tds_thumb_td_300x0
“Çöp Apartmanı” Dizisinin İsmi “Hayat Apartmanı” Olarak Değiştirildi

            Yeni sezonda TRT 1 kanalında yayınlanması planlanan OGM Pictures’un yapımını üstlendiği “Çöp Apartmanı” dizisinin adı “Hayat Apartmanı” olarak değiştirildi.

Dizinin konusu, TRT 1 ekranlarında “Dert Ortağı” programının sunuculuğundan tanıdığımız Yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Madalyonun İçi: Bir Psikiyatristin Not Defterinden” adlı kitabındaki hikayesinden uyarlanacak. Çok temiz olmak uğruna evlerini çöp apartman haline getiren kız kardeşlerin hikayesi ekranlara getirilecek.

Dizinin kadrosunda Caner Cindoruk, Ezgi Asaroğlu, Selen Uçer, Merve Dizdar, Alper Saldıran, Ali Atilla Şendil, Serkan Altunorak gibi oyuncular yer almaktadır.

Daha önceden Gülseren Budayıcıoğlu’nun başka bir kitabından “Doğduğun Ev Kaderindir” dizisi de hazırlanmış ve dizi başarılı olmuştu. “Hayat Apartmanı” dizisinin de ses getireceği beklenmektedir.

Hak Ettiği Değeri Göremeyen Yerli Diziler

 

          Herkese tekrar merhaba, bugün sizlerle zamanında yayınlanmış olan fakat çok ilgi göremeyen üç dizimizden söz etmek istiyorum. Hepsinin konusu, aslına bakılırsa ilgi çekici nitelikte. Gelin görün ki şu an yayınlansa daha çok kıymetli olacak bu diziler, bazı sebeplerden dolayı ekranlarda beklenilen ilgiyi yakalayamadı. Üstelik oyuncu kadroları bir hayli güçlüyken. Hadi hep beraber bu dizilerimize bir göz atalım.

            SON

            Dizinin yapımcılığını Ay Yapım ile Kerem Çatay yaparken yönetmen koltuğuna Uluç Bayraktar oturmuştur. Dizinin senaryosu da Berkun Oya’ya aittir. Son’un kadrosu oldukça güçlüdür. Başrollerini Yiğit Özşener, Nehir Erdoğan, Erkan Can, Berrak Tüzünataç ve Engin Altan Düzyatan paylaşmaktadır.

            Olaylar mutlu bir aile hayatı süren, kocası Selim’e güvenen Aylin karakterinin bir uçak kazası haberi almasıyla başlıyor ve sonrasında birçok şey altüst oluyor. Bu dizinin diğerlerinden farkı sondan başa doğru ilerliyor olmasıdır. Hatta Gazeteci Yüksel Aytuğ da dizideki bu karmaşıklığı sudokuya benzetmiştir. Belki de ülkemizde büyük reyting başarıları elde edememesinin bir sebebi de buydu. Olayları çözme işini bazı noktalarda izleyiciye bırakan dizimiz; 2012’de değil de günümüzde Netflix’te yayınlansaydı oldukça geniş bir kitleye sahip olabilirdi. “Son”, her ne kadar kendi yapımımız olduğu halde beklenilen ilgiyi göremese de yurtdışında büyük bir başarı yakalamıştır. Özellikle İsveç’te ses getiren bir dizi olmuştur.

            RACON: AİLEM İÇİN

            Bu dizinin bir anda bitmesine gerçekten hem çok üzülmüş hem de çok şaşırmıştım. Yine bu kadar iddialı oyunculara sahip bir dizi; sadece 4 bölüm yayınlanmış, reytinglerin kurbanı olarak ne yazık ki ekranlara veda etmişti.

            Racon: Ailem İçin, adalet kavramını hayatındaki her şeyin önüne koyan Kenan Korhan’ın bir gün hayatını adadığı gerçeğin, ailesinden daha önemli olmadığını fark etmesiyle beraber ailesini bir arada tutma çabasını konu edinmekteydi. Yayınlandığı dönemde dizinin, Ahmet Ümit’in herhangi bir eserinden uyarlandığı söylentileri çıkmıştı. Ahmet Ümit ise dizinin romanlarından uyarlama olmadığını fakat Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ndeki bir hikayeden esinlenme olduğunu tweet atarak konuya açıklık getirmişti. Bana kalırsa dizinin tanıtımının başarılı bir şekilde yapılamamasından ve Salı günleri Küçük Ağa, Aşk Yeniden gibi dizilerin yayınlanmasından dolayı dizimiz, istenilen reytinglere ulaşamayarak final yaptı. Keşke izleyeni bol olsaydı ve hak ettiği değeri görebilseydi.

