Duygu Karaca: Ritmi bulduğumda oynadığım karakterler her zaman daha gerçek oluyor.
Merhaba Duygu Karaca! Öncelikle bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz, umarız senin için keyifli bir röportaj olur 🙂
• Seni daha yakından tanımayı çok isteriz. Bize dışarıdan herkesin göremediği Duygu’yu biraz anlatır mısın? Seni çok iyi tanıyan bir arkadaşına sorsak Duygu’yu bize nasıl anlatırdı?
Kutlama ve hediyeleşme bağımlısı diyebilirler. Oyun oynamadan duramayan, çok fazla hayal kuran bir realist de denebilir.
• Fazla Yağ Göz Çıkarmaz, isimli bir kitap yazmışsın. Kitap yazmak meşakkatli ve zorlayıcı bir süreç. Kitap yazmaya nasıl karar verdin? Fazla Yağ Göz Çıkarmaz ortaya nasıl çıktı?
Sürekli bir fikirle uyanan biriyim ben ve bu fikirlerin %95i hiç gerçekleşmez. FYGÇ yapmayı düşündüğüm hedeflerimden biriydi. Daha önce hiç yapmadığın bir işe kalkışmak zaten hep meşakkatlidir ama kitap konusu bir yandan da korkutucu. Mesleğimle hem bağlantılı hem bambaşka bir konu yazar olmak. Zorlandım ama FYGÇ bir anlatı kitabı olduğu için de benim korkularımı bir nebze hafifletti… Çünkü benim mesleğim anlatıcılık. Bu kitap bir başlangıç olsun dedim yazı hayatımda çünkü yazmayı seviyorum ve devam edeceğim. Hala ve hep yeni bir şeyler yazıyorum zamanla onlar da hayata geçecek. 🙂
• Oyunculuğa ilgin nasıl başladı? Çocukluk hayalin miydi? 😊 Aile ve arkadaşların bu kariyer tercihini nasıl karşıladı? Kendini ilk kez ekranda gördüğünde neler hissetmiştin?
Şimdi düşünüyorum da oyuncu olmaya karar verdiğim bir an yok benim. Sanki ne yaşarsam yaşayayım zaten oyuncu olacakmışım gibi hayat beni eninde sonunda ait olduğum yere götürdü ve kendimi konservatuarın bahçesinde buldum bir gün. Ve evime gelmişim gibi rahatladım, kendimi buldum. Ne olmak istediğine erken yaşta karar verip hayatını ona göre inşa edenlerden değilim.
Ailem ve arkadaşlarımda olumlu olumsuz bu durumu kendince değerlendirenler oldu ama beni sahnede gördükleri ilk tiyatromda herkes anladı ki benim yerim burası. Kendimi izlediğimde ilk gün de bugün de hep çok eleştiririm. Ben zaten genel olarak çok zor beğenen biriyim maalesef 🙂
• Ekip olarak audition anılarını dinlemeye bayılırız. İlk auditionını hatırlıyor musun? Unutmadağın bir audition anın var mı?
İlk audition anım şimdilerden bakınca MUHTEŞEMDİ çünkü sevgili Osman Sınav çekti ilk audition’ımı. Konservatuardan mezun ve tv deneyimi olmayan bir kıza inanmış usta yönetmen Osman Sınav ve büyük dalgalarda denizde çırpınıp suyun üstünde kalmaya çalışan ben. Çok zorlanmıştım ama rolü almıştım, ilk işimi… Ama audition iyi olduğundan değil de Osman hocanın bana inanmasından kaynaklı olduğuna çok eminim. 🙂
Unutamadığım bir audition anıma da gelince aynı hafta 2 tane audition vermiştim ve birini fazla kilolarım yüzünden alamazken diğerini de yeteri kadar şişman görünmüyorum diye kaybetmiştim. O haftamı asla unutamam 🙂
• Seni komedi işleriyle tanıyoruz. Geçtiğimiz yaz, “Yaz Dizisi” olarak benimsemediğimiz romantik komedilerin olmadığı bir yazdı. Sosyal medyadaki kullanıcıların gözleri yaz dizilerini aradı. Son yaz dizilerinden biri, senin de yer aldığın Yaz Şarkısı’ydı. Eğlenceli ve sıcak bir işti fakat ne yazık ki erken bir finalle sonlandı. Oya Başar ile aynı sahneyi paylaşmak, aynı sette bulunmak nasıldı?
