tds_thumb_td_300x0
Mahallem Fişlenmiş Basılmış Evim! | Çukur 35. Bölüm

Bölüme Cumali’nin yaralı Yamaç’ı sarıp sarmalamasıyla başladık. Şefkatli halleriyle kardeşini iyileştirmeye çalışması ve çalan türküyle güzel bir giriş yaptığımıza kanaat getirdikten sonra çokça özlediğimiz Vartolu çıktı karşımıza. Birkaç balici tipli tepesine bindi, yetmiyormuş gibi bir de kolyesine yeltendi bir tanesi. Ama Mihriban verdi onu oğluna, anında yükseldi Vartolu. Anasından kalan emaneti kaybedecek değil ya. Bu hareketiyle tekrar fethetti kalplerimizi.

Mahsun manyağına denk gelen Kemal yine Çukur için bedel ödemekle meşguldu. Acıma yok, kırdılar kolunu. İçimiz gitti ama yapacak bir şey yok. Bu sezonun kahraman kurbanlarından biri de o.

İlk gözüktüğü andan itibaren “Adam mı oldun lan sen” deme isteğime engel olamadığım Meke karakterine beni bu kadar güldürdüğü için kocaman bir teşekkürü borç bilirim. Şu tipi çete babası yapacak kadar ne yaşadınız sadece soruyorum.. Gidip dilenci falan olsaydı ne bileyim biyerlere göçüp depresyona girseydi mesela.

Hiç olmuş mu Allah aşkına? Yanındakiler, bağırıp çağırması.. Cık, komedisin “berberin oğlu”. Yani mahallenin yeni hali yüzünden elbette böyle gruplar oluşacak, yaşam savaşları verilecek. Hatta bunların eski yüzlerden seçilmesi de gayet mantıklı ama doğruya doğru, olmamış Meke. 

Şu sahnede acaba bu manyak Yıldız’a aşık mı oluyor yoksa anlık bi zevk mi veya sadece kullanacak mı diye düşünürken ilerleyen dakikalarda cevabı bize ne yazık ki çok net şekilde verildi. Yıldız değil, başkasıydı. Mahsun’a aşk yazılmasını zaten doğru bulmazken bir de üstüne bunun yazıldığı kişi.. Neyse oraya da geleceğiz.

İlk bölüm yorumunda bahsettiğim https://neizledik.com/bize-bi-dizi-ac-heyecanli-olsun-cukur-yeni-sezon/ o ürpertici, iç karartan atmosfer için de uygun bir sahneydi bu anlar.

Özellikle Mahsun’un söylediği Hepinizin de hayatı zor be. Ama bak siz zor hayat ne demek bilmiyorsunuz. Daha haberiniz yok, yavaş yavaş öğreneceksiniz. Hayatta kalmak için arkadaşlarınızı satmak zorunda kalacaksınız. Yetmez! Ailenizi feda edeceksiniz. Niye, çünkü yaşamak için. Sadece sen değil bak bütün Çukur yapacak bunu, hepiniz!” cümleleri.

Geberesice kel hastalanmış, ah pek üzüldüm anam babam. Ruhunun içindeki zifti dışarı akıtmaya çalışırken tıkanmıştır belki. Bu adamın çocukluğunu yaşayamadığına dair kesitler verildi dizide bize daha önce. Zaten zaman zaman gösterilen oyun sahneleriyle de bu durum destekleniyor. Ancak her acı çeken, zor büyüyen bu kadar gaddar, acımasız olmak zorunda mı orası tartışılır. Bunun ayarı biraz kaçmış sanki. Tepkilerini de kontrol edemiyor, sonsuz öfkesini de. Çok tehlikelisin Çeto, çok da itici!

Hoş geldin Meke’m, çayımız taze!

Meke’nin aksine Celasun’a çok güzel oturmuş bu rol. Zaten fazla sakin olmayan yapısı, asi ruhu, deli tavırları ve hayatta kalma çabası birleşince ortaya çok güzel bir elebaşı çıkmış. Liderlik yapacak vasıf da zaten başından beri mevcut..

Oturup kalkması, hali tavrı, ses tonu hatta bakışlarını kullanma şekliyle Kubilay Aka öyle güzel işlemiş ki karakteri, evine gidene kadar Celasun’u yapayalnız kalmış zannettim. Sevdiği herkesi kaybetmiş, onlarla birlikte içindeki iyi tarafını da. Durum bundan pek de farklı değilmiş zaten, aşağılarda değineceğiz.

