Her zaman her koşulda saz çalıp türkü söyleyen sürreal bir tarikatı konu alıyor bu film deselerdi, daha iyi olurdu bence. Eğer izlemediyseniz bence asla izlemeyin demek için yazıyorum bu filmi. Tabii eğer her türlü kurguyu görüp değerlendirmek, tatmak gibi özel bir takıntınız varsa ona bir şey diyemem.
Oğluna gösterdiği tek şefkat kırıntısı onun haberi olmadan eski bir fotoğrafını kasketinde taşımak olan ve mahlası “Heves”in hakkını veren, o yaşına rağmen arzu dolu halinden (!) bir şey kaybetmemiş pek saygıdeğer bir türkücünün hikayesini anlatıyor film. Hem cringe festivali, hem de izleyiciyi sıkıntıdan öldürme potansiyeli var.
Bütün sahneler kopuk, senaryo desem yok. İki üç unsurla ortaya bir şey çıkarmaya çalışmışlar ama çok bariz şekilde olmamış. Anlamsız ve vakit kaybıydı kısaca. Ve bu söylediklerimin benim veya filmi beğenmeyen başkalarının bireysel entelektüel eksikliklerinden kaynaklı olmadığını garanti ederim size.
Ne keyif ne de başka bir şey katmıyor Aşıklar Bayramı seyircisine. Eğer aranızda Kıvanç Tatlıtuğ’u yer sofrasında oturarak hapur hupu yemek yerken görmek isteyen falan varsa bakabilir. Emeğe saygıdan 2/10 puan verilir. Dediğim gibi elle tutulur hiçbir şey yok. Meraktan bitirmek istedim, bağlanacağı yeri de görmek adına ama hayalkırıklığı. Bitirmesem de olurmuş.
Uyarlama oluşu da bu kadar başarısız olmasına bir gerekçe değil benim gözümde. Kitap çok harika da olabilir bilemiyorum okumadım, film kadar can sıkıcı da olabilir olay örgüsü açısından. Neticede başka seçimler yapılabilirdi. Birçok açıdan. Hem bu film özelinde, hem de direkt uyarlanacak eser hakkında. 🙂
Konu yılbaşı olur da bir dönemin ünlüsü Neşeli Hayat’ın lafı geçmez mi.. Yılmaz Erdoğan imzalı 2009 yapımı bu film, biraz trajik olsa da iç rahatlatan mutlu sonuyla insanı izlediğine pişman etmeyen bir iş olarak karşımıza çıkıyor. Oldukça akıcı ve sosyolojik tarafının baskın olmasının yanı sıra, kadrosuna bakınca da bi arkadaş grubunun toplanıp kamera kaydını açtığı hissini yaratıyor. Zaten bizim ülkede huy o, biliyorsunuz.
Eskiyi özleyenlerin, Noel Baba’lık görevi için Allah kabul eder inşallah tarzı temennilerde bulunan ve sürekli başkaları için kendinden feragat eden saf birini görmek isteyenlerin açıp vakit geçirebileceği, biraz garip bir film Neşeli Hayat.
Saadet zinciri, sınıf farkları gibi gündelik konulara değinmesiyle tanıdık hissettiren, bir saat kırk dakikalık bir “komedi”. Ha çok gülmezsiniz, orası ayrı. Ama bi parça umut, her şey yoluna girer hissi de veriyor dürüst olmak gerekirse. Listede yerli bi imzamız olmasın mı dedik, ve ekledik. Elçiye zeval olmaz. İsteyen 6.1 imdb’sine güvenip şans verebilir. Biz farklı seçenekler sunmaya devam edeceğiz. Bu yılın ilk önerisi için buraya, eskilerden bir tanesi içinse buraya tıklayabilirsiniz.
