Merhaba sevgili dostlar ve K-Drama severler. Yeni bir bölümle ve yeni bir yorumla tekrar birlikteyiz.
Geçen bölüm Kang Shin-Jae’nin gerçeklerle yüzleşmesine tanık olmuştuk. Lee Lim zannedilenden çok daha fazla insan getirmişti cumhuriyete. Bunu engellemenin tek yolu ise kapıyı tutup Lee Lim’i yakalamaktı. Şimdi gelin hep beraber yeni bölümümüzün yorumuna geçelim.
“Hoşlandığım biri var ama geçmişi çok dramatik. Kendisi bir vatana ihanet kurbanı.” Jung Tae-eul Song Jeong-hye’nin ikamet olarak verilen adresi kontrol etmek için Lee Gon’a birlikte gitmeyi teklif eder. Amacı, henüz üç yaşındayken annesini kaybeden Lee Gon’un, başka birisi de olsa annesinin yüzünü görmesiydi. En azından bu şekilde hatırasında annesinin yüzü olabilecekti ve Lee Gon’a bu şekilde küçük bir teselli sunmaktı Jung Tae-eul’ün amacı. Fakat verilen adres şaşırtma amaçlı olduğu için Jung Tae-eul amacını gerçekleştirememişti. Jung Tae-eul amacına ulaşamasa da Lee Gon durumdan çok memnun kalır. Çünkü sevdiği kadınla, kalabalıkların olmadığı uzak bir yerde baş başa vakit me imkânı bulmuştu. Jung Tae-eul ilk defa Lee Gon’a dünyalar arası nasıl geçiş yaptığını sorar. Öyle ya! Bu kadar olaylar olmuşken artık gizli şeyleri de bilmeye hakkı vardır. Fakat Lee Gon, şimdilik buna cevap veremeyeceğini söyler. (Belki daha sonra).
Jung Tae-eul Lee Lim’in hamlelerini nasıl bloke edeceğini düşünürken aklından şu cümleler geçer; “Sarsılırken sarsmaya devam et. Dengeyi yeniden kazanmak için bir çatlak oluştur.” Kendisi Lee Gon’dan, kendisiyle iş birliği yapmasını istemişti ve Lee Gon buna Lee Lim ile ilgili bilgileri vererek karşılık vermişti. Şimdi sıra Jung Tae-eul’deydi. İşte bu sebepten Jung Lee Sang-do dosyasını Lee Gon’a vermeye karar verdi her ne kadar, dosyayı başkalarıyla paylaşmak suç olsa da. Bu dünyada cevabını bulamadığı cinayetin çözümü belki de diğer taraftaydı. Tam da öyle oldu. Lee Sang-do Kore Krallığındaydı hem de Lee Gon’un atı Maximus’un bakım ekibinde. Lee Gon onunla hesabını artık dönünce görecekti.
“Bir çatlak.” Lee Lim krallıktaki işleri bitince tekrar cumhuriyete döner. Fakat yokluğunda hiç beklemediği gelişmeler olmuştur. Kang Sin Jae Song Jeon-hye’nin oğlunu (Lee Gon’un görsel ikizi) ziyarete gitmiş, Jung Tae-eul yaşlı bakım merkezini ziyaret etmiş, son hamlesi olan Jang Yeon-ji sorunlara sebep olmuş ve adamlarından Kim Gi-hwan ortadan kaybolmuştur. Bakım merkezini ziyaret eden ve Jang Yeon-ji’yi yakalayanın aynı polis, Jung Tae-eul olduğunu öğrenir ve Kang Sin-jae’yi seçerek yanlış hamle yaptığını anlar ve yeni hamle yapacağı kişi olarak Jung Tae-eul’u seçer.
Lee Gon hain Kim Gi-hwan’ın üzerinde bulduğu 2G telefonu alıp Lee Lim’in aramasını bekler. Çünkü biliyordu ki bir dahaki zaman donmasında Lee Lim cumhuriyete geçmiş olacak ve illa ki adamıyla görüşecek. Ve beklene an gelir. Yine zaman donar ve Lee Gon yine saymaya başlar; 2,71828182845904523… Ve beklediği arama gelir: “Gökyüzü kalbi üzerimize verir ve yer ruha yardım eder. Güneş ve ay oluşur. Dağlar ve dereler oluşurken şimşek çakar. Bir bilge dağların ve derelerin kötülüğünü yenmek için taşınır. Derin düşüncelerle ve iyi şekilde kullan.” Bu cümleler, dört kaplan kılıcında yazmakta ve krala görevini belirtmektedir. Lee gon kendisine düşen bu görevi gereği şekilde yapacağını ve bu yüzden Lee Lim’in daha iyi saklanmasını söyler. Artık kartlar oynanmış, kılıçlar çekilmiştir. Bakalım kim kazanacak? Kılıçla adaleti inşa edecek olan mı; yoksa kılıçla, adaletin (kralın) kendisi olduğuna karar veren mi?