Yaz Şarkısı A’dan Z’ye mükemmel bir setti. Yapımımız, senaristimiz ve yönetmenimiz gerçekten harikaydı ve bu üç ana başlığın aynı anda bir oyuncuya bunu hissettirmesi 25 yılda bir olan güneş tutulması kadar zor olabiliyor bazen 🙂 Üzerine, bir de Sevgili Oya Başar ile abla kardeş oynayacağımı öğrendim, daha ne denilebilirdi ki?
Erken bitti ama hep yeri ayrı kalacak bir proje oldu benim için. Tadı damakta kalan bir yaz aşkı gibiydi, muhteşem ama kısa 🙂
Oya abla ile birlikte bir sahneyi paylaşmak ders niteliğindeydi. Sahne esnasında ve sahne aralarında ondan çok şey öğrendim. Disiplini, yeteneği, karakteri ve işini çok sahici bir yerden sahiplenmesi ile hep örnek aldığım omuzumda bir apolet olarak kalacak bir anıydı.
• Özellikle son dönemlerde erken final veren birçok diziye şahit oluyoruz. Oyuncu perspektifinden bu durumun nasıl gözüktüğünü merak ediyorum. Sence erken finallerin sebebi nedir?
Bir oyuncunun korkulu rüyası gibi bir şeydir dizinin erken final yapması. Ama bir yandan da maalesef çok deneyimlediğimiz ve artık ister istemez alıştığımız bir konu bu. Çünkü set bizim işimiz değil evimiz oluyor. İş varken evde 6-7 saat geçiriyoruz sadece ve bunun büyük bir kısmı uyumak ile geçiyor. Şimdi şöyle düşünün yeni bir eve yerleşiyorsunuz ve büyük bir emek ve özveri ile o evi yüzlerce kişi hep birlikte güzelleştirmeye çalışıyorsunuz. Sonra bir sabah uyanıyorsunuz ve o ev artık yok. Bu his çok korkunç bir şey ve elden bir şey gelmiyor.
Dizilerin erken final yapmasının birçok nedeni var ama bence en önemli kriterlerden biri reklamların azalması ve markaların reklamlarını sadece çok tutmuş islerin günlerinde veriyor olması. Bu da yapım şirketlerini mali bakımdan zorluyor. Senaryonun hep sadece başrollerdeki oyuncuların üzerinden dönmesi ve diğer karakterlerin başına hiçbir şeyin gelmiyor olması da büyük bir etken bence.
Tutmuş bir çok işe baktığımızda tüm karakterlerin hikayelerinin açılmış olması ve tüm kadronun ince ince işlenerek seçilmiş karakter oyuncuları olduğunu görebiliyoruz.
• Unutamadığın bir set anın var mı? Bugüne dek çalıştığın projelerde aldığın en iyi öğreti/öğüt neydi?
Unutamadığım set anılarım maalesef hep mobing anlarıyla dolu 🙂 Bizim sektörümüz uzaktan çok eğlenceli görünse de içerisinde hayatta kalabilmek psikolojik açıdan cidden zor.
Bugüne dek çalıştığım onca projede kimseden öğüt almadım ama çok fazla öğrendiğim şey oldu. Bunlardan biri, çok sevdiğim rahmetli Köksal Engür ile bir işte birlikte çalışmıştık ve sadece kendi planlarında oynayan diğer kişilere rol vermeyen bazı isimler vardı projede.
Sadece kendi planın çekilirken değil, her take aynı oynamak gerektiğinin bir oyuncu disiplini ve saygısı olduğunu hissettirmişti herkese. Ve bunu bile çok kibar bir yerden göstermişti. Bu benim kulağımda bir küpedir ve buna çok dikkat ederim.
• Çarşamba günlerinin en çok izlenen dizilerinden biri olan Sahipsizler ile seyirci ile buluştun. Sahipsizler seyircide karşılık bulan projelerden biri oldu. Canlandırdığın Necla karakteri ise sosyal medyadaki viral videoların öznelerinden biri. Sahipsizler ile yolunun nasıl kesiştiğini, Necla’nın sende uyandırdığı hisleri merak ediyoruz.
