tds_thumb_td_300x0
Ne İzlemeli? | Ölümlü Dünya

2018 yapımı, senaryosunda aralarında Ali Atay da olmak üzere beş farklı kişinin emeğinin bulunduğu bir komedi filmi Ölümlü Dünya. Bir saat kırk beş dakikalık ideal süresiyle, günümüz dizilerinin bir bölümünden bile kısa, izleyenlere keyifli vakit geçirtebilecek bir yapım. Araştırdığınızda aksiyon türüne de ait yazıldığını görüyorsunuz, aldırış etmeyin. Daha doğrusu, eğer niyetiniz ve beklentiniz klasik, heyecanlı bir aksiyon filmi izlemek üzerineyse, Ölümlü Dünya sizin için doğru tercih olmayacaktır.

Peki kimler için olur, nasıl bir film bu Ölümlü Dünya? Hemen anlatayım. Kendine has bir tarzı olan, anlatmak istediklerini dalga geçerek anlatan, kadrosuna sevdiğimiz isimleri toplamış eğlenceli bir film. Sevdiğimiz isimler derken de, az buz kişiyi kastetmiyorum. Ahmet Mümtaz Taylan’dan Alper Kul’a, Mehmet Özgür’den Doğu Demirkol’a, Feyyaz Yiğit’e kadar herkes burada.

Ölümlü Dünya’ya baktığımızda, alışık olduğumuz o normal giriş-gelişme-sonuç tarzında bir kompozisyon göremiyoruz pek. Ondan ziyade, replikler ve troll sahnelerle ortaya çıkan bir durum komedisi daha çok. Ben, izlediğim neredeyse her şeyden keyif aldım diyebilirim ama filmi çok kötü bulan, paragraf paragraf hakaret yağdıranlar da var. Tamamen kişisel zevk ve tercihler olmakla birlikte, eğer hayatınızda absürt diye bir şey hiç duymadıysanız, Ölümlü Dünya’yı beğenmeme ihtimali olan kişiler arasında olmanız mümkündür.

Film elbette herkese hitap etmeyebilir, bu zaten imkansız. Ama eğer genel görüşleri merak ediyorsanız imdb’de kayda değer sayıda kişinin verdiği oylarla aldığı puanın 7.7 olduğunu söyleyeyim, benim şahsi puanım ise 8.

Çok komik bir millet olmamıza rağmen, yerli komedimizi çok başarılı bulan biri değilim. Daha açık olmak gerekirse, ana karakter gaz çıkarıp böğürdü diye gülmüyorum ve birkaç isim dışında, komedi yaptığını düşünen herkesi cringe buluyorum. Özgün yapısıyla Ölümlü Dünya, diğerlerinden ayrı bir yerde durmayı başardı benim gözümde. Bir de Aile Arasında vardı, iyi bulduğum.

İzlerken hiç sıkılmadım. Hiç beklediğim tarzda çıkmadı, daha farklı bir şeyler düşünüyordum o anlamda da biraz şaşırttı. Sonuç olarak, sevdiğim, izlediğime hiç pişman olmadığım filmlerden biri oldu. Gelen eleştirileri dikkate alırsak, sonunun bir yere bağlanmadığından ve çok argo içerdiğinden bahsedilmiş en yaygın olarak. Çok küfür kullanıldığı doğru, ama beni rahatsız etmedi, sanki günlük hayatımızda hiç duymuyor veya kullanmıyormuşuzcasına tepkiler vermek biraz anlamsız geliyor.

Sadece şeyi söyleyeyim, Sarp Apak’ın oyunculuk anlamında, diğer rollerinden farklı hiçbir şey sunmadığına değinilmiş bir yerde. Ona katılıyorum, her zamanki halini izledik gibi olmuş Ölümlü Dünya’da da. Filmin sonuna gelirsek de, evet daha net, kesin bir şey olan bi son da yazılabilirmiş. Ama izlerken ille de öyle bir kapanış olsun, muhakkak bir şeyler olarak, tamamlanarak bitirsinler gibi bir his oluşmadı bende. Dolayısıyla nereye gidiyoruz n’apıyoruz sorusuna Gazanfer’in verdiği cevap, tam da filmin havasına uygun gibiydi.

