Mert Doğan: ”Hem karaktere hem hikayeye dalıp gittiysem orası tamamdır benim için.”

Başarılı oyunculuğuyla dikkat çeken ve festivallerden ödüllerle dönen Birlikte Yalnız filmiyle beğeni toplayan Mert Doğan, aynı zamanda Çarpışma, Adım Farah, Prens ve Marnalı gibi sevilen dizilerdeki performansıyla da ekranların tanınan yüzü.

Mert Doğan ile kariyer yolculuğunu, unutamadığı anıları ve en sevdiği yapımları konuştuğumuz keyifli sohbetimiz yayında!

  • Sizi çok iyi tanıyan birine sorsak bize Mert Doğan’ı nasıl anlatırdı?

Söyleyebilecekleri ilk cümle direkt olarak “takıntılı” olacaktır aslında. Belki bunalarak belki gurur duyarak söylerler bunu orasını bilmem 🙂 Ama özellikle iş hayatımda bazen beni bile zorlayan bi detaycılık var. Bunun geri dönüşünü olumlu anlamda alıyorum elbette. Dinlemeyi her zaman sevdiğimden bahsedebilirler belki ama gerçekten dinleyebilmek ve ona göre yönelmek. Sadece anneme sorarsanız eğer, ‘’o bi şekilde halleder’’ der mesela 🙂

  • Oyunculuğu aklınıza düşüren çok ilginç bir anınız var. İzmir’de okulu asıp Bornova’ya gittiğiniz bir gün ‘’Bornova Bornova’’ filminin setine denk geliyorsunuz ve bu meslek aklınıza düşüyor. Çok da iyi bir filmdir. Ne güzel bir denk geliş olmuş. Sette sizi en çok etkileyen şey ne olmuştu hatırlıyor musunuz? Oyuncu olma yolculuğunuzdan, bu yolda sizi besleyen şeylerden biraz bahseder misiniz?

Gerçekten enteresan bir hikaye. İnsanların hayatlarının şekillendiğini düşündüğüm kesinlikle bir gün ya da bir hikaye olmuştur hep. Benim ki konservatuvarı kazandığım gün ya da İstanbul’a gelmeye karar verdiğim gün falan değil aslında. Tam anlamıyla o gün. O gün önüme merak edip didik didik edeceğim bir mesele konmuş gibiydi. Lisede her çocuk gibi kaybolmuş gibiydim aslında, ne yapıcam nasıl olacak diye düşünüp okuldan kaçtığım bir günde denk geldim kalabalığa, ama asla ne olduğuna dair bir fikrim yoktu.

Daha önce bir film seti filan da  görmemiştim zaten. Bornova Büyük Park’ta denk geldim onlara, öyle izledim sadece. Net hatırladığım tek şey bir anda yağmur yağmaya başladı ve bütün ekip içeri girdi. Sonrasında defalarca gittim oraya ama onları bulamadım maalesef. Sonra da sadece araştırdım. Dediğim gibi didik didik ettim. O izlediğim kalabalık bugün mesleğim oldu artık, ama hala didik didik etmeye devam ediyorum ve etmeliyim.

  • Birçok seyirci sizi Adım Farah dizisiyle tanıdı ve sevdi. Sosyal medyada çok yorumlanan, hayranlarının bol bol edit yaptığı bir diziydi. Buradan hareketle şunu merak ediyorum; sosyal medya yorumlarıyla aranız nasıldır? Sizin veya karakteriniz hakkında neler yazılıp, çiziliyor merak edip bakar mısınız? Ve malumunuz inanılmaz bir linç kültürünün içerisindeyiz. Bu anlamda, sosyal medya yorumlarından ne derece etkilenirsiniz?

Bu konuda gerçekten çok şanslı hissediyorum kendimi, bu nasıl oluyor bilmiyorum ama oynadığım karakterin hikaye içerisinde ki birçok problemine rağmen seyirci tarafından her zaman kabul görüyor ve seviliyor. Elbette işimi yaparken çok eğleniyorum, hatta bazı sahneleri çekerken ‘’dördüncü duvarı tam anlamıyla yıkıyorum galiba ya şuan’’ dediğim bile oluyor. Galiba bu yüzden bilmiyorum, hiç kötü yorum okumadım diyebilirim. Adım Farah çok güzel bir işti, birlikte severek çalıştığımız insanlarla çok daha geniş bir çevreye ulaşmışım ne mutlu.

  • Biz ekipçe audition anıları dinlemeye bayılırız. Unutamadığınız bir auditionınız var mı?

