tds_thumb_td_300x0
Sığınak Oyun Yorumu: Bir Ait Olamama Hikayesi

Sığınak… Tam da oyunun özetinde yazdığı gibi “bir ait olamama hikayesi”. Amerika’da yaşayan iki göçmenin ne yaşadıkları yere ne birbirlerine ne de sevdiklerine ait olamama öyküsü…

Oyun 100 dakika ve tek perde olmasına rağmen süresini asla hissettirmiyor. İlk andan itibaren Selin Şekerci ve Uğur Uzunel’in soluksuz performansı sebebiyle kendinizi bir maratondaymış gibi hissediyorsunuz. İkilinin oynadığı isimsiz karakterler, dekordaki her renk değişiminde geçmiş, bugün ve bazen de gelecek arasında gidip geliyor. Bu hızlı gidip gelişlerde sadece replikler değil, karakterlerin duyguları ve oyuncuların fiziksel konumları da sürekli olarak değişiyor.

Tıpkı isimlerinin olmayışı gibi aralarında da adı konulmamış bir bağ var. Kendilerine ait olan tek yerde, sığınaklarında, umut etmekle vazgeçmek arasındaki o çizgide, güldürdükleri kadar hüzünlendiriyorlar. Hem temposu yüksek olan hikâyeyi takip edebilmek hem de oyuncuların performansının hiçbir anını kaçırmamak için gözünüzü bile kırpmak istemiyorsunuz.

Karakterlerden birinin vatandaşlık alması ile aralarındaki adı konulmamış bağ bir sınavdan geçmeye başlıyor. Bu esnada sahneye, Ulvi Kahyaoğlu’nun oynadığı Henry karakteri giriş yapıyor. Giriş yaptığı sahneyle oyuna da seyirciye de bambaşka bir enerji getiriyor. Yaşadığı yere “ait” ve ismi olan tek karakter o ama onun da ait olamayışının başka sebepleri var.

Henry’nin sahnedeki karakterlerle ilişkisi ve üçlünün arasındaki dinamik oyunun sonlarına doğru seyirciyi oyuna daha da çok bağlıyor. Kimin tarafında olduğunuzu bulmaya çalışırken aslında hepsine başka sebeplerle hak vermeye başlıyorsunuz. Oyunun sonunda ise boğazınızda kocaman bir yumruyla, gözleriniz dolu, bütün ekibi alkışlarken buluyorsunuz kendinizi.

İbrahim Çiçek’in harika rejisini ve oyuncuların kusursuza yakın performanslarını izleyebilmek için imkânı olanların oyunu kaçırmamasını tavsiye ederim. Bütün ekibin ellerine sağlık.

Yazan: Sıla Yanar

Dijital Sahne Serisinden Hırçın Kız Geliyor

“Hırçın Kız” oyunu, 18 Şubat Perşembe günü, saat 20.00’de Zorlu PSM YouTube kanalında yayınlanacak.

Birce Akalay & Serkan Altunorak

“Dijital Sahne” serisi, Zorlu PSM prodüksiyonu, Based İstanbul iş birliği ve Türk Tuborg A.Ş. katkılarıyla hayata geçirilmektedir. Dijital Sahne, tiyatronun kült eserlerinin günümüz perspektifinden yorumlandığı kesitleri seyirciyle buluşturmaktadır.

Oyundan Bir Kare

Hırçın Kız Oyununun Oyuncuları Kimler?

Seri, William Shakespeare’in önemli eserlerinden biri olan Hırçın Kız ile devam ediyor. Zorlu PSM tarafından yapılan paylaşıma göre etiketler üzerine bir oyun olan Hırçın Kız’ın başrollerini sevilen oyuncular Birce Akalay ile Serkan Altunorak paylaşıyor. Günümüz Türk tiyatro sahnesinin en cesur isimlerinden biri olan İbrahim Çiçek tarafından uyarlanan ve yönetilen oyun, Zorlu PSM YouTube kanalında yayınlanarak 18 Şubat Perşembe 20.00’de ekranlarınıza gelecek. Yapımcılığını Duygu Bayram’ın üstlendiği oyunun müziği ise Ömer Sarıgedik’e ait.

Hırçın Kız Ne Anlatıyor?

Hırçın Kız, Shakespeare’in Orta Çağ Avrupası’ndaki kadın erkek ilişkilerine odaklandığı aynı zamanda sosyal statü kavramını da ele aldığı bir oyundur.