Uzun lafın kısası, görüşlerim bu şekilde. Spoisiz söyleyeyim, galeta mevzusunun geçtiği sahne çok güzeldi, arabadaki tarama kısmı ise kesinlikle favorim. Onlar dışında da güldüğüm çok şey oldu. Anlayacağınız, ben filmi beğendim, eğer izlemediyseniz, sizin de bir şans vermenizi tavsiye ederim. Görüşmek üzere!

Alef 1. Bölüm Yorumu | Settar

Herkese merhabalar. Bir BluTV özel yapımı olan Alef dizisinin ilk bölümünden bahsedeceğiz bugün. Settar ve Kemal’le tanıştığımız ve direkt olayların içine daldığımız bir giriş oldu birinci bölüm. İngiltere’de yetişmiş ve oradan gelen Kemal’le, aralarında yaş farkının da bulunduğu yerli milli ortağı Settar her ne kadar bize “anlaşamayacaklar” gibi gözükse ya da gösterilmeye çalışılsa da, aslında pek de öyle olmadığını/olmayacağını anlıyoruz.

Öncelikle, rolü Kenan İmirzalıoğlu’nun sert görüntüsüne yakıştırdığımı söyleyebilirim. Katı veya asabi değil, aksine nezaket sahibi birisi ama ciddiyet anlamında gereken ifadeleri bize sağlıyor bence mizacı. Dizi hakkında genel yorumlarımı paylaştığım yazıda, görselliğin ne kadar iyi olduğundan söz etmiştim. İlk bölümde bolca gördüğümüz loş ışıklı ve kasvetli ortamların bu konuda rolü büyük. Söylediklerimi ve dizide yaşananların gerçekliğini kanıtlar nitelikte adeta.

Polis karakolunu hem davranışlar hem de mekansal olarak beğendim. Tutarlı, akla mantığa uygun şeyler izledik ve bizi kurgudan kopartacak düzeyde hiçbir absürtlük yoktu. Sahnelere bakacak olursak, dil düşme sahnesinden çok etkilendim. Rahatsız olmak ve ürkmek anlamında bir etkilenmekten bahsediyorum tabii. Zaten dizinin bize sunduğu konu bu tarz vahşililklerin bol bulunabileceği sapkınlıklardan ibaret diyebiliriz. Kesinlikle “gerilim” diyebileceğimiz bir tarafı var, hatta yer yer korktuğunu söyleyenler de olmuş.

Dizinin daha henüz başındayken, bu bölümde fark edebileceğiniz şeylerden biri müzik kullanımının doğruluğu olacaktır. Benim en sevdiğim felsefe olan “gerektiği kadar, gerektiği yerde”yi benimsemiş gibi gözüküyorlar. Kesinlikle etki gücünü ve seyir zevkini artıran bir tutum bu.

Son olarak, bölümde dikkat çeken şeylerden biri Settar’ın özel hayatındaki durumu oldu. Çok sağlıklı ilişkileri ya da mutlu bir evi olmadığını gördük. Henüz ne yaşadığını bilmesek de altından konuya bağlanacak şeyler çıkması mümkün. Gelecek bölümden sonra görüşmek üzere!

 

Sonraki Bölüm Yorumu

BluTv’de Ne İzledik? | ALEF

Haftasonu sokağa çıkma yasağının getirilmesiyle, BluTv içeriklerini bu süre zarfında ücretsiz olarak sunma kararı almıştı. Ben de bu fırsatı değerlendirerek merak ettiği dizileri izleme fırsatı bulanlardan biriyim. Başrollerini Kenan İmirzalıoğlu ve Ahmet Mümtaz Taylan’ın paylaştığı dizi ilk hazırlandığı ve çıktığı dönemde de ilgimi çekmişti ancak bazı yerlerde olumsuz yorumlar görünce şüpheye düşmüştüm. Şimdi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Alef gerçekten başarılı bir dizi. Neden mi?

