediliyor.

Dünya genelinde pek çok kültürde yer alan, kültürümüzün de önemli sembolik ifadelerinden biri olan, pek çok efsanede ve mitolojik unsurda gördüğümüz hayat ağacına da sezonda çokça yer veriliyor. Türkler yaratılış ve türeyişlerini ağaçla özdeşleştirirler, dizide doğurganlığı belki de buna bağlamak için de kullanmış olabilirler. Mezopotamya’da geçen bir dizide Mısır tanrılarından çok Sümer tanrılarından da bahsedilebilirdi. Bence daha iyi olurdu ama çok da göze batmamış. Bir eleştirim olacak ki dizide arkeolojiye ilgi uyandırmak istenilse de bence konudan oldukça sapma olmuş. Seher’in evinde arkeolojiyle alakalı eşyalar bulunsa bile bağlam çok alakasızdı. Sanki ortam büyücülüğü, batıl inançları daha çok yansıtıyordu, bana öyle bir çağrışım yarattı.

Bu sezonda kadronun oyunculukları da izleyenler tarafından eleştirilmiş. Beren Saat’in mimikleri, tepkileri samimiyetsiz gelmiş çoğu kişiye. Bazı tepkileri bana da yapmacık gelse de sanırım Aşk-ı Memnu’dan alışmış olduğumdan dolayı normal geliyor artık 🙂 Erhan’ın babası rolündeki Fatih Al’ın oyunculuğu bana kalırsa asıl göze batanlar arasında ve ben de pek beğenmedim, olmaması gereken yerlerde aşırı abartılı tepkiler vermesi gerçeklikten uzak geldi. Yeni sezonda kadroya dahil olan Melek Yılmaz karakteri hoşuma gitti, Senan Kara’nın oyunculuğu takdir edilesiydi.

Replikler çok güzeldi, herkes gibi ben de etkilendim. En beğendiğim replik ise, “Sen tüm kainatın annesisin. Doğanın kendisisin. Zamanın ötesinden gelen ilahi güçlerin toplamısın. Ruhların kraliçesi, hayat ve ışıksın. Sen hep olansın, hep olacak olan. Sana Venüs derler ya da İsis. Her alemde rastlanır olansın. On bin isimli tanrıçasın ve benim için tek olansın.” oldu.

Acayip beğenmesem de hatta yer yer eleştirsem de 3. sezonu da merakla bekliyor olacağım, hadi bakalım umarım bu sefer güzel bir sezon bizi bekler. Yeni yorumlarda görüşmek üzere…

Atiye 2. Sezon | En Etkileyici Replikler

Atiye’nin 2. sezonu geldi ve hep birlikte hemen izlemeye koştuk. Biz bu sezonu sevdik Konuşulacak çok şey var elbette ama bu yazı için, her biri farklı konularda ve farklı kişilerin ağzından söylenmiş gibi gözükse de, aslında benzer konulara odaklanmış ve belirli bir konu çevresinde toplanan etkileyici replikleri derledik! Keyifli okumalar.

 

“Hafıza dediğimiz şey kilitli odalar gibidir. O odalar sadece geçmişe değil, başlangıca kadar uzanır, her şeyin en başına. Belki de başlangıç, şimdidir.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Sen buna yaşamak mı diyorsun? Her gece aynı kabusları görüyorum, her sabah aynı vicdan azabıyla uyanıyorum ben. Kendi günahımın bedelini ödüyorum onlardan uzak durarak.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Bana ne dedi biliyor musun? Yaşanacakları biliyormuş çünkü onları zaten yaşamış. Zihin yaşamadığını bilmezmiş. Her şey hafızalarımızın çekmecelerinde gizliymiş. Bu yüzden onları rüyalarımızda görüyoruz.” 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Sen tüm kainatın annesisin. Doğanın kendisisin. Zamanın ötesinden gelen ilahi güçlerin toplamısın. Ruhların kraliçesi, hayat ve ışıksın. Sen hep olansın, hep olacak olan. Sana Venüs derler, ya da İsis. Her alemde rastlanır olansın. On bin isimli tanrıçasın. Ve benim için tek olansın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Her ruh kendi hayat planını gerçekleştirir. Onun gidişi senin suçun değildi, sen ne vakit vazgeçtin yaşamaktan? Babana yolu sen göstereceksin, şafağın sana söyleyecek sırları var Erhan. Orada gördüklerini ne vakit unuttun? Orada verdiğin sözden ne vakit caydın? Şehvet ve sevgiyi ne ara birbirine karıştırdın, sen sevmeyi ne vakit unuttun? Seni kandıran gerçekten o muydu, yoksa sen mi onu kandırdın? Sen bunları hiç unutmadın ki.. Sevmekten vazgeçmek için ne bahanen vardı? Hala bir şansın var!”

