tds_thumb_td_300x0
Ekranın En Baba Karakterleri!

1.Poyraz Karayel

Üç sezon boyunca, İlker Kaleli’nin hayat verdiği Poyraz Karayel ve Ataberk Mutlu’nun canlandırdığı Sinan Karayel… Kocaman bir kavganın ortasında, tüm zorluklara,tüm acılara rağmen bir arada kalmaya çalışan bir baba-oğul ikilisiydi onlar. Sorumsuz bir anne,işini kaybetmek istemeyen bir baba,her fırsatta ortalığı karıştıran bir dede(!) ve büyümüş de küçülmüş,kavgalardan yorulmuş bir çocuk. İzleyenler bilir Poyraz’ın başı dertten hiç kurtulmazdı. Hop oturup hop kalkardı ama yine de Sinan’ını ihmal etmez,ona bir şey olmasın diye canını verirdi. Sinan’ın hem babası hem annesi hem akıl hocası hem de arkadaşı oldu Poyraz. Yeri geldiğinde Sinan’ın da Poyraz’a akıl hocalığı yapması da ikilinin ilişkisindeki güzel detaylardandı.  Ve tabii ki Poyraz’ın hislerinin bize geçişinde büyük emeği olan İlker Kaleli’nin,Ataberk ödül aldığı zaman tıpkı bir ‘baba’ gibi gururlanması ve gözlerinin dolması da kendisinin ilerde de böyle derin hislere sahip bir baba olacağının göstergesi 🙂

2.Ufak Tefek Cinayetler-Serhan Aksak

Geçtiğimiz günlerde sezon finaliyle ekrana veda eden Ufak Tefek Cinayetler dizisinde Serhan Aksak karakterine Mert Fırat hayat veriyor. Kendisi uzun yıllardan beri ekranda olmasına rağmen onu bu diziyle ilk kez baba rolünde izleme şansı bulduk. Serhan,Oya’yla olan evlilik dışı ilişkisi yüzünden çokça eleştirilen bir karakter. Merve’yle evliliğinin gidişatı onu sıktığında, işyerinde sorunlar yaşadığında, eve gelip rahat bir nefes almak istediğinde sığındığı tek liman kızı Mila’ydı. İkilinin baba-kız sahnelerini izlerken her genç kız, kızıma böyle babalık yapacak bir kocam olsun demiştir 🙂 Serhan’ın Mila’ya şarkı söylemesi,evcilik oynaması,en dertli anında bile kızını reddedememesi onun kızına karşı sonsuz bir sevgi duymasındandı. Serhan’ın doğruları da olsa yanlışları da olsa laf edilemeyecek tek konu mükemmel bir baba olmasıdır. Hepimize böyle bir koca nasip olsun mu kızlar ?  

3.Kadın-Arif 

Belki Nisan ve Doruk’la aralarında kan bağı yok ama Kadın’ın Arif’i de ekranın mükemmel babalarından birisi bence. Çocukların asıl babası Sarp,Bahar’ın ve çocukların en zor zamanlarında yoktu. Bahar o kadar temiz kalpli bir karakter olarak yazılmış ki karşısına genellikle iyi insanlar çıktı şansından. Tüm zorluklarla tek başına mücadele eden Bahar’a destek veren arkadaşları elbet vardı.Ama Arif’in gelmesi hem Bahar’ın hem de çocukların en büyük ihtiyacını giderdi;sonsuz sevgi ve sonsuz güven… Doruk ve Nisan,Arif’i kendi babaları gibi benimsediler. Ve mahallenin kahveci Arif’i de artık koca yürekli bir baba oldu.

4.İstanbullu Gelin – Akif

Taze babalardan olan Akif daha oğlu doğmadan ne kadar iyi bir baba olacağını bize kanıtlamıştı. Eşi ile birlikte doğum terapilerine katılan Akif, doğum anında da eşini bir an bile yalnız bırakmadı. (Her ne kadar bir ara herkes Senem’i değil de Akif’i sakinleştirmeye çalışsa da) Tüm stresin ve heyecanınla yeni sezonda en eğlenceli babalardan biri olacağına eminiz Akif!

