Murat Dişli: İyi Bir Fikir Mutlaka Karşılığını Bulacaktır
Murat hocam, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için hem Ne İzledik ailesi hem de takipçileriniz adına teşekkür ederiz. Umarız sizin için de keyifli bir röportaj olur. 😊
- Öncelikle sevdiğimiz hikayelerin yaratıcısı olarak sizi daha yakından tanımak isteriz. Sizi çok iyi tanıyan birine sorsak Murat Dişli’yi bize nasıl anlatırdı?
Tabii, asıl ona sormak lazım ama bildiğim kadarıyla anlatayım. Memur bir ailenin çocuğu olarak Anadolu’da gezmiş, sonra İstanbul’a dönmüş Kadıköy Anadolu Lisesini ardından Marmara İşletme bölümü bitirmiş bireyim. 25 yıllık evli, 17 yaşında bir oğul babasıyım.
- Hakkınızda bir araştırma yaptığımızda birçok alanda çalıştığınızı gördük. Oyun/dizi/film yazarlığı yaptığınızı bilsem de reklam koordinatörlüğü yaptığınızı yeni öğrendim. Hem reklam hem de televizyon/sinema dünyasına nasıl adım attığınızı, bu serüveninin nasıl başladığınızı öğrenebilir miyiz?
Aslında her şey mizahla başladı. İlkokuldan itibaren karikatür çizer, Gırgır’a yollamayı hayal ederdim. Kendime göre kısa oyunlar yazar, okulda sınıf turneleri yapardım. Lisede Erdil’le sınıf arkadaşı olunca, hem karikatür hem yazma işini daha ciddiye aldım. 1991’de siyasi mizah yaptığımız “Plastip Show”la profesyonel oldum. O günden bugüne, önce Tv programları, ardından reklam, sonra da sinema, dizi, tiyatro yazmaya başladım.

- Bir Kadın Bir Erkek, zamansız bir iş. İkili ilişkilerin iyi gözlemlendiği, esprilerin tam da yerinde yapıldığı hayranlıkla izlediğimiz işlerden biri. Senarist ekibinin zaman zaman değiştiği yine de dinamiğini kaybetmeyen bir dizi olması hayranlığımızı artırıyor. Bir Kadın Bir Erkek’in yaratım sürecini, bir yazar ekibiyle çalışmanın avantajları ve dezavantajlarını anlatabilir misiniz?
1 Kadın 1 Erkek aslen bir Kanada formatı. 10 dakikalık süreler halinde yaklaşık 100 bölüm yayınlanmış. Uyarlayarak başladığımız iş Türkiye’de karşılık bulunca kabaca 500 bölümlük bir yolculuğa evrildi. Bu süreçte başta yalnızken zamanla pek çok değerli yazar arkadaşım ekibe katıldı. Hemen hepsi şimdi kendi alanlarında çok tanınan, usta yazarlar. Bu açıdan çok şanslıyım. Tabii, işin yapımcısı Müge Turalı’nın bana tanıdığı alan, özgür bırakması da elimi çok rahatlattı. Bugün izlerken “Yahu bunları nasıl yazmışız” dediğimiz skeçlerde onun cesaretlendirmesi de vardır.
Genelde dengeli ekipler kurmaya çalışırım. Biri çoook komiktir ama tembeldir. Onun açığını çok çalışkan başka bir yazarla kaparım. Beyin fırtınası aşaması benim için kutsaldır. Orada herkes birbirine girer, çok da yorulunur ama herkes iş için en iyisini çıkartmaya çalışır. 1Kadın 1 Erkek’in bu kadar uzun süre devam edebilmesinde ekip ruhunun ve sürekli taze kanın eklenmesinin payı büyüktür.
- Aynı zamanda oyun yazarlığı da yapıyorsunuz. Ölü’n Bizi Ayırana Dek ve Romantizma gibi başarılı iki oyunun yazarlarından birisiniz. Tiyatro için bir hikaye yazma kararını nasıl aldınız? Ölü’n Bizi Ayırana Dek ve Romantizma nasıl ortaya çıktı? Ebru Cündübeyoğlu, Hakan Yılmaz, Janset ve Gökçe Özyol ile çalışmak, yazdığınız karakterleri canlandırmalarını izlemek nasıl bir histi sizin için?