“Tanımadığın, tanışmadığın veya tanımak için çabalamadığın birinin hayatında ne kadar söz sahibisin? Daha doğrusu kim kimin hayatında söz sahibi? Sevmediğin için suçlu musun, haksız mısın veya hırçın mısın? Evlilik neden bu kadar önemli? Üstelik kararını senin vermediğin bir evlilik.” sorularını ele alan Hırçın Kız’ı izlemeyi unutmayın 🙂

Hırçın Kız Oyununun Afişleri

KAYNAK: Based Istanbul

Ayrıca buraya tıklayarak diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.

İş Sanat Masal Tiyatrosu’nda Online Neler İzlenebilir?

İş Sanat her hafta pazar günleri kendi sitesinde ve sosyal medya hesaplarında ‘İş Sanat Masal Tiyatrosu’ kapsamında oyunlarını online olarak tiyatro severler ile buluşturuyor.

Şubat ayında İş Sanat’ta Lerzan Pamir’in yönetmenliğini üstlendiği, Aslı Tandoğan, Anıl Altınöz ve Mert Aydın tarafından canlandırılan masallar saat 15:00’den itibaren çocukların seyrine sunulacak.

İş Sanat’ta Neler Var?

İş Sanat Masal Tiyatrosu’nun Şubat ayı programı ise şu şekilde:

7 Şubat’ta Oz Büyücüsü
14 Şubat’ta Cüceler ve Ayakkabıcı
21 Şubat’ta Güzel ve Çirkin 
28 Şubat’ta Ağustos Böceği ile Karınca 

Şehir Tiyatroları, Dünya Tiyatro Günü’nde Perdelerini Online Açacak

Yeni tip corona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle geçici olarak etkinliklerini durduran İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde oyunlarını “online” oynayacak.

Corona virüs salgını nedeniyle geçici olarak etkinliklerini durduran İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde oyunlarını internetten yayınlayacak. İBB’den yapılan açıklamada, Şehir Tiyatroları’nın daha önce sahnelediği bir çocuk ve bir yetişkin oyununu, https://kultursanat.istanbul adresinden sanatseverlerle buluşturacağı bildirildi.

Açıklamada ayrıca, “Corona virüs salgınının yayılmasını önlemek amacıyla, ülke genelinde alınan tedbirler kapsamında maalesef bizler de geçici olarak bir süredir etkinliklerimizi durdurmuş bulunmaktayız. Ancak, kültür sanat hizmetlerimizi sanatseverlere online ulaştırmak için çalışmalarımız sürüyor. Eğitimlerine bir süre ara verilen çocuklarımız ve yetişkinler için 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde perdeleri kapatmıyoruz. Şehir Tiyatroları’nın daha önce sahnelediği bir çocuk ve bir yetişkin oyununu, “https://kultursanat.istanbul” adresinden sanatseverlerle buluşturuyoruz” ifadelerine yer verildi.

Kaynak: Ntv

”Askerin Öyküsü” Oyun Yorumu: “Kendi şeytanımızı kendimiz yaratıyoruz.”

Charles – Ferdinand Ramuz tarafından Fransızca olarak kaleme alınan ve Igor Stravinsky tarafından 1918 yılında bestelenen “Askerin Öyküsü” (Histoire du Soldat), 15 gün izinli olarak memleketine dönen bir asker ile türlü oyunlarla onun ruhuna sahip olmayı başaran şeytanın hikayesini anlatıyor. Geçmişte usta oyuncu Genco Erkal tarafından anlatılan bu oyuna bu sefer Erkan Kolçak Köstendil hayat veriyor.

Erkan Kolçak Köstendil’i her alanda takip etmeyi seven biri olarak onu en çok tiyatro sahnesinde izlemekten keyif aldığımı öncelikle belirtmem gerek. Daha önce 12 Numaralı Adam oyununu da İstanbul’daki sahnesinde izleme şansı bulmuştum, şimdi de Askerin Öyküsü’nü görünce vakit kaybetmeden biletimi alıp oyunu beklemeye başladım. İki oyundan da farklı farklı deneyimler kazandım, Kaleci Halim’in ayrı Asker’in ayrı yerleri oldu hayatımda. Anlatıcılığı ve oyununa olan hayranlığımı söylüyor, buradan üreticiliği ve çalışkanlığı için kendisine bir izleyici olarak teşekkürlerimi iletiyorum.

Askerin Öyküsü Oyununu Nasıl Bulduk?

Tekrar Askerin Öyküsü’ne gelecek olursak, izlediğim en farklı oyunlardan biriydi. Müzik, resim ve dramanın iç içe geçtiği bu oyunda Erkan Kolçak Köstendil asla kendini tekrar etmiyor, daha önce yapmadığı bir şeyi deneyerek halihazırda devam eden 12 Numaralı Adam’dan da çok farklı bir sahne ortaya koyuyor. Bu da her projesinde adını duyar duymaz heyecan duymamızın temel sebebi olsa gerek.

