Halka 7. Bölüm | Yangın Başladı!

Öncelikle söylemeliyim ki, dizinin bu bölümünden çok memnun kaldım. Söylemeden edemeyeceğim, tıpkı diğer izleyiciler gibi Halka’nın günden güne daha çok kişi tarafından izlenmeye başlanıp takdir ediliyor oluşuna ben de seviniyorum ancak, bu süreç dizinin hak ettiğinden çok daha yavaş ilerliyor.

Çünkü Halka, gerçekten söylenildiği kadar sağlam, karışık bir senaryoya sahip ve dizinin çekimleri, replikler ve diğer pek çok şey alıştığımız standartların üstünde. Hatta açıkçası, beklentileri karşılayan tek Türk dizisi olma olunda ilerliyor. Uzun lafın kısası, yerli efsane Halka “Cengizhan’ın Vasiyeti” bölümünde de, öncekilerde olduğu gibi izleyicinin yüzünü güldürmeyi başardı. Herkes ekran başından olumlu hislerle ayrıldı. Şimdi gelin bakalım neler oldu, neler dikkat çekti?

ANAHTARLAR 

Bölüm boyunca başrol anahtarlardı neredeyse. Kimde, nerede, dördü bir araya gelebilecek mi diye kendimizi yedik bitirdik. Tahminlerimizin doğru çıktığı yerler oldu doğal olarak ama hiç beklenmeyen şeyler de gördük. Bir tanesinin saklandığı yer gibi mesela, Çağatay.. tam üstüne bastın, kalkıver : )) Şaka bir yana, anahtar olayı gerçekten iyi kurgulanmış. Görsel olarak da hoştu. Kaan’ın birlikte çatışmaya girdiği adamın evindeki sahne favorilerim arasına girdi mesela. Adamın hasta rolü yapması ve sonrasında yaşananlar, keyifliydi. Kaan’la Cihangir’in telefon konuşmaları ve söyledikleri dahil.

BAHAR

Benim dizide en sevdiğim karakterlerden birisi komiser Bahar Berkes ve en sevdiğim ilişki kesinlikle Bahar & Kaan. İkisi birlikte o kadar güzeller ki başından beri, sahneler su gibi akıp gidiyor. Hiç rahatsız etmeden, abartısız, dozunda. Hatta birazcık daha fazla olsa beni rahatsız etmez ama Halka’nın bu konudaki tutumu çok yerli yerinde. Hikayedeki ‘örgüt, mafya, polis, gizem, olay, suç’ bütünlüğünü bozmamak için aşk konusunda temkinli davranılıyor. Doğru zamanda, yeteri kadar vakit ayrılıyor ve senaryonun dışına taşmadan izliyoruz çiftleri. Henüz ne bu ikisi, ne de diğer cephe henüz sevgili olmamış olsa da. 

Bu bölüm sahnesi azmış gibi gelse de, Bahar’ın kişisel geçmişi de hikayeyle gayet bağlantılı. Cemal’in anlattıkları doğrultusundaki bulgular ve babası hakkındaki gerçekler bizi epey şaşırtacak gibi. Halka’nın bu özelliğini de çok seviyorum. Diziye yeni bir kişi, konu, sır, durum eklerken bunu hiç göze sokmadan, sakin ve kontrollü şekilde yapıyor bence. Çağatay’dan daha önce kimin haberi vardı? Hangimize battı gelişi, hiçbirimize. İşte bunun gibi. Ha hatası kusuru yok mu, illa ki vardır ama akıl mantık sorgulatacak kadar değil. Bu iki durum için de teşekkür ve takdirlerimi sunup müsadenizle bir diğer noktaya geçiyorum. 

Hümeyra ve Cengiz !

beni o kadar yoruyor kii, anlatamam size. Yanlış anlaşılmasın şikayetçi değilim. Aksine bir dizi beni böyle kendine çekebildiği için, düşündürdüğü için mutluyum. Bu ikisi neler biliyor, neler saklıyor, neler planlıyor hepsi muamma. Zaman zaman bir iki tüyo veriliyor ama asla kesin bir şey yok. Dizinin tamamında olan hisler gibi. Sürekli “her an her şey olabilir, herkes her şeyi yapabilir” diye tetikte izliyoruz. Beklenmeyen anda beklenmeyen işler.. Halka’nın olayı bu! 8. bölümün sonu olan Cengizhan’ın, tahtını ele almaya çalışan oğluna seslenerek mekana giriş yapmasını Hümeyra’nın taktiksel olarak son anda planladığını düşünüyorum.

Mutlaka mantıklı bir sebebi vardır ama bizler tabii ki bilemiyoruz. Zaten Hümeyra konusunda kafam hep sorularla dolu. Hem geçmişi, hem şimdisi. Oğlu Kaan’a yaptırdıklarının sebebi ne mesela, ortaya çıkmaktan korkmuyor mu, elinde başka kozu var mı, bu kadar şeyin sebebi var mı?

