“Küçüğüm, daha çok küçüğüm…”*
Kaç yaşına gelirsek gelelim içimizin bi yanı her daim çocuk kalır. Onunla ağlar onunla güleriz aslında. Bizi insan kılan da o hiç büyümeyen yanımızdır, gelişen dünya şartlarının kabul etmeyeceği hataları yaptıran da…
Bu hikâye aynı zamanda bir çocuğun hikâyesi…. Şiddetin içinde yazılan bir masalın kahramanı olan çocuğun; genç kız olamadan kadın olan çocuğun; hayata kaç sıfır geriden başladığını sayamadığım çocuğun; damarındaki deliliğe inat huzura aşık çocuğun; delikanlı olacağı zamanlarda baba olmak zorunda kalan çocuğun; kendisini kâbustan kurtaran kahramanı bir başkasının kâbusu olan çocuğun; sevgi içinde büyüdüğü söylense de saygının zerresini tanımamış çocuğun ve daha nicelerinin hikâyesi… Elbet içlerinde kendi çocukluğumuzdan izler bulduğumuz vardır. Çocukluğunuza iyi bakmanız dileğiyle lafı daha fazla dolandırmadan sahnelere geçiyorum 🙂
“Benim adım Nefes…” :))
Saniye Kadın gibi sade kendi çocuğuna değil, yüreğinin eriştiği tüm çocuklara anneydi Nefes. Bu yüzden kendi çocuğu olduğunu bilmediği hâlde Yiğit’ten ayırmadı Ceylan’ı. Tüm kalbini ve umudunu açtı ona da. Şefkatiyle öptü yaralarından, sımsıkı sarıp sarmaladı o küçücük bedeni. Nefes’ti onun adı. Yüreğinin değdiği tüm güzel yüreklere hayat üfleyebilecek kadar güçlü bir nefes…
Acayip güçlü takım acayip güzel bi aile olursa temalı ♥
Sabah uyandığında karşısındaki manzaraya inanamayan Nefes gibi izledim bizim üçlünün sahnelerini. Suratımda kocaman kocaman bir gülümseme ve dilimde “Yaaa ama ben sizi yerim kiiii.” nidalarıyla… Ne güzel oldular öyle. Yiğitcim senden “Sabahlar seninle olunca daha güzelmiş Tahir abi.” tarzı bir cümle bekliyordum. Hayal kırıklığına uğrattın beni annem, daha nice sabah var diyerek kendini affettirmeni bekliyorum. Ayrıca Demir dişi düşünce nasıl da bir şeker olmuş, ekrana dalıp mıncırasım geldi benim de. Ortiler sizden de bu dişle ilgili bir sahne bekliyorum. N’olur, n’olur, n’olur… Saniye’ye bile “babaanne” deyip sarılmış bu minnağın bi diş perisi masalı olmasın mı? :)(:
“Merhaba ben Nefes KALELİ, sen kimsin?”
Kıskanan bi adet Nefes KALELİ, on bin yüz milyon kaplan gücündedir. Ya ahahah ne güldüm bu sahnede 😀 Çok rica edicem kıskanan hep Nefes olsun, Tahir kıskanınca sapıtıyor. Bu yürek bi dördüncü bölümü daha kaldırmaz. Ama kıskanıldığını anlayan Tahir sırıtmalarından alın 10 bölüm yazın, gıkım çıkmaz bak. Yazıya devam edemem diye buraya koymuyorum, gözünüzün önüne getirin yengem.
Nazar… Üzerimdeki tüm nazarlar sana değsin.
Vedat’ın kendini kurtarmak adına yaptığı saçma sapan evlilik teklifini kabul eden Nazar sinirlerimi hoplatıyor. Psikopat damat alıyor diye havalara uçan Türkan’dan bahsetmiyorum bile. Kapatır giderim buraları yeminlen. Nazar’a ikinci üçüncü beşinci hatta belki onuncu şansı verecek olmam sade Murat’tan. Çocuğum öyle güzel sevmiş ki kıyamıyorum. Abisi gibi konak ahalisine sevdasını haykıracak kadar çok sevmiş. Aslında haykırmak yanlış kelime oldu. Sevdalandığı kadın sevdasının onurunu kırmış, nasıl da çaresiz kılmış sesini. Nazar da boş değil, ondan sebep tüm salaklığına ve kalbindeki tüm kötülüğe rağmen kıyamadı ona, sakladı Vedat’tan. Ah bi aklı yerine gelse… Belki çoğu şey için geç olacak ama şöyle rahat bir nefes alacağız. Bu nikah gerçekleşir de olaylar biraz daha geçerse sinir katsayımı kaçla çarparız bilemiyorum.