Bu hallerini tekrar izlemek isteyenlere youtube’daki Hesap Sormaya Geldim sahnesini tavsiye ederim.

“Birbirinizi öldürmeyin. Size verilen ekmeği bölüşün. Kurallar bunlar, uymayan gider”

Şu yeni tipi ilk baş seveceğimi zannettim, malum Çukur’da alışığız değişik değişik insanlar görmeye.

-Bakın dövmeliler, isminizin hatrına önceki sefer sizi eşek sudan gelinceye kadar dövdük-

Ama bölüm sonunda fikrim değişti. Sevilecek bi yanı yokmuş, şimdilik oradan oraya koşturan hafif yetkili bir piyon sadece. Okey?

“Sakın çocuğunu yalnız bırakma..”

Çoğu izleyicinin Mahsun’a üzüldüğü bu sahnede sıra. Çeto’nun yanından ayrılırkenki konuşmalarında bebeği n’apalım? diyip öldürmesi gerektiği cevabını alınca yüzü değişmişti. Orada hepimiz anladık zaten yapamayacağını. Gitti verdi annesine, kendince tavsiye de ekledi. Muhtemelen bir çocuğun daha hayatı kararmasındı niyeti.

Zaafsız gözükür zannettik ama şimdiden takır takır dökülüyorsun Mahsuun. Şu surat ifadesine bakın, ya merhamete muhtaç garip bir çocuk olacak ilerde, ya da bu yüzden ölecek bence. Sana olan nefretimde hiçbir eksilme yok, zalimden başka bir şey değilsin çünkü. Haline üzüldüm doğru, ama hepsi bu. O yanındaki kel yüzünden insanlıktan çıkmışsın çoktan. Geçmiş olsun.

“Geçmiyor”

Yüreklerimizi dağlayan bir Yamaç Koçovalı ve hepimizi mahveden oyunculuğuyla Aras Bulut İynemli & Necip Memili koalisyonu. Ne denir ki, birlikte ağladık. Biz de sarılmak istedik bebeye abisi gibi.

Hazır ağlamak demişken bir diğer dokunaklı sahneye geçelim hemen. Akşın Koçovalı. İlk sezondaki pasifliği gitmiş, yerine muazzam bir hikaye gelmiş. Aklını kaybetmiş, ailesini kaybetmiş, huzurunu kaybetmiş, güzelliğini kaybetmiş bir genç kız. Bi sevdiği adam kalmış yanında, onun da hali belli. İlayda çok güzel altından kalkmış rolün, bayıla bayıla, biraz da ağlaya ağlaya izledim sahnelerini.

Celasun’un dünya iyisi anasına ya nazar değdirdik ya da senarist bize “Görün bakın mahalle öyle halde ki, herkes karanlıklar içinde. Ne hale geldiler.” demek için bambaşka bir hale getirdi kadını. Zaten ne günışığı ne de evin ışığını görmek istemeyişinden belli psikolojisi. Zifiri karanlığa boğulmuş, yaşama dair hiçbir beklentisi kalmamış. Tüm gerçeklikten kaçıyor.

Akşın’a sırf soyadı yüzünden mi bu kadar kızgın, bu kadar kötü, bu kadar nefret dolu bilmiyoruz. Ama her şeyin acısını o zavallıdan çıkarıyor. En çok destek olması gereken yerde köstek oluyor. Ölse şükredecek kıvamda. Çok büyük hayalkırıklığı oldu bizim için, çok.

Diğer zavallı, Celasun. Evine girerken her seferinde yüzüğünü takan Celasun. Muhtemelen karısının varlığını saklıyor korkudan. Başına bir şey gelmesin diye çırpınıyor. Nasıl tükendiğini, mekandaki o duruşunun arkasında nasıl kan ağlayan biri olduğunu gördük.

                                “Celasun, gelinliğim delinmiş”

Çaresizce elinden tutuyor karısının. Hüznün verdiği yorgunlukla konuşuyor, hareket ediyor. Kıyamıyor ki bir şey desin güzeline. Hem ne denir ki böyle bi zamanda.