Oyunun içinde temelde 3 ana karakterimiz var. Anlatıcı, Asker ve Şeytan. Erkan Kolçak Köstendil bir yandan bize askerin başından geçenleri anlatırken bir yandan da Asker ve Şeytan’ı büyük bir ustalıkla oynuyor. Yani aslında tek başına her 3 karaktere de seslendirmesi, mimikleri ve farklılık kattığı ses tonuyla can veriyor. Ki benzer bir durum yeri gelince Halim’in haricinde spikeri canlandırması ile 12 Numaralı Adam oyununda da var. Hatta Craft Tiyatro’nun Kalp Düğümü oyununda da oyunun tüm erkek karakterlerini kendisi oynuyor. Sahnede aynı anda birden fazla karakteri canlandırmaktaki başarısı ile özdeşleştirdik artık. 🙂 

Oyunun Konusu Ne?

Bu 3 karakterin yanında hikayenin bir ana karakteri daha var o da keman. Askerin kemanı hem kendi ruhunu hem de şeytanın hilekarlığını simgeliyor. Şeytan baştan beri bu kemana sahip olmak için uğraşıyor ve memleketine dönmek için izinde olan askerin aklına giriyor. Asker istediği her şeyi elde etmesini sağlayacak büyülü bir kitap karşılığında kemanını yani ruhunu şeytana veriyor. En başta isteyebileceği her şeye, bolca paraya sahip olduğu için kendini güçlü sanıyor ve bununla böbürlenmeye başlıyor. Daha sonra aslında her şeye sahip olmanın kendisine bir şey kazandırmadığını, ona sadece yalnızlık ve mutsuzluk getirdiğini fark edince kitaptan kurtulmak, kemanını yani ruhunu şeytandan geri almaya çalışıp, eski benliğini kazanmak için uğraşıyor. Ancak işler pek planladığı gibi gitmiyor.

Anlatıcımız yani Erkan Kolçak Köstendil bu oyunda dramanın en büyük yardımcısı olan müzikten destek alıyor. Bunu oyun boyunca hissedebiliyoruz. Kemanın askerin ruhuyla, vurmalı çalgıların şeytanla simgelenmesi de bunu bize gösteriyor. Son kısımda asker ile şeytanın mücadelesi, askerin ruhunu geri alma çabası da yine müzik ile derinleştiriliyor. Bu arada Orkestra şefi Orkun Orçunsel ve kemanda Nilay Sancar başta olmak üzere 7 müzisyenimizin harika emeklerinden bahsetmeden geçemem. Ayrıca bir yandan da askerin hikayesi görsel olarak resmediliyor, sadece dinleyerek değil görsel olarak da hikayenin içine girme fırsatı yakalıyoruz.

”Seçmesini bilmeli insan, sahip olamazsın hepsine birden.”

Askerin Öyküsü’nün bize vermek istediği mesajı yine oyunun içinden bir alıntıyla anlatacak olursam “Seçmesini bilmeli insan, sahip olamazsın hepsine birden.” sözleriyle özetleyebilirim. Aslında kendi şeytanımızı kendimiz yaratıyoruz. Her zaman daha fazlasını istiyor, anı yaşayamıyoruz. Her şeye aynı anda sahip olmayı istemek yerine elimizde olanlarla mutlu olmayı denememiz gerek. Yoksa payımıza düşen sadece mutsuzluk oluyor. Ve çoğu zaman geri dönüşümüz de olmuyor. Aslında hayatın çok içinden ama bir o kadar da kaçmaya çalıştığımız bir hikaye bu.

Askerin Öyküsü beni baştan sona içine alan ve izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadığım çok keyifli bir oyun oldu. Erkan Kolçak Köstendil yer yer alaycı yer yer korkutucu tasvirlere bizlere sürükleyici bir oyun dinletisi sundu. Erkan Kolçak Köstendil’in etkileyici anlatıcılığını daha çok izlemeyi, oyunun daha uzun olmasını ve askeri sanki bir arkadaşımmış gibi hayatıma daha fazla konuk etmeyi isterdim. Sadece anlatmakla kalmayıp asker ve şeytanı etkili bir biçimde canlandırmasıyla oyunun içine konuk olup, müziğin oyunun direkt içinde olmasıyla kendimi bir konser ya da müzikaldeymiş gibi hissettim. Bu farklı deneyimi herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyor, kaçırmadığım için kendimi şanslı hissediyorum.

error: Korunan İçerik!