tds_thumb_td_300x0
Crisis on Infinite Earths Part 5: Legends of Tomorrow

Bu sezonki crossoverı ile bizleri kendine hayran bırakan DC dizi evreni, maalesef son iki bölüm bize umduğumuzu veremedi. Çok iyi başlayan üç bölümün ardından izlediğimiz finali oluşturan bu iki bölüm, bana hikaye açısından oldukça zayıf geldi.

Sırayla gidelim; açıkçası, Lex Luthor’un barış ödülü almış olması beni şaşırtmadı. Malum, Smallville’de kendisinin başkan seçildiğini zaten biliyoruz. Ne kadar kaderi bile isteye değiştirmiş olsa da, Lex’in sonu çok da kötü bitmeyecekti zaten. İşin kötüsü, herkesin ona tapıyor olması! Bu durum, Lex’in eline çok daha fazla kozun geçmesine neden olacak.

J’onn ise oldukça sakin, öyle değil mi? Kendisi bütün crossover sırasında sakinliğini korudu sağ olsun. Supergirl izlemiyorum fakat onun karakterinin böyle olduğunu anladım şimdiden.

Weather Witch! Senin ne işin var orada demeye kalmadan Flash koştu geldi. Bizimkilerden biri dedi adeta… Böylece çok daha ilginç bir bilgi edinmiş olduk. Kahramanlarımız artık aynı evrende!

Peki bilin bakalım kim yok? Herkes var, kim yok? Doğru bildiğiniz. Arrow!

Ya evren yeniden başlatıldı, yeniden! Ölenler dirildi, Diriler öldü. Bir Oliver mı battı size anlamadım ki! Önde gelen kahramanlarımıza epik son imajından vaz mı geçse tv ve sinematik evren acaba?

Dig’in hissettiklerini o kadar iyi anlıyorum ki… 8 sezondur birbirlerini bir an olsun yalnız bırakmadılar. Adam her şeyini riske atıp, Oliver’ın yanına geldi. Birlikte evren evren gezdiler ve görevlerini yerine getirdiler. Ama son anında yanında olamadı. Bir kere de değil üstelik. Malum, diriltip diriltip öldürüyorlar.

Benim için çok duygusal bir sahneydi. Çünkü orijinallerden bir Dig ve Sara düşünüyordu Oliver’ı… En yakın arkadaşlarını kaybetmişlerdi.

Bunun sonu nereye varacak diye düşünürken Beebo çıktı karşımıza… Eee, özlemiştik. Bilmeyenler için söyleyelim kendisi Legends of Tomorrow’un kötüsüdür(!) Bu arada Legends of Tomorrow izlemeyen varsa ve merak ediyorsanız ben başlayın derim. İzlemeyince özlüyorum, farklı evrenlere, tarihi olaylara gitmeleri ve bunları yaparken her zaman beni güldürmelerini çok seviyorum. İlk sezondan bu yana kendini oldukça geliştirdi. Crossoverda olmalarına da ayrı bir sevindim.

Sara ile Barry’nin konuşması ise çok duygusaldı. Sara, Oliver’ı anlatırken: ‘O eski hayatıma dair kalan son hatıramdı.’ demesi dinleyen herkesi duygulandırmış olmalı. Oliver, herkesin hayatına dokunmuştu. Sara ve Barry de onun için önemli iki isim olmuşlardı tabi ki de.

Sara ile konuşurken gölge iblisinin geldiği an ise, Flash’ın örümcek adama yakın sezgileri sayesinde kurtuldular diyebiliriz. Teker teker avlanıyorlardı. Anlaşılan Anti Monitor, bu sefer dersine çalışıp gelmiş.

Anti Monitor’ün ölmemiş olması, esasen mantıklı. E o zaman neden Oliver öldü diyenler için cevaplayalım. Anti Monitor’ün kısa süreli yok oluşunda, Oliver evrenin yeniden başlamasına yardımcı oldu. Yaptığı şey Anti Monitor’ü öldürmek değildi. Anti maddenin ortadan kalkması yeterliydi. Oliver’ın fedakarlığı evrene, oluşması için zaman sağladı.

Peki ya Anti Monitor’ü silahla öldürmeye  çalışan koca yürekli o kahramanlara söyleyecek bir çift lafımız yok mu? Var. Ama burada söylemelim, aman aman.

Bölümün finalinde ise, başkan yine oldukça duygusal bir konuşmayla, Oliver’a teşekkür etti. Başlar öne eğik, gözlerden eksik olmayan yaşlarla izledik ve bir kahramana veda ettik. Çoklu evrenin yeniden doğuşuna şahit olduk. Ve o evrenlerdeki kahramanlarımızın yeniden hayata dönüşünü izledik. Stargirl ve Yeşil Fener’i de bize göstererek gerekli mesajı vermiş oldular.