Ellerinden kayıp giden her şey için ağlıyor. Yaşadığı yerin yuvadan cehenneme dönüşüne.

Nemrudun kızı türküsüne verdiği tepki yüzünden kalacak yeri kalmayan Medet’in elinden, bir zamanlar sadece didiştiği Celasun tutuyor. Anladığım kadarıyla Medet abisini değil, Vartolu onu bırakmış. Muhtemelen suçlu hissettiğinden. Uzaktan uzağa izlediği eski dostuna ne zaman kavuşacak bilmiyoruz ama o an geldiğinde biraz gerileceğiz, biraz da üzüleceğiz gibi. Medet’in hali hal değil. Elbet bir sonucu olacaktır.

Desteklemediğim bu ilişkide Sena’yı genelde haksız ve bencil bulsam da Yamaç’ın sevgisi ve acısı uğruna tahammül ediyorum izlemeye. Bebek mevzusunu umarım saklamaz. Bilmeye hakkı var sonuçta ama başına bir şey gelmesi de muhtemel. Kim bilir belki Yamaç doğmamış çocuğunun katledildiğini bizzat katilleri olan Karakuzular tarafından öğrenir ve o saatten sonra kimse tutamaz onu.

Bu sahneden Sena’nın kime emanet edildiğini tahmin edememiştim. Emmi’nin yaşaması güzel oldu ama böyle herkes ortaya çıktıkça o sezon finali niye yapıldı diye daha çok sorguluyorum. Madem kimse ölmeyecekti, neden herkesi heyecanlandırdın ey Horzum? Anlık kurtarışlar için mi böyle saçmalıyorsun anlamıyorum ki..

Yamaç’ın avradını ele geçirip eziyet etmeyi düşünen Mahsun’a ilk görüşte aşk şoku! Hoş onunkine aşk denmez, hastalıklı bir his, iğrenç bir saplantı izleyeceğiz muhtemelen ama.. Resmen kıza vuruldu, silahını geri çekti, üstüne bir de kardeşlerine yalan söyledi (!) Tehlikeli sular anam babam. Kim bilir başınıza neler gelecek, göreceğiz.

Etrafta dolaşan şu her biri kaslı karakuzu askerlerinden de, eski Çukur çocukların yerini alıp etrafta koşturan yeni serserilerden de nefret ediyorum. Bu kadar iticiyi nerden bulup toplamışlar bilemiyorum. Senaryo gereği o ruhunuzun çirkinliği yüzünüze mi yansıdı ya, vallahi şaşkınım. Soğuk, robot bakışlar. Kimisi konuşmaz, sadece emir alır. Sanırsın etten kemikten değil çelikten yapılmış itler : ) 

Kurt değil kuzu tabii ama etrafta sürü de kalmamış ki. Kimisi boyun eğmiş, kimisi mecbur kalmış. Hepsi perişan.

Bir an evvel çoban lazım başlarına. Cumali mi olur bu yoksa Yamaç mı göreceğiz.

“Benim adım Cumali Koçovalı lan! Ben intikamımı alırım!”

Cumali karakterine ciddi manada ‘hayat veren’ Necip Memili’nin tabiri caizse döktürdüğü bu sahneyi kaç kere izledim bilmiyorum. Çukur’dan, intikamdan, gidişattan, olaylardan bahsediliyor ama benim gördüğüm de duyduğum da sadece Cumali Koçovalı ve intikamı.

Heybetini gizli tut yiğidim! Böyle güzel bir yükselmek, böyle güçlü kendinden geçmek yok. Tarihe geçen bu sahneyi izlerken seyirci bile korktu, titredi Yamaç n’apsın. Anca babakaldı öyle çocuğum abisi kükreyince. 

Bu abiden korkun. Öyle bir geldi öyle bir yürüyor ki..

Psikopatlığın hakkını veriyor aynı zamanda. Kukumanlara hazırladığı süpriz, gelinini tereyağından kıl çeker gibi bulup getirişi.. Bize de hayran hayran izlemek düşüyor tabi.

Bu sezon izlemesi en keyifli karakter benim için. Adam nasıl bir yetenek, nasıl bir profesyonelse komedide de en az diğer sahneler kadar başarılı. Dizinin mizahi kısmının ona teslim edilmesi büyük şans. Çok dengeli, kimseyi rahatsız etmeyecek miktarda komiklik herkesi memnun eder. Elbette bu karanlık hava gereği ilerleyen bölümlerde yer yer dozaj düşürülecektir ama şimdilik tastamam.