5.Kiralık Aşk-Ömer İplikçi

İlk zamanların buzdan kalesi Ömer İplikçi aşkın mucizesiyle eritti duvarlarını. Ebeveynlerinin kaybıyla vazgeçtiği sevmek eylemine yeniden kavuştu. Aslında içi merhamet doluydu. Defne’nin yeğeni küçük İso’yla kurduğu güzel iletişimden gördük bunu. Sonra finalde kendisi baba oldu. Annesiyle uçurtma uçurmayı özleyen o küçük yaralı çocuk şimdi büyümüştü ve kendi kızıyla salıyordu uçurtmasını göklere. Bir kenarda oturmuş onları izleyen Defne ikinci çocuklarını büyütüyordu içinde. Geldi büyümüş karnından öptü karısını incitmeye korkarak. Bu sefer de bir oğulları olacaktı. O an hepimiz Defne’yle aynı şeyi düşünüyorduk. Ne çok yakışmıştı Ömer’e baba olmak. Tamamlanmıştı.

6. Aşk Yeniden-Fatih Şekercizade

Şans eseri tanışmıştı Zeynep ve Fatih. Zeynep’i yüzüstü bırakan sevgilisi bir de Selim’i babasız bırakmıştı. Fatih hemen sevmişti Selim’i,sanki kendi oğluymuş gibi. Zeynep ve Selim’i eve götürüp anlaşmayı kabul ettiğinde hayatının baş köşesine Selim’i koyacağını bilmiyordu kendisi de. Zaman geçtikçe hem Zeynep’le yaptığı anlaşma aşka dönüştü hem de gerçek bir baba oldu Fatih.

7.Sen Anlat Karadeniz-Tahir Kaleli

O bagajın kapağını açtığı an baba olmuştu Tahir. O korku dolu bakışların içine işlediği ilk an… Kendi varlığının bir canın ilk huzurlu uykusunun sebebi olduğunu duyduğu an… Sımsıkı sardı o küçük bedeni. Yok edemediği anılarının izlerini silmek adına. Bir daha hiç yalnız bırakmamak üzere… Cennet kokusunu içine çekmiş, bağımlısı olmuştu bir kere. Değil Karadeniz, tüm dünya gelse ayıramazdı canını canından. Denizden Gelen Kaplan’dı o artık. Mavi Tüylü Geyik’i güldüren, yokluğunda ay ışığına sığınılan, bir sarıldı mı tüm korkuları gideren. Yüreği omuzlarından büyük kurt henüz ona baba diyemese de onun oğlu olmaktan duyduğu gurur aşikar 🙂

8.Ulan İstanbul-Kandemir

Yetimhaneden kaçan iki çocuk Karlos ve Ferdi. Onları çocuk yaşta sokaklarda bulup yetiştiren, ne olursa olsun birbirlerini bırakmayacaklarına ve birbirlerine yalan söylemeyeceklerime dair yemin ettirip onlara bir aile veren Kandemir Nevizade! Ailelerine Yaren, Bahadır ve Derya’nın da katılmasıyla hırsızlık çetesi gibi görünseler de aslında ailelerdi ve Uğur Polat’ın hayat verdiği Kandemir Nevizade sen televizyon tarihinin en unutulmaz babalarından oldun 🙂

9.Vatanım Sensin-Cevdet

Ailesi ve vatanı arasında seçim yapmak zorunda kalan Miralay Cevdet. Vermesi en zor karar belki de… Ama Cevdet, kızlarının özellikle de Hilal’in yüzüne bakamazken onu verdiği mücadelede alttan alta her zaman korudu ve her zaman onunla gurur duydu. Aslında hala Miralay Cevdet olduğunu söylemek için içi giderken biz de onunla beraber acı çekmedik mi? En çok da senin babalar günün kutlu olsun!

Poyraz Karayel: En Efsane Baba Oğul!

