Muttalip Müjdeci: “Sivas filminde doğduğum evde yeniden doğmuş gibi hissettim.”

Muttalip Müjdeci: “Sivas filminde doğduğum evde yeniden doğmuş gibi hissettim.”

1) Sizi daha yakından tanımak isteriz. Dışarıdan görülmeyen Muttalip Müjdeci’yi nasıl tarif edersiniz? Yakın bir arkadaşınız sizi nasıl anlatırdı?

Genellikle canlandırdığım karakterler ciddi ve mesafeli olarak algılansa da, hem arkadaş çevremde hem de yeni tanıştığım insanlarla oldukça sıcak ve samimi ilişkiler kurarım. İnsani meseleler, hayvanlar, dünyada süregelen savaşlar ve mülteciler hep gündemimde yer alır. Destek olmaya çalıştığım aileler var. Belki de yaşadığım zor zamanlardan dolayı, insanların acılarına duyarlılığım ve kaygılarım hep benimle birlikte.

Düzen, temizlik ve programlı olmak benim için önemli. Bu soruyu gerçekten çok iyi tanıyan bir arkadaşıma sordum, size onun cümleleriyle aktarıyorum:

“Muttalip Müjdeci dendiğinde ilk akla gelen; samimiyeti, düzgün karakteri ve sevdiklerine karşı gösterdiği şefkattir. İlk görüşte sevmediği biri ağzıyla kuş tutsa bile fikri kolay kolay değişmez. Sevdiklerinin yaşadığı kötü ya da güzel bir olaydan söz ederken, özellikle konu annesiyle ilgiliyse her an gözleri dolabilir.

Hayatına giren samimi insanlar kolay kolay onu çıkaramaz; çoktan hayatlarının baş köşesine yerleşmiştir bile. Tiyatral yeteneği çok yüksektir, rolüne adapte olması an meselesidir. Bir kısa film çekiminde karısı ölen bir adamı canlandırıyordu, hepimiz o sahnede gözyaşlarını tutamamıştık. Konuşurken her olayla ilgili bitmeyen hikâyeleri, benzetmeleri vardır.

Eğer o gün modundaysa ve çevresinde sevdiği insanlar varsa, gülmekten kendinizi alamazsınız. Ve en belirgin özelliği, sevdiği eşya ya da kişilerden vazgeçmeyi asla kabul etmemesidir.”

2) Oyunculuğa tiyatroyla başlama hikâyenizi bizimle paylaşır mısınız?

Çocukluğumdan beri sinema, oyunculuk ve oyunculara karşı büyük bir ilgim vardı. Sinemaya her gidişimde, izlediğim filmlerde kendime bir rol seçip onun içine girer, uzun süre etkisinden çıkamazdım. İlkokulda bir piyeste “avcı” rolünü oynamıştım. Sahneye çıkmam için arkadaşımın beni çağırması gerekiyordu ama heyecandan repliklerini unutunca sahneye çıkamamıştım. O hayal kırıklığını hiç unutmam. Sonrasında da çeşitli piyeslerde oynamaya devam ettim.

3) Tiyatrodan sinemaya ve diziye geçiş süreciniz nasıl oldu? “Sivas” filmindeki ilk sinema deneyiminiz nasıldı?

Tiyatro ve sinema aslında aynı dönemde hayatıma girdi. Habib Coşkunses’in yönettiği “Bekleyiş” adlı tiyatro oyununda, başrol oyuncusunun rahatsızlanması üzerine rolü denemem istendi. Başrolü oynadığım bu oyunla birçok şehirde, üniversitelerde sahne aldık. Gerçek bir hayat hikâyesini canlandırmak benim için unutulmaz bir deneyimdi.

Kaan Müjdeci, kuzenimdir. “Sivas” filmini doğduğum köy evinde çekeceğini söylediğinde setteydim. Muhtar rolü için oyuncu arayışı vardı. Önce o rolle ilgili oyuncuların provalarına yardımcı oldum.

Sonra bir oyuncu sete kızıp kasketini fırlatıp gidince, o kasketi dizimde silip başıma taktım ve “Ben bir deneyim,” dedim. Başta sadece sesimi kullanmayı düşündüler. Traktör sahnesinde sesimle yer aldım. Sonra hava muhalefeti nedeniyle sete ara verildiğinde, oyuncu koçu Kutay Sandıkçı’yla gizli gizli replikleri çalıştık. Yeni çekim döneminde, rol bana verildi. Kaan, “Sen bu rolü akraba olduğun için değil, gerçekten çok iyi oynadığın için alıyorsun,” demişti. Bu cümle benim için hâlâ çok kıymetlidir.

Sivas’la birlikte Venedik’e kadar uzanan bir yolculuğa çıktık. Kırmızı halıda yürüdüm, uluslararası festivallere katıldım. O filmde, doğduğum evde yeniden doğmuş gibi hissettim. Kaan Müjdeci benim sanat yolculuğumun mimarıdır.