Son sahnede ise, Oliver’ı en iyi tanıyan üç  insan ona karşı son görevlerini yerine getirdiler.

Artık kahramanlarımız aynı evrende. Barry bunun için masraftan kaçınmamış ve bir daha böyle bir durumla karşı karşıya olma ihtimaline karşı, kahramanlarımıza özel bir masa ayarlamış. Herkes yerine yerleşti. Tek birkişi hariç. Ve ona ayırdıkları sandalye, hep boş kaldı.

Crisis on Infinite Earths Part 4 İncelemesi: Arrow

Çok ama çok uzun bir aradan sonra crossoverımıza kavuştuk, sayın okurlar. Bu kadar uzun bir aranın, hikaye bütünlüğüne zarar verdiğini de söylemeden geçemeyeceğim. O heyecanı, her an ne olacak merakını kaybettiğimi fark ettim izlerken. Yine de hikaye anlamında güzel, fakat ‘daha iyi olabilirdi’ dediğim bir bölümdü.

Krizin 3. bölümünde, Anti Monitor’ün Harbinger aracılığı ile karakterlerimizin içine sızdığını ve tek bir saniye bile düşünmeden onları yok ettiğini hatırlayalım. Her şey oldukça heyecanlı bir yerde bitmişti. Çünkü Nash Wells, elinden gelen tek şeyi yapmış ve kahramanlarımızı kaybolma noktasına ışınlamıştı. Canlarını kurtarmışlardı. Peki ya dünyalarını?

Kahramanlarımızın ölümünden bir nevi Mar-Novu’nun sorumlu olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette ki evrende aynı anda birden fazla yaşam bir şeylere karar veriyor. Aslında başlarına gelen her şey bir oluşum sürecinden ibaret. Evrenin bu yeniden doğuş serüvenine ihtiyacı vardı ve aldı.

Yine de Monitor’e sinirlenmemek elde değil. Özellikle Oliver’ın -ne kadar onu izleyebilsek de- ölü olduğu düşüncesini aklımızdan çıkartamıyoruz. Zamanda geriye gidip, durumu düzeltmeye çalıştıkları sahnede kafamda birtakım soru işaretleri oluştu. Zamanında Flash’ın bir yorumunu yazarken de söylemiştim. Fantastik dizilerin içine bilim kurgu girince, her şey doğru ilerleyemeyebiliyor. Daha doğrusu, belirli kuralların dışına çıkıp, kendi kurallarını yazmaya başlıyorlar. Avengers Endgame de olduğu gibi.

Çizgi romanda Monitor ve Anti Monitor birbirini tanımıyor değil. Ve açıkçası, bir hırs uğruna Monitor’ün ‘yanlışla’ Anti evrenle karşı karşıya kalması, bana oldukça saçma geldi. Bu da hikayenin kalan son iki bölümünü zayıflatmış pek tabi.

Başka çok önemli bir konuya değinecek olursak…

Sayın yapımcılar, senaristler, yönetmenler… Soruyorum size. Bu adamı daha kaç defa öldüreceksiniz? Kimden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsunuz. Oliver Queen. Arrow!

Bir insanoğlu bir dizide kaç defa ölebilir arkadaşlar? Geçen sezon Mar-Novu’nun yanına gitti, çocuklar yalnız kaldı diye üzüldük. Bu sezon milyarları kurtarmak için kendini feda etti, ölümünü izledik. Ağladık. Kızı ve arkadaşları onu Araf’tan geri almaya gittiler, Spectre çıktı ‘gidemezsin yine sana işimiz düştü’ dedi. Tamam dedik, ruhlar dünyasında kalışını izledik. Yetmedi! Oliver Queen’e bu acılar ne ki?Adamı ruhu dünyaya ait değil. Ama bir daha öldürdüler. Önceki sezonlarda kaç defa bu eşikten geçti bahsetmiyorum bile!  Hayır korkuyorum finale iki bölüm kala, daha ne kadar ölüp ölüp dirilecek bu adam?

Yine evreni sen kurtardın Oliver Queen. Anladığım kadarıyla senden sonra bu görevi Flash üstlenecek. Sonu senin sonuna benzemez İnşallah.

Bölümün geri kalanı hakkında ise gerçekten söylenecek fazla bir şey yok. Her diziye bir bölüm düşsün diye biraz gereksiz uzatmışlar gibi geldi bana. Oliver Queen, Spectre olarak karşımıza çıktı. O muhteşem ses tonundan ziyade, Spectre tonunu dinledik. Neyse, biz alışkınız zaten. Malum Oliver Queen de Arrow’a dönüşünce farklı bir ses tonu kullanıyordu.