Evet var. İlk işim aslında, Çarpışma. İlk istanbul’a geldiğimde bir barda çalışmaya başlamıştım. Yoğun bir tempoydu, barda sigara dumanları uykusuzluk filan derken sol gözümde kocaman bir arpacık çıkmıştı. Ama öyle küçük bir şey değildi, baya sol gözüme yumruk yemişim gibi kapalıydı gözüm.

Tam o sırada Çarpışma için auditiona girecektim. Sahneye baktım karakter fiziksel olarak da sert ve kötü bi yapıdaydı. Auditiona baya o halde gitmiştim, o sol gözüm audition boyunca titremişti. Ben bu nasıl geçecek diye düşünüyordum ama galiba aslında çok işime yaradı. Sonra auditiondan çıkıp bara dönünce arpacık o gece kendiliğinden indi. İşi aldığımı duydum, bütün dizi boyunca sol gözümü kapatmaya çalıştım 🙂

  • ‘’Birlikte, Yalnız’’ filmi festivallerde sayısız ödül sahibi olurken siz de ‘’En İyi Erkek Oyuncu’’ kategorisinde iki ödül kazandınız. Öncelikle hem filmi hem de filmdeki performansınızı çok beğenmiş biri olarak ben de buradan bir kez daha tebrik etmek isterim. Filmde Doğan isimli bir araba hırsızını canlandırıyorsunuz. Doğan, Sevgi’ye göre tam bir anti kahramandı ama eğer uzun metraj bir film izliyor olsaydık da ben Doğan’ı tüm hatalarıyla ve hikayesiyle izlemeye hazırdım öyle gerçekçi bir performanstı. Sizin anti kahramanlara bakışınız nasıldır? Sizce, kahramanlara göre bir oyuncuya daha çok mu oyun alanı açıyor bu tarz karakterlere hayat vermek?

Çok teşekkür ederim. ‘’Birlikte Yalnız’’ benim için mükemmel bir yolculuktu. Ve gerçekten kısa sürede mesleğim adına çok şey öğrendiğim bir işti. Orda Kasım’la her şeyin en gerçek olanını aradık diyebilirim. İşin gerçekliğini özetleyecek kısa bir anım var aslında. Filmde bir araba sahnesinde ben yorgunluktan kafamı direksiyona yaslamış kameranın hazır olmasını bekliyordum, Kasım bir anda ”Merdo hiç bozma kaldırma kafanı öyle oradan gülümseyerek bak Ecem’e” dedi. Öyle bir an.

Anti kahramana gelecek olursak ben bir anti kahramanı oynarken her şeyden önce onu seyirciyle buluşturmam gerekiyor diye düşünüyorum. Kahraman gibi o da bütün duyguları taşıyan bir insansa eğer, her şeyden önce o da bir ‘’hak’’ taşıyor. Genellikle bunun peşine düşüyorum aslında. En derininde tutunabileceğimiz bir hakkı varsa eğer, ve bugün özgürce her şeyi yapıyorsa, evet o anti kahramanı oynamak inanılmaz keyifli. Doğan, İstanbul’un gettosunda sıkışmış bir gençti.  Şunu da galiba çok rahat bir şekilde söyleyebilirim, oynadığım anti kahramanlar içerisinde en haklısı Doğan’dı, o kadar gerçek yazılmıştı.

  • Proje seçimlerinde nelere dikkat edersiniz? Senaryo okurken ya da karakterinizi incelerken sizi en çok ne etkisi altına alır?

Bazen gerçekten bir şeyi okurken dalıp gidiyo insan, bazen de hadi diğer sayfa diye okunuyor. Bir karakteri çok sevdiysem ama bütün hikayeyi okurken dalıp gitmiyorsam orda bi problem vardır diye düşünüyorum. Ama eğer hem karaktere hem de hikayeye dalıp gitmişsem orası tamamdır benim için.

Televizyonda işler biraz değişkenlik gösteriyor elbette. Açıkçası televizyonu tamamiyle menajerime bıraktığım bi süreçteyim. Ama dijital ya da uzun metraj bir şey okuyorsam senaryoda bir dert ve karakterimde de gerçekten bir hak aramak isterim.

  • Fenomen dizi Prens’in 2. sezonuyla yolunuzun nasıl kesiştiğini de dinlemek isteriz. Prens’teki tüm karakterler hayal ürünüyken siz, Vlad Dracula gibi tarihte de ünlü olan gerçek bir kişiye hayat verdiniz. Bize biraz Prens setinden ve role nasıl hazırlandığınızdan bahsedebilir misiniz?

