La Casa De Papel 5.Sezon 3.Bölüm İnceleme: Hayat Dizisine Hoş Geldiniz

Freud, psikanalizde kişiliğin yapısını, yapısal model ile açıklar. İd, ego ve süper ego. İd, dürtülerimizi temsil eder. İçgüdüsel kaynaklarımızdır, mantık dışıdır. Egonun amacı organizmanın bütünlüğünü korumaktır. Süper ego ise vicdanımızı temsil eder. En ahlaklı ve mantıklı davranışlarımızın temelini oluşturur. 

Vicdan azabı dediğimiz kavram, Freud’un süper ego kavramından gelir. Ne değişik bir his, değil mi? Stockholm’un vicdan ve mantığı, Arturo’yu vurana kadar sessiz sedasız bir köşede bekliyordu. Yıllarca içinde biriktirdiği öfkesi, bir anda bütün vücudunu ele geçirmiş, tamamen içgüdüsel enerjisine (id) kendini kaptırmış durumdaydı. Bütün dürtüleri, karşısındakinden hıncını alması gerektiğini söylüyordu. O esnada vicdanı devre dışıydı. ,’Yapmam gerekiyor’ diye düşündüğü şeyi yaptı ve Arturo’yu tam kalbinden vurdu.

Silahtan çıkan yüksek ses Stockholm’u, mantığını tekrar işler hale getirmeye itti. Anlayacağınız, vicdanı harekete geçirdi. O an aklından geçen tek şey, Arturo ile birlikte vicdanına da kurşun sıktığı ve en az onun kadar kanadığıydı. Görünmez bir yara… İyileşmesi güç, acı dolu azap… Peki, Stockholm sizce niçin Arturo’yu kurtardı? Gerçekten oğlunun bir B planı olduğu için mi? Birini öldürdüğü için mi? Yoksa Arturo’ya karşı hala hisler beslediği için mi? Bunu da ileriki bölümlerde tartışacağız. 

En çok hoşuma giden şey ise, Denver’in bir an bile düşünmeden Stockholm’un yanında olması ve Arturo’yu kurtarmak için elinden geleni yapması, keza aynı şey Tokyo için de geçerli. Bunun neden gerekli olduğunu biliyorlardı, kimsenin anlatmasına ihtiyaçları yoktu. O karmaşada arkadaşlarını bir an bile sorgulamadılar. 

İçimdeki ses her ne kadar Palermo’ya hak verse de, Lizbon’un sakinliğini koruyup hızlıca bir planı devreye sokması, herkes açısından daha iyi bir son oldu. 

Tabi bu, ekibin imajını büyük ölçüde lekeledi. Böyle durumlarda insanlar, olayın nasıl gerçekleştiği sorusu ile ilgilenmezler. Olayın olmuş olması, onlar için yeterlidir. E tabi karşı tarafın da bu olayı kendi lehine kullanacağı barizdi. Fakat bu seferki soygunda bir değil iki dahi var Albay! Karşınızdakileri hafife alarak büyük bir hata yaptınız. Yine. 

Diğer taraftan Sierra’nın suyunun gelmesi, Profesör için işlerin iyiye gitmeye başladığının işaretiydi. O kadar strese çocuk iyi bile dayandı içeride. Annesi için çok yanlış bir zamanlama gibi gözükse de Profesör için harika bir zamanlamaydı! Tam da o an kafasında dönen çarkların sesini duyduğuma yemin edebilirim. 

Dizide her şey o kadar eş zamanlı ki, izlemek büyük keyif veriyor. Profesör’ün belki de hayatında yaptığı en ilginç şey, bir çocuğu doğurtmak olabilir. (Doktor ya da ebe değilseniz, insan hayatında kaç defa böyle bir şey yapar ki?) Aynı esnada, haberlerde ve kamera kayıtlarında, ordunun bankaya büyük bir patlama sonucu girdiğini öğreniyor. Adrenalin o kadar had safhadaki, o durumda bile bir plan düşünüp, ekibi yönetmek zorunda. Üstelik onu rehin olarak tutan kadının yanında. Sonuçta Sierra’nın çocuk doğurması, onun başka planlar kuramayacağı anlamına gelmiyor. Kendisi çok tehlikeli biri, umarım Profesör bunun içinde bir önlem alır. 

Son olarak, söylemezsem içimde kalır dediğim bir şey var. Biliyorum siz de aynı soruyu soruyorsunuz. Bu Gandia’nın ordunun içinde ne işi var? Hani omuriliği zarar görmüştü, ameliyat olması gerekiyordu, hareket etmemesi gerekiyordu? Bu da nereden çıktı şimdi? Her şeyi göze almış gelmiş. Yahu git evine, eşine, çoluğuna çocuğuna… İçerdekilere beslediği hırs, yenilme hissinden kaynaklanan aşağılık duygusu, onun için her şeyin önüne geçmiş durumda. Tehlikeli olacaktır, benden demesi. 

Bu gidişle dördüncü bölümde kıyamet kopacak sevgili okuyucularım. Takipte kalın.