Özellikle Yamaç taklidi sahnesine o kadar çok güldüm ki, sette neler yaşadılar, en son krize girmeden nasıl durup çektiler aşırı merak ettim. Hele ki Aras Bulut İynemli’nin doğal, samimi hallerini bilenler için daha da cezbedicidir. Çok güzel bir enerji geçiyor ekrandan bize. 

Cumali’nin diğer bütün kardeşlerden farklı bir karakteri var. “Delikanlı ağabey, kabadayı” modu açık. İyi yürekli, babacan ama fazlaca sert. 

Yamaç konuştuğunda “Hesap mı soruyosun sen bana, kim var karşında!” demişti mesela.

Aynı zamanda özgüvenli tavrı da çok hoş. N’aptın sorusuna “Kara kuzu kulağı topladım, adam asmaca oynadım” cevabını verdi.

Biraz geleneksel bir dili, eskiye yakın kafa yapısı var. Olması gereken de bu, itiraf etmek gerekirse bazı halleri İdris’i de andırmıyor değil.

“Adamın biri Kahraman’ımı öldürmüş, öyle kardeşin..”

Vartolu için söyledikleri hepimizi bi korkuttu. Ama Cumali’nin yapmasını beklediğimiz şey tam da buydu. Bağrına basacak değil ya tanımadığı etmediği “kardeşinin katili”ni. Daha ılımlı olması hata olurdu zaten.Önce sağlam bir çatışma süreci göreceğiz. Hatta çatışma değil. Vartolu muhtemelen iliklerine kadar pişmanlığını yaşadığı bu mevzunun yine defalarca acısını çekecek ve abi’sine sesini çıkarmayacak.

Canını kurtarır inşallah.. Şaka bi yana Cumali bu kadar katıyken neden istiyor da hizmet Yamaç gidip yanlarına alıyor acaba. Eğer onun isteği değilse hangi akla hizmet? Yamaç, gidip babamınoğlunu yanımıza alayım da birlikteyken ben bi şekilde korurum tek yaklarsa abim şişler kesin mi dedi ki. Sonuçta duydu Cumali’yi ve henüz aralarındaki bağdan habersiz. Acaba Cumali önce bi görüp,tartıp sonra mı kıyacak Vartolu’muza 🙁 Amaan ne bileyim bu konu çokça beynimi yakıyor benim, bir an önce kavuşsak.

Bu ikilinin her şeyi aştıktan sonraki ilişkisini öyle merak ediyorum ki! Öncesinde de inşallah Cumali Vartolu’nun mahcubiyetini kullanıp fazla üstüne gitmez, sınırlarını zorlamaz. Acıması yok çünkü bu konuda, canını yakanın canına kıyıyor adam.

Bölüm bitti, önizleme geldi. Sonrası malum. Aras bey’den oyunculuk resitali! Bu kadar mı yaşanır bir duygu be adam, öldürecek misin sen bizi? Üstüne söyleyecek bir şey yok inanın.

Yamaç kendine geldi, yüreğinde olayı deriye de kazıttı. E Koçovalı kardeşler toplanıyor! Ne için ; 

 

**********

 

Yeni sezona genel bir bakış atacak olursak..

İtiraf etmeliyim ki bu bölüm beklediğimden çok daha durgun geçti. Hatta saat ilerledikçe Çukur’un son yarım saatte coşma alışkanlığına umut bağlayıp bekledim ama maalesef. Son 20 dakika, son 10, 5 derken bölüm bitti! Ama çok sürmeden, hemen aynı anlar içinde, bölümü izlerken de kafamdan geçen cümleleri tekrar tazeledim ve senaryoya hak verdim.

Şimdi şöyle ki sezon finali ortaya büyük bir bomba bırakıp gitti. İlk bölüm yapılan iyi girişten sonra o bombanın kalıntılarının temizlenmesi gerekiyordu. Nedir bu kalıntılar; Celasun’un anası, Akşın, Emmi’nin ortaya çıkması, halkın ne halde olduğunun netleşmesi, Sena-Yamaç karşılaşması, karakuzu krallığının işleyişi, yeni düğümler atılması.

