Merhaba sevgili dostlar ve K-Drama severler. Yeni bir bölümle ve yeni bir yorumla tekrar birlikteyiz.
Geçen bölüm, çiftimiz çok istemesine rağmen bir türlü bir araya gelememiş ve yeni yıla ayrı dünyalarda girmek zorunda kalmışlardır. Lee Gon Lee Lim ile karşılaşmış ama karışıklığa sebebiyet vermemek için bir şey yapamamıştı. Bu durumu lehine kullanmaya kalkışan Lee Lim, Prens Byoung’u öldürmüştü. Bir de bölüm sonunda, farklı evrenden gelip Jung Tae-eul’e çiçek veren ve onu sevdiğini söyleyen bir Lee Gon vardı. Yaptıkları sanki bir veda gibiydi. Gelin şimdi hep beraber yeni bölüme bakalım.
“Onun farklı bir dünyadan değil farklı bir zamandan geldiğini söyleyebilirim. Belki de o gün birçok şey hakkında kararımı vermiştim.” Yaşadığının hayal mi gerçek mi olduğunu anlayamayan Jung Tae-eul şaşkınlık ve öfkeyi bir arada yaşar. Yoksa bu bir tek ediş miydi? Hayır bu mümkün değildi. Döndüğünde ona dersini verecekti. Öteki dünyada neler olduğunu bilmeyen, bilemeyen Jung Tae-eul çaresizliğin verdiği öfkeyle ne yapacağını bilemiyordu.
Lee Gon’un değer verdiği insanları öldürerek Lee Gon’un çaresiz kalmasını sağlamak ve bu yolla yıllardır arzuladığı güze ulaşmak isteyen Lee Lim bir nebze de olsa amacına ulaşır. Lee Gon, eline ulaşan deliller sonucu Prens Byoung’u öldürenin Lee Lim olduğunu öğrenince hiç tereddüt etmeden Lee Lim’in peşine düşmeye kalkışır. İşte tam bu anda kader farklı bir yöne doğru evrilmeye başlar. Lee Gon Lee Lim’in peşinden bir o dünya senii bir bu dünya benim gidip geldikçe donan zaman süresi gittikçe artar. Taa ki tekrar çözülmesi imkansız hale gelene kadar. İhtimal odur ki işte tam o anlarda Lee Lim geri dönülmez bir durumda olduğunu anlar ve sonsuz pişmanlıkla, elinde bir demet “beni unutma” çiçeğiyle, zamanda geriye giderek Jung Tae-eul’ün karşısına çıkar.
Aslında kapıdan her geçişlerinde zamanın biraz daha fazla donduğunu Lee Lim’de bilmiyordur. Çünkü sosuz bir şekilde donan zamanın içinde, gücü eline geçirse bile bir başına ne yapacak ki? Muhtemelen Lee Gon’u yormak ve şaşırtmak için Lee Lim de iki dünya arasında gidip geldi ve zamanı sonsuz şekilde dondurdular. Fakat ne oluyorsa olaylar farklı şekilde ilerliyor. İşte bu kırılma noktasını oluşturan şey neydi? Lee Gon tam da talimatları verip çok uzak bir yere gideceğini söylediği anda imdadımıza Başbakan Koo yetişiyor. Kedi olalı bir fare tutan Koo’nun basına yaydığı söylenti yüzünden Lee Gon ilk anda hiçbir yere gidemiyor.
İlk andaki kararına karşılık, yeni bir boyutta gelişen olaylar sonucu oradaki Lee Gon donmuş zamanlarda uğraşadursun, Jung Tae eul ile aynı boyuttaki Lee Gon, Başbakan Koo sayesinde Jung Tae eul’e doğru ilerler. Neden mi çünkü kaderleri birbirine bağlıdır da ondan. Nasıl mı? Az sonra…👇 Bu arada donmuş zamanda yaşananlar, yeni gelişmelerle devre dışı kalır. Birazcık karışık oldu ama en basit nasıl açıklanabilirse o şekilde açıklamaya çalıştım. 😄
Kang Shin jae’den umduğunu bulamayacağını anlayan Lee Lim yeni hedef olarak Jung Tae eul ve onun benzeri Luna’yı seçer. Bunun yanı sıra Lee Gon’u zayıf noktalarından da vurmayı planlayan Lee Lim prens Byoung olayından sonra, sarayında ağırladığı kadınla da ona şantaj yapmayı amaçlar. Her zaman zayıf ve zor durumdaki insanları seçen Lee Lim bu sefer de hedefi on ikiden vurur. Sahipsiz ve kimsesiz bir şekilde sokaklarda büyüyen Luna bir de ileri derece hasta olunca ikna edilmesi zor olmaz. Sürekli birilerinden bir şeyler çalan Luna bu sefer de başkasının hayatını çalacaktır.