Prens mükemmel bir iş. Gerçekten çok şanslıyım aralarında olduğum için, bütün ekip harika Giray Abi ve Kerem mükemmel bir şey çıkardılar ortaya. Prens ilk geldiğinde çok şaşırmıştım, kafam da karışmıştı. Sonra karakterin Kazıklı Voyvoda olduğunu duyunca iyice meraklandım. Çünkü öyle gerçek bir karakter bu projenin içinde nasıl ve nerde bulunacaktı. Sonrasında okuyunca baya bir gülmüştüm hatırlıyorum.

Giray Abi’yle şunu konuşmuştuk, tarihi bir dramadaki Voyvoda’yı mı isteriz yoksa bizim Prens’imizin karşısında olacak olan ve böylesi mizahı yüksek olan bir işin içinde ki Voyvoda’yı mı görmek isteriz? Ben ikisinin ortasını bulmaya çalıştım aslında, asla Prens’in ya da diğer karakterlerin enerjisine kapılamazdım. Prens’in benimle eğlenmesiydi bizim aksımızda seyirciyi güldürecek olan, yani böylesi kazığa oturtan tabiri caizse cani bir adamın karşısında tamamiyle oradan oraya kaçan ve her seferinde hakkından gelen Prens’in Voyvoda’yı alt etmesi.

  • Fiziksel ve psikolojik olarak zorlayıcı olabilecek bir meslek oyunculuk. Tüm projeleriniz içerisinde unutamadığınız bir set anınız ya da çekerken zorlandığınızı hatırladığınız bir sahneniz var mı?

Aşırı zorlandığım bi sahne var. Ama tamamiyle gülmekten çekemediğimiz bi sahne. Prenste kız isteme sahnesi benim için gerçekten çok zordu, yani bütün o absürt olayın içerisinde ciddi kalmaya çalışıyordum. Ve ilk set günümüzdü. İlk takelerde dedim ki yandım nasıl bitecek bu gün. Giray Abi’nin ‘’Herkes işi gücü bıraksın Vlad’a baksın’’ dediği yerdeki yakınımda gerçekten 5 tekrar filan aldığımızı hatırlıyorum.

  • Diyelim ki çok sevdiğiniz bir dizi Türkiye’ye uyarlanıyor ve siz de kadrodasınız. Hangi karakteri canlandırıyor olurdunuz?

Ben gerçekten büyük bi Peaky Blinders hayranıyım, Tommy Shelby mükemmel bi karakter. Teşekkürler 🙂

  • Hayattaki motivasyon kaynağınız nedir? Umutsuzluğa kapıldığınızı hissettiğinizde sizi ne ayağa kaldırır?

Zaman. Ve gerçekten yaptıklarım, yapabileceklerimi gösteriyor. Düşüp kalkabilir insan, ama asla yaptıklarını unutmamalı. Bu benim en büyük öğüdüm kendime.

  • Bizim röportajlarımızın bir özelliği var. Yanıtlarda geçen cümleler manifest gibi bir bakmışsınız gerçeğe dönüşebiliyor. Daha önce örneklerine rastladık. Mesela Yunus Narin, bizimle röportajında Leyla ile Mecnun’da oynamayı çok isterdim demişti bu röportajdan iki yıl sonra Leyla ile Mecnun, internet dizisi olarak ekrana döndü ve Yunus Narin kadrosuna katıldı. O yüzden gerçeğe dönüşmesini istediğiniz bir hayaliniz varsa söylemek için tam yeri ve zamanı diyor sözü size bırakıyorum! 😊

Uluslararası o film festivalindeyiz, hayal ettiğimiz filmde ki o karakteri canlandırmışız ve salonda filmi izleyip birkaç cümle söyledikten sonra Türkiye’ye dönmek için Özlem’le (menajerim) birlikte uçağa biniyoruz.

  • Birkaç kanal ve platform söylesem en sevdiğiniz projelerini bizimle paylaşır mısınız?

HBO – Succession

SHOWTIME – Your Honor

PRIME VIDEO – Sherlock Holmes

DISNEY – Glass

NETFLIX – The Serpent

  • Sırada O mu Bu mu köşesi var!

İzmir mi İstanbul mu?

İstanbul

Yaz mı kış mı?

Kış

Kedi mi köpek mi?

Köpek

Dizi mi film mi?

Film

Gece insanı mısınız gündüz mü?

Gece

Nostalji mi yeni başlangıçlar mı?

Nostalji

error: Korunan İçerik!