Bunların hepsi önemli, ve yazılması gereken şeylerdi. Çünkü EN ÖNEMLİ kategorisine sokamayacağımız kişilerin hayatta oluşunun gösterilmesi ve Sena’nın olayı daha sonraya bırakılamazdı. Gereksiz vakit kaybı yaşanır, uyum sağlaması zor olurdu ilerleyen bölümlere. Halk da bu işin kilit noktalarından, malum dizinin başından beri en çok tekrarlanan şey adını insanlarından alan Çukur da Çukur, Çukur da Çukur : )

İhanet edenler, sadık kalanlar veya kalmaya çalışanlar, ağlayarak boyun eğenler, Koçovalı’lara kızgın olanlar, gidecek yeri olmayanlar, oraya hapsedilenler, karakuzuya hizmet etmeye zorlananlar.. Var da var anlayacağınız. Bunların hepsinin aradan çıkması lazımdı ve Çeto’yla Mahsun’a da bol bol yer veriliyor ki huyunu suyunu öğrenelim. Sonradan şaşırıp itiraz etmeyelim. Çünkü karakterimiz bol, sahne süreleri azalacak ve her şeyi kendimiz anlayıp yorumlamaya başlayacağız. Hoş Horzum bu,her an her şeyi yapma ihitmali hayli yüksek ama neyse: )

Hal böyle olunca bu bölümü “geçiş, alıştırma, hikayeye yedirme, detay gösterme” saydık bağrımıza bastık. Ama elbette ki eksikler vardı. Mesela Selim nerede, n’apıyor, nasıl yaşıyor gösterilebilirdi. Vartolu ne halde, planı ne izleyebilirdik. Ama pardon ya! Sena’nın 9856 farklı kombinle 9856 gün Aliço’ya çorba götürmesi, manyak Mahsun’un küpe için lavabo sökmesi, Sena’nın evini kadastro gibi karış karış 10 saat gezmesi çok daha kritik. Dolayısıyla biz de, hep beraber kıymetli vaktimizi bunlara harcadık. Bu arada hatırlatayım. Çukur neredeyse iki buçuk saat süren bir dizi. Yani, başladığ günden beri, her hafta bir gece, binlerce insanı tam YÜZ ELLİ dakika ekran başına kilitliyor. Bir dizi için biçilen bu devasa zamanı biraz da dizinin en kıymetli karakterlerine ayırmak bu kadar zor olmamalı. Yetkililerden biraz insaf rica ediyoruz. 

Onun dışındaa, bu kadar olumsuz konuştuğuma bakmayın. Ben dizinin gidişatından gayet memnunum. Vartolu yokluğu canımı yaksa da, düzeleceğine tüm kalbimle inanıyorum. Dizide kullanılan şarkılardan türkülerden gayet memnunum. Karakterlerin ruh halini yansıtan sahne ve repliklerden memnunum. Defalarca kez söylediğim gibi, mahallenin ve insanların mahvolmuş, çaresiz, bitik hallerinden, sokakların korkunç, tehlikeli, ürkünç, dikenüstü durumundan memnunum. Gergin bir hava oluşturulmasından, başımıza dağlar yıkılıyormuş, sağanak yağmurlar altında üşüyormuşuz gibi hissettirilmesinden çok memnunum. Benim için Çukur güzel geri döndü, güzel devam ediyor. Dengeyi kurmak üzere, tempoyu tutturduğu an efsane keyifli olacağından eminim ki şu an çoğu kişi için öyle.

Yeni gelen karakterin kendini göstermesine fırsat verilmesi, hikayedeki yeri, kardeşini vurarak belasını bulan Ahmet detayı, sokakta Yamaç’ı konuşmadan uyaran amca, tüm öfke ve kırgınlıklarına, kaybına rağmen İdris babasının resmine sarılıp ağlayan Metin, korkuyla eve kaçıp karısını kontrol eden, daha sonra Medet’e emanet eden Celasun..

Tüylerimizi diken diken boyun kırma sahnesi karakuzuların sınırının olmayışının tarifiydi, Mahsun’un gözlerine gözünü diktikten sonra mecbur başını eğen Celasun mahallenin..

Bunların hepsini görüyoruz. Görüyor ve takdir ediyoruz. 