Kang Shin jae’den umduğunu bulamayacağını anlayan Lee Lim dedik ama yıllardır yaptığı yatırımın karşılığını almayı isteyen Lee Lim yine de Kang Shin jae’yi göz ardı etmez ve ona da 2G telefonunu ulaştırır. Yıllardır kendisini dünyasından ayıran kişiyle karşılaşmayı bekleyen Kang Shin jae bakalım nasıl bir tavır sergileyecek. Lee Lim ailesine nasıl Kang Shin jae ile şantaj yaptıysa yıllardır şimdi de Kang Shin jae’ye ailesiyle baskı yapıp emirlerini yerine getirmesini isteyecektir.
Lee Go ile Jung Tae eul’ün kaderleri birbirine bağlandı dedik şimdi onun açıklamasını yapma zamanı. Dizinin başından beri ara ara karşımız acıkan bir yo yo çocuğu var. Öyle ki bir Jung Tae eul’e çarparak kartının düşmesine sebep oluyor bir Euso kitabevinin önünde gelen geçenle konuşuyor. Şu zaman kadar ne amaçladığını pek anlamadığımız bu çocuk bu bölümde neyi amaçladığını açıkça söylüyor. Amacı; dengeyi sağlamak ve eski haline geri dönmek. Bunun için de insanları tehlike konusunda uyarıp, düşmanları bozguna uğrattığını söylüyor. Buradan da anlıyoruz ki çocuk, özel güçlere sahip flütün insan sıfatında göründüğü ruhu.
Çiftimizin kaderlerinin bağlandığı meselesine gelecek olursak; Kırmızı ip: “İki insanın kaderi birbirine bağlıydı, kopmayacak bir iple…” Kaderin Kırmızı İpliği, Çin mitolojisi kaynaklı bir inanışa dayanıyor ve zamanla tüm Uzak Doğu halkları için bu iplik önemli bir imge haline geliyor. Efsanelere göre evlilik ve ay tanrısı olan Yue Xia Lao, birbirlerinin ruh eşi olan insanları, ayak bileklerinden görünmez kırmızı bir iple bağlar ve sonunda bu kişiler evlenirlermiş. Japon mitolojisinde ise ip serçe parmaklara bağlanıyor. Hikayeler değişse de değişmeyen tek şey kırmızı ipin, iki insanın kaderini birbirine bağlaması ve asla kopmamasıdır. Bir sahnesinde Luna, kırmızı ipi kimin bağladığını sorar. Çocuk “ben bağladım” deyince, “sıkı bağla, kopabilir” der. Hatta son bölümde genç, “kırılacak sandım ama kırılmadı” der. Bu da gösteriyor ki Lee Gon ile Tae-eul’ün kaderleri sonsuza kadar birbirine bağlı kalacak. 😍
Kral olmanın ağır yükü; yalnızlık. Henüz sekiz yaşındayken babasının ölümüne şahit olmuş ama yine de kendisine dayatılan sorumluluklar sonucu acısını içinde yaşamak zorunda kalmış bir çocuk. Yıllar geçse de bu acıyı ikinci defa yaşamak. İkinci babası gibi kendisin koruyan Prens Byoung’un ölümünde bile acısını rahatça yaşayamamak ta ki herkes gittikten sonra gözyaşlarını salıvermek. Ah şimdi yanına Jung Tae eul olacaktı sımsıkı sarılarak başını boynuna gömdüğü ve içindeki tüm acıları dışarı atmak istercesine, dilediğince gözyaşı dökebildiği… 😭
Prens Byoung giderken eli boş gitmedi elbette. “Tüm hayatınız riske atarak attığınız adımlar, işte bu kaderdir.” Evet Prens Byoung hayatını riske atarak Eosu Kitabevine gitmiş ve Lee Gon’a bakması gereken adresi göstermiştir. Kendisine bırakılan ipuçlarını takip eden Lee Gon Eosu kitapevine baskın yapar. Orada teyid etmesi gereken bir şey vardır. Kitabevini işleten hainlerden biridir. Fakat öldürülen kişinin omuzunda yara olmayınca, Lee Gon anlar ki gerektiğinde Lee Lim aynı kişileri yer de değiştirmekte. O andan sonra Jung Tae eul’ün de Luna ile yer değiştireceğinden şüphelenir ve diğer tarafa gidemediği için şimdilik bu tarafta Jung Tae eul’e benzeyen birini bulmaya çalışır.
