“Halka, sırları ve saklananları bilir!”
Bölüme İrem’in başında şok halinde duran Cihangir’e “Tamam, kötü bir şey oldu. Çok kötü bir şey oldu. Sakin kalıyoruz.” diyerek, kendi şaşkınlığına rağmen onu kontrolde tutmaya, kendine getirmeye çalışan Kaan’la başladık. İkilinin arasında ilişki ve biriktirmeye başladıkları şeyler açısından hoşuma giden bir sahneydi. Zaten benim bu duruma zaafım olduğunu biliyorsunuzdur.🌝
Cengizhan mekana giriş yaptı ve Çağatay hayatının şokunu yaşadı. Yokluğundan emin olduğu babası “burdayım, sizlerle konuşuyorum” diyerek işlerin seyrini değiştirdi. S.öylediklerinin, tam da benim geçen bölüm yorumunda tahmin ettiğim gibi Hümeyra’nın planı olması çok iyiydi. Biz ne zaman bir şeyler hakkında tereddüte düşsek, Halka daha da ilginç adımlar atıp soru işaretlerimize yenilerini ekliyor! Biz Cengizhan Hümeyra’yı alt edecek, Çağatay oyunlara kanmıyor diyoruz, Halka yönetim devri bitti, Hümeyra köşeye sıkıştı sanıyoruz, Cengizhan’ın kulaklığından harfi harfine komut veriyor.. Ah geçmiş ah.. Daha neler var bu insanların arasında? Geçmişi bu kadar kilit ve güçlü hale getiren ne? İnanın çok sabırsızlanıyorum öğrenmek için.
Hümeyra’dan kişisel olarak pek hoşlanmamama rağmen, Cihangir’le olan sahneleri ve Halka’daki yeri genel olarak seviliyor. Özellikle replikler, dizinin genelinde olduğu gibi çok çok özenli yazılıyor. Cenaze sahnesinde Cabbar’ın yeğeni olan kız ve mezara Benjamin bırakması da güzel bir işaret oldu, biz çok sonradan anlamış olsak da..
İskender’in tavrını beğendim. Cihangir’i düşmanının veya hiç sevmediği birinin oğlu olarak görmek yerine, ona normal insan gözüyle bakarak yaklaşıyor. Herhangi bir art niyeti veya nefreti yok hatta onunla konuşurken her zaman samimi olduğunu da düşünüyorum. Çağatay’dan aldığı emirle cinayete karşı yardımcı oluyor gibi gözükmesi hariç tabi. Özellikle şu saatten sonra, araları Müjde’nin de katkılarıyla daha iyi olacaktır bence. Tabi bu Halka düzenine ne kadar uyar bilmem ama İskender Akay’ı sevdiğim için onun “itici kötü” karakterlerden olmayışı beni sevindirir.
İlhan kadar insanda hakaret etme isteği uyandıran çok az karakter gördüm. Adam paso boş yapıyor, mantıklı davranmıyor ve söylediği yalanların haddi hesabı yok. Bunların başına açtığı işlerden kurtulmak için de, sürekli birilerini öldürüyor.. Deli midir nedir. Utanmadan oğluna “İrem gelinimizdi bizim, artık aile meselesi, yapanları bulup halledicem” ayağı yaptı bir de ama neyse ki Cihangir de bizim gibi, pek sallamıyor.
Cihangir ve Müjde’nin ilişkisi gittikçe daha anlamlı bir hal almaya başladı. Hele de bu bölüm Müjde’nin ona söylediklerinden, bir de aynı bardaktan su içtiklerinden sonra.. Hem Müjde’nin babasının tüm reddetmelerine inat işlerin içinden çıkmayıp ipleri eline alma durumu da var. Hatırlayın, Cihangir’in Cabbar’ı görüp üstüne atlamaya çalıştığı sahnede kimin etrafında toplandılar? Cihangir diye bağırıp başka hiçbir şey söylemeden gidip oturan ve diğerlerinin O’na eşlik etmesini bekleyen kimdi.. Babasını bile gölgede bırakacak Müjde bu çok bariz. Cihangir’le kulvarları eşit sayılır yani. Artık sık sık aynı ortamlarda olacakları bariz.
İrem’in babasının her hali garipti. Cenazedeki halleri, Cihangir’le konuşmaları, sorgusu.. Şüphelenmemiz için her şey yapıldı ve başarıldı da tabii ki. Hepimiz katili o sandık, değilmiş ama hala Halka’nın adamı olarak hala bi işler karıştırdığı belli. Muhtemelen Cihangir’in hastalığı temelli ve İlhan’la bağlantılı ancak başka neler var şimdilik bilemiyorum.
Şu sahnede söylenen her şey kafamı geçmişe dair daha da allak bullak etmeden başka hiçbir şey yapmadı cidden. Hem bu duruma biraz kızıyor hem de bundan mazoşistçe bir keyif alıyorum sanırım : ) Halka’nın her hafta hemen hemen her konuda, her karakteri dahil ederek, artı bir de üstüne ekleyerek beyinlerimizi yakması, her şeyi katıp karıştırması mahvediyor beni. Bir an önce çözülmeye başlansa diye içim içimi yiyor. Çünkü olayar çözülüyor gibi gözükse de daha da karmaşık bir hal alıyor aslında. Her an, yeni bir sır, yeni bir gizem doğuruyor.