Bölümün sonunun dövmeyle bitmesi ve sezon finalindeki “Ya öleceğiz, ya alacağız” a henüz varamamızın sebebi bence heyecan yaratmak ve sonraki bölüme güçlü başlamak diye düşünüyorum. Ellerinde Efe’nin ölümü varken o sahneyi de harcamak istemediler ve 36’ya girişte kullanacaklar. Bu kadar bekleyen insanı bölüme çekmek, bölümde tutmak için iyi bir hamle. VarYam birleşmesi ve Cumali tanışması. Umarım daha fazla beklemeyiz ve olaylar hız kazanır.

Ama n’olur birileri de bizi anlasın. 

Gerçeküstü bir dünya oluşturmuş Horzum, elbette ki hatalar, kopukluklar olacak. Ama bunları en göze batmayacak şekilde toparlayacak kişi de kendisi. Çok iyi biliyoruz. Bize böyle bir dizi, böyle karakterler verdiği için ona, sette, kamera önü ve arkasında çalışan herkese, yayında ve yapımda emeği geçen tüm kadroya sonsuz teşekkürler.

*İsyankar sorular kısmı*

Celasun yaşıyor, Akşın yaşıyor, Emmi yaşıyor, vesaire. Şimdi sezon finalinde Yamaç kanlı düğüne geldi. Ailesini kurşunlanmış şekilde gördü. Orda delirdi sonra da çekip gitti mi? Hayır diyoruz buna değil mi mantıklı olarak. Ambulans çağırdı diyelim, hastaneye götürdü falan. E sonra bu adam takip etmedi mi ölüp kaldılar mı diye? Direk uzak yerlere taşınıp kendini şarkı söylemeye mi verdi? Sadece çığlık atıp bıraktı mı, kesin ölmüşlerdir yiaa mı dedi? Veya çook büyük güçler öldü gösterip Yamaç’ı mı kekledi, ki bundan hiçbir çıkar elde edilemez. Kukumanlar Koçovalılar öldü, aile kalmadı diye bağırıyor.

Durup durup kimse kalmadı deniliyor. E bu adamın yeğeni hayatta, eşi Celasun hayatta. Nasıl haberi olmaz? Bunca zamandır Çukur’dalar. Hiç mi haberi gitmedi Yamaç’a, hi mi uğramadı oralara? Hadi karakuzu cehennemini duydu ama takati yoktu savaşmaya diyelim. Ailenin kalanı nerde? Anası, yengeleri, yeğenleri. Öldülerse gömmeden bırakacak değil ya, orada olan Muhittin ölmüş, biliyor herkes de iki metre ötesindeki insanların durumu neden meçhul? 

Hadi diyelim heeeerkes, tüm Çukur onları öldü biliyor bi şekilde öyle kabullenildi. O şekilde yaşanıyor. Kemal’in canına tak etti gitti getirdi Yamaç’ı. Yamaç bu bölüm karısını gitti Emmi’ye bıraktı. Onun yaşadığını biliyor, tebrik ediyorum bir bağlantı kurulmuş. E Emmi kurtulmuş, baban da yanındaydı oğlum. Hafızasını mı kaybetmiş? Veya öldüyse –ki ölmedi biliyoruz– neden onla birlik olup kimsenin peşine düşmedin.. Emmi hiç akıl edemedi mi düğün alanındakileri araştırmayı öldüler mi kaldılar mı diye? Siz nesiniz ya? Herkes inzivaya çekilip hayatı mı sorguluyor. Vallahi aklımı çıldıracağım.

Sena gider onun için ölecek Yamaç’tan saklanır, Yamaç sahneye kaçar.. Kim nereye kaçmış, nereye saklanmış, kimler gerçekten ölmüş, kimler nerede artık lütfen açığa çıkarılsın. Bekleyecek halimiz kalmadı çünkü. Sırf şu bozuk gizem yüzünden sezona jeneriksiz giriş yaptık hala bi abuk sabuk mantık zorlayan durumlar bi’ şeyler. Derdiniz ne sizin? Bu boşluklar ne zaman adamakıllı dolacak. Aranızda bu sorularımın yanıtlarına sahip biri varsa lütfen beni bulsun.

BİTTİ TEŞEKKÜRLER. ASABİYETİM VE YER YER DAĞILDIĞIM İÇİN KUSURA BAKMAYIN LÜTFEN :’)

sevgi ve saygıyla..

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!