Herkese merhaba! Bugün size dün izlediğim bir Brezilya filminden bahsetmek istiyorum: Uçak Modu. Film, Jonathan Davis ve Alberto Bremer’in orijinal hikâyesine dayanıyor. Başrollerde Larissa Manoela (Ana) ve André Frambach (João) yer alıyor. Bir komedi filmi. Hazır karantinada hepimiz kendimizi sosyal medyaya daha çok vermeye başlamışken telefon bağımlılığından bahseden bu filmi izlemeyi tercih ettim. Filmin konusu bana cazip gelse de genel olarak filmi baz aldığımızda ne yazık ki beklentimi pek karşılamadı.
Film Y kuşağından olan fenomen genç Ana’nın telefona nasıl bağımlı olduğunu gözler önüne seriyor. Ana, araba kullanırken dahi telefonla görüntülü konuşacak kadar telefona bağlı bir yaşam süren bir genç. Yine bir gün görüntülü sohbet ederken kaza geçiriyor. Ceza olarak da telefon kullanması yasaklanarak huysuz dedesi Germano’nun çiftliğine gönderiliyor ve Ana’nın dijital detoks hikâyesi başlıyor.
Filmin fenomenlerin sosyal medyada gördüğümüz hayatlarının arka planının nasıl olduğunu bize yansıtma şeklini gayet başarılı buldum. Sabah uyanır uyanmaz video çekip paylaşmak, yenmeyeceği halde güzel bir kahvaltı tabağı hazırlayıp bolca fotoğrafını çekmek, bu yüzlerce fotoğraf arasından birini seçip üzerinde bolca filtre kullanmak… Hepimiz aslında günlük yaşantımızda birçok kez bunlardan çoğunu yeri geldi isteyerek yeri geldi sırf etkileşim alsın diye yaptık. Twitter’da gördüğümüz kurgu tweetler de bu olayın bir sonucu maalesef. Uçak Modu’nda Ana ve Gil’in birliktelikleri bile sadece marka daha fazla ses getirsin diye kurgulanmıştı. Tabii zavallı Ana bu ilişkinin gerçek olduğuna kendini inandırmaya çalışsa da ne Ana, Gil hakkında ne de Gil, Ana hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. Carola’nın Ana kaza geçirdiğinde keşke ölseydi bir hafta medyayı meşgul ederdik demesi gündemde olabilmek için insanların ne kadar tehlikeli bireyler haline dönüştüğünü gösteriyor. Bir sosyal medya fenomeninin tek bir paylaşımıyla modası geçmiş bir ürünü yeniden moda yapması da sosyal medyanın gücünün cabası tabii ki. Bu yüzden bir noktada da Carola, Ana’dan vazgeçemiyor.
Benim filmde favori karakterim Ana’nın annesi Laura’ydı. “Hayat, paylaşımlarının tutmasından ibaret değil.” diyerek kızına yol göstermeye çalışan kızının iyiliğini isteyen gerçek bir anneydi. Fenomenlerin herkesi kendileri gibi giydirmesinden hoşnut olmadığı gibi dünyanın bu şekilde değiştirilemeyeceğinden bahsederek kızına sitemlerini dile getiriyordu ve kızının değişmesi için elinden gelenin fazlasını yaptı.
Bana kalırsa bu dijital detoks Ana için iyi geldi. İnsanları küçük görmemeyi, gerçek aşkın ne olduğunu veya ne olmayacağını kendisi tecrübe edindi ve en önemlisi kendisinin kim olduğunu gördü. Yeteneklerinin farkına vardı. Mutluluğun nelerde gizli olduğunu öğrendi. Ana ile birlikte ben de fark ettim ki hepimiz sosyal medyayla, telefonlarımızla bütünleştik, sırf bir beğeni fazla alabilmek için yapmadığımız kalmadı. Sanırım hepimizin dijital detoksa ihtiyacı var, ne dersiniz? Sosyal medyanın zehirlerinden arınabilmemiz dileğiyle…