Bazen bir dizi sadece bir dizi değildir. Okul gibidir. Sana aslında çaktırmadan o kadar çok şey öğretir ki… Poyraz Karayel de sadece bir dizi değildi, çok daha fazlasıydı. Poyraz Karayel’siz tam 1 yıl 4 ay ve 7 gün geçti. Bizler ise hâlâ unutmadık, unutmayacağız. Diziyi unutmayacağımız gibi o efsane karakterleri de, baba evlat ilişkilerini de asla unutmayacağız. Bizde tam bu konu hakkında konuşacağız… 

Bazen bir kelime o kadar çok şey ifade eder ki… Bir kelimeden çok daha fazlası olur. Arkasında o kadar şey saklı olur ki. Tıpkı “Baba” kelimesi gibi… Baba denilince sadece o adam gelmiyor aklına. Onunla birlikte sonsuz güven ve sevgi, yaslanabileceğin en güçlü dalın gelir aklına. Düştüğünde seni kaldıran, ağladığında seni kollarının arasına alarak seni teselli etmeye çalışan, senin için dünyayı bile yakabilen en büyük kahramanındır baban… Sinan için de Poyraz tam da bunu ifade ediyordu. Hatta çok daha fazlası… Bu hayatta en sevdiği kişiydi babası. Ölesiye seviyordu. Öyle kimseye benzemezdi onlar. Poyraz, kurallardan daha çok arkadaşlığı önemsiyordu. Sinan’la bir dost ilişkisi kurmayı tercih etti. Hatırlar mısınız Eda bir kere Poyraz’a sormuştu “Çocuklarla nasıl bu kadar iyi anlaşıyorsun?” diye, Poyraz da “Onlara çocukmuş gibi davranmayarak” diye bir cevap vermişti. Sinan’la konuşurken oğlundan çok bir arkadaşıyla konuşuyormuş gibi olurdu bazen. Sinan’ın en yakın arkadaşıydı Poyraz. Rahat bir şekilde dertleşebildiği, karmakarışık olan aşk hayatını anlatabildiği kankasıydı Poyraz onun. Ne derdi olursa olsun cevabını hep babasında bulurdu. Bu hayatta tutunduğu tek dalıydı babası. Ne olursa olsun hep arkasındaydı hep güveniyordu ona. O karanlık dünyanın içinde bir ışıktı Sinan. Umut etmeyi hiç bırakmazdı. 

“Bazen her şeyden nefret ediyorum.”

Sinan her ne kadar da kötü bir çocukluk geçiriyor olsa da, Poyraz her zaman onu mutlu etmek için her yolu denerdi. Sinan bir zamanlar annesiz büyüyordu, annesi Poyraz olmuştu. Kaçırılmış olabilir, Poyraz kurtarırdı. Hatta vurulmuş bile olabilir, Poyraz ilaç olmuştu… Sinan’ın canı her sıkkın olduğunda eli direk telefonuna kayardı, babasını arardı. Babası ona bazen moral, bazen çözüm, bazen de bir soruya cevap olurdu. Her dediği bir işe yarıyor muydu? Yoo yaramıyordu. Hatta buna rağmen verdiği tüm tavsiyeleri yine de uygulardı. Çünkü herkes dört dörtlük değil. Bir plan her zaman işe yaramayabilir. Ama Sinan’ın Poyraz’a karşı güveni hep tamdı. 
Sinan bazen her şeyden nefret ettiğinde babası yine onu güldürmenin yollarını bulurdu. Çünkü sadece bir tek şey istiyordu, Sinan’ın mutluluğu. Verdiği savaşlar da hep Sinan içindi. Hikayemizin başlangıcı mesela… Sinan’ı alabilmek için girmişti Bahri’nin yanına. Hayatı tamamen değişmişti. Ondan sonra bir sürü savaşlar verdi oğlu ve sevdiği kadın için. Sinan iyi olsun, güvende olsun, mutlu olsun. Hepsi buydu.

“Sen yeter ki yaşa sen yeter ki beni bırakma.”