Atiye 2. Sezon 7. Bölüm | Ebediyet

Hızlıca biten, ne olduğu pek anlaşılmayan bir bölümdü. Daha doğrusu geçiş bölümüydü. Sezon finalinden önceki son bölüm olduğu için, heyecanımız gittikçe artıyor.

Elif, Atiye’nin kız kardeşi olduğunu duydu ama buna ne tepki verecek bilmiyoruz. Muhtemelen babasına soracaktır, cevap bulamazsa abisine, en son ulaşabilirse bizzat Atiye’ye diyeceğim ama durumlar meçhul. Erhan’ın halini çok merak ediyorum.

Serdar’ın Erhan konusundaki görüşlerini öğrenmiş olduk. Tahmin ettiğimiz gibi, sadece amaçları uğrunda kullanmak için yanına almış onları. Gözünü kırpmadan vurdu. Yeri gelmişken, Atiye’nin o ana tepkisi de, Beren’in oyunculuğu da çok kötüydü o sahnede. Alışamıyorum abi bu karakterin ölümü bu kadar sakin karşılayıp hemen atlatabilmesine. Bir de sonradan bahsederken de aynı rahatlık, cidden şaka gibi. Anladık normal biri değilsin, ama bu kadar da olmaz ki ya. Erhan’a aşıktın bir de, doğumu tüm dünyayı etkileyecek karnında bebeğin babası o. Hayret bir şey gerçekten! Hikayenin bu yönlerinden çok rahatsızım anlayacağınız.

Erhan’ın burada ölünce diğer tarafta uyanmasını hiç beklemiyordum yalan yok. Şok oldum. Şimdi buradaki gerçeklikten, yani Atiye’nin yanında bulunması gereken yerde yok mu oldu? Yoksa iki ayrı şekilde varlığını sürdürebilir mi diye de sorasım geliyor ama pek mantıklı değil gibi.

Sözlerde “ancak kadınla erkeğin bir araya gelişiyle mümkün olur” tarzı bir şey vardı. Dolayısıyla kapı için Erhan’a da ihtiyaç var bence. E ama o öteki dünyada gözlerini açtı, sakallı haliyle daha iyi bir görünüşte olduğu dünyada. 🙂

Erhan demişken, Mehmet Günsür, karakterin bu sezondaki hikayesiyle daha iyi uyum sağlamış bence. Ama bağırma sahnelerinin tamamı çok kötüydü. Hannah, Serdar, Nazım’la olanlar.

Nazım’a da gelelim. Kaç bölümdür söyleyeceğim, unutuyorum. Bu beyefendi açık ara farkla kastın en kötü performans sergileyen oyuncusu çok üzgünüm. O kadar yapay, o kadar eğreti ki. Sürekli gülesim geliyor. Beden dilini de, sesini de çok kötü kullanıyor. Eminim bu konuda bütün izleyiciler benimle hemfikirdir.

Son bölümü deli gibi merak ediyorum. Eğer hiçbir şey açıklanmayıp bütün konular açık bırakılırsa gelecek sezona kadar kriz geçiririm herhalde. İşler şu an çok kızıştı, bütün bombaları patlatmanın tam zamanı! Görüşmek üzere.

