La Casa De Papel 5.Sezon 2.Bölüm İnceleme: Reenkarnasyona İnanır Mısın?

Profesörün yakalanıp, polisler tarafından ele geçirildiğini düşünen ekip, tek başlarına kaldıklarını anlamıştı. Fakat Profesör’ün ve Berlin’in en başta bu ekibi seçmelerinin bir sebebi vardı. Onlar sadece hırsız değildi. Gerektiğinde fedakarlık yapabilecek, zeki, savaşçı ruhlu insanlardı. Böyle bir soyguna başka türlü insanlarla çıkmanız da pek mümkün değil zaten. Profesör olmadan zor olacaktı evet fakat imkansız değildi. Plan devam etmeliydi.

Finalin ikiye bölündüğünü düşünerek, şunu söylemekte bir sakınca görmüyorum. Ne kadar Sierra Profesör’ü yakalamış olursa olsun, iki kısım boyunca işlerin bu şekilde ilerlemesi mümkün değil. Hele ki bahsettiğimiz kişi Profesörse… Sierra’nın, elindeki avantajı kaybedeceği ve Profesör’ün gücü tekrar ele geçireceği bir zaman dilimi de gelecek, inanıyorum. Tabi bu ne zaman olur, bilmem mümkün değil. Keza, Sierra, suçlu yakalama sayısını bir anda üçe çıkardı. Hal böyle olunca Profesör, kurtulmak için tek (hatta iki) şansını da kaybetti. Bu gidişle onlara bir mucize gerekli!

Profesör’ün tarafında işler iyice kızışmışken ekip de, elindeki kozları iyi oynamaya çalışıyordu. İhtiyaç duydukları bu fırsatı sadece kendileri yaratabilirlerdi (her zamanki gibi). Bu savaşı kazanacaklarını biliyorlardı. Tek yapmaları gereken, çok dikkatli olmak ve hızlı hareket etmekti. İşler tam yoluna girdi derken, her zaman yaptıkları gibi öfkeleri, muhtemel yıkımlarının başlangıcına yol açtı. Çok büyük bir dikkatsizlik sonucu, başları yine belaya girdi. O belanın ise tek bir ismi vardı. ARTURO!

Hayır, hadi Arturo böyle bir insan bunu biliyoruz. Peki ya Başkan? Arturo’nun dengesiz bir insan olduğunu bu zamana kadar anlamış olmanız lazım. Sizin de kızdığınız bir çok şey yaptı bu zamana kadar. Nasıl oldu da onun aklına uyarak hareket ettiniz? Oradaki rehineleri bu denli riske atabilecek, tehlikeli bir olaya nasıl girişebildiniz? Gerçekten anlayamıyorum!

Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. Denver-Stockholm ve Arturo’dan oluşan aşk üçgeninden hiç hoşlanmıyorum. Hatta direkt Arturo’dan hiç hoşlanmıyorum! Sizce de dizide fazla uzun kalmadı mı? Denver ve Stockholm’un tartışmasına sebep olmaktan başka hiç bir işe yaramıyor karakterin hikayesi. Bu ikiliyi ayırmaya mı yoksa aşklarını kanıtlamaya mı çalışıyorsunuz? Amaç her ne ise, iki türlü de başarısız olunduğunu söyleyebilirim.

Denver her ne kadar Stockholm’e inandığını söylese de, bunun zıttını kanıtlayacak hareketler yapmaktan da geri kalmıyor. Evet, Arturo katlanılmaz birisi ama Denver biraz daha sakin kalamaz mıydı? Gerçekten Stockholm’ün onu sevdiğine inanmıyor olabilir mi? Peki biz? Biz inanıyor muyuz?

Onların aşkları daha birinci sezonda sınanmaya başladı. Bildiğiniz üzere, herkes Monica’nın Denver’e aşık olmasının nedeni olarak Stockholm adı verilen bir sendromu öne sürüyordu (Ekibe katılırken isim seçme konusunda çok düşünmemiş olsa gerek). Bu tartışmalar, ta o zaman başlamıştı. Ama Denver her şeyi bir kenarı bırakmış ve Monica’ya inanmaya karar vermişti. Kaçtıktan sonra Denver’i bu tartışmada taraf değiştirmeye itecek ne olmuş olabilir ki? Sanki şüphelenmeye dünden razıymış gibi.

Arturo’yu susturmak, bu konuda tek çareydi ve Stockholm de bunu yaptı. Ama isterdim ki, onu vurmadan önce öyle şeyler söylesin ki, Denver, Stockholm’ün ona olan aşkından emin olsun. Onun yerine sinirli bakışlarına şahit olduk, sanki daha önce görmemişiz gibi. Yüksek gidişatı olan bir sahnenin, bitiminin de yüksek olmasını beklerdim.

Peki bütün bu olayların sonunda Arturo’ya ne oldu dersiniz? Ben dayanamadım sonraki bölümün başına baktım. E artık onu da sonraki bölümün yazısında okuruz. Üçüncü bölüm incelemesinde görüşmek üzere. Takipte kalın.