tds_thumb_td_300x0
Diziler ve Red Flag’leri | Çukur

Selamlar. Değişen koşullar ve bi noktada iyiye evrilerek farklılaşan düşünce yapılarımızın da etkisiyle ortaya çıkan bir fikrin ilk yazısıyla karşınızdayım. Günden güne normallerimizin kabul görmemesinin, belki hiç sorunsuz onaylayıp desteklediğimiz durumların artık ve aslında hiç de hoş karşılanabilir bir poziyonda olmayışının bir sonucu bu fikir. 

Genellikle başta romantik olanlar olmak üzere insan ilişkileri hakkında konuşulurken rastladığımız bu “red flag” kavramını, yanlış giden/uygunsuz bir şeyler olduğunu gösteren ve selametimiz için fark etmemiz koken belirteçler şeklinde açıklayabiliriz. En basitinden çok yakın bir arkadaşınız toksik bir ilişkideyken onun göremediği veya görmezden geldiği, sizinse aklınızın almadığı, tolere edilemeyecek şeyler yaşandığı olmuştur. İşte bu seride genellikle topluma mal olmuş, çok ilgi gören hatta efsaneleşen, çoğunlukla yerli dizilerin red flaglerini konuşacağız. 

Kısacası, hemen hemen herkesin aşina olduğu, uzun zamandır hayatlarımızın büyük bir parçası olan bu kurgu dünyalarda neler yanlış ve neden yanlış onları masaya yatırıyoruz. İlk konuğumuz ise içeriğini ve etkilerini anlatmaya gerek bile duymadığım Çukur. Aile her şeydir zırvasıyla sezonlarca hepimize işkence çektirmiş biricik mafya dizimiz. Buyrunuz, keyifli okumalar. 

İlk ve bence en önemlisi; Sultan Koçovalı. Ki kendisine olan nefretimi ve abes derece anlamsız olan kişiliğini yıllar önce şu yazıda uzun uzun anlatmıştım. Özetle ifade etmek gerekirse kendisi, insanların özel alanlarına karışan, evlatlarına koşulsuz sevgi vermekten aciz, insanın en doğal hali olan duyguları yaşamayı utanç verici sayan, merhametten noksan ve zalimliği güç sanan, baskıcı, başkalarının hayatlarını yönetmeye çalışmak ve karışmaktan kendi hayatsız olan bir karakter. 

İkincisi, İdris baba ve aşiretinin (ona tapan mahalle halkı yani) uyuşturu-free kabadayılık kanunu. Yazarken bile güldüm. Neymiş efendim her şey serbestmiş ama gencecik çocukların zehirlenmesine asla müsade etmezlermiş. Eyvallah etmeyin ama silah ticaretinin içine doğmuş onca çocuğun geleceğini, o insanların ailesini, eşlerini falan kimse düşünmesin. Aman madde kullanmasın ama bir gün bir çatışmada vurulup ölürse bir şey olmaz. Cümbür cemaat havalı ve üzgün şekilde yürür gömeriz. Goçova mahallesi çünkü ora, lol. Yani tabii ki böyle zararlı, tehlikeli ve hayat karartan bir şeye karşı durmaları güzel, ama o gençlerin serseri olarak büyümelerinde beis görülmemesi tutarsız. O yüzden tuhaf. Uzun lafın kısası, her türlü ilişkide böyle çelişkiler red flag’tir. Sağlıksızdır. Nasıl reaksiyon verilmesi gerektiği de duruma göre değişiklik göstermekle birlikte elbette yaşayan kişinin kararıdır ancak bana sorarsanız elbette böyle insanlardan ve zihniyetlerden uzak durulmalı.

İdris demişken oradan devam edeyim. Poyraz Karayel’deki Bahri’nin Ayşegül’den duyduğu “Bütün İstanbul’a baba oldun, bi bana olamadın.” cümlesi gibi, bütün herkesin anlamsızca sevip saydığı, emrine amade olduğu bu şahıs (maddi manevi kolladığını biliyorum, sıkıntı da bu) tıpkı karısı gibi çocuklarıyla müthiş bir ilişki kuruyor. Ne sevmeyi biliyor ne destek olmayı, hayatlarında acıdan kederden başka bir şey değildi dizi boyunca. Bıyığına tükürdüğümün abazası. Hatta o kadar ki, en ufak iyi bir şey yaptığında hem oğulları hem de izeyiciler dünyanın en güzel şeyi başlarına gelmişçesine seviniyordu çaresizlikten. Adam o kadar sinir biriydi, öyle mahrum bırakmış insanları. Ayrıca, dışarıya gösterdiği ilgiyi, şefkati, merhameti, yakınlığı ailesine, en yakınlarına göstermeyen, acımasızca esirgeyen insanlar çöp oğlu çöptür, iğrençtir. Özür dilerim üslubum için, daha neler neler diyeceğim de kendimi frenlemeye çalışıyorum az da olsa.

Söylememe lüzum yok ama konsept gereği, bu mevzudaki red flag’ler de iki yüzlülük, güvenilmezlik, psikolojik ve fiziksel şiddet (ailesindeki herkese tavrı, uyguladığı baskı, dövmeleri, hakaretleri biliyorsunuz işte..) sadakatsizlik (adamın hayatı kadınları aldatmakla geçmiş, bir de bunu aşk diye kakalıyorlardı hikayede. Horzum’a selam olsun(!) çok yazık gerçekten) Siz siz olun böyle şirin(?) gözüken kabadayı kılıklı tiplerden uzak durun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!