 

Önceki Bölüm Yorumu

 

 

Atiye 2. Sezon 6. Bölüm | Vakit Geldi

Güzel bir bölümdü, 2. sezonda şimdiye kadar olanlar arasında sanırım en sevdiğim bu oldu. Sürprizlerle doluydu. Atiye’nin toprağa, ya da başka bir yere dokunarak bir şeyler hissetmesini sağlayan ellerinin, şifalı olduğunu öğrendik önce. Benliğindeki güç avucunda ve parmaklarında birleşip acıları dindiriyor, ağrıları hafifletiyor.

Ama bundan daha ilginci, Serdar hakkında öğrendiklerimizdi. Bir şekilde zamanlar/gerçeklikler arasında geçişler yapılabildiği, karısının intiharının bir olasılık ya da başka bir anda yaşanmış bir olay olmadığını gördük. O zaten olmuştu, ve olacaktı.

Ozan’a işkence ettiği anlar, bu hayatında da var mı yoksa sadece geçmişindeki pişmanlığımı bilmiyorum. Çünkü onu sevdiğini gördük önceki bölümlerde, ne kadar üzgün olduğunu. Tabii normal bir adam değil Serdar ama, yine de bazı çıkarımlar yapabiliriz gibi.

Oğlunu kurtaracağından, açılacak bir kapıdan söz etti. Gelecek bölümlerde göreceğiz bunları. Ama acaba bugüne kadar nasıl, kimlerle, kaç kez yaptı bu değişimleri..

Atiye’nin teyzesiyle de tanıştık. Diğer bütün aile üyeleri gibi onun da aynı yolda oluşu şaşırtmadı. “Suyun hafızası vardır” diyip yaptırdığı şey güzeldi. Atiye’nin ve diğerlerinin en büyük elementlerle olan etkileşimleri, bütün olarak bakınca hoşuma gidiyor. Hava, su, toprak. Ateş için de sağlam, iddialı bir sahne görecek miyiz acaba? Beklemedeyim.

Parçalar yavaş yavaş tamamlanıyor gibi. Bu sezonun en güzel yanı bu. İlk sezonda olduğu kadar dağınık değil olaylar, bir şekilde bağlanıyor birbirine. Bi birleşim izliyoruz adım adım. 

Elif’in babasına kavuşması bir diğer güzel olan şeydi. İsteğine karşı çıkar kabul etmez sanmıştım ben, şaşırdım. Umarım Atiye’ye yaptığı gibi yalan söylemiyordur. Gerçi gitmeye tamam demiş olsa bile Ozan’ın ölüm haberini illa duyacak, neler olacak bakalım.

Nazım’dan bahsetmişken, Hannah’nın gerçek yüzünü Erhan’a göstermesine sevindim. Kadına karşı bir nefretim yok, ama aradan çekilmesi gerekiyor. Tabi kolaylıkla çekilmez onu biliyorum, yine de Erhan’ın Atiye’ye ve mağaraya, geçmişe gidişini kolaylaştıracak bir bilgi bence. Hain olduğu, kısmen. Hem böylelikle Serdar’ı da sorgular belki bizimki. Babası da, Atiye de uyarmıştı çünkü.

Bölümün en önemli kısmı, Atiye’nin kim olduğunu öğrendiğimiz andı. Tüm sorularıma cevap verecek nitelikte, dizinin mistik/fantastik yapısının nihayet doğru düzgün hissettirildiği çok etkileyici bir sahneydi. Erhan, metnin çevrilmiş halini okurken -şükür ki bir müzik eşliğinde-Atiye’nin ne olduğunu, soyunu, yapabileceklerini, sebep olduklarını, olacaklarını duymuş, anlamış olduk.

Zaten soyun son varisinin suyla temas ettiğinde gördüğümüz manzara da, bunu açıklayacak güçteydi. Çok eskilerden bir andı. Zamanın en başlarından, Atiye’yle Erhan’ın hikayesinin başlangıcından.

 

Önceki Bölüm Yorumu

Sonraki Bölüm Yorumu

error: Korunan İçerik!