Hayalim liseden sonra konservatuara girip oyuncu olmaktı. Onu beceremeyince hevesimi seslendirme yaparak ve oyun yazarak almaya çalıştım. Saydığınız oyunlardan önce de “Şen Makas” ve Beyazın “Ben bir Küçük Cezveyim” stand-up gösterilerinde de kalem oynatmıştım. Ebru’lar bir oyun arıyorlardı. Ellerinde Pucca’nın yazdığı kısa bir öykü vardı. Alper Atalan ve Zeki Enes Akkan’la konuyu alıp başka bir oyun haline getirdik. Sonra yine iki kişilik oyun “Romantizma” geldi. İlişkiler üzerine çok yazınca kader gibi bir şey oldu benim için 🙂

- İlk yerli araba Devrim’i üretme işini üstlenmiş 23 mühendisin öyküsünü konu alan Devrim Arabaları gerek senaryosuyla gerek oyuncu kadrosuyla döneminin ses getiren işlerinden biri olmuştu. İlk yerli otomobilin yapılış sürecini izlerken 1960’ların sarsıcı konuları da arka planda işlenmişti. Devrim Arabaları’nın hikayesini beyaz perdeye taşımaya nasıl karar verdiniz? Tekrar bir dönem işi yazmayı düşünür müsünüz?
Fikir yönetmen arkadaşım Tolga Örnek’indi. Daha doğrusu babası, dönemin Deniz Kuvvetleri komutanı Özden Örnek “Neden bu hikayeyi film yapmıyorsunuz” demişti. Yaklaşık 1 yıl olayı, dönemi, dönemin ruhunu araştırmaya çalıştım. Eskişehir’de kalan son Devrim Arabasını ziyaret ettim. Yaşayan ve hayatta olmayan mühendislerin röportajlarını izledim. Açıkçası sindirmesi de, yazması da zor bir hikayeydi. Tolga’nın rejisiyle kült bir filme dönüştüğünü düşünüyorum. Umarım yine böyle güçlü bir hikaye yazma fırsatım olur.
- Ülkemizde televizyona dizi yazmak epey zor bir iş. Hem uzun süreler hem reyting kaygısı hem de sansür dayatmaları özellikle senaristler için ne yazık ki kısıtlayıcı bir etki yaratıyor. Proje ne kadar özgün olursa olsun bir yerden sonra hikaye yazarı kendi hikayesinde kısır bir döngüye giriyor, hikayesine yabancılaşıyor. Bu döngüyü yaşadığınızı hissettiğiniz oldu mu? Olduysa nasıl önüne geçiyorsunuz?
Olmaması mümkün değil. Her hafta 140 dakika, seyirciyi ayakta tutmaya çalışmak, çılgınlık. İzlerken herkes haklı olarak “Ay yine mi aynı hikayeler” diyor ama gelin de onu yazarlara sorun. Ben, elimden geldiğince ana akım işleri ara vererek çalışıyorum. Sinema, dijital dizi ve tiyatro oyunları bana ilaç gibi geliyor.
- Blu Tv’de yayınlanan ve on dakikalık bölümlerden oluşan “Bizden Olur Mu?” dizisinde imzanız bulunuyor. Hem seyirci hem de dizi ekibi için keyifli bir iş olduğunu düşünüyorum. Bölüm sürelerinin kısa oluşu da o dinamiği artırıyor. Bizden Olur Mu’yu bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Başka bir isimle Youtube için çekilmiş bir işti “Bizden Olur mu” Blu Tv ilgilenince daha bir Tv formatı haline getirip, mizahını sürdürülebilir hale getirmeye çalıştık Alper Atalan’la birlikte. Sarp’ın doğaçlamalarıyla izlerken senaryoyu açıp “Biz böyle bir şey yazmış mıydık yahu” dediğin sahneler oldu. Benim için de farklı bir deneyimdi.
- Onur Ünlü ile birlikte Rus yapımı Kholop’un uyarlamasını yazdığınızı öğrendik. Son of A Rich ismiyle seyirci karşısına çıkacak olan filmin okuma provası geçtiğimiz günlerde yapıldı. Önümüzdeki günlerde de sete çıkacak olan Son Of A Rich’in hazırlık süreci nasıl gelişti? Okuma provasının eğlenceli geçtiğini duyduk. Oyuncularla tanışma fırsatınız oldu mu? Ekibi nasıl buldunuz?