Sevginin Gücü ♥
Nefes Mercan’ı bırakmadı. Ailesinin vermediği desteği verdi ona. Umudunu paylaştı. Kimsenin gerçek mânâda tutmadığı o ellere sımsıkı sarıldı. Öyle sıkı sarıldı ki küçücük bir dokunuşuyla onun kimselere diyemeyeceği sırrına ortak oldu. Ama onu sır olarak taşımayacak, tüm gücüyle savunacak Mercan’ı. Ve biz biliyoruz ki o güç hiç tükenmez. Mercan da artık biliyor. Hayat onu da kendi yöntemleriyle güçlü kılacak. Bu ikili beni acayip heyecanlandırıyor arkadaşlar.
Elimde yalandan rengarenk/Geçici oyuncak zaferler…
Bu bölümün yıldızları kesinlikle Gözde Kansu ve Demir Birinci’ydi. Eyşan’ın gençliğini oynayan kıza da buradan kocaman sevgiler. Güzel insanlarla karşılaştığı sürece yolu açık, bu belli. “Ben Vedat’ın kurbanı değilim.” diye haykırdı kendine Eyşan. “Evet ben kurbanım. Ama Vedat’ın değil…” O da Nefes gibi genç kız olamadan kadın olmak zorunda bırakılmıştı. Üstelik babam diyeceği insan yapmıştı bunu ona. Onun neler hissettiğini belki de en iyi anlayan insanlardan biri olmasına rağmen yıllarca susmuştu. Çünkü o Nefes kadar güçlü değildi. Onu o kâbustan kurtaran kahraman ne varlığıyla hayata bağlayan bir evlat ne de merhametiyle içini ısıtan bir adamdı. Onun kahramanı Vedat’tı. Onu celladından kurtaran adam bir başkasının celladı olmuştu. Yüreğine umut doldurması gerekirken bitmez tükenmez bir minnet yüküyle ezmişti onu. Bu yükün altında ezilmiş, ruhunu tacizle değil kötülükle kaybetmişti bu sefer. Onun durumu hepsinden beter. İnsan kendinden kaçamaz ki…
“Sen yenilme diye…”
Daha önce gelemediği için özür dileyen Tahir Kaleli’nin oğlu da annesinin yenilmemesi için verdiği karardan dolayı annesinden özür diliyor. Ona da böylesi yakışırdı, o kocaman yüreğine daha kaç dünyayı sığdıracak kim bilir küçüğüm? Bi de böyle güzel ağlamasa hiç laf etmeyeceğim ama bu da kalp be annem. Dayanmıyor… Yanağına akıttığın incilerinden öperim seni çocuk.
Yengem yanayi buralar :)(:
Kiss sahnesine az buçuk yükselsek de bizimkilerin ilki öyle haşin olmaz biliyoruz. Halvetçilere inat naifçiyuk yengem. Senaristleri de almışız arkamıza, ohooo 😀 Vedat Mercan’ı da tehditlerinin kurbanı etmeye hazırlanırken kardeşini de nikahına alıyor iyi mi? Murat ya da Cemil ikinizden biri o nikahı basmazsa biz basarız! Fandomun deli damarını attırmayın ula! İkinci fragman az buçuk geç kaldı ama olsun. Umarız güzel gelir.
Bu hafta pek bi acele yazdım. Yoksa hiç gelmeyecekti. Olası hatalarım ve atladıklarım için affınızı diler, okurken yorulan gözlerinizden öperim.
Sevgiyle kalın…
*Küçüğüm/Söz:Sezen Aksu/Müzik: Uzay Hepari- Sezen Aksu/Şarkı