tds_thumb_td_300x0
The King Eternal Monarch 13 Bölüm | Benim Tek Zayıflığım…

Merhaba sevgili dostlar ve K-Drama severler. Yeni bir bölümle ve yeni bir yorumla tekrar birlikteyiz.

Geçen bölüm Lee Gon Jung Tae eul’ü Lee Lim’in elinden kurtarmış ve bu esnada geleceğin kraliçesini ilan etmişti. Bölüm sonunda da Başbakan Koo’nun da dünyalar arası seyahat ettiğine şahit olmuştuk. Gelin şimdi hep beraber yeni bölüme bir bakalım.

The King resim 2

Bölümler ilerledikçe olaylar ve sırlar da çözülmeye başlar. Bu sırlardan birisi de saray hanımı Noh’un da büyükbaba Kral Heajong tarafından krallığa getirildiğidir. Sohbetin sonunda bizleri bir parça mutlu eden şey ise saray hanımı Noh’un Lee  Gon’u Jung Tae eul’e emanet etmesiydi. Başbakan Koo geçen bölümde duyduğu haberle, hesap sormak ve Lee Gon’u tehdit etmek için saraya ani baskın yapar. Bu çıkışıyla tehditlerinin işe yaramayacağını açıkça görmüş oldu. Çünkü Lee Gon açıkça; söylentilerin doğru olduğunu ve her adımını, her kararını desteklediği sevdiği bir kadın olduğunu söyler. Bu esnadan çakan bir şimşek Başbakan Koo’nun da Lee Lim ile irtibatta olduğunu gösterir. Çıkışta Jung Tae eul’e de tehditler savuran Koo’nun şimşek yarasının görünmesiyle Tae eul de emin olur Koo’nun dünyalar arası seyahat ettiğinden. Lee Lim kendisine ulaşan bilgiler neticesinde, yara yüzünden ölenlerin olduğu sonucuna varır. Şimdi yapması gereken bunları yerinde görmektir. Bu araştırmalar esnasında Lee Gon; Jung Tae eul ve Jo Eun-Seob’un yaralarının olmamasına dayanarak, olayın dünyalar arası seyahatle ilgisinin olmadığı, benzerlerinin ölümüne bağlı olarak bu yaranın oluştuğu sonucuna varır.

The King resim 3

Sürekli yeni hamlelerde bulunan Lee Lim’in son hamleleri krallıktan Başbakan Koo ile cumhuriyetten fakir bir kadındır. İpuçlarını çabuk çözen Başbakan Koo Lee Lim’in niyetini en kısa sürede çözen tek kişidir. Olayın gerçekliğine doğru olup olmadığını anlamaya çalışmakla vakit kaybetmek yerine kesin kanıt göstermesini ister ve kendisini cumhuriyete götürmesini ister. Tabii bu durumda iki kişiden biri ölecektir ve bu kurban cumhuriyetteki benzeri olur. Fakat Başbakan Koo, kraliçe olma hırsıyla giriştiği bu oyunun sonunda kaybedenin yine kendisi olacağını bilse yine de böyle bir şeye kalkışır mıydı çok merak ediyorum. Çünkü hiçbir sebep olmasa da dengeyi sağlamak için flüt hayatta kalan diğer kişiyi de yakarak yok etmeye çalışıyor.

The King resim 4

Sevdiği adam için daha doğrusu kral için bu dünyada da canla başla çalışan, fedakar teğmenim Jung Tae eul. Lee Lim’in bambu ormanını bulabilmek için hatırladığı şeylerden yola çıkara bir ipucu bulmaya çalışır. Bir şeyler bulur ama bu pek işe yaramaz gibi. Lee Gon’un tahmin ettiği yerlere adamlar yerleştirmesini ister ama gözden kaçırdığı bir şey vardır. Lee Lim dünya değiştirirken zamanın donması ve buna bağlı olarak da insanların donması. Olası yerlere adam yerleştirilmesi demek onları savunmasız bir şekilde Lee Lim’in avucuna teslim etmek demektir. İşte bu yüzden ne yapılacaksa Lee Gon tek başına yapmak zorundadır. Çünkü o esnada hareket edebilen tek kişi odur.