Geldik BahKan’a! Ya benim gerçekten fikrim hiç değişmiyor bu konuda. Bu ikisi o kadar tatlı ki, sahneler de çok sevimli oluyor dolayısıyla. Kaan’ın haylazlıkları, muzur bakışları, konuşurken paslaşmaları, aralarındaki dil.. Kaan cinayet hakkında aradığında, Bahar’ın ilk baş “yine şakalaşıyor muyuz” diyişine düştüm mesela. Üslubuma biraz şaşırmış olabilirsiniz ama gerçek bu, inanın tutamıyorum kendimi :’) Birbirlerine bakışları bile ayrı bi güzel. Bahar’ın yeri geldiğinde ciddileşmesi, özgüveni, Kaan’ın komiserim diye hitap ettiği anlar.. Anlayacağınız hepsi ayrı güzel.
Yüzsüz kadın.. Ama pek de şaşırmıyorum. Kocasının cinayeti öğrendiğinde bağrına bastığı birinden ne bekliyoruz ki? Sadece Cihangir’e yazık. Böyle bir annesi olduğu için. Bu kadar ileri gidebilen, tıpkı eşi gibi hatalarını can alarak örtmekten başka çare bilmeyen. Koskoca bir yazıklar olsun yani, zaten sevmezdim, artık nefretim oldu. Seveni de yoktur zaten tahminimce.
Kaan’ın Cihangir’e olan sevgisine, korumacı tavrına, ikisinin kusursuz uyumlu partnerliğine eriyip bitmeyen var mı cidden? Partnerlikten kastım gerçek hayat değil bu arada, tamamen dizideki diyalogları ve özellikle aksiyon sahnelerini kast ediyorum. Kaan’ın şimdiden zaaf oluşturmuş olması biraz dezavantaj yaratsa da, gerçekten birlikte olmaları çok güzel. Hem fazla da endişelenmeye gerek yok gibi, ne demişti Çağatay;
“Ya evet, yapıyorlar bunu, kurtarıyorlar birbirlerini genelde”
Bahar Berkes.. Seviyorum izlemeyi, özellikle Cemal ve Kaan ile olan sahnelerini tabii ki. Bu rol Hazal Subaşı’nın duru oyunculuğuna yakıştı bence. Daha gürültülü, abartılı olsa bu kadar hoş karşılamazdık belki de. Sık sık zor durumda kalan ve onların içinden bi şekilde çıkmaya çalışan bir karakter bence Bahar. Kime güveneceğini şaşıran, aklı karışmış.. Ama neyse ki bu yolda yalnız değil. Hepimiz biliyoruz başta Kaan olmak üzere birilerinin onun arkasında duracağını, kollayacağını. Ek olarak, sahneleri de geçen bölüme nazaran daha hoşnut edici miktardaydı bence.
Müjde Akay’a gün geçtikçe daha çok ısınıyorum. Özellikle o başlardaki anlamsız, şımarık bulduğum sahnelerden vazgeçildiği için. Müjde şu anda çok daha ciddi, derin, aksiyonun içinde güçlü bir karakter. Keşke ilk başta daha hafif bir farklılık yaratılsaydı da bu geçiş böyle sancılı olmasaydı bizler açısından. Yine de neticeye bakıyorum ve diyorum ki, gerçekten tebrikler. Yine replik mevzusu, yine özen mevzusu. Müjde’nin “tamam görüşme ayarlarım ama ben de yanında olacağım” cümlesi ve sonrasındakileri de vurgulamak istiyorum. Halka’nın bu hassas ilerleyişine yine hayran kaldım çünkü. Açık, net, abartısız ve gerektiği gibi. Olması gerekenden daha cıvık değil.
Sonunda final sahnesine gelebildik. Yine beklemediğimiz bir adım, yine şaşkın yüzler. Halka’nın Kaan’a açık çağrısı, veya en azından öyle görülmesi. Ne demek oluyo bu şimdi? Anahtarlar emanetçilere geri dağıtıldıktan sonra bu olayın yaşanması Kaan’ın Halka’ya ajan olarak girmesi mi demek? Polis bunu bilecek mi? Hümeyra’nın durumu ve alakası ne? Kimse hiçbir şeyden korkmuyor mu? Neler oluyor gerçekten öğrenmek istiyorum.. Haftaya salı 9. bölümünde hepsine cevap bulacağız, umarım yani.
Son olarak, Halka, bizim insanları anlamamıza sevmemize müsaade etmiyor resmen. Hem her şey göründüğü gibi, hem de tam aksi gibi. Hem her şey aleni, hem de son derece gizli. Her an her şey olabilir. Hayretler içerisindeyim.
Bakalım anahtar, bize hangi kapıları açacak?