Ve ayrılık vakti…
Her cuma Başbakan Koo ile rutin görüşmesi olan Lee Gon’un gitme vaktidir artık. Birbirlerine doyamadan ayrılmak zorunda kalmak, onun sesini duyamamak, elini tutamamak, ona sarılamamak… Her ayrılık zordur ama çiftimizin ayrılığı daha bir zor. Çünkü ayrı dünyaların insanıydılar. İsteseler bile birbirlerinden haber alma imkanları yoktu. ☹ Lee Gon ile Jung Tae-eul’ün, cumhuriyetteki son randevusu, son geceleri. Onun için Jung Tae-eul özel bir yer seçer. Cumhuriyette sevgili olan çiftlerin meşhur buluşma yeridir nehir kenarı. Son buluşma yine her zamanki gibi sade, sıradan ve kendilerine özeldir. Atmosfer de çok güzeldir buluşma yeri de. Lee Gon’un dediği gibi; nehir kenarı, yıldızlar, yemek, alkol ve Jung Tae-eul’ün kıskançlığı… Her şey mükemmeldir. Bu mükemmelliğe gölge düşüren tek şey ise ayrılık. ☹
Lee Gon önceki görüşmeyi öne aldığı için Jung Tae-eul ile bir haftadan fazla bir süre birlikte vakit geçirse de bu onlara yetmez. Jung Tae-eul her ne kadar durumu kabullense de yine de çok üzülür. Lee Gon hemen geri döneceğini söylese de bu onu tatmin etmez. Çünkü Lee Lim açığa çıkmış ve her ikisi arasında açık bir savaş başlamıştır. Sonraki sürecin ne olacağı hiç belli değildir ve bu belirsizlik Jung Tae-eul’ü fazlasıyla endişelendirir.
Lee Gon Jung Tae-eul’e kendisiyle gelmesini, birlikte yaşamayı teklif eder ama Jung Tae-eul, 17 kuralına bir kural daha ekleyerek sekizinci kuralını söyler. Lee Gon kendisinden birlikte gelmesini istemeyecektir. Çünkü burada bırakamayacağı bir babası, arkadaşları ve sorumlulukları vardır. Lee Gon şimdilik yalnızca birlikte güzel vakit geçirmeyi düşünmeli bir de Jung Tae-eul yanında yokken tek başına bir yere gitmeyi düşünmemeliydi. Lee Gon’a ilk yasak gelmişti; Jung Tae-eul olmadan tek başına bir yerlere gidemezdi. 😉
Hazır sırası gelmişken 8 sayısına da bir bakalım. İlk önce 8 sayısının sonsuzluk sayısı olduğunu söylemeliyiz. Sonsuz sevgi, sonsuz enerji gibi. Ayrıca 8 sayısının kendine güven, başarı, iç bilgelik ve şefkatin sembolü olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Uzakdoğu’da iyi şansların sayısı olarak kabul edilir. 8 sayısının anahtar sözcükleri; organizasyon, yargı, denge, maddi başarı, otorite, güç ve kudret arayışıdır.
“Yalnız rüzgâr, mavi yağmur yağıyor bir başına,
Sensin kovaladığım o ışık.
Uzaklardaki bulanık, ait olduğum bu özlem,
Yelken açıyor kabaran dalgalar boyunca.
Nasıl dokunabilirim acaba senin zamanına?
Kaderime doğru ilerlerken.
Ben gerçeklerle yüzleşirken,
Sen olma yalnız yürüyen. (Yongzoo/Maze)”
“Onu özlemek…” Birlikte çekilmiş bir fotoğrafları bile yoktu çiftimizin. Sadece ellerinde bulanık görüntüleri vardı avunabilecekleri. Ama bu bile yeterliydi özlemlerini gidermek için. Krallıkta kralın, bilinmeyen birisiyle fotoğraf çekilmesi yasaktı. Cumhuriyette de çekilememişlerdi. Jung Tae-eul Lee Gona özlemini paradaki fotoğrafına bakarak gidermeye çalışır. Lee Gon ise Jung Tae-eul’ün mobese kayıtlarına bakarak özlemini gidermeye çalışır. Fakat son videoda garip bir şey vardır. Jung Tae-eul faklı bir kıyafetle Haesong Kitabevinin önünden geçer. Videoda bir de çocuk vardır ve dikkatle kameraya bakıp bir mesaj vermeye çalışır gibi. Lee Gon buna çok şaşırır çünkü kayıttaki tarih 27 Mayıs 2022 yılına aittir.