O senaryoyu geçen sene uyarlamıştım. Prodüksiyona başlandığında başka bir dizi yazdığım için maalesef cast ve ön hazırlık aşamalarına katılamadım. Ama eminim Onur Ünlü şahane bir iş çıkaracaktır. Ben de hevesle bekliyorum son halini.
- Son of A Rich’in 19. yüzyıl Rusya’sında geçen hikayesini Osmanlı dönemine ve atmosferine uyarlamak nasıl bir deneyimdi?
Çok zor olmadı. Çünkü mesele mekandan ziyade karakterlerin yolculuğu. Elimden geldiğince bunu korumaya çalışıp, bu topraklarda inandırıcı olmasına uğraştım. Tatlı bir hikaye. Bence bizim seyircimiz çok sevecek filmi.

- Sosyal medyada komedi dizilerine özlem sürekli dile getiriliyor. Bir Kadın Bir Erkek, Avrupa Yakası, Yalan Dünya, Kardeş Payı, Geniş Aile, Leyla ile Mecnun gibi dizilerden kesitler çok paylaşılıyor. Dijitalde yayınlanan Prens komediye olan özlemimizi bir nebze olsun bastırsa da gözlerimiz yeni işler de arıyor. Dijitale, televizyon ya da sinemaya hazırlanan projeleriniz var mı? Varsa biraz ipucu alabilir miyiz? ☺️
Şimdi Amazon Prime için yine bir ilişki dizisi hazırlıyorum. Evrensel bir derdi ve komedisi olacak becerebilirsem. Daha fazla ipucu vermeyeyim, yayına girdiğinde hep beraber izleriz.
- Son aylarda dijitalin de ana akıma benzer bir hal aldığı, aynı konuların aynı yüzlerle sunulduğu konuşuluyor. Bu konu hakkındaki fikirlerinizi alabilir miyiz?
Dijitalin de ana akımın da temel derdi izlenmek. Haklı olarak herkes bunun peşinde koşuyor. Çok yüksek bütçelerle çekilen dizilerde elbette garanti konulara ve ünlü yüzlere meyledilmesi normal. Zamanla bunun da oturacağını, daha çeşitli işlerin yayına gireceğine inanıyorum. En azından inanmak istiyorum.
- Hem ekibimizde hem de takipçilerimiz arasında senarist adayları var. Senarist adaylarına önerileriniz neler olur?
Yazsınlar :)) Sağdan soldan, sosyal medyadan bana ulaşan genç arkadaşlara hep bunu söylüyorum. Yazsınlar. Dünyanın en ucuz sermayeli ama bir kadar da zor işi. Eğer gerçekten içlerinde bu aşk varsa devam edebilen yazar olacaktır zaten. Herkesin herkese ulaşabildiği bu dünyada artık torpil, çevre vs gerekmiyor. İyi bir fikir mutlaka karşılığını bulacaktır. Ne kadar çok yazılırsa da iyi fikri bulma şansı artacaktır. Nasihat veren dede gibi olsun istemiyorum ama bir senaristin yazmaktan başka çaresi yok 🙂
- Şimdiye kadar yazdığınız karakterler arasında yazmaktan en çok keyif aldığınız, yeri sizin için ayrı olan var mı?
Açık farkla 1 Kadın 1 Erkek’teki Zeynep. Bir erkek olarak kadınlar hakkında düşünmek, gözlemlemek, ruh hallerini anlamaya çabalamak konusunda bana çok katkısı olduğunu düşünüyorum. Bir de, yazdıklarını Demet Evgar’dan izleyince tadı bambaşka oluyor.
- Duyduğumuza göre sıkı bir Game Of Thrones hayranıymışsınız. Son sezonun özellikle de finalin çoğumuz için hayal kırıklığı olduğunu anımsıyorum ve sormak istiyorum, finali siz yazacak olsanız nasıl yazardınız?
Valla, hiç düşünmedim. Yahu bırakın da bir işi de sadece seyirci olarak izleyeyim, çalıştırmayın beni 🙂
- Bir önceki soruyla aynı kapıya çıkacak gibi olsa da sormak istiyorum. Keşke ben yazmış olsaydım.’’ diyecek kadar benimseyip sevdiğiniz bir dizi veya film var mı? Şu iş, tam da benim kafamdan geçenleri anlatıyor dediğiniz…
Breaking Bad ve Frasier. İkisinin de çooook sağlam yazıldığını düşünüyorum. Keşke ekiplerinde çaycı olarak çalışabilseydim.
Teşekkür ederiz. ☺️🙏