            SUSKUNLAR

            Bu diziyi çoğunuz bilirsiniz. İlla ki sosyal medyada hala bu diziyle alakalı postlara, tweetlere denk gelmişsinizdir. Ne var ki “Suskunlar”, şu aralar bir anda kıymetlendi. İlk bölümü 1 Mart 2012 tarihinde yayınlanan Suskunlar, ilk sezonunda gayet olumlu eleştiriler almıştı. 2. sezonunda ilk sezondaki gibi başarılar elde edemeyince çok büyük düşüşler yaşamış ve günü değiştirilmişti. Reytingler yükselmeyince de final yapmıştı. IMDb puanı 8,4 olmasına rağmen ekranlara tutunamadı. Belki de bu dizimizin de ömrü o kadardı.

            Kuyudibi Mahallesi’nde büyüyen, kardeş gibi olan Ecevit, Bilal, İbrahim ve Zeki’nin çocukken yaptıkları masum bir hata sonucunda hapse girmeleri ve burada darp edilmelerinin, tecavüze uğramalarının ardından hayatlarının mahvoluşu anlatılıyor. Bu dört arkadaşın, başlarına gelenleri unutacaklarına ve hatırlamamak adına bir daha birbirlerini görmeyeceklerine dair bir söz vermelerinden sebep, dizinin adı “Suskunlar” olmuştur.

            Dizinin konusu kadar müziklerinin de bir o kadar başarılı olduğunu düşünüyorum. Özellikle Aytekin Gazi Ataş’ın “Gitsen De” şarkısını dinlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

            Dileğim, umarım bu kadar başarılı dizilerimiz yine reyting kurbanı olmaz ve kaliteli yapımlar izlemeye devam ederiz.

Gençliğim Eyvah Nasıl Bir Dizi? | Genel Yorum

Atv’nin yeni dizisi Gençliğim Eyvah hem genç neslin sevilen yüzlerini hem de tecrübeli, başarılı isimleri kadrosuna toplayarak yayın hayatına başladı bir süre önce. Arif ve Zekeriya’nın uzun yıllardır süren inişli çıkışlı arkadaşlığına ve ailelerinin hikayelerine dayanan senaryoda elbette aşka da yer var. Birden fazla çiftin olduğu dizide yakışıklı oyuncu Burak Tozkoparan’ın canlandırdığı Zola karakteriyle güzel oyuncu Elif Doğan’ın karakteri Azra’nın ilişkisi en sevilen, ilgi gören konu oldu.

Gelelim yorumlara. Türü komedi olarak geçen diziyi izlerken pek sıkılmadığınızı söyleyebilirim. Özellikle Cengiz Bozkurt oyunculuğu çok keyif veriyor ama bölüm süresi gereği, içinizi bayacak çok şey var. Az önce dediğim gibi komedi türünde ama pek güldürmüyor, eğlendirme düzeyi de düşük. “Öylesine” izlenebilecek, çok anlam yüklenilmemesi gereken bir iş bence. Hikayede tekrara düşen pek çok şey göreceksiniz mesela. Sürekli ayrıl-barış durumları, aynı esprilerin fazlaca tekrarı yüzünden suyunun çıkması, bazı sahnelerin gereksiz uzatılması..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok mantık aranmadığında (her yaz dizisinde ve genellikle kurgu dünyası için yapıldığı gibi), ses olsun, çerezlik, vakit geçsin diye izlenecek tatta bir dizi Gençliğim Eyvah. Kötü değil, kadrosu da zengin ama bayıla bayıla seyrettiğim bölümleri yok açıkçası.

Karakterler fena değil. Çavi ve Zola’nın İtalya’da yaşamaları sebebiyle sahip oldukları kırık Türkçe’leri inanılmaz rahatsız edici. Sempatik hiçbir tarafları yok. Aksine baya rahatsız edici. Keşke o toplara hiç girmeselermiş. Oyunculara da yazık. Uğraşıyorlar baya, sonuç gıcık bir şey oluyor. Dizi gerçeklikten uzak, yalnızca dizilerde yaşanacak olaylarla ilerliyor, gerçek hayatta mümkün olmayacak şeyler yaşanıyor, söyleniyor ama bunu olumsuz bir yorum olarak değerlendirmiyorum. Eğer farklı bir beklentiniz varsa bilin diye sadece.

Renkler çok güzel, canlı. Mekanlar, çekimler ve dekor da öyle. Görselliğe önem veren bi izleyiciyseniz memnun kalırsınız, benden söylemesi.

 

Furkan Andıç | Demir & Ateş Karşılaştırması

Karşılaştırma serimizin dördüncü yazısına hepiniz hoşgeldiniz! Bir önceki Kubilay Aka yazısı için isminin üstüne tıklayabilirsiniz.