İnsanlık Paragonu, Oliver’ın Spectre görünümünü Sithlere benzetse de -ki bu göndermeye bayıldım- ben daha çok Obi Wan Kenobi’ye benzettim. Karanlık bir yanı yoktu, görünümü daha çok son iyiliğini yapıp diyarları terk edecek olan abimiz Kenobi’ye benziyordu. Sevdim.

Geçmişten kesitlerle Flash’ın tek tek kahramanlarımızı kurtarmasını izledik. Onları Zamanın Başlangıç Noktasında buluşturdu. Açıkçası bu noktanın çok daha farklı bir görsellikte karşımıza çıkmasını beklerdim fakat yine de fazla bütçeyle yola çıkılmadığı için bunu hoş görebiliyorum böyle bir dizide.

Dediği gibi Oliver kıvılcımı yaktı, paragonlar ise ateşi harladı.

Ve beklenen an geldi. ‘You have failed this universe!’ Anti- Monitor’ün ölümü… Evrenin yeniden doğuşu! Üzülerek söylüyorum ki, tüylerimi diken diken etmedi. Halbuki ilk üç bölü gayet heyecanlı, özellikle 3.bölümün finalinde oldukça meraklanmıştım. Henüz finali izlemedik ama bana Anti- Monitor’ün sonu biraz fazla kolay oldu gibi geldi.

Evren yeniden oluştu fakat zaman? Zaman eskisi ile aynı düzende mi aktı? Mar Novu hiç anti evrene bulaşmayacaksa, bu hiç Oliver ile karşılaşmayacak anlamına mı geliyor? Yani Oliver yaşıyor olabilir mi? Bakın, işte bu nokta beni oldukça heyecanlandırdı.

Ortak bölümlerin dördüncüsünde yüzümüzü güldüren en önemli detayı atlamadan geçmeyelim. Biliyorsunuz DC’nin uzun zamandır üzerinde çalıştığı The Flash filminin karakteri Barry Allen’ı görmüş olduk. Yani Ezra Miller’ı! Sevenleri olarak oldukça mutlu olduk. Malum, filmi görmeyi uzun zamandır bekliyoruz. Filmlerin de evrene dahil edilmiş olması, çıtayı oldukça yükseğe çıkarttı. Bir sonraki sene için beklentilerimiz yüksek. Ona göre CW!

 

Crisis on Infinite Earths Part 3 İncelemesi: The Flash

Kriz’in üçüncü kısmında, işlerin çok ama çok daha fazla kızıştığına şahit olduk.

Bütün dünyalar yok oldu. Hepsi! Bu zamana kadar izlediğimiz, sevdiğimiz herkes artık tozdan bile ibaret değil. Bütün varlıkları, geçmişleri ve gelecekleri ile birlikte yok oldular. Sanki hiç var olmamış gibi…

Bölümün başından incelemeye başlayalım. Yine ortak bölümler bizi geçmişe götürüp duygusallaştırmayı başardı. Bölümün başında gördüğümüz karakter, 2002-2003 yapımı Birds of Pray (Yırtıcı Kuşlar) dizisindeki Huntress, konuştuğu kişi de Oracle’dı. Yeni Gotham’da Batman’in yokluğunda şehri koruyan isimler kendileri. Dünya-203 ile birlikte onlar da yok oldu.

Diğer yandan kahramanlarımız Paragon dedektörü sayesinde, geriye kalan 3 Paragonu buldular.

  • Umut Paragonu- Supergirl
  • Cesaret Paragonu- Batwoman
  • Kader Paragonu- White Canary
  • Gerçek Paragonu- Superman (2006)
  • Aşk Paragonu – The Flash
  • İnsanlık Paragonu – Dr.Ryan Choi
  • Onur Paragonu – Martian Manhunter

Ve böylelikle Paragonlarımız tamamlanmış oluyor. Peki bütün bunlar yaşanırken kulaklarınız benim çığlığımı duymuş muydu? Belki de o an aynı serzenişte bulunduk. Yedi Paragondan bir tanesi nasıl Oliver Queen olmaz? Yahu bu adam size ne etti? O da Paragon olmayacaksa bitirin şu diziyi artık!