Son zamanlarda Lee Lim o kadar çok gidip gelmeye başladı ki zamanın sürekli ve artan bir şekilde donması Lee Gon’un dikkatini çeker. Bunun bir kurala mı bağlı olduğunu çözmeye çalışır. Yaşadığı ilk zaman donmasını kaçırmıştı ama kinci sefer 121 saniye, sonra 841 saniye, sonra 961 saniye, sonra 2209 saniye ve son olarak 3481 saniye. Arada farkına varmadığı sayılar ise kendisini yer değiştirdiği zamanlar. Üzerine biraz düşününce anlar ki her zaman donması asal sayıların karesi kadar saniyedir. Ve böyle giderse 62. seferde zaman tüm gün boyunca donacak demekti. Diğer bir deyişle hem Lee Gon’un hem de Jung Tae eul’ün dünyasının sonsuza kadar durduğu bir an gelecekti.
Her şeyi çözdüğü şu anda Lee Gon artık çok daha dikkatli olmalıydı. Zaten son günlerde Lee Lim o kadar çok gidip gelmişti ki donan zaman tekrarı çok fazla artmıştı. Şu anda bile donan zaman miktarı yaklaşık bir saati buluyordu. İşte bu noktadan sonra, başka boyutta gerçekleşen zamandaki donmuş anlarda hapsolmamak için Lee Gon, hesapsızca Lee Lim’in peşine düşmek yerine, sorunu çözmek için farklı kararlar alır ve bu kararlar neticesinde, Jung Tae eul’ün tek taraflı yaşadığı dramatik anlar tekrar yaşanmaz.
Yine bölümün en girift yerine geldik. Anrteman yaptığı sırada bayılan ve gözlerini açtığında kendisini başka bir yerde bulan Jung Tae eul neler olduğunu anlamaya çalışır. Tabii bu arada dengeyi tekrar eski haline getirmek için çabalayan yo yo çocuğu Tae eul’ün kaçmasına yardım eder. Amaçsızca oradan kaçan Tae eul “Busan Sarayı” tabelasını görünce işlerin gerçekten karıştığını anlar. Şu andan itibaren yapmaya çalıştığı tek şey hayatta kalıp Lee Gon’a ulaşmaktı. Ama nasıl?
Lee Gon’da endişelerinde ve korkularında haklıydı. Çünkü Lee Lim’in durmaya niyeti yoktu ve Lee Gon’u bitirmek uğruna sevdiklerini teker teker öldürüyordu. Önce babası sonra Prens Byoung şimdi de Jung Tae eul. İşte tüm bu gelişmelerden dolayı Lee Gon, bir an önce Tae eul’ü sağ salim bulmak zorundaydı. Ama nasıl?
Burada ya senaristin kusuru ya da fazlaca montajlama hatası yüzünden Lee Gon’un, Lee Lim’in Tae eul ile Luna’yı yer değiştireceğini nasıl çözdüğü kısmında biraz zayıf bir anlatım vardı. Tamam polis amiri Luna’yla ilgili gelişmeleri doğrudan Lee Gon’a bildirecekti ve Luna’yı tam yakalayacakken birileri tarafından engellendi. Tüm bunları Lee Gon’a bildirdi fakat biz bu geri dönüşleri görmediğimiz için kurguda kopukluk yaşanıyor.
Jung Tae eul tam da her şeyden ümidini kesmişken aniden karşıdan Lee Gon belirir. Burada güzel bir incelik daha görüyoruz. Silahlı özel kuvvetler operasyon için yerlerini almışken hiçbir ateşli silah kullanılmaz. Çünkü Lee Gon, Jung Tae eul’ün olası kaza kurşununa kurban gitmesini istemez. O yüzden özel bir birlik olan atlı süvari birliğiyle Tae eul’ü kurtarmaya gelir. ❤️ Ve bir detay daha. Yıllardır kimseyi öldürmeyen Lee Gon, söz konusu Jung Tae eul olunca gözünü kırpmadan kılıcını kullanmaktan çekinmez. Lee Gon’un Jung Tae eul’ü kurtarmaya giderken, “Onu koruyun! O, Kore Krallığı’nın gelecekteki Kraliçesi…” diye haykırması da yıllardır hayalini hayâlini kurduğu şeyin bir dışavurumuydu. Her ne kadar Kraliçe olma teklifini Tae eul henüz kabul etmemiş olsa da. 😍
Bir bölümün daha sonuna geldik. Ben yazarken büyük keyif aldım, umarım sizler de aynı keyifle okursunuz. Sürçülisan ettiysem affola. Okuyan herkesin emeğine, gözlerine sağlık. Gelecek bölümde buluşmak üzere kalın sağlıcakla…😊