Poyraz’ın ölüm sahnesini hatırlar mısınız? Sinan’ın ağlayışı, yıkılışı… Cenazeden sonra kavuşmalarını hatırlar mısınız peki? Ben hiç unutmam… Bi Sinan biliyordu Poyraz’ın yaşadığını. Ayşegül değil, Bahri değil, Meltem değil, sadece Sinan. Çünkü Poyraz başka türlü yapamazdı. Oğlu olmadan yaşayamazdı. Tamam, Ayşegül’süz de zor yaşar hepimiz biliyoruz. Ama Sinan başka. Onun üzülmesine dayanamaz. Onun yüzünden kötü bir hayat yaşamasına izin veremez. Vermedi de zaten. 

“Yetemiyorum Albayım, yetemiyorum, yetemiyorum!”

Poyraz Sinan’a yetmediğini düşünürdü. Sinan’ın bu hayattaki en büyük şanssızlığı onun gibi bir babası olmasını düşünürdü hep. Kendine çok büyük haksızlık ederdi yani… Bir baba oğluyla ancak bu kadar güzel olurdu… Poyraz başına ne gelirse gelsin ister önünde tutuklasınlar ister önünde yaralı olsun hep oyun oynardı Sinan’la. Bir şey yok oğlum, iyiyim oğlum, her şey çok güzel olacak oğlum hep bunları derdi. Üzüldüğünde bile “Yok üzülmüyorum ben iyiyim, çok iyiyim.” ya da “mutluluktan ağlıyorum.” derdi. Çünkü üzülsün istemezdi. 

Sinan her zaman en önemlisi onun için. 78. Bölüm’de Poyraz’ın birden Sinan’ı albayım olarak görmesini hatırlıyor musunuz? Tesadüf müydü, bence değildi. En çok onun için endişeleniyordu. Korkmuş mudur acaba? İyi midir? Napıyordur? Bu sorularla dolaşıyordu kafasında. Ona bir şey olacak diye aklı çıkıyordu. Hatta Sinan’la telefondan konuşurken gözleri falan dolmuştu. 
Maalesef bu Baba Oğul’un hikayesi mutlu bitmedi… Baş başa başladılar hikayeye, baş başa bitirdiler hikayelerini… Poyraz delirdi, Sinan da resmen babasız kaldı… Bizler de onlar için ağlamaktam seferber olduk.

Poyraz bir kere demişti bilmem hatırlıyor musunuz “Ben bir çeyrek sevgili, bir çeyrek baba, bir çeyrek koca bir çeyrek de insan oldum. 4 çeyrek oldum bir tam edemedim!” diye. Bence sen tam bir baba oldun be Poyrazcım Karayel. Hem de en efsanesinden. Çok özlendiniz…

“Tarih yalnızca mutsuzları yazar.” bu cümleyi de buraya bırakıyorum… Kalın sağlıcakla…

Ekranın Efsane Çocukları!

İzlediğimizde yüzümüzde sadece var oluşlarıyla bile bir tebessüm bırakan, yetenekleriyle bizi hüngür hüngür ağlatan çocuk oyunculara hep beraber bi göz atalım mı?

