Erkan Kolçak Köstendil’in yazıp yönettiği mini dizi Pes Artık’a dair ilk incelememizi okumak için buraya tıklayabilirsiniz, bu yazımızda ise artık 8. bölümünü de arkamızda bırakmamızla beraber dizinin finale doğru yolculuğunu ve Ertan Saban’lı bölümlerini konuşacağız.
Öncelikle 8 bölümü de seyretmiş bir izleyici olarak bu işin karantina şartlarında yazılıp, çekildiğini söylemeye bin şahit ister diyorum. Dekor, oyuncu kadrosu, diyaloglar her şey yerli yerinde. Özellikle de televizyonu bir alternatif olarak görmüyorsanız, ana akım işlerden sıkıldıysanız ve ağdasız, abartısız bir komediye gülmek istiyorsanız Pes Artık’ta kesinlikle daha özgün ve keyifli bir tat bulacaksınız.
İlk 8 bölümü genel olarak ele alacak olursak; birbirinden farklı karakterlere sahip iki çocukluk arkadaşının başlarda birbirlerine ”mecbur” kalırken, bölümler ilerledikçe aralarında az da olsa bir bağ oluşmasını ve ortak noktalarda buluşabilmelerini izledik diyebiliriz. Bunların başında PES oynamak geldi ama devamında babalarıyla olan çocukluk anılarından, türkülere kadar birçok güzel şey eşlik etti bu ikilinin diyaloğunun gelişmesine.
Tabii karakterlerden biri tiyatrocu olunca bol bol sanat da dedik…
”Mesela Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesi var. Yumurta, Süt, Bal. Sen düşünebiliyor musun Yumurta, Süt, Soğan diye film çektiğini?”
”Yönetmen adam ne anlar menemenden, sanatıyla ilgilensin o menemeni bıraksın yani.”
İlk iki bölüm Ertan Saban dizide yer almadığı için ”kapıcı” gizemini koruyordu, onun diziye girişi merakla beklediğimiz noktalardan biriydi. Ancak ilk göründüğü bölüm çok kısa olduğu için Ertan Saban’lı bölümlerin tadına tam olarak bu akşam yayınlanan 6, 7 ve 8. bölümlerde vardık diyebilirim.
Özellikle 8. bölüme ayrıca değineceğim çünkü kendisi masterpiece’dir gözümde an itibari ile!
Aslında 6. bölümde kapıcı biraz çıtlatmıştı Hamlet’e dair bazı şeyleri. Ama Genco Erkal’ı tanımayan misafirimiz tabii Hamlet oyununu hiç tanıyamadı. 🙂 Bu yüzden de başta kapıcının olaya dahil oluşundaki gizem korundu. Tabii Hamlet’ten bi sahne oynadığını fark etmek çok zor olmadı ama yine de Misafir’in ve sonrasında Misafir bire on katınca Ev Sahibi’nin ”cinayetler” paniğini izlemek eğlenceliydi. Birbirini neredeyse hiç tanımayan bu üç adamın bir evin içindeki maceraları komikti. Buna rağmen ortak nokta olarak hala PES oynamakta buluşmaları da gözlerden kaçmadı.
Kapıcı’nın, ev sahibinin kapı önüne bıraktığı textleri atmayıp okuması detayı ayrı güzeldi. Hamlet bu sayede ezberindeymiş.
Ve bizler de bu sayede kendimizi adeta bir Shakespeare bölümünün içinde bulduk. Macbeth’ten ve Hamlet’ten tiradlar havada uçuştu (Hatta Macbeth’e ürün yerleştirme bile gördü bu gözler! :)).
Bu kez o apartman dairesi sadece ”actor” yazısında parlayan spot ışığı ve mumla aydınlandı ve bize daha çok tiyatro sahnesi havası yaşattı hem de muhteşem oyunculuklardan bahsetmiyorum bile. Erkan Kolçak Köstendil’den Macbeth izlemedik de demeyiz artık.
Evet tekrar ediyorum muhteşem oyunculuklar, muhteşem görsellik…
Misafir bile enfes bir Lady Macbeth oldu. Yeri geldi oynadı, yeri geldi doğaçlama yaptı yer geldi ”öldürdüm de geç amma uzattın” diye eleştirdi.
8. bölüm itibari ile fazla Shakespeare gördük diye mi böyle oldu bilmiyorum ama Pes Artık bana bi yerden sonra İngiliz komedisi izliyormuşum gibi tat vermeye başladı. After Life, Fleabag, The It Crowd izliyorum gibi oldu bir noktadan sonra. Muhtemelen İngiliz komedilerindeki sadeliği ve yalınlığı andırdı bana bu dizi. Yalınlık, iyi mizah seviyesi ve başarılı performanslar izledik diyebilirim özetlemek gerekirse.
Bölüm sonu, baştaki yarım kalan Aynur paniğimize de geri döndük. Aynur konusu ile birlikte son yüzleşmeye de hazırız, finali bekliyoruz!