Durumun vahametini anlayan Jung Tae eul ise Lee Gon’un yalnızlığına çok üzülse de yapabileceği pek bir şey yoktur Lee Gon’u teselli etmekten başka. Şu durumda Lee Gon için tek çözüm yolu geçmişe gidip olaya müdahale etmektir. Bunun nasıl mümkün olacağına gelince; flüt yarıya bölündüğü için gücünün yarısını kullanıyordur. Eğer mekân ekseni varsa, bir yerlerde zaman ekseni de vardır ve o kilit noktayı bulduğu zaman geçmişe gidebilecektir. Şimdilik Lee Gon için tek çözüm yolu bu gibi görünür. Eğer teorisi doğruysa yirmi beş yıl önce Tae eul’ün kimlik kartına nasıl sahip olduğunun cevabını da bulabilecektir.

The King resim 5

“Çok sevdiğim bir kadın var. Her anını ve her adımını destekliyorum.” Jung Tae eul ve Jo Eun Seob için geri dönme vaktidir artık. Dönüş yolunda, Jung Tae eul yine zambak tohumları alıp sıfır ile bir aralığına eker. Lee Gon burada herhangi bir bitkinin yetişeceğine inanmaz ama Tae eul inancını sonuna kadar korur. Öyle ya denemeden hiçbir şeyin sonucundan emin olamayız. Lee Gon henüz sıfır ile bir aralığının sırrını tam çözemese de gözlemlediği kadarıyla Jung Tae eul’ün ektiği tohumlar toprağa batmış, cansız cisimler ise havada asılı kalmıştır. Bu durum Tae eul’ün, bir gün zambağın filizleneceğine olan inancını destekler niteliktedir. Bölüm sonunda Luna zambağın anlamıyla ilgili “umutsuz aşk” anlamına geliyormuş dese de ben buna katılmıyorum. Lee Gon ve Jung Tae eul’ün aşklarına olan inançlarından dolayı, sonları umutsuz aşk değil yeniden doğuş yani flüt tek parça haline gelse bile sonrasında yeniden bir araya geleceğine inanıyorum. (Not: Zambakla ilgili geniş açıklama 6. Bölüm yazımızda.)

Ve yine sıra geldi bölümdeki şifreleri açıklamaya. Lee Gon kapıların kapanacağından endişe ettiğini söylediğinde Jung Tae eul on yedi kuralından dokuzuncusunu söyler: “İşin başından korkma, daha gerçekleşmedi bile.” Dokuz sayısı; ruhsal uyanış, sevgi ve karma olarak bilinir ve bir doruk noktası ya da bitiş öncesinin simgesidir. Tek basamaklı sayıların sonuncusu olan dokuz, evrenin kapısını açan bir sayıdır ve bazen başarı için yapılacak son bir hamlenin ve bu hamleden sonra kişinin hayatında belirecek büyük bir değişim ya da dönüm noktasının simgesidir. Bir sayısının başlattığı enerjiyi kucaklayan sayı dokuzdur ve problem çözücüdür, soruna değil çözüme yoğunlaşır. Büyük sorunların ya da yükün son aşamasına ve bir kapanışa gelindiğinin habercisidir.

The King resim 6

Jung Tae eul ve Luna. İki ayrı dünyada iki ayrı hayat. Burada araya girerek Kim Go Eun’un mükemmel oyunculuğuna değinmeden geçemeyeceğim. Evet iki ayrı kişi, iki ayrı karakter ve başarılı bir oyunculuk. Bir yanda şüpheci, endişeli ve biraz da özgüvensiz Luna, diğer tarafta özgüvenli, ne istediğinden emin ve gözlerinde endişe belirtisi olmayan Tae eul. Fakat Jung Tae eul’ün yokluğunda onun yerini aldı bile Luna. Bu arada Kang Shin jae’yi hemen öpmeseydi iyiydi ama fotoğraflardan Tae eul’e karsı ilgisi olduğunu anlamış olmalı ki öperek işi sağlama almak istedi herhalde. Tae eul’ün yerini aldığında bu dünyada kendisini koruyacak birisinin olması için. Ailesine zarar vereceğinden endişe eden Tae eul Luna’ya ulaşmayı başarır. Şimdilik, her şeyden habersiz Tae eul hedefindeki kişinin kendisi olduğunu anlayınca biraz da olsa rahatlar.

