Yargı 5. Bölüm Yorumu!

Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu başrollü Yargı, özenli bölümleriyle izleyicisini memnun etmeye devam ediyor. Bugün, geçtiğimiz günlerde yayınlanan 5. bölümden söz edeceğiz. Öne çıkan noktaları tek tek ele almak istiyorum.

Öncelikle, bana göre en hoş detay, Ceylin’in yaşadığı her her zor anda, elinin Ilgaz’ın elleri arasında olmasıydı. Bu sembolik davranış bize hem Ilgaz’ın, onun karakterine çok ters biri olan avukat Ceylin’e her şeye rağmen destek olacağını, hem de malum olay sürecinde ikilinin beraber yürüyeceğini, muhtemelen birbirlerinden başka kimselerinin olmayacağını gösteriyor.

Zaten Ceylin’in tüm dengesiz ve ters tavırlarının da hem acısına saygıdan anlayışla karşılandığını hem de mizacı gereğince Ilgaz tarafından hoşgörülüp tolere edildiğini görüyoruz. Her şeye rağmen aralarındaki bağ da güçleniyor ve Ceylin’in önceden söylediğinin aksine birbirlerine güven duymaya başlıyorlar. Ayrıca Çınar’ın masumiyeti konusunda da avukat hanımın fikrinin ne olduğu defalarca teyit edildi.

Pars’a gelecek olursak, bir çocuğunki kadar keskin ve güçlü hırsını görmek beni şaşırttı. Bu zayıflığını, kıskançlık dolu öfkesini bu kadar aleni yaşayıp belli etmesini beklemiyordum açıkçası. Kıskançlık demişken, sevgili hakime hanım Neva’nın hareketlerini de çok zavallı buldum. Her dizide mevcut başrole takıntılı “aşık” tiplemesi benim midemi çok bulandırıyor.

Normalde ne kadar iyi kalpli birisi olması vs. durumu değiştirmiyor, hisleri uğruna neler yapabileceğini hem verilen sinyallerden hem de bunca yıllık dizi tecrübemizden gayet iyi biliyoruz. Zaten Çınar’a güya destek olmaya gittiğinde abisinin ajanlığını yapmasından anladık çok da sinsiliğe uzak biri olmadığını. Çok değil birkaç bölüme Ceylin’le Ilgaz’a olan kıskançlığından, abisinin Ilgaz’ın hayatını kaydırma planlarına yardımcı olduğunu görürüz. Yazın kenara.

Yine aşırı ötesi klişe olan bir şeyi de araya sıkıştırıp daha mühim bir mevzuya geçmek istiyorum. Ilgaz’ın halasının old shipin deli fanı olup ‘new girl’ e yok yere nefret beslemesi. Cidden her sahnesinde fenalık geçiriyorum, detaylıca anlatmaya gerek yok. O bakışları, söyledikleri, mırın kırınları, memnuniyetsizliği ve kaba halleri can sıkıyor. Halbuki sevilesi bir karakter olarak yazılabilirdi, ama iticileştiriliyor. Neyse, tercih bundan yana olmuş. Olası bir değişim geçirme durumunda tekrar konuşuruz kendisini.

Şimdiii, zurnanın AY SUS BE SAMİMİYETSİZ dediği yerdeyiz. Neyden ve kimden mi bahsediyorum? Tabii ki Metin’in Çınar pişmanlığından. Ya ben senin vicdanının gecikmeli sızlayan yerlerine, şartlı üzülmelerine tüküreyim. Nasıl çirkin bir insansın böyle ya. Yok yıllarca mesleğini çok iyi yapmışmış da, adalet timsaliymiş de. H a d i o r a d a n. Geçmişte yediğin haltları da gördük, oğluna olan kininin yıkıcı ayarsızlığını da. Hoş zaten bunları kendi de itiraf ediyor, aydınlanmış.

Bir anda uzun uzun monologlarla izledik o süreci de. İnanır mısınız bana hiç geçmedi. Kıymet bilmesi için çocuğun şişlenip ölümden dönmesine gerek yoktu. Onu ihmal ettiğini, çok yaraladığını, kötüye ittiğini anlaması için kaybetmenin eşiğine kadar beklememeliydi. Fark etmesi için yüzlerce işaret vardı çünkü. Her neyse, sonuç olarak komiser efendinin aniden gelen oğluna düşkün hallerinin, Eren ve Ilgaz’ı ettiği gibi beni asla mutlu etmediğini söyleyip derin bir nefes alarak kapanışa geçiyorum.

Yekta’nın eşini oynayan hanımefendinin oyunculuğu başarısız olsa da yazılan replikler fena değildi. O suçluluk hissini, karşı çıkan tepkilerini vs. görmemiz iyi oldu. Engin’den de böyle bir şey beklemiyorduk desem yalan olur, belli edilmişti. Ama herkes gibi ben de katilin o değil, insanlıktan nasibini hiç almamış babası olduğunu düşünüyorum. O muhtemelen sadece yaraladı, pislik babası ise hem öldürdü hem de üstünü kapattı. Zaten delil yok etme vb. gibi konularda nasıl canavar olduğunu ve adeta bir orduyla çalıştığını biliyoruz bu uğurda.