Hepinizin bildiği gibi Çatı Katı Aşk yakın zamanda yayın hayatına başladı ve bizler de Ateş Avcı’yla tanıştık. Furkan’ın önceki karakteri Demir Erendil’den çok farklı biri olduğu için de bu yazıyı hazırlamak farz oldu. Huyu suyu hali tavrı, her şeyiyle bambaşka biri Ateş.

Öncelikle ikisinin yaşları arasında çok bir fark yok çünkü Demir Erendil 30’larına yakın genç bir iç mimardı. Ateş ise birkaç sene önce tıp eğitimini tamamlamış bir yarışçı. Üniversitede 6 yıl geçirdiğini düşünürsek de, hemen hemen o da 30’una yakın. Hayat tarzlarına bakacak olursak, ikisi de varlıklı. Demir olgun, ciddi, mesafeli bir adam, Ateş ise zıpır, eğlenmeyi seven neşeli bir tip.

Demir’le Ateş’in ortak noktası aileleri. İkisi de annesini kaybetmiş, ikisinin de babasıyla problemleri var, yaralı. Ateş’in bu mevzusu biraz karışık ama yine de, şimdilik elimizde olan bilgilerle çıkardığımız sonuç bu.

Zar zor gülümsediğine şahit olduğumuz Demir’e karşılık, Ateş’i sürekli sırıtırken görüyoruz.

Demir uzun ilişki insanıydı, bir aşka kapılıp kendini ona adayan biriydi. Ateş ise şimdiye kadar kızlarla hep “takılmış” eğlenmiş, vakit geçirmiş. Ayşen’le olan hikayesinde, ilk kez aşık oluşunu izleyeceğiz.

Artemim’in patronu Demir Erendil’i hepimiz düzenli, kuralcı, rutinlerine ve alışkanlıklarına son derece bağlı, sağlıklı yaşayan bir adam olarak tanıdık. Ateş ise bunların tam zıttı. Bir günü bir gününü tutmayan, her an yeni maceralara atılıp olaylara karışan, keyfine göre abur cubur dahil olmak üzere beslenen rahat biri. 

Demir’in daha sade, pastel ve koyu tonlarda bir hayatı vardı anlayacağınız. Sonrasında Selin’le renklenmiş, değişmişti. Ateş ise rengarenk, daha hayat dolu, esprili ve curcunalı.

Demir geçmişindeki acı tecrübesi yüzünden aşktan korkuyordu Ateş ise Ayşen’in peşinden koşmaya çok hazır. İşte böyle, bu iki yakışıklının hikayelerini ve karakterlerini karşılaştırdık. Her ikisini de çok seviyoruz. Emeğine sağlık Furkan Andıç! 

Çatı Katı Aşk 2. Bölüm | Ateş Bacayı Sarıyor

Çok güzel bir bölümdü. Gerçekten tam yaza uygun, cıvıl cıvıl harika bir iş ya! Neredeyse tamamını sırıtarak izledim. Her şeyden bahsetmek için sabırsızlanıyorum! Hadi o zaman, keyifli okumalar.🎈

İçine düştükleri zor durumdan Yasemin’in soğukkanlı düşünmesi ve zekice açıklamaları sayesinde kurtulmaları güzeldi. Arsız seviyesiz Efsun’un saçının başının yolunması da.😂 Ayşen somurtkan bir halde, Demir ise keyifle izledi bu kaos anlarını.

Ateş’in zengin hayatını elimizin tersiyle itip aşkımız için savaştık, kaçtık, hayatta kalmaya çalışıyoruz hikayesi aileyi hem ikna etti hem de şefkat görmelerine sebep oldu. Tabii aileye Ayşen de dahil olduğu için şahit olduğu olaylar ve Ateş’in söyledikleri arasında tutarlılık görmekte zorlandı. Dolayısıyla Ateş rahat edemedi ve son derece tehlikeli bir karar alarak gecenin köründe kıza açıklama yapmaya karar verdi. 

Vazonun kırılması yüzünden yakalanacakları sırada Ateş’in Ayşen’i koruyup kendini ortaya atması, onu karıştırmadan halletmesi tatlılığından eminim Ayşen de etkilenmiştir. Sürekli inkar etse de zaten hem etkilendiği hem de sürekli onu düşündüğünü biliyoruz. Aynı çatı altında yaşadıklarından, istemese de düşünecek o ayrı.

Ama yine de, güvenilirliğinden emin olmadan Ateş’ karşı yumuşamaması, sürekli tepki koyması, yüz vermemesi çok güzel. Net şekilde karşı çıkıyor helal olsun. İkisi de farkında ve konuşuldu, zengin bebemiz ilk defa beğendiği bir kızı elde edemiyor, elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen. Anlaşılan daha çook yolu var Ayşen’e ulaşmak için. Kolay teslim olmayacak aşka, öyle umuyorum.

