tds_thumb_td_300x0
”Askerin Öyküsü” Oyun Yorumu: “Kendi şeytanımızı kendimiz yaratıyoruz.”

Charles – Ferdinand Ramuz tarafından Fransızca olarak kaleme alınan ve Igor Stravinsky tarafından 1918 yılında bestelenen “Askerin Öyküsü” (Histoire du Soldat), 15 gün izinli olarak memleketine dönen bir asker ile türlü oyunlarla onun ruhuna sahip olmayı başaran şeytanın hikayesini anlatıyor. Geçmişte usta oyuncu Genco Erkal tarafından anlatılan bu oyuna bu sefer Erkan Kolçak Köstendil hayat veriyor.

Erkan Kolçak Köstendil’i her alanda takip etmeyi seven biri olarak onu en çok tiyatro sahnesinde izlemekten keyif aldığımı öncelikle belirtmem gerek. Daha önce 12 Numaralı Adam oyununu da İstanbul’daki sahnesinde izleme şansı bulmuştum, şimdi de Askerin Öyküsü’nü görünce vakit kaybetmeden biletimi alıp oyunu beklemeye başladım. İki oyundan da farklı farklı deneyimler kazandım, Kaleci Halim’in ayrı Asker’in ayrı yerleri oldu hayatımda. Anlatıcılığı ve oyununa olan hayranlığımı söylüyor, buradan üreticiliği ve çalışkanlığı için kendisine bir izleyici olarak teşekkürlerimi iletiyorum.

Askerin Öyküsü Oyununu Nasıl Bulduk?

Tekrar Askerin Öyküsü’ne gelecek olursak, izlediğim en farklı oyunlardan biriydi. Müzik, resim ve dramanın iç içe geçtiği bu oyunda Erkan Kolçak Köstendil asla kendini tekrar etmiyor, daha önce yapmadığı bir şeyi deneyerek halihazırda devam eden 12 Numaralı Adam’dan da çok farklı bir sahne ortaya koyuyor. Bu da her projesinde adını duyar duymaz heyecan duymamızın temel sebebi olsa gerek.

Oyunun içinde temelde 3 ana karakterimiz var. Anlatıcı, Asker ve Şeytan. Erkan Kolçak Köstendil bir yandan bize askerin başından geçenleri anlatırken bir yandan da Asker ve Şeytan’ı büyük bir ustalıkla oynuyor. Yani aslında tek başına her 3 karaktere de seslendirmesi, mimikleri ve farklılık kattığı ses tonuyla can veriyor. Ki benzer bir durum yeri gelince Halim’in haricinde spikeri canlandırması ile 12 Numaralı Adam oyununda da var. Hatta Craft Tiyatro’nun Kalp Düğümü oyununda da oyunun tüm erkek karakterlerini kendisi oynuyor. Sahnede aynı anda birden fazla karakteri canlandırmaktaki başarısı ile özdeşleştirdik artık. 🙂 

Oyunun Konusu Ne?

Bu 3 karakterin yanında hikayenin bir ana karakteri daha var o da keman. Askerin kemanı hem kendi ruhunu hem de şeytanın hilekarlığını simgeliyor. Şeytan baştan beri bu kemana sahip olmak için uğraşıyor ve memleketine dönmek için izinde olan askerin aklına giriyor. Asker istediği her şeyi elde etmesini sağlayacak büyülü bir kitap karşılığında kemanını yani ruhunu şeytana veriyor. En başta isteyebileceği her şeye, bolca paraya sahip olduğu için kendini güçlü sanıyor ve bununla böbürlenmeye başlıyor. Daha sonra aslında her şeye sahip olmanın kendisine bir şey kazandırmadığını, ona sadece yalnızlık ve mutsuzluk getirdiğini fark edince kitaptan kurtulmak, kemanını yani ruhunu şeytandan geri almaya çalışıp, eski benliğini kazanmak için uğraşıyor. Ancak işler pek planladığı gibi gitmiyor.

Anlatıcımız yani Erkan Kolçak Köstendil bu oyunda dramanın en büyük yardımcısı olan müzikten destek alıyor. Bunu oyun boyunca hissedebiliyoruz. Kemanın askerin ruhuyla, vurmalı çalgıların şeytanla simgelenmesi de bunu bize gösteriyor. Son kısımda asker ile şeytanın mücadelesi, askerin ruhunu geri alma çabası da yine müzik ile derinleştiriliyor. Bu arada Orkestra şefi Orkun Orçunsel ve kemanda Nilay Sancar başta olmak üzere 7 müzisyenimizin harika emeklerinden bahsetmeden geçemem. Ayrıca bir yandan da askerin hikayesi görsel olarak resmediliyor, sadece dinleyerek değil görsel olarak da hikayenin içine girme fırsatı yakalıyoruz.

”Seçmesini bilmeli insan, sahip olamazsın hepsine birden.”

Askerin Öyküsü’nün bize vermek istediği mesajı yine oyunun içinden bir alıntıyla anlatacak olursam “Seçmesini bilmeli insan, sahip olamazsın hepsine birden.” sözleriyle özetleyebilirim. Aslında kendi şeytanımızı kendimiz yaratıyoruz. Her zaman daha fazlasını istiyor, anı yaşayamıyoruz. Her şeye aynı anda sahip olmayı istemek yerine elimizde olanlarla mutlu olmayı denememiz gerek. Yoksa payımıza düşen sadece mutsuzluk oluyor. Ve çoğu zaman geri dönüşümüz de olmuyor. Aslında hayatın çok içinden ama bir o kadar da kaçmaya çalıştığımız bir hikaye bu.

Askerin Öyküsü beni baştan sona içine alan ve izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadığım çok keyifli bir oyun oldu. Erkan Kolçak Köstendil yer yer alaycı yer yer korkutucu tasvirlere bizlere sürükleyici bir oyun dinletisi sundu. Erkan Kolçak Köstendil’in etkileyici anlatıcılığını daha çok izlemeyi, oyunun daha uzun olmasını ve askeri sanki bir arkadaşımmış gibi hayatıma daha fazla konuk etmeyi isterdim. Sadece anlatmakla kalmayıp asker ve şeytanı etkili bir biçimde canlandırmasıyla oyunun içine konuk olup, müziğin oyunun direkt içinde olmasıyla kendimi bir konser ya da müzikaldeymiş gibi hissettim. Bu farklı deneyimi herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyor, kaçırmadığım için kendimi şanslı hissediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!