Şu durumda Luna’ya kızmalı mıyız bilemiyorum. Yıllarca sefil bir hayat sürmüş ve şu durumda da ölümcül bir rahatsızlığı olan birisi. Bir parça da olsa rahat yaşamak istiyor her ne kadar yolu yanlış olsa da. Arabanın içinde, yapayalnız bir halde acılar içinde kıvranırken insan acımadan edemiyor Luna’ya. Zaten Lee Lim’in en iyi kullandığı yöntem insanların zayıflıklarıydı ki Luna’nın sefil hayatı da kullanabileceği bir fırsattı.

The King resim 7

Jo Young’u geri götürmek için cumhuriyete Jung Tae eul ile birlikte gelen Lee Gon Tae eul’ü Bir kez daha görmek için evlerine gider. Yine Tae eul’ün ani bir kararıyla Lee Gon’u erkek arkaşaı olarak tanıtır babasına. Beklenmeyen bir şekilde gerçekleşen tanışma faslından sonra veda zamanıdır. Ama Tae eul bu kadar çabuk beklemiyordu geri dönüşü. “Bugün mü gidiyorsun? Şimdi mi? Kalmalı mıyım? Sadece bugünlük kalmalı mıyım? Seni durdurursam kalacak mısın?” Lee Gon’un iki şartı vardı; Tae eul ne “gitme” diyecekti ne de “gelme”. Çünkü böyle bir istek karşısında Lee Gon çaresiz kalacak ve sevdiğinin isteğini geri çeviremeyecekti. Ama şimdi Tae eul “gitme” diyordu. O zaman Lee Gon nasıl gidebilirdi? Böylece bugünlük de kalmaya karar verdi akşam buluşmak üzere.

“Kandırılmayacağımı düşünmüştüm ama sanırım bu yüz benim tek zayıflığım.” Akşam beklediği gibi Jung Tae eul gelir. Fakat ortada garip bir şeyler vardır. Yüz Tae eul’dür ama bakışlar çekingen ve korkaktır. Boşuna dememişler “gözler kalbin aynasıdır” diye. Luna’nın bakışlarında Tae eul’ün kendinden emin bakışları olmayınca Lee Gon hemen anlar yanlış kişiyle buluştuğunu. İşte o an düğüm çözülmeye başlar. Luna’nın kullandığı Tae eul’ün kimlik kartını eline alan Lee Gon aynadaki yansımasını görür. Üzerinde Tae eul’ün hediye ettiği kıyafetler vardır. O an anlar ki kendisini kurtaran kişi yine kendisidir. Tam o anda Lee Lim de olayları yeniden analiz ettiğinde anlar ki Lee Gon’u kurtaran kişi yine Lee Gon’dur.

Fakat tam o esnada zayıflığına yenik düşen Lee Gon büyük bir hata yaparak Luna’nın getirdiği içecekten içer ve yıllardır kendisini korumaya çalıştığı zehirlenme, yine sevdiği kadının yüzüne sahip birisi tarafından gerçekleşir. ☹ Ölümün kıyısına ikince defa gelen Lee Gon yere yığılırken bizler de onunla birlikte yıkıldık desek yeridir. Neyse ki Jo Young o esnada içki almaya çıkmıştı da bir nebze olsun, fazla gecikmeden geleceği ve Lee Gon’u onun kurtarabileceği ümidiyle bölümü sonlandırıyoruz.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Ben yazarken büyük keyif aldım, umarım sizler de aynı keyifle okursunuz. Sürçülisan ettiysem affola. Okuyan herkesin emeğine, gözlerine sağlık. Gelecek bölümde buluşmak üzere kalın sağlıcakla… 😊

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!