Antikacı Emin’in geçmişine duygusal bir yolculuk yaptık. Aşk acısının bir şarkının hatırasıyla nasıl alevlendiği ve bir adamı mahvedebildiğini gördük. Herkes gibi ben de o eski aşkın Ateş’in halası (aslında annesi) olduğunu ve Emin’in de bizim yakışıklının babası olduğunu düşünüyorum. Defalarca kez birbirlerine ne kadar benzediklerinin vurgusu yapıldı çünkü.

Maddi durumu iyi olmadığı halde, çocuk heyecanla gelip saatinin durumunu sorduğunda satıldı diyip parasını cebinden vermesi de çok güzeldi.🥺 Koca yürekli antikacı.. 

Süheyla’nın kompleksli halleri beni çok şaşırttı. Bir kek meselesi yüzünden kocasına ve ailesine çektirdiği çile ve bizimkilere aldığı tavır, bir anda büyük bir değişim yaşaması beklemediğim bir şeydi. Yürüyen bir kıskançlığa dönüştü kadın adeta.

Ateş’in camdan izleniyorlar diye fırsattan istifade gidip sahte karısını sımsıkı öpmesine de bayıldım. Çok salak çocuk ya, çok hoşuma gidiyor. 😄

Demir’e gelince, o kadar güzel bi karakter oldu ki, her sahnede daha da güzelleşiyor. Çok gülüyorum, aşırı eğlenceli. Yasemin’le olan atışmaları olsun, genel agresif tavırları olsun. Komik baya. Neşelendiriyor insanı, iyi geliyor izlemek.

Ayşen’le Ateş’in sahneleri güzeldi. Tamirci, evdeki ölçü alma ve kedi besleme. Güzeldi de, her dizide görüp bunda fazla olmadığı için sevindiğim, insana baygınlık veren “sen çok farklısın, sende bir şey var, sen diğerleri gibi değilsin” tarzındaki kusturucu klişe cümlemiz olmasa daha iyi olurdu tabii. Yine de sorun değil, ziyanı yok olur o kadar.

Çocukları sevme ve kollama noktasında Celal’le karısı biraz rolleri değişmiş olsa da, Yasemin’in mantıcıda işe başlamasına çok sevindim. Demir’le olan sahneleri için eve tıkılı kalmayacak, işte de bol bol vakit geçirecekler!💃 Ayrıca şöyle bir olay var, ikisinin de o halleri son derece doğal, hiç zorlama durmuyor ne bakışlar konuşmalar ne de replikler. İnanılmaz eğlenceli o yüzden. Tam oturmuş roller üstlerine, birbirleriyle olan enerjileri de harika. Hem bireysel hem de karşılıklı çok iyiler.

Normalde kavga sahnelerini pek sevmem ama mantıcının önünde turist rehberiyle çıkan kargaşayı bile beğendim aşırı kısa olmasına rağmen. Dizide karakterlere gereken özen gösterildiği için, bu tarz sahneleri uzatmaya gerek duymuyorlar öyle de bi güzellik var. Karakter sayısı da, hikayeleri de yeterli çünkü.

Aileyle tanışma mevzusunda, Ateş bir an Emin’i çağıracak ve bölüm sonunda halasıyla karşılaşacaklar sandım ama öyle olmadı. Tamirci ustaya söylemiş her şeyi demek ki, ondan yardım istedi.

Evdeki bu sahneyi çok beğendim. Süheyla’nın şakayla karışık da olsa evliliğine ve kocasına dair gördüğü muameleyi, hangi konularda kendini neden kötü hissettiğini ve neye kırıldığını güzelce açıklamışlar, Celal baba da ona yakışır şekilde özrünü dilemiş. Temizz. İyi ki yazılmış, aile üyelerinin ilişkileri yüzeysel bırakılmıyor, sağlamlaştırılıyor bu tarz hamlelerle.

Aşırı sürükleyici harika bir bölümdü. Her şey güzel, içime sinerek ilerliyor. Müzikler, duygusal kısımlar, eğlenceli anlar.. Hepsinden iyi notlar alıyor dizi. 👏

Tek sevmediğim şey malesef yönetmenin denediği teknikler oldu. Akışı bozan tuhaf çekimler yapıyor. Aşırı yukarıdan, aşırı aşağıdan, bi anda uzak sonra anında yakın çekim kullanmalar falan. Yapmasın n’olur, cidden başarılı değil. Tek sevdiğim şey  Ateş ve Ayşen’de iki kez kullandığı ayna görüntüleri oldu, ona bir şey demiyorum abartmadan devam edebilir.

Dizi biter bitmez yana yakıla fragman aradım ve bulamayınca çok üzüldüm deli gibi merak ediyorum çünkü her şeyi. Hemen verselerdi keşke. İnşallah dizi hiç bozmadan hep bu tatta devam eder.💕  3. Bölümden sonra görüşürüz, önceki bölümün yorumu için buraya tık tık. 

error: Korunan İçerik!