Adamı öldürdünüz yetmedi, adamı araftan almaya gittiler bari geri getirseydiniz. Durdular durdular Spectre karakterini ortaya çıkardılar. Bilmeyenler için söyleyelim. Spectre aslında bir ruh, ve kendi fedakarlıklarını yapmış bedenlerin içine girerek, kötü olan canlıları cezalandırmak için inanılmaz derecede güce sahip ilahi güçlerini kullanan kozmik bir varlık. Sıranın Oliver’da olduğunu söylediğinde ise büyük ihtimal Anti Monitor ile yürütülen bu savaşta ona ihtiyaç olduğunu söylemeye çalıştı. Sadece dünyada değil… Ve Oliver’da kabul etti. Yani anlayacağınız, Anti-Monitor’ün sonunu bu gidişle Oliver getirecek.

Geri dönememesi gerçekten çok üzücü. Ama bakıldığında, yedi paragon dışındaki herkes öldü. Bir şekilde geri gelmeleri gerekiyor öyle değil mi? Bunu yaparken Flash’ın ölmeyeceğini anladık. Tabi ki de tahminlerimiz doğru çıktı. Monitor hangi Flash’ın öleceğini söylememişti. Ve yine 90’ların dizi dünyasının Flash’ı, Dünya -90’daki Barry Allen, kendini çoklu evrene feda etti.

Krize o kadar çok karakter dahil oldu ki, bir noktada bölüm oldukça kafa karıştırıcı oldu. Belirli karakterler dışında diğerlerinin ölmesi bu açıdan iyi ama tamamen gittiklerini düşündüğümde ise kendimi çok kötü hissettim. Şu an bütün evrenler boş geriye kalan sadece yedi kişi. Üstelik bunlardan bir tanesi Lex Luther!

Sen ne ara gittin de kitabı aldın, yetmedi değiştirdin! E şimdi yedi paragondan bir tanesi yok oldu. Ne olacak? Bu bir çok şeyi değiştirecek ya da Gerçek Paragonu olarak Oliver karşılarına çıkacak. Bilmiyorum buradan sonrası çok karışık.

Geçtiğimiz bölüm yorumlarında Harbinger’ın kilit karakter olduğunu söylemiştim. Anti-Monitor’un Harbinger’ı onun isteği dışında yanına çekerek, onun şekline bürünmesi, ekip için çok kötü oldu. Monitor’ü resmen yendi! Pariah olmasa o yedisi de kurtulamayacaktı ya neyse… Çok güzel planmış Monitor. Ayakta alkışlıyorum seni.

Bölümün en güzel yanı, sanırım Lucifer’i ortak bölümlerde görmüş olmamızdı. Dedikodular, sonradan doğrulanan haberler vardı fakat gözlerimizle görmeden inanamazdık. Henüz Lucifer izlemedim ama kesinlikle listemde. Ve kesinlikle söylemeliyim ki, Constantine ile Lucifer’in ortak bir bölümü izlenmeye değer!

Lucifer ve Constantine dışında, Supergirl vs Batwoman konulu, aşırı aksiyonlu bir ortak bölüm izlemek de oldukça güzel olurdu. Küçücük bir iddialaşma bile bu kadar heyecan yaratıyorsa, savaştıklarını ve sonunda tabi ki doğru yolu bulup barıştıklarını görmek çok daha heyecanlı olurdu.

İşte ortak bölümlerin kötü tarafı, 4. ve 5. kısımlar için 14 Ocak’ı beklemek zorunda oluşumuz. Oldukça kritik ve heyecanlı bir noktada bitti. Üstelik bu yeni bölüm Arrow’da yaşanacak ama Arrow’dan karakter kalmadı. İnanılır gibi değil!

Bir ay çok uzun bir süre, geriye kalan son iki kısmın buna değeceğini umuyorum!

 

Crisis on Infinite Earths Part 2 İncelemesi: Batwoman

Crisis on Infinite Earths ortak bölümlerini gerçekten büyük bir heyecanla takip ediyorum. Bölüm, aksiyonu ve enerjisiyle ikinci bölümde de bizleri şaşırtmadı ve izleyicilerini memnun etti.

Özellikle 2001-2011 arasında tam olarak ekran macerasına 10 sezon devam eden, kalbimizin Superman’ini tekrardan bir dizide görmek beni çok heyecanlandırdı. Bunun bir diğer sebebi de, Smallville’in benim izlediğim ilk yabancı dizi olmasıydı. Clark Kent, gücünden ve aşkından hiçbir şey kaybetmemiş bir şekilde karşımıza çıktı bu bölüm. Clark Kent ve büyük aşkı Lois Lane, evli ve iki çocuklu! Smallville’in final bölümünde zaten Lex’in başkan olduğunu öğrenmiştik. Ama Superman’in güçleri hakkında herhangi bir detay hatırlamıyorum. Bu kısım beni başta şaşırtsa da sonrasında tam da Clark’ın yapacağı bir şey olduğunu düşündüm.