Dün Netflix’te yayınlanan “Azizler” filmini izlediniz mi? Ben direkt yayınlandığı günün akşamı açıp seyrettim. Daha önceden Avrupa Yakası dizisinde rolüne bayıldığım, şu aralarda da On Bin Adım dizisindeki oyunculuğuna hayran kaldığım Engin Günaydın başrolde olduğu için bu filmini de kaçırmamalıyım diye düşündüm. Tabii ki Engin Bey yine harika bir oyunculuk sergilemiş, rolünü bu kadar yaşayarak oynadığı için belki de bu denli gerçekçi hissettiriyor izleyenlere.
Solsan sağa fotoğraftaki oyuncular: Haluk Bilginer, Engin Günaydın, Fatih Artman, Öner Erkan
Komedi ve dram karışımı bir film olan Azizler’de Engin Günaydın ile beraber daha birçok önemli ve başarılı oyuncular yer alıyor. Hatırlarsanız Azizler’in haberini de yazmıştım orada Haluk Bilginer, Binnur Kaya, Öner Erkan, Fatih Artman, İlker Aksum, Gülçin Santırcıoğlu ve İrem Sak gibi oyuncuların da filmde oynadığını belirtmiştim. Film hakkında diğer detayları tekrar okuyabilmek ve fragmana ulaşabilmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Azizler’i Neden Sevdim?
Filmi neden sevdim? En önemli soru bence bu. Azizler’i sevmemin nedeni aslında hepimizin hayatında olan, günlük hayatımızda sürekli karşı karşıya kaldığımız birçok konuyu bize aktarmaları oldu. Hikaye aslında gayet basit gibi gözükse de birçok insanın yaşantısında var olan insanların yaşadıklarına değiniyor. Filmin konusuna baktığımız zaman ana karakter Aziz gibi gözükse bile filmdeki diğer karakterlerin de ne kadar ön plana çıktığını izleyebiliyorsunuz.
Tekdüze yaşamından ve çevresindeki herkesten bunalmış olan Aziz, saplanıp kaldığı kısır döngüden çıkmak için kendine bir kaçış arıyor. Aziz ile birlikte fark ediyorsunuz ki hepimizin belli bir zamanda insanlardan böyle kaçtığımız zamanlarımız oldu. Bir şekilde kafanızı dinlemek istiyorsunuz, kaç senelik ilişkiniz bile size artık tat vermiyor ve birey kendi kabuğunda kalmak istiyor. Kendine ait olan odasında bile huzur yok çünkü Aziz’in. İş arkadaşı Alp’e bir yalan söylüyor ve sadece kafasını dinlemek için Alp’in evinde tek başına vakit geçiriyor, bu onun için bir kaçış oluyor.
Tek başına kaldığında yaşadığı o mutluluğu da mesela birçoğumuz hayatlarımızda tattık. Abuk subuk hareketler yapıyoruz, şarkılar söyleyip dans ediyoruz. Bize Aziz’in samimi gelmesi de bundan dolayı. Çünkü kendimizi, bize yansıtıyor. Özellikle küvette havalı selfieler çekerken telefonunu küvete düşürmesi, camları dans ederek açıp kapaması mükemmel sahnelerdi.
“Hiç çıkarmayacağım dedin, kolye nerede?”
“Bir Başkadır” dizisinden anımsayacağınız çocuk oyuncu Göktuğ Yıldırım ise o yaşına rağmen o kadar güzel oynamış ki takdir etmeden geçemeyeceğim, gerçekten yetenekli bir minik oyuncu. İzlediğinizde anlayacaksınız ki Göktuğ’u artık kesin farklı projelerde de zevkle izleyeceğiz.