Lee Gon kendi dünyasına döndükten sonra Lee Lim’in adamlarını yakalama işine girer. Jo Eun-seob sembolik olarak Jo Young’un yerine geldiği için bütün güvenlik ve Lee Lİm’i yakalama işi Lee Gon’a kalır. Şimdi Lee Gon’un yapacağı tek şey Lee Lim’in krallığa gelmesini beklemek ve bambu ormanına muhafızlar yerleştirip Lee Lim’i yakalamak. Bu arada Lee Lim’in daha önce de kendisinin katıldığı etkinliklerde olabileceğini düşünüp videolar kontrol eder ama yetmiş yaşındaki Lee Lim’i göremez. Neyi gözden kaçırdığını düşünürken birden Jung Tae-eul’ün söylediklerini hatırlar. 0 ile 1 arasında zaman yoktur. Orada bir saat dışarıda yaklaşık bir güne denktir. O zaman orada olan birisi, dışarıda olan insanlara göre daha genç kalırdı. Yani yaşlanmamış olur. İşte o an neyi araması gerektiğini anlar ve videoları tekrar kontrol ettiğinde Lee Lim’i neredeyse hiç yaşlanmamış olarak bulur. O zaman Lee Lim’in flütü neden bu kadar istediğini anlar. Lee Lim kral olmayı değil sonsuz yaşamı istiyor.
Cumhuriyette kalan Jo Young’un paraya ihtiyacı olduğu için, Jung’ Tae-eul’e satması için boğa figürlü altın külçe verir. Yine bir sembol çıkıyor karşımıza. Boğa sembolüne kısaca baktığımızda; simgeselliğini hemen hemen tüm kültürlerde görmekteyiz. Boğa; çağlar boyunca farklı kültürlerce yeniden doğuşu, yeniden başlangıcı simgelemiştir. Çünkü gücü, verimi ve kuvveti temsil ettiği için bahar aylarına denk gelen süreçte boğa burcunun denk gelmesi de bilinçli olarak kullanılmasından dolayıdır. Ayrıca doğurganlığın, yaşamın ve göklerin simgesi olarak karşımıza çıkmakta. Boğa’nın Çin sembolizminde çok önemli bir yeri vardır; çalışkanlığı, azmi, dayanıklılığı ve erdemi temsil eder. Çin takviminde 2021 yılı Boğa yılıdır. Bu da gösteriyor ki 2021 yılı iyilikler getireceğine ve Lee Gon ile Jung Tae-eul’ün yaşadıkları sorunların son bulacağına işarettir.
Lee Gon’un koruyucuları, gizli kahramanları Prens Byoung ve saray hanımı Noh. Yetim kaldıktan sonra, gözleri ve elleri her an Lee Gon’un üzerinde olup, onun da suikaste kurban gitmesini engelleyen yegâne koruyucular. Ayrıca manevi ebeveynler de diyebiliriz. Tam de şu zamanda onların fikirlerine, nasihatlerine ve yol göstermelerine ihtiyacı olan Lee Gon onlarla dertleşir. Kader diye bir şey var mıdır? Bilim adamı olan Lee Gon için kader kavramı kabul edilmeli midir? Bu sefer, saray hanımı Hoh’a nerede olduğunu anlatmaya niyetli Lee Gon’a, saray hanımı Noh, “Nereye gittiğinizi biliyorum. Kaderinizi (Jung Tae-eul) takip ediyorsunuz, değil mi?” der. Bu sözleriyle sanılandan çok daha fazlasını bildiği belli olan saray hanımı Noh, bunun aralarında sır olarak kalmasını ister.
Prens Byoung ile görüşmesinde ise Lee Gon, kader inanıp inanmadığını sorar. Prens Byoung’un cevabı ise şöyle olur; “Hayatınız risk altında olsa bile ulaşmak istediğiniz bir yer varsa bu kaderdir. Tüm hayatınızı riske atarak attığınız adımlar kaderdir.” Evet. Lee Gon’un ulaşmak istediği bir yer vardır. Yanında huzur bulduğu, sevdiği kadın Jung Tae-eul. Devamında ise; Ulaşmak istediği bir yer varsa sadece oraya gitmesini, gitmemek için mücadele etmesine gerek olmadığını söyler. Tüm bu öğütler sonucunda Lee Gon, ne tür kararlar alması gerektiğinin daha net ayırdına varır. Artık kaderinin peşinden gidecektir.
Bir bölümün daha sonuna geldik. Ben yazarken büyük keyif aldım. Umarım sizler de okurken aynı keyfi alırsınız. Sürçülisan ettiysem affola. Okuyan herkesin emeğine, gözlerine sağlık. Gelecek bölümde buluşmak üzere kalın sağlıcakla… 😊