Bu bölüm işler çığrından çıkıp alarm moduna geçince ani bi atak yapıp Çağatay’ın önüne Halka’nın liderini kullanarak set koymak gibi bir hamle yaptı ama.. Çok büyük risk olduğunu düşünüyorum. Şimdi her şey nasıl yönetilecek? Cemal, Bahar ve Kaan Çağatay’ın ortalıklarda oluşunu avantaj görmüşlerdi ama Hümeyra bundan pek hoşnut olmayabilir. Bakalım başına neler gelecek. Bu bölümün bitişi gerçekten çok güzeldi. İşlerin dev karışacağının açık bi ilanıydı resmen. Gelecek bölüm çok kritik olacak kesinn, diyip hemen başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.

Doğrudan ve dolaysızca, dümdüz: Bu adam ne ayak? Kızını acaba kendi mi öldürttü diye düşünmekten bi fena oldum. Cihangir’i o hale sokan sensin, anladık. Hatta İlhan da işin içinde bence, tavırlarından çıkarttığım kadarıyla. Ama, cani misin, manyak mısın, ne işler çeviriyosun.. Cidden senin üstüne şimdilik fazla düşünmek istemiyorum. Cihangir ve (eğer bu olayda birlikte olurlarsa) Kaan’ın tutacağı ipin ucu er geç seni bulur, merak etmeyelim. Bilen, bu konuda fikir yürüten varsa benimle paylaşabilir bu arada.

İrem‘i başından beri sevmiyordum, MüjGir istediğimden değil çünkü ben Müjde de sevmiyordum. Hatta abartmıyorum ben Cihangir’i de sevmiyorum. Serkan beyin oyunculuğu bana hitap etmediğinden ve Cihangir kasvetli geldiğinden, tek başına tahammül edemiyorum. Hele Adem’le birlikteyse çok tadım kaçıyor yani. Kaan’la birlikteylen okeyler ama. Ölümüne bromance bi kafam olduğu için kalpler gözümden çıkmaya meylediyor hemen. Her neyse İrem diyordum, öldüğüne üzülmedim. Cihangir’e üzüldüm, çünkü çok etkilenecek. Zaten psikolojisi sağlam değil diye. Ama daha yeni yeni “oluru var” gözüyle baktığım Müjde & Cihangir için hoş olmayan bir hamle oldu. Ölü bir sevgili değil, ayrılıp bitirilmiş bir eski sevgili olmalıydı ki işin içine vicdan azabı, gönül borcu vs girmesin. Gerçi bu kadar emin konuşuyorum ama, öldüğünü gördüm diye hani. Öldü değil mi? Yaşıyor olabilir mi? Halka’dayız ya hani şimdi, bilemedim pek!

Şu sahnenin altından gizli alışveriş çıkması beni çok mutlu etti ya. Resmen saman altından su yürütüldü ve ben şüphelenmemiştim. Bu Vekilharç ne saçmalıyor falan diye bakıyordum. Teşekkür ederim sevgili senarist, hem sinirli Kaan görebildik hem de başka bir detay verildi bize. Kaan’ın o mesaja kesinlikle baktığını düşünüyorum ben, İlhan sorduğunda şaşırmışa yattı ama. O az değil o, yapmıştır bir şeyler 🙂

Ve sonunda özellikle bahsetmek istediğim yere geldim. Müjde Akay! Şu bölüme kadar karakterin biraz zorlama yazıldığını ve tam oturmadığını, sallantıda, uçuk olduğunu düşünüyordum. Bu bölüm, dikkatimi vererek odaklanarak izlediğimden olsa gerek, veya bölümdeki duruşunun etkisi olarak, kafamda bir şeyler oturdu ve sonunda İskender kızı Müjde’yi benimseyebildim. Mafyaya dahil olan, babasını şaşırtan, adamları yöneten, kendi başına işler çeviren bu kadın Halka’nın bir parçası evet. Eksikleriyle, fazlalarıyla da olsa Müjde’ye yaratılmak istenen tarzın, gelinmesi istenen konumun ve durumun önceki bölümlerdeki sahnelerle desteklendiğini anladım. Hala sırıttığını düşündüğüm, geliştirilmesi gereken şeyler var ama artık “of bu nasıl sahne, saçmalık, abartı” diye tepkiler vermeyeceğim en azından.

Müjde’nin yazılışı beni kazandı, repliklerin de büyük yardımıyla. Hayalimde çok daha farklı olsa da en azından ortaya çıkması beklenen hissiyatı çözdüm ben, bu da bir şeydir izleyici için. Hande Erçel’e gelecek olursak, fena iş çıkarmamış, mimiklerini çok çok fazla ve sesini bazen yanlış kullandığını düşünmekle beraber, kendisini daha önce başka bir işte izlemediğimden, role girme, iz taşıma ve benzeri gibi karşılaştırmalar yapamıyorum. Umarım Müjde daha sağlam temeller üzerine oturtulur ve sevgili Erçel kendisini daha çok geliştirir. 

Bu itirafı da bıraktığıma göre, benim söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Bitti, yorumun sonuna geldik. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ediyor, haftaya yine görüşmeyi umuyorum. Sevgilerle..