1. Ata Berk Mutlu

Cuma’ya Kalsa’da Berk karakteriyle hayatımıza girdi, Karadayı’da Nazif’le sergilediği performanslarla sevildi, Poyraz Karayel’de oynadığı Sinan’la olmazsa olmazımız oldu! Sadece yeteneğiyle değil, kişiliğiyle de çok konuşulan bir çocuktur Ata Berk. Küçük yaşta o kadar üne sahip olmasına rağmen o saf çocuksu halini asla bırakmadı. Ben Ata Berk’i Poyraz Karayel ile tanıdım ve çok sevdim. Ve Sinan da hayatım boyunca asla unutmayacağım bir karakter olarak kalacak. Onu unutulmaz kılan Ata Berk. Sinan’ı başkası oynasaydı, olmazdı. Sinan’ın baba sevgisini mesela o kadar iyi canlandırdı ki. Ama bu bence karşılıklı bir şeydi. Gerçek hayatta da İlker Kaleli ile baba oğul gibi olmalarından kaynaklanan bir şeydi bu bence. Sinan’ın o kadar çok sahnesi var ki hafızamdan silemediğim, silinmesini istemediğim… Güldürdüğü sahnelerden tut ağlattığı sahnelere kadar. Mesela Sinan’ın vurulma sahnesini unutamıyorum. Ya da Ayşegül’le birlikte kaçırıldığında Ayşegül ablasıyla konuştukları. Ya da tam ohh be kaçtı kurtuldu bak Poyraz da geldi Sinan’ı alıp götürecek dediğimiz an Sinan’a araba çarpması… Hastanede babasının onu bir daha bırakmaması için ağlayışı. Ya da Poyraz “öldüğünde” o cenaze sahnesi… Babasıyla cenazeden sonra kavuşması… Her seferinde ağladı ve ağlattı. Bu oyunculuğuyla da Altın Kelebeği kazandı. O da aslında hiç unutamadığım ve asla unutmak istemediğim bir an. Adını duyduğunda sahneye koşusu, kendisini tutamayıp ağlayışı… Her şey o kadar saf o kadar içtendi ki… Kendisini o akşam yine herkese hayran bırakmıştı. Gecenin en güzel anıydı. Bi de ağladığında İlker abinin gözleri dolması, ayakta alkışlayışı, Ata Berk tekrar yerine geçtiğinde ona bakarak göz yaşı dökmesi… Onlar Poyraz Karayel’de oynamadılar, yaşadılar ve herkese yaşattılar. Şimdi Ata Berk’i maalesef ekranlarda görmüyoruz ama kendisi Zeynep Selimoğlu (Bizim Hikaye’nin Kiraz’ı) ile birlikte yönettiği Junior Park YouTube kanalında bir de kardeşi Can Mutlu’nun Afacan Can Channel adlı adlı YouTube kanalında izleyebilirsiniz. Merakla yeni bir diziyle ekranlara dönüşünü bekleyeceğiz.

2. Emir Berke Zincidi


Kendisini, bence aranızda bir çok kişi gibi Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisiyle, Osman karakteriyle tanıdım. Onu Osman olarak her izlediğimde hayrete düştüm, hâlâ öyle… Bir çocuk nasıl böyle oynayabilir, nasıl bu kadar gerçekçi olur dedim? Sette napıryorlar Emir Berke’yle de bu kadar iyi canlandırıyor rolünü? Nasıl o duyguları yansıtabiliyor bize? Bu nasıl bir çocuktur? Dedirtti her seferinde. Mesela birinci bölümde Ali Kaptan’ın gizli aşk mektupları bulunduktan sonra çıkan kavgada Osman’ın dedikleri, ağlayışını bi ben mi unutamıyorum? Ya da Cemile hapise gittiğinde Osman’ın annesini bırakmayışı, hatta Cemile gittikten sonra bile ağlayarak arkasından koşusunu bi ben mi unutamıyorum? Peki Küçük Ağa’da sergilediği performanslara ne demeli? Mehmetcan’ın yazdığı onca mektupları o duyguyu sesiyle bize hissettiriyor olması, annesi ve babası ayrılmasın, hep mutlu olsun diye verdiği savaşı, ya da babasının helikopterle kaza yaptığını öğrenince yıkılışı, annesi bıçaklanınca yoğum bakım odasının önünde annesine seslenişi, ağlayışı… Bir Deniz Hikaye’sinde de unutamadığım bir çok sahne var ama en unutamadığım sahne 3. Bölüm’de Hakan, Deniz’i okula teslim ettiğinde Deniz tam giderken geri dönüp babasına bakıp ağlayarak ona koşması, babasına söylediklerini buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Çok da iyi yetiştirilmiş bir çocuk. Tek kelimeyle muhteşem biri yani. Yakında yeni dizi geliyor diyorlar, yolu bahtı hep açık olsun. Biz merakla diziyi bekliyoruz, keyifle de izleyeceğiz.