Ben bir oyuncunun performansının tamamına yakınını göstermesindeki payında, yönetmenin büyük önem taşıdığına çok inanırım. Cem Karcı ile çalışmayı manifest etmiştim. Şükür ki gerçek oldu. Rol için audition bana geldiğinde Necla için gözümü kapatıp ben olmazsam kim olur bu role diye düşündüm. Bunu tüm roller için yaparım 🙂 Eğer o role gerçekten en çok kendimi yakıştırıyorsam daha fazla asılarak çalışıyor ve oynuyorum auditionlarda. Necla hayat vermeyi çok istediğim bir karakterdi. Şükür ki bana teslim edildi.
Çünkü bana göre Necla içi başka dışı bambaşka olan, katmanlı ve boyutlu bir karakter. Hayatta hepimiz sevilmek ve anlaşılmak isteriz. Necla bu ikisini de çok başaramamış biri. Ben başarısızlığı birçok konuda bolca deneyimlemiş biriyim. Bu sebeple Necla’yı anlıyorum ve onu derinden seviyorum. İzleyici Necla’ya çok kızıyor ve çoğu zaman da hak vermiyor ama zamanla ilerleyen bölümlerde Necla ile daha çok empati kuracaklarını ve onu da kucaklayacaklarına çok inanıyorum.
Yalnız Necla’ya değil tüm karakterlerin hikayelerine çok sahici bir yerden ele alarak yazan sevgili senaristlerimize de buradan teşekkür etmek isterim.
• Sahipsizler’in set ortamı da seyircinin en merak ettiği konulardan biri. Set ortamınız nasıl? Setin enlerini sorsak nasıl bir cevap verirsin? Mesela en çalışkan, en meraklı, en komik, en uykucu, en disiplinli, en duygusal, en dakik, en sakin, en enerjik, en sinirli, en neşeli diye sorsak, cevabın kim olurdu?
Sahipsizler seti tamamen şöyle, 1 gün görüşmesek birbirimizi özlediğimiz bir ortam. Her gün birbirimize sarılarak ve yüzümüz gülerek başlıyoruz işimize. Bu egoların çarpıştığı bu sektörde yakalanabilecek büyük bir şans. Setin en’lerine gelince 🙂
En Çalışkan HAZAL SUBAŞI & TURGUT TUNCALP
En meraklı BEN 🙂
En komik ONUR BERK ARSLANOĞLU
En uykucu MİNA DERMEN
En disiplinli SACİDE TAŞANER
En duygusal ECE BAĞCI
En dakik REHA ÖZCAN
En sakin ENES KOÇAK
En enerjik KAAN MİRAC SEZEN
En sinirli MAHALLELİ 🙂
En uyumlu BİLGE CAN GÖKER
En neşeli ECE BAĞCI & DOĞA BAYRAM
• Bir rol için hazırlık sürecin nasıl geçiyor? Bir totemin, ritüel haline getirdiğin bir alışkanlığın var mı?
Biraz önce dediğim gibi kafamda hayal ettiğimde kendimi o rolde görebiliyor olmam sanıyorum ilk aşamam. Sonra sahneyi bolca tekrar ederek okuyorum ve hangi duyguları barındırdığına bakıyorum. Ritüel veya alışkanlık denir mi bilmiyorum ama her rol ve gönderilen audition sahnesi için bir müzik bulup bir süre o müziği dinliyorum. Sonra o müzikle birlikte o sahnenin duygularını tam bulup ondan sonra ezber ve oyunculuk kısmına yükleniyorum. Tiyatro veya ekran fark etmez, bir role hazırlanırken iç tamperamana çok önem veririm. O ritmi bulduğumda oynadığım karakterler her zaman daha gerçek oluyor.
• En deneyimsiz, sektöre yeni adım attığın güne geri dönelim. Ve bugünün Duygu’su zaman makinesiyle yıllar öncesinin Duygu’sunun yanında belirse, ona ne söylerdi? Geçmişin Duygu’su bugünün Duygu’suna ne söylerdi? ☺
Öncelikle çok duygusal bir an yaşardım. Uzun uzun ona sarılırdım. Ve şöyle derdim;
Çok zor olacak ama sen halledeceksin, sadece kendine inan kulak asacağın kişileri iyi seç.
• Sanatın ve sanatçının toplumsal meselelere etkisi hakkında ne düşünüyorsun?