Öncelikle, dizi, oluşturmaya çalıştığı kasvetli ve gergin atmosferi çok güzel sunuyor. Gerek müzik kullanımları olsun, gerekse görüntü ve sanat yönetmenlerinin harika iş çıkarması olsun, izlerken buram buram kurgu kokmayan, sizi içine çeken bir hikayeyle karşılaşıyorsunuz. Nispeten sakin denilebilecek bir akışı var ancak beni heyecanla ekran başında tutmayı başardı. Yaşanan olayları sürekli çatışma ya da bol aksiyonla seyirciye aktarmak yerine, az ve öz sahnelerle, gereksiz kargaşadan kaçınarak anlatmışlar ve bu benim çok hoşuma gitti.

Oyunculuklar güzel, mekanlar ve dekorlar inanılmaz iyi. Bu konuda gerçekten büyük takdiri hak ediyorlar. Evet, son zamanlarda sık sık karşılaştığımız bir şey bu, gerçekten insanlar dizi ve filmlerde görselliğe aşırı özenip hakkını veriyorlar, bu konuda gelişmeler var. Hele de internet işlerinde, resmen iyiye gidiyor açıkça ama, Alef’in bu konuda diğerlerinden bi tık ayrıldığını da düşünmüyor değilim. Detaylara çok önem verilmiş, simetrik açıların kullanımı, nesnelerin ve özellikle ışığın çekimlerdeki rolü çok çok başarılıydı. Dizinin mistik, suç, dram türlerindeki havasına yakışır, oldukça keyifli çekimlerdi.

Türü, havası demişken, dizi işlediği konulara rağmen izleyiciyi boğmayan, ruhunu daraltmayan bir yapıda, bence. Normalde belki de kısa süre içinde bunalıp kapatacağım bir gidişatı olmasına rağmen, Alef beni bu anlamda hiç rahatsız etmedi ve dört beş bölümünü arka arkaya mola vermeden seyrettim.

Jeneriğe de değinmeden olmaz. Gerçekten kendine hayran bırakan cinstendi. Konusuna ufak birkaç söz daha edecek olursak, ülkemiz tarihinde de yer alan bazı oluşumları ve inanç kollarını temel alıyor ve bunlarla bağlantılı suç unsurlarının gizemlerini çözmeye çalışıyor diyebiliriz. Ayrıca bunu yaparken sahtelikten ölmüyor, dandik temellerle ilerlemiyor ve biz izleyicilerle dalga geçermiş gibi değil de, saygı duyduğunu hissettirerek yapıyor bunu. 🙂

Uzun lafın kısası, beklediğim keyfi bana veren, aradığımı bulduğum bir dizi oldu Alef. Meraklıları için Imdb’sinin 8.1 olduğunu da söyleyip, dizinin bölüm yorumlarına yarından itibaren sitemizden ulaşabileceğinizi de belirteyim. Görüşmek üzere!

Gizem Karaca İnsanlık Suçu’nda!

Cumartesi günü izleyiciyle buluşacak olan İnsanlık Suçu’nun, dikkat çeken isimlerinden biri de Gizem Karaca’nın canlandırdığı Suna karakteri olacak!

Kanal D’nin, yapımını Pastel Film, yönetmenliğini Barış Yöş’ün üstlendiği dizisi İnsanlık Suçu, cumartesi günü izleyicisi ile buluşacak. Ekran hayatına başlamak için geri sayımda olan dizinin kadrosunda başarılı ve güzel oyuncu Gizem Karaca da yer alıyor.

Karaca dizide; narin, kırılgan ve zarif bir genç kız olan Suna Değirmenci’ye hayat verecek. Alçakgönüllü ve sevecen biri olan Suna, babasının iflası ve ardından kaçıp gitmesiyle büyük bir travma geçirmiş ve bu süreçte yanında olan Sami (Ahmet Mümtaz Taylan)’yi bir baba gibi kabullenmiştir. Annesinin bitmeyen istekleri nedeniyle, Sami’nin oğlu Gökhan (Serkay Tütüncü)’la isteksiz bir ilişki içerisinde olan Suna’nın neler yaşayacağı şimdiden büyük merak konusu.

Adana’da yaşayan, fakir ve hırslı Cemal’in, para ve güç için neleri feda edebileceğinin hikâyesi; “İnsanlık Suçu” cumartesi akşamı saat 20.00’de Kanal D’de!

error: Korunan İçerik!