The King Eternal Monarch 6. Bölüm | Sıfırın Ötesindeki İnsan: Lee Gon

Merhaba sevgili dostlar ve K-Drama severler. Yeni bir bölümün yorumuyla tekrar birlikteyiz.

Bir önceki bölümde Lee Gon Jung Tae-eul’ü kendi dünyasına götürmüştü. Kralımız Tae-eul’üyle çok şeyler yapmak istese de durumun garipliği buna imkan vermemiş, o da umduğuyla değil bulduğuyla yetinmek zorunda kalmıştı. Tae-eul günün bir kısmını yalnız geçirmiş bu esnada Seul’e gidip, kendi dünyasında tanıdığı insanların burada ne durumda oldukların görmek istemişti. Fakat Seul’de mahsur kalınca Prenses Diana kralını aramıştı. Kralı ise prensesinin kendisini aradığını duyunca yolunu değiştirip hemen Tae-eul’ü almaya gitmişti. Gelelim şimdi yeni bölüm yorumumuza.

Lee Gon her daim gözetim halinde olduğu için yaptığı her hareket, attığı her adım anında duyulur. Tae-eul için helikopterle Seul’e geldiği de Başbakan Koo’nun kulağına anında gider. O da doğal olarak çiftimize baskın yapar. (kıskançlık çanları çalmaya başlar.) Tae-eul’ün varlığı zaten büyük bir sorundur. Çünkü kaosa sebep olmamak için Lee Gon’un bildiklerini başkasının bilmemesi gerekir. Lee Gon bir şekilde Başbakan Koo’dan kurtulur ve Tae-eul’ü baş başa kalabilecekleri bir yere götürür. Önceki sohbetleri şartlar gereğince gelişirken bu sefer Jung Tae-eul ilk defa samimi bir biçimde gerçek duygularından bahsederek Lee Gon’u anladığını itiraf etti ve ilk defa teşekkür etti kendisini almaya geldiği için. O anda Lee Gon’un içinde bir çok şey yapmak geldi, sımsıkı sarılmak, saçını okşama gibi ama elleri kirliydi. 😊

Jung Tae-eul iki aydır tanıdığı Lee Gon’u; gerçek Lee Gon’u anlamak, tanımak istiyor gibiydi. Tüm hareketlerine, mimiklerine daha bir dikkatli bakıyordu. “Sen artık iyi bir insana dönüşmüş gibisin” derken, dönüşen Lee Gon değil, Jung Tae-eul’ün bakış açısıydı. Yoksa aynı Lee Gon hüzünlü, yalnız, savunmasız, zayıf halini cumhuriyette de dile getirmişti. Jung Tae-eul uzun zamandır tanımasına rağmen Lee Gon’un hiç fark etmediği, boynundaki yarasına bile daha dikkatli baktı. Sanki hikayesini öğrenmek ister gibi. Bunu anlayan Lee Gon da ilk defa geçmişini bilmeyen birine, geçmişini anlatmanın iç huzuruyla hikayesini anlattı. Dramatik hikayesinin sonunda bir sarılma tesellisi bekledi ama Tae-eul henüz buna hazır değildi. Tae-eul’ün aklında ise kimliğini görüp bir an önce kendi dünyasına dönmek vardı. “Eve dönmek” ifadesi ne zaman geçse Lee Gon’u bir hüzün kaplar. En değerli hazinesini kaybediyormuş gibi kalbinde burukluk, yüzünde hüzün belirir. Evet Tae-eul hemen geri dönmesin diye kimliği mümkün olduğunca geç gösterecekti ama ne zaman kadar?

Henüz sohbetlerinin sonuna gelmemişken acil bir durum ortaya çıkar ve Lee Gon’un planından daha erken ayrılmak zorunda kalırlar. Kore Krallığı Japonya ile sorunları olan bir ülkedir ve şimdi o sorunlardan bir nükseder. Jung Tae-eul kendi dünyasına dönmek, Lee Gon ise ülkesinin kralı ve başkomutan olarak ordunun başına geçmek zorundadır. Fakat bu arada garip bir olay daha olur. Saray hanımına teslim edilen Jung Tae-eul’ün eşyaları arasından kimlik kartı kayıptır. Tae-eul dönmek zorunda olduğu için, Lee Gon kendisinde olan kimliği verir ve bunun da o geceyle bağlantılı olduğunu ve cevabını mutlaka bulacağını söyler.

Tae-eul ise artık olan biten hiçbir şeye şaşırmaz olduğu gibi kabullenir. Çünkü gelişen olaylar kendi gücünün çok ötesindedir. Lee Gon durumu açıklarken, görevini başarıyla tamamlayıp Jung Tae-eul’e geri döneceği sözünü verir. Jung Tae-eul için ise tekrar görüşmek zayıp bir ihtimaldir. Çünkü görüşmeleri Lee Gon’un sahip olduğu nesneye bağlıdır. Jung Tae-eul “Tekrar görüşmek mi?” diye sorduğunda, Lee Gon “Bekleyecek misin?” diye sorar. Jung Tae-eul ise başıyla “evet” işareti yapar üstelik, “tekrar görüşeceğiz Lee Gon” diyerek ilişkilerini dolaylı yoldan da olsa onaylamış olur. Lee Gon ise ilk defa adının söylenmesini garipser çünkü şimdiye kadar adı hiç kimse tarafından söylenmemiştir. Fakat bir o kadar da mutlu olur çünkü kendini ilk defa normal, yalın bir insan gibi hisseder. Diğer bir taraftan eksik yanı da tamamlanmıştır artık. Tıpkı gerçek çift gibi, ying-yang gibi. Tabii bu ismi söyleme hakkı, özel koşullardan dolayı artık sadece Jung Tae-eul’e aittir. 😉 Ve tekrar buluşmak üzere sözleşmeleri resmi olarak ilk randevuları anlamına da gelir. 😊

