Bahar 18. Bölüm | Mucize ya da Felaket
Bence keyifli bir bölümdü. Hala, dizinin geneline yayılmış bir “geçiştirme” havası seziyor olsam da, eğlendim yani öyle söyleyeyim. Adım adım gideceğiz. Bahar 18. bölüm yorumuna hoşgeldiniz!
Öncelikle önceki bölümde o kadar da rahatsız olmadığım Süreyya başhekim büyük bir hayal kırıklığı oldu. Evren hakkındaki düşünceleri, Bahar’la ilişkisine dair olan planları, hastanedeki hareketleri, Timur’la işbirliği falan hepsi komple inanılmaz saçma, rahatsız edici ve çocukçaydı.
Rengin desek, o da gittikçe utanç verici birine evrildi malesef. Gencecik kızı kadar aklını kullanamayışı, kendini soktuğu saçma pozisyon.. Sinir harbi içinde izliyoruz sahneleri resmen. Bu halinin tek “iyi” yani Nevra‘yı sinir etmesi, laf sokması, terslemesi, had bildirmesi falan. Ha ikisi de birbirinden beter çarlar o yüzden çok da önemi yok ama teselli işte.

Timur sal*ğının Evren konusunda girdiği tripler ve çocukların da buna eşlik ediyor olması canımı çok sıktı. Hadi Aziz Uras neyse, mutluluk hakkın ama Evren olmasın diyor (şu mesele de bir an önce çözümlensin o ikili inanılmaz tatlıydı we need to get them back) ama Umay?? Sanki babası annesini aldatan, onu ezen, ölmenin eşiğindeyken organını vermeye kıyamamış bir karaktersiz değilmişçesine bi tavırlar, söylemler.

O kadar rahatsız edici ki. Görmeye katlanamıyorum ergeni. Bir an önce annesinin safına geçmeli. Hoş ortada saf da yok, annesine destek olan, daha fazla onu yormayan bir evlada dönüşsün şeklinde tabir edelim.
Çağla inanılmaz tatlıydı. O çıtıpıtı halleri, öpüşmeyi duyunca yaşadığı sevinç ve devamını şiddetle talep etmesi 🤭, genel anlamda Bahar’a tavsiyeleri falan. Tam bi girl’s girl yerim ya. Evren’in süreci her zamanki gibi inanılmaz chill, cool bir şekilde yönetmesine de bayıldım. Üstelik Buğra Gülsoy‘un “bu karakter bana çok yakın, kendimi oynuyor gibiyim” dediğini hatırladıkça daha da iyi oluyor her şey.
Timur’un Rengin’le sevgili ve aynı evde yaşar pozisyondayken Bahar’ı geri kazanma planları yapmasına nasıl çıldırsam bilemiyorum. Tamam oyuncu nefis, sahneleri, şapşallığı da komik eyvallah ama bu ne iğrençlik ya. Hiç mi akıllanmayacak bu adam, komedi de bir yere kadar. İşin ciddiyetinin tekrar vurgulanması gerekiyor. İki kere sarhoş oldu diye acı çekmiş olmuyor bu pislik. Bütün yükü, derdi yine Bahar taşıyor. Yok kendini sorgulasın, duygularından kaçsın, çocuklarla uğraşsın. Gerçekten yeter.

Sarhoşluk demişken, Timur’un gidip o kafayla Rengin’e ettiği evlenme teklifi, Rengin’in kör gözle salağa yatıp bunu kabullenerek düğün planlarına başlaması ve bu saçmalığın hastane organizasyonunda dillendirilmesi saçmalığına girmiyorum bile! Sadece pes.
Doruk‘un bazı sahneleri gereksizdi, aşağıda görseli bulunan çifte yazılacak hikayeyi ezbere biliyoruz ama bence o da gereksiz. Seren’in hamileliği ise tartışmaya çok açık bir konu. Hikayedeki paralelliği, atılması gereken düğümleri anlıyorum ama Bahar gibi bi işte, hamile kalan her kadın doğum yapmalıdır, bu his çok özel, kimse vazgeçemiyor klişesi yerine karakter üzerinden farklı bir tercihin de mümkün olabileceği izletilebilirdi bize. Tabii fragmanla birlikte Seren’in ailesine dalıyor olduğumuzu gördük, o kısmı hoş.

Bahar’ın bu yönü zaten onu değerli kılan en önemli unsurlardan. Psikolojik temellere değiniyor olması, karakterleri yüzeysel değil derin şekilde işleyerek hikayelerini vermesi ve sıklıkla her kesimden insanın anlayacağı şekilde bu durumları, analizleri seslendirmesi. İnsanlara ciddi ciddi bir şey anlatması yani.
Velhasıl kelam fena bir bölüm değildi ama yazıdan sonra fark ettim ki çok dolu bir bölüm de değilmiş. Çoğunluğu boş geçip birkaç önemli olay içeren bölümlerle yürümez aslında bu iş. Daha dengeli bir dağılım gerek. Umarım ileriki bölümlerde elde ederiz bunu. Hoşçakalın.