3. Beren Gökyıldız


Beren’i Güldüy Güldüy Show Çocuk’ta tanıdım. Adını da aslında daha önce biliyordum ve tanıyordum ama ilk orada izlemiştim onu. Daha sonra da Anne dizisinde canlandırdığı Melek/Turna karakteriyle tanıdım. Ve hakkını yememek lazım, sergilediği oyunculuk inanılmazdı. Yeri geldi güldürdü, yeri geldi ağlattı. Hatta bu performansıyla Altın Kelebek ödülünü iki kere kazandı! Sonuna kadar da hakketti. Bu yaşında oyunculuğu böyleyse bir kaç yıl sonra nasıl olur bilmiyorum, hayal bile edemiyorum… Biz Melek Akçay’ı ve çektiği acıları unutmayacağız. Şimdi de Bizim Hikaye’de Ayşe karakteriyle karşımıza çıkıyor. Fiko’nun arkadaşı. Cesur bir kız çocuğu. Ordaki ağlama sahnesiyle de ağlattı hepimizi. Yolu bahtı hep açık olsun. Bu oyunculukla da daha çok büyük yerlere gelecek, biliyorum…

4. Demir Birinci


Aslında Demir daha yeni hayatlarımıza girdi fakat kendini hemen herkese hayran bırakmaya başardı. Sen Anlat Karadeniz’de Yiğit karakteriyle karşımıza çıktı. 8 yıl boyunca bir evde hapsolmuş, annesi, babası tarafından işkenceye maruz kalmış ve bunların hepsine katlanmak zorunda kalan bir çocuk. Ben Yiğit’i bi yandan güçlü diğer yandan da güçsüz buluyorum, açıklayım; güçlü çünkü her ne kadar bunlara maruz kalıyorsa da kendi çapında mutlu olabilen ve eğlenebilen bir çocuktur Yiğit. Güçsüz tarafı da annesinin işkenceye maruz kaldığında bir şey yapamayışı var ya, ama aslında normal bu çünkü o gene de bir çocuk. Demir rolünü gerçekten o kadar iyi canlandırıyor ki, çok severek izliyorum ben onu. Diziyi de açtığımda hadi Demir ne zaman geliyor diye bekliyorum. Demir daha yolun başında sonuçta bu ilk dizisi ama öyle bi oynuyor ki sanki yıllardır bu sektördeymiş gibi.Çok tatlı olduğunu da inkar edemeyiz… Demirimizin de yolu ve bahtı hep açık olmasını dilerim. Sen Anlat Karadeniz’in yeni bölümünü merakla bekliyoruz ve her zaman Yiğidimizi, Demirimizi keyifle izleyeceğiz.

5. Berat Efe Parlar

Berat Efe bir çok projede yer almış bir çocuk. Ben Berat Efe’yi Ata Berk gibi Poyraz Karayel’de Efe karakteriyle tanıdım. Sinan ve Efe arasındaki dostluğu, kardeşliği çok sevdiğimden bi de Efe’nin iyi oynadığını düşündüğümden Efe’yi merak etmiyor değildim. İtiraf etmeliyim, Efe İftarlık Gazoz filmi için Poyraz Karayel’den ayrıldığında çok üzülmüştüm. Sinan yapayalnız, arkadaşsız kalmıştı… İftarlık Gazoz’ta Adam karakteriyle karşımıza çıktı ve herkesi ağlattı. Bence Efe’nin kariyerinin dönüm noktasıydı İftarlık Gazoz filmi. Öyle güzel bir hikayede öylesine  büyük oyuncularla birlikte çalıştı. Sonrada kendisini Güldüy Güldüy Show Çocuk’ta gördük. Çocuk oyuncu arkadaşlarıyla birlikte komik skeçler oynarken gördük. Çok da başarılıydı. Şimdi de Güldüy Güldüy Show Çocuk’taki arkadaşlarıyla birlikte oynadığı “Bizim Köyün Şarkısı” filminde görebilirsiniz onu. Yolu bahtı açık olsun.

error: Korunan İçerik!