Filmden Binnur Kaya
Alp normalde çevresi geniş, hovarda biri gibi kendisini yansıtsa da çok yalnız. Cevdet’in sürekli tadı yok, keyifsiz, soru sorduğunuzda cevap vermiyor. Bu tarz insanlar hepimizin hayatında oldular ve oyuncular, o kişilikteki insanları başarılı bir şekilde yansıtabilmişler. Erbil & Kamuran çiftinin diyaloglarını zaten çok seveceksiniz. Filmi izlerken Erbil’in hayatını da Aziz’inki kadar merak edeceksiniz. Aynı zamanda “Bir İhtimal Daha Var” şarkısı malum sahneye çok yakışmış, bir zamanlar Haluk Bilginer’in de kadrosunda yer aldığı Ezel dizisine de bir gönderme yapıldığını düşünüyorum. Burcu karakterinin repliği “Hiç çıkarmayacağım dedin, kolye nerede?” ise şimdiden zihinlere kazındı bile.
Azizler filminin son sahnesinden bir kare
Bu güzel filmin nedense devamının geleceğini düşünüyorum. Gelmese bile film genel olarak çok iyiydi, çok beğendim 🙂 Yeni yorumlarda buluşmak dileğiyle…
Türk korku sinemasına yeni bir soluk getirmeyi hedefleyerek yola çıkan ve kısa sürede 2020’nin en çok beklenen korku filmi haline gelen “Kanlı Havuz: Lanet Başlıyor”da çalışmalar hızla devam ediyor. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Mert Güner (Çok Şey Yapan Adam) ve Okan Kılıç (OMMA Yapım)’ın üstlendiği yeni korku serisinin ilk filminin çekimleri geçtiğimiz hafta sonu başladı.
“Kanlı Havuz Vakası” olarak bilinen gerçek bir olaya dayanan filmin teaser ve fotoğraf çekimleri için; filmin büyük bir bölümünün de çekileceği olayın yaşandığı gerçek mekâna gidildi. Filmde vaka yerinde sahnesi olmayan oyuncular da dahil olmak üzere tüm kadro, yeri herkesten sır gibi saklanan “Kanlı Havuz”a götürüldü. Böylece ekip, filmin hikayesini oluşturan olayın yaşandığı yerde bulunarak, oradaki atmosferi yaşamış oldu.
Başrollerinde Okan Kılıç, Sercan Elikara ve Ceydanur Sınmaz’ın yanısıra Selin Selçuk, Neslihan Kılıç, Mücahit Kaya ve İsmet Gemici’nin yer aldığı “Kanlı Havuz: Lanet Başlıyor” yaz aylarında sinemalarda olacak.
Kuşağının en başarılı oyuncularından Aras Bulut İynemli’nin başrolde olduğu 7. Koğuştaki Mucize filmi, vizyonuna günler kala önemli bir ilke imza atıyor. 11 Ekim’de Türkiye’de vizyona girecek olan film, aynı anda Ortadoğu’da da sinemaseverlerle buluşacak.
Aras Bulut İynemli’nin başrolünde olduğu ve kendisine zengin bir oyuncu kadrosunun eşlik ettiği 7. Koğuştaki Mucize’nin vizyonu için geri sayımda sona yaklaşıldı.
FUilm, yakın zamanda sinema filmleri veritabanı sitesi Box Office Türkiye’de yaklaşık 4 milyon görüntülenmeye sahip son dönemlerin en çok izlenen tanıtımıyla bir rekor kırmıştı.
Şimdiyse büyük bir ilki gerçekleştirmeye hazırlanıyor. 11 Ekim’de vizyona girecek olan film, aynı anda Ortadoğu coğrafyasında da sinemaseverlerle buluşacak.
7. Koğuştaki Mucize, bu atılımıyla Ortadoğu’da Türkiye’yle aynı anda gösterimde olan ilk Türk filmi unvanını kazanacak.
Süpervizörlüğünü Özge Efendioğlu’nun yaptığı, senaryosunu Kubilay Tat’ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda ise Mehmet Ada Öztekin’in yer aldığı 7. Koğuştaki Mucize, 11 Ekim’de seyircilere, hafızalarından uzun yıllar silinmeyecek, umudu kalbine yerleştirdiği bir baba kız ve adalet mücadelesi hikayesini paylaşacak.