Bir tarafta son olarak 2017 yılında, Doğu Ekspresinde Cinayet filmi ile karşımıza çıkan, Agatha Christie’nin Hercule Poirot’u; öbür tarafta 2010 yılından beri, pek düzenli olmasa da, dizisiyle karşımızda olan Arthur Conan Doyle’ün Sherlock Holmes’ü… Bu iki karakterin, aynı yazıda buluşmasının yegane sebebi, edebiyat dünyasının en tanınan dedektifleri olması. Ayrıca, iki karakteri de çeşitli hikayelerle çokça kez dizi ve filmlerde izledik.
Polisiye türde kitaplar sevenlerin Agatha Christie’nin herhangi bir kitabını ya da Sherlock Holmes’ü okumamış olması pek olası değil. Bu türün en bilinen dedektiflerinden olan Sherlock Holmes ve Hercule Poirot’u birbirinden ayıran en büyük özellik, aslında az önceki cümlede saklı. Sherlock Holmes, yazarını gölgede bırakmış bir karakter. Hercule Poirot ise Agatha Christie’nin karakterlerinden biri.
Poirot ve Holmes kendilerine has yeteneklerle cinayetleri çözedursun, biz ikisinin bu vakaları aydınlatmada birbirlerinden farklı oldukları noktalara bir göz atalım.
Sherlock Holmes, ipuçlarını değerlendirerek olayları aydınlatır; insanların söylediklerinden çok gördüklerine yoğunlaşmayı tercih eder. Sherlock’un alameti farikası, yaptığı çıkarımlardır. Hercule Poirot ise, Sherlock’un aksine ipuçlarına değil insanlara yoğunlaşır, yaptığı psikolojik analizlerle katili bulmaya çalışır. Ayrıca, Agatha Christie, romanlarında beklemediğimiz kişilerin katil çıkmasıyla bizi sürekli ters köşeye yatırırken; Sherlock’un kitaplarını okurken de, dizisini ya da filmlerini izlerken de katilin kim olduğundan çok, Sherlock’un bunu nasıl çözeceğine yoğunlaşırız.
Bu iki dedektif arasındaki en büyük farklardan birisi de, Sherlock, ilgisini çekebilecek her türlü davayla ilgilenir, bu davaların illa cinayet olması gerekmez; Poirot ise, genellikle cinayet vakalarıyla ilgilenir. Sherlock’un bir davayla ilgilenmesinin tek sebebi, bundan zevk alıyor oluşu iken; Poirot için ise, adaletin yerini bulmasını daha önemlidir. Doğu Eksperinde Cinayet filminin son dakikalarında da, Poirot’un kendi adalet ölçütlerini izliyoruz.
İki dedektifimizin, davaları çözme yöntemleri dışında benzer noktalarından birisi de, kendilerine ve zekalarına olan güvenleri. Hatta bu güvenin çoğu zaman kibir derecesinde olduğu da aşikar. Her ne kadar Agatha Christie ve Arthur Conan Doyle, karakterlerinin kendini beğenmişliklerinden hoşlanmıyor olsalar da; gerek Sherlock’u izlerken, gerek ise Poirot’u izlerken bu ukalalıklar hoşumuza gitmiyor değil.
Eski bir yüzbaşı olan Hasting’i bazı davalarda, Hercule Poirot ile birlikte görsek de, Poirot çoğu zaman tek başınadır fakat Sherlock Holmes’ü John Watson’dan ayrı düşünemeyiz bile. Bunun yanı sıra Sherlock’da Poirot’da pek arkadaş canlısı insanlar sayılmazlar.
Bu iki karakterin, karakter özellikleri olarak birbirlerine en uzak oldukları nokta ise, şüphesiz ki, Hercule Poirot’un titizliğine karşı Sherlock’un mikrodalgasından göz, buzdolabından kafatası çıkacak derecede temiz olmaması. Başak burcu kıvamında titiz ve asimetri hastası olan Poirot ve Sherlock eğer bir evde yaşasalardı; muhtemelen Poirot delirirdi.
Önce sayfalara, sonra ekranlara kendine has tarzlarıyla damga vuran, dünyanın en ünlü dedektifleri Sherlock Holmes ve Hercule Poirot’u hem okurken hem izlerken bizi zekalarıyla defalarca kez şaşırtmışlardı. Biz de istiyoruz ki, bu güzel karakterler, başarılı uyarlamalarıyla sürekli ekranda olsunlar ki bol bol izleyelim. Sherlock’un 5. sezonunun geldiği, Poirot’un başka bir hikayeyle yeniden karşımıza çıktığı gelecek zamana selam olsun!