Sanat zaten başlı başına bir duygu veya düşünceyi anlatma biçimidir. Toplumsal meselelere sanatın etkisi de eleştirisi de tarihten bu yana zaten çok olmuştur. Sanat yapan kişilerin illa toplum meselesine extra bir katkı veya bir eylem içerisinde olma zorunluluğu yoktur. Sosyal medya üzerinden veya fiziksel olarak toplum meselelerinin içerisinde olmak veya olmamak insanın kendi tercihidir ve bu konuda özgürdür.
Sadece takipçisi ve seveni bol bazı isimlerin topluluklar üzerinde bir yönlendirme gücü yadsınamayacak büyüklükte olduğu için bu konu hep gündemde.
• Sektörde kadın olmanın getirdiği avantajları ve zorlukları nasıl değerlendiriyorsun? Özellikle erkek egemen bir sektörde kadınların daha görünür hale gelmesi için neler yapılması gerektiğine inanıyorsun?
Öncelikle sektörde kadın olmanın bir avantajı olduğunu ben hiç görmedim 🙂 Sektörümüzde ve dünyamızda zaten erkek egemenliği ile boğuşan biz kadınlar bu hissiyat ile kendimizi hep var etme çabasındayız. Kadınların daha görünür olması için diye sorulan bu sorudan bile anlayacağımız gibi biz daha görünmeziz. Bu konuda eğitimin çok önemli olduğuna inanıyorum. Önce aile sonra da okul eğitiminin bu görüşü desteklemeyen düzeyde olması gerektiğine inanıyorum.
Bizim bilinçli ve eşit olabilmekten korkmayan erkeklere ihtiyacımız var. Erkek evladı olan ebeveynlerin bilinçlendirilmesi ile zaman içinde daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum.
• Hayattaki motivasyon kaynakların neler? Günlük hayatında neler yaparsın?
Hayatımdaki en büyük motivasyon kaynağım hayallerim, planlarım, sevdiklerim ve işim. Kendim ve sevdiklerimi mutlu edebilecek anlık veya uzun vadeli planlar için çabalamak beni çok motive eder. Planlı olmayı çok severim. Hemen hemen her şeyi not alırım. Hiç tanımadığım ve desteğe ihtiyacı olan bir canlının hayatını kolaylaştırmayı çok severim.
İş dışında en keyif aldığım şey evde birini ağırlamak, tatlı sofralarda sevdiklerimle geçirilen uzun saatler. Sevgilimle yaptığımız minik tatil kaçamakları ve yeni yerler görmekte bizi hep yukarda tutan bir his.
• Sosyal medyayla aran nasıl? Sosyal medyayı nasıl kullanıyorsun? X (Twitter), Instagram, Youtube veya diğer mecralarda hakkınızda yapılan yorumlara bakıyor musun?
Sosyal medyayla aram çok mükemmel değil. Oyunu kurallarına göre oynayarak o mecralı kendim için faydalı bir hale getiremedim çünkü böyle bir çabam olmadı. X mecrasını sadece gündeme bakmak için 2 günde 1 girer bakarım bir şey paylaşmam. Youtube ve Instagram daha sık girdiğim mecralar ve büyük bir alışkanlık sebebi.
Hakkımda yapılan yorumlara bakıyorum. Bazıları yüzümü güldürüyor bazılarına çok şaşırıyorum. Ama kötü yorumlara hiç takılmam. Hiç moral bozmam, dikkate alırım ama üzerime alınmam.
• Röportajlarımızın uğuru vardır dersek mübalağa olmaz. Burada ne manifestler ne dilekler gördük kısa zamanda gerçekleşen. 😊 Kariyerinde ya da hayatında gerçekleşmesini çok istediğin bir hayalin var mı?
Umarım bana da uğur getirirsiniz. 2025 itibariyle hayat vermek istediğim şeyler çok var. Bunların başında yazdığım senaryolar var. Önümüzdeki 20 yıl kendimi ve ismimi hep afişlerde, sahnede, ekranda ve perdede görmek istiyorum 🙂
Daha fazla şehir daha fazla ülke görmek istiyorum. Ülkemizdeki kara bulutların dağılmasını ve güneşli günlerin hepimize umut olmasını diliyorum. Hayvanlara daha çok destek olmak ve sevdiklerimle birlikte sağlıkla güzel yıllar bizi beklesin istiyorum.
Bu güzel röportaj için sizlere çok teşekkür ederim.
Teşekkür ederiz. 🍀🍀🍀