4) Sahnedeki doğrudan enerji ile set ortamındaki atmosfer arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Sevdiğiniz işi yapıyorsanız bu dengenin kurulması zor olmuyor. Set arkasında oluşan arkadaşlık ve uyum, sahnede de kendini gösteriyor. Birbirimize destek oldukça role girmek çok daha kolay hale geliyor.

5) Bir karaktere “evet” demenizi sağlayan en önemli şey nedir?

Senaryonun bütününe bakarım. Rolümün yanı sıra, birlikte sahne alacağım oyuncuların repliklerini de ezberlerim. Karakterin bana neler katabileceğini, o rolü nasıl sahipleneceğimi düşünürüm. Bu hikâyenin yolu açık mı, seyirciye nasıl ulaşırım, bunları değerlendiririm. Ve sonra elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım.

6) Şimdiye kadar canlandırdığınız karakterler arasında sizde iz bırakan biri oldu mu? Neden?

Hepsini sevdim ama Yargı’daki Rafet Komiser karakteri ayrı bir yerde. Kötü bir karakterken Anadolu’nun içtenliğiyle sevimli bir hale büründü. Halktan çok güzel tepkiler aldım. Hem nefret edilen hem de sevilen bir karakter oldu. Hâlâ sokakta beni gören “Rafet Komiser” diye sesleniyor.

Bir de Nasipse Adayız filmindeki rolüm, çok rahat ve keyifliydi. Ercan Kesal’ın bunda büyük katkısı var. Uzak Şehir’deki karakterim kötü biri olmasına rağmen, insanlar hâlâ bana sempatik davranıyor. Bunu Rafet Komiser’e ve Radyocu Nuri’ye borçluyum sanırım.

7) “Uzak Şehir”deki Halis karakterini ilk okuduğunuzda sizde nasıl bir his uyandırdı?

Halis, ailenin dostu, babacan biri. Mardinli olmayan tek karakter. Anadolu’dan Doğu’ya gelen bir adam olarak önü açık bir hikâyesi vardı. Bu yüzden ilk andan itibaren sevdim.

8) Mardin’in Midyat ilçesi, tarihi ve taş mimarisiyle adeta bir karakter gibi… Bu şehir sizin ruhunuza neler kattı?

Mardin her köşesiyle ayrı bir güzellik barındırıyor. Sekiz ay orada yaşadım ve hiç sıkılmadım. Mardin’in girişinde “Dinlerin ve dillerin şehri” yazar. Farklı inançlardan, kültürlerden insanların birlikte yaşadığı bir şehir. Her sokak adeta bana bir hikâye fısıldıyordu. İnsanların samimiyeti, misafirperverliği beni çok etkiledi. Hem huzur buldum, hem de ilham aldım.

9) “Uzak Şehir” setinin enlerini sorsak…

• En Komik: Müfit Kayacan (Ecmel karakteri)

• En Duygusal: Ozan Akbaba (Cihan)

• En Dakik: Barış Yalçın (Erol)

• En Uykucu: Alper Çankaya (Şahin) – Bıraksan ertesi güne kadar uyur.

• En Sakin: Mehmet Polat (Hasan)

• En Enerjik: Atakan Özkaya (Kaya) – Hiç yerinde durmazdı, belki de en genç olduğundandır.

• En Ciddi: Sinem Ünsal (Alya)

• En Şakacı: Mine Doğan (Mine) – Setin neşesi, hepimize şakalar yapardı.

10) Yakın zamanda vizyona giren Aşkın Yüzü filminde “Müdür” karakterini canlandırdınız. Film aşkı nasıl tanımlıyor, siz nasıl tanımlarsınız?

Film, aşkı “inanmak ve sabretmek” olarak tanımlıyor. Benim için aşk; fiziksel ve ruhsal olarak iki insan arasında hissedilen güçlü bir bağdır. Bitmeyen bir özlemdir, çıkmaz olduğunu bilsen de girdiğin bir yoldur. Aşk gurursuzdur, kederdir, diz çöktürür, aman diletir. Şimdi aklıma annemin tırnaklarını, elleri titreyerek kesmeye çalışan babam geldi… Belki de gerçek aşk oydu.

11) Kariyeriniz boyunca sizi en çok motive eden kişi veya olay ne oldu?

Sivas filmiyle uluslararası platformlarda elde edilen başarı… Kırmızı halıda yürümek, ödül kazanmak, Kaan’ın bu ödülü memleketimiz Yerköy’e adaması… Tüm bunlar benim için çok özel ve motive edici anlardı.

12) Röportajlarımızın bir uğuru vardır… 😊 Hayal ettiğiniz ve gerçekleşmesini çok istediğiniz bir dileğiniz var mı?

Klişe gibi gelebilir ama en büyük hayalim: Bir gün Oscar’a aday bir projede yer almak ve En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanmak… Neden olmasın?

Sevgilerimle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!