Dönüş yolunda Jung Tae-eul krallıktan aldığı çiçek tohumlarının bir kısmını sıfır ile bir aralığına eker. Fakat orada hiçbir tohum filizlenemez. Çünkü orada Lee Gon’un açıklamasına göre ışık, rüzgar, hava, nem ve zaman yoktur. Lee Gon denemek amacıyla, cumhuriyetten ayrılırken yanında getirdiği balonu burada bir yere bırakmış fakat on günden fazla bir süre sonra tekrar cumhuriyete geçerken bıraktığı yerde bulmuştur, Üstelik bir balon en fazla on saat sonra patlarken bu balon günler sonra bile patlamamıştır. Tüm bu koşullar altında çiçek filiz verebilecek mi acaba?

Gelelim Jung Tae-eul’ün ektiği tohumlara. Senarist mesaj yüklü birçok nesneyi de dizide ince detaylarla kullanmış. Bulabildiğim bilgiler ise kısaca şöyle: Nergisgiller ailesine ait olan bu bitki, dizde “zambak” olarak yalın halde söylense de asıl ismi “kırmızı örümcek zambağı” olarak geçiyor. Fırtına öncesi yetiştiği için; “Kasırga zambak (yolun şimşek yolu olması)”, “Diriliş zambak (yeniden doğuşu simgelemesi)” gibi ortak adlarla da adlandırılmış. Bir yerde der ki; “Onlar vedalarla ilişkilidir. İnsanlar iyi yolarını ayırdıkları her yerde büyür. (kendi dünyalarına döndüklerinde bir nevi ayrılmış olmaları)” Bu açıklama, sonraki bölümlerde gördüğümüz Luna’nın açıklamasına (umutsuz aşk anlamına geldiğini söylemişti) birebir uyuyor. Bunun yanı sıra zambak dirilişi ve yeniden doğuşu da simgeliyor. Bir diğer anlamı da ki benim için hepsinden daha önemlidir; “Kayıp hatıralardır. (Nedenini ise zamanı geldiğinde açıklayacağım.)” 😊

Günler geçmesine rağmen, söz verdiği halde Lee Gon hâlâ Jung Tae-eun’u görmeye gelmeZ. Jung Tae-eul ise çaresizce bekler. Zaten elinden, beklemekten başka bir şey de gelmez. İşinden dolayı günleri dolu gibi geçse de sıfırın ötesindeki adamı, Lee Gon’u düşünmekten kendini alamaz. İki hafta önce, kart çözümlemesi yapılsın diye verdiği telefon kayıtları nihayet teslim edilir. Kayıtlarda anlamsız konuşmalar vardır. Konuşmalarda kuzey ve güney bölgelerinden, K stadyumundan, Prens Byoung’dan ve daha birkaç anlam veremediği şeyden bahsedilir. Tekrar tekrar dinlediğinde ise kafasında adeta şimşekler çakar. Çünkü tüm bu söylenenler Kore cumhuriyetinde değil Kore Krallığında vardır. Ve o an anlar ki iki dünya birbiriyle tahmin ettiğinden çok daha fazla ilişkili hale gelmiş.

Lee Gon’un kafasını uzun süre meşgul eden bir şey vardı. Lee Lim’in öldüğüne dair otopsi raporu. O gece Lee Lim ölmemişti ve sonrasında da ölmemesi muhtemeldi. Prens Byoung’un korumacı tavrından şüphelenmiş olsa gerek elindeki rapora şüpheyle yaklaşır olmuştu. Ve Prens Byoung’a kendisinden bir şey saklayıp saklamadığını sormuştu. Prens Byoung da artık gerçekleri söylemenin, önemli bir sırrı saklamanın cezasını çekmenin zamanı geldiğini düşünüp, Lee Lim’in ölmemiş olabileceğini söyler Lee Gon’a. Duydukları karşısında hem sinirlenen hem de korkan Lee Gon bir şeyin daha farkına varır. Lee Lim’e eklenen şey diğer dünyanın kapısıydı ve ihanetinin asıl amacı kral olarak başa geçmek değil de flüte sahip olmak olan Lee Lim, diğer yarısını Lee Gon’dan almak içim Kore Krallığına kesinlikle geri gelecekti. Bu bölümde de, şimşek çaktığında Lee Gon’da oluşan yaradan Lee Lim’de de oluştuğunu görüyoruz.

Uzun bir bekleyişten sonra Kralımız nihayet teşrif etti cumhuriyete. Jung Tae-eul eve döndüğünde Lee Gon’u her zamanki yerinde kendisini bekler buldu. Lee Gon’u gördüğüne çok sevinen Jung Tae-eul bu sefer duygularını saklamaya hiç niyeti yoktu. -Lee Gon: “Beni mi bekliyordun? -Jung Tae-eul: kafa işaretiyle “evet” der. Ve ardından koşarak sarılır Lee Gon’a. Lee Gon bir yandan sevinir çünkü yıllardır hayalini kurduğu şey gerçekleşmiş sevdiği kadın sevgisine karşılık vermiştir. Ama diğer yandan da korku kaplar içini, sebebi ise Lee Lim’in hayatta olması ve sevdiği kadının hayatı için tehlike arz etmesiydi. Herkes ki buna Jung Tae-eul de dahil Lee Gon için tehlike olarak görülüyordu fakat bu kez Lee Gon, Jung Tae-eul için tehlikeydi. ☹

Bir bölümün daha sonuna geldik. Sürçülisan ettiysem affola. Okuyan herkesin emeğine, gözlerine sağlık. Gelecek bölümde buluşmak üzere kalın sağlıcakla…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!