tds_thumb_td_300x0
Dünyayla Benim Aramda 5. Bölüm Yorumu | Kabulleniş

Yeniden ve yeniden merhaba! Çok heyecanlı bir şekilde Dünyayla Benim Aramda beşinci bölümü konuşmak için tekrar karşınızdayım!

Geçiş bölümü olduğunu düşündüğüm bölümde aslında çok fazla olay gerçekleşmedi ama sonunda Metin Akdülger’li Kenan’la tanıştık. Onun nasıl biri olduğuna gelmeden önce kendi karakterlerimizin yüzleşme sonrası mevcut durumlarından bahsedelim 🙂

Bölüm Yüzleşme’nin bir ay sonrasına geçerek başladı ve üç ana karakterimizin de hayatlarını yaşanan her şey normalmiş gibi üstünü kapatarak sürdürdüğünü gördük, en azından onlar kendilerini öyle kandırıyorlardı.

Tolga yeni bir hayat, yeni bir iş kuruyorum diye etrafındaki herkesi kendinden uzaklaştırarak geçmişin acısı ve gerçeklerinden kaçabileceğini düşündü çünkü aslında yaptığı şeyle karşı karşıya gelemeyecek ve hayatını bir yalanın üstüne kurduğunu göremeyecek kadar algısı kapanmış, korkak bir karakter. Sinem de bir yandan vicdan azabı çekse de kendisini rahatlatmaya ve Tolga’nın onu gördüğüne, onu seçtiğine, kötü biri olmadığına inandırmaya çalışıyor. Bu ikna çabası bile işlerin yolunda olmadığını gösteriyor aslında.

İlk defa şahit olduğumuz Tolga&Sinem ilişkisinde Tolga, Sinem’in ona ve ilgisine muhtaçlığını farkında ama bu tek başına yeterli gelmiyor. Sinem’de Berlin’i göremiyor. Dört senelik ilişkisinin içinde belki de kendisi bile fark etmeden İlkin’i gözünde çok yüksek bir yere koyan, onu anlamadığını düşünen, kendisini küçük ve ezik gören Tolga’ya iyi gelen kişi Berlin’di. Sonra Sinem’le buluştu ve onun ilgiye muhtaç, içe kapanık, çekingen halini gördü ve aslında bu Tolga’nın tam olarak istediği kişiydi. Hem onu anlayan hem de ona ihtiyaç duyan biri. İlkin’in “biz hiç benzemiyoruz, mutlaka sen olmadığını anlayacaktır” dediği cümle gerçekliğini bu noktada gösteriyor. Sinem ilişki içerisinde hâlâ buluşmalardaki o kişi evet, Tolga ev alıyor mutlu oluyor, Tolga elini bırakıyor üzülüyor, Tolga birlikte fotoğraflarını yüklüyor bütün sorunları unutuyor… Bütün ipler Tolga’nın elinde. Ama en başta konuşmaları ve onu anlayışıyla kendisini etkileyen kadın yok. Berlin yok. Doğal olarak bunu sorguluyor ve bu durumu ne zaman fark edeceğini ve nasıl bir tepkisi olacağını merak ediyorum çünkü istediği ilişki bu değil aslında. Cüneyt’in yaptığı konuşma çok iyiydi ve umarım gözlerini açar, etrafında ona bu kadar doğru ve net konuşacak birine ihtiyacı vardı.

Sinem içinse durum daha acı. Bu ilişkiyle birlikte görünür olduğunu düşünüyor ama karakterinde hiçbir şey değişmedi aslında hâlâ, iş yerinde insanların tavırları yine aynı. Ben bu ilişkinin başlangıcıyla Sinem’in içindeki şeytanı görür onun karanlığına dahil oluruz diye düşünüyordum ama kendisi hâlâ saf ve aslında salaklığıyla sinir bozan biri, birkaç sahnesinde katlanamayıp bölümü durdurmak zorunda kaldım. Umarım sadece Tolga’yla ve İlkin’in yönlendirmeleriyle var olamayacağını anlayıp kendisini sevmeye, değer vermeye başlar bir an önce. Bu şekilde oyundan kalan tortuları bile yönetemeyerek kendini gitgide küçük düşürüyor.

Bölümün İlkin ve Kenan aksına gelirsek.. Çok keyifliydi. İlkin’in bütün “ben iyiyim” inadının Sinem’in gelişiyle kırılması ve gücünü göstermek, ayağa kalkmak için tedaviyi kabul etmesi ve sonunda Metin Akdülger’in de hikayeye dahil oluşu bölümün en güzel kısmıydı. İlkin acısını bastırırken gördüğü bir fotoğrafla her şeyin yüzeye çıkması ve geçirdiği kriz, kağıttan yüzüğün tetiklediği anılar ve Demet Özdemir’in bunu bize geçirişi çok gerçekti. Tolga ve İlkin’in ilişkisinde en başından beri olan boşluklar bu şekilde flashbacklerle dolduruluyor son bölümlerde ve bunu seviyorum, bu ilişkinin ikisinde de niye bu kadar yara bıraktığını daha net anlıyoruz.

Kenan’ı tanımasak da prensipleri olan bir adam olduğunu bu bölümde görebildik ama kendisinin aynı zamanda yaraları ve bu kadar kapalı oluşunun bir sebebi olduğunu da bize verdiler bence. İkiliyi çok beğendim ve hikayelerinin nasıl ilerleyeceğini çok merak ediyorum.

Bu bölümde seçilen şarkılara da değinmek istiyorum, bölümün başında seviyorum sevmiyorum’la İlkin’in bastırdığı dalgalı mentalitesine şahit olmuşken sonunda another love’ın girişi, İlkin’in Tolga’dan kalan yüzüğü Kenan’a vermesi ve bu zehirli ilişkiden tamamen kurtulma yoluna çıkması, Kenan’la kuracakları sağlıklı dinamiğin başlangıcını göstermek için çok doğruydu bence.

Tolga’nın verdiği yanlış kararları sorguladığı hatta pişman olarak belki düzeltme çabasına girdiği ama bu yolda İlkin’in çoktan kendisini iyileştirdiği bi’ sürece giriyoruz gibi duruyor. Bu kargaşada Sinem’in kendini bulması da karakter dönüşümü için muhteşem olur ama izleyebilir miyiz bilmiyorum. Son olarak, Buğra Gülsoy’un tiyatro sahnesindeki tiradı çok etkileyiciydi. Dizinin bu hikayesiyle kendisinin böyle derinlikli sahnelerini izliyor olabilmek çok hoşuma gidiyor, DBA’dan kopup bir tiyatro sahnesine alıyorlar bizi bir anda. Hafsanur Sancaktutan da özellikle bu bölüm verdiği oyunla beni Sinem’e gıcık etti ve kendisine katlanamaz hale geldim, bunun bir oyuncunun kumaşının ne kadar kaliteli olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Herkes rolüne çok doğru seçilmiş ve her hafta bunu bize tekrar tekrar kanıtlıyorlar.

Herkesin eline emeğine sağlık, buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederiim 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!