Eski yüzlerden gördüğümüz tek kişi, Smallville’in Superman’i değildi tabi. 2006 yapımı olan başrollerinde Brandon Routh’un oynadığı -kendisi bizim küçük robot adamımız olur- Superman dönüyor filmini de evrene dahil etmeleri oldukça hoş bir hareketti.

Bütün bunlardan önce, Superman için bunu düşünüyordum. Birden fazla Superman veya birden fazla Batman karakteri oldu yıllar boyunca. Bunların hepsinin günümüzde bu şekilde bağlanıyor olması yıllardır beklediğim bir hareketti.

Özellikle CW ilk defa bu kadar büyük bir ortak evren sunuyor bize. Kriz, biz izleyenlere beklenilenden de fazlasını verdi. Bunun bir diğer kanıtı da 1992 yılından bu yana Anime serilerinde Batman’e ses vermiş olan Kevin Conroy’u izlememiz oldu. Kendisi Superman’e karşı açtığı savaştı büyük bir sakatlık yaşamış fakat teknoloji sayesinde ayakta durabilmeyi başarmıştır. Maalesef umutları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bütün bu yaşadıkları onun hayattan vazgeçmesine neden olmuş. Kendisi bizim aradığımız paragonlardan birisi değildi fakat Kate’in, yani Batwoman’ın, tanıdığı birine karşı Supergirl’ü koruma cesareti göstermiş olması, onun cesaret paragonu olduğunu anlamamıza yardımcı oldu. Fakat neden Batman’den Kripton elementini çaldığını anlamış değilim. Sanırım sonraki sezonlarda Batwoman vs Supergirl  ortak bölümleri bizleri bekliyor olacak.

Paragonlardan bahsetmişken isterseniz elimizdeki paragonları bir sıralayalım:

  • Umut Paragonu – Supergirl
  • Cesaret Paragonu – Batwoman
  • Kader Paragonu – White Canary
  • Gerçek Paragonu – Superman (2006)

Elimizdeki dört paragon bunlar. Geriye kaldı üç tane, bunlardan ikisinin de Arrow ve Flash olduğunu düşünüyorum.

 

Arrow demişken, kendisini geçen bölüm bir milyar insanın hayatını kurtarmak uğruna kendini feda ederken izlemiştik. Canım Barry ve canım Mia, Oliver’dan umutlarını kesmediler ve onu Lazarus çukuruna götürüp tekrar canlandırmayı denediler. Bu fikir için başta Barry olmak üzere emeği geçen bütün kahramanlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bunlar beklediğimiz hareketlerdi. Her şey iyi güzel giderken, Constantine bizi yanılttı ve Oliver’ın ruhunu çağıramadı. Ya öyle kalırsa diye korkmadım da değil. En azından adam onuruyla gidivermişti. İnşallah durumlar bizim aleyhimize sonuçlanmaz.

Eski dostlardan birisi olan Snart’ın sesini duymak da çok güzeldi. Diziye hemen neşe katıyor. Efsanelerin değil de başka bir evrendeki gemiyi almaları ise kalbimi kırdı. Ne olurdu Efsaneleri de görseydik! Sanırım bunun için son bölümü beklemek zorundayız.

Monitor’un ise kader kitabını getirmesiyle Harbinger’ın zihninde kotrol edemediği seslerin canlanması bir oldu. Sanırım böyle olmasını Anti Monitor sağladı. Ve sonunda Anti Monitor’u görmemiz de çok iyi oldu. Ben tasarımını çok beğendim. Hem Monitor’e benziyor hem de daha korkunç bir yapısı var. Kesinlikle hayranlık uyandırıcı. Ama Anti Monitor’un git gide güçlenerek Monitor’un zayıflıyor olası, hiç de iyi bir şey değil. Harbinger’ın ise bu durumda ne yapacağı merak konusu. Söylememiz gerekiyor ki, Harbinger burada oldukça kilit bir karakter.

Bakalım 3.Kısımda karakterlerimiz geriye kalan 3 paragonu bulabilecek mi? Oliver’ın ruhu yerine gelecek mi? Heyecanla bekliyor olacağım!

 

 

 

Crisis on Infinite Earths Part 1 İncelemesi: Supergirl

“Başlangıçta sadece bir tane vardı. Tek bir sonsuzluk. Sonra sonsuzluk dağıldı. Ve sonunda karanlık patlak verdi, sonsuzluğu çoklu evrenle doldurdu. Her bir yaşam biçimi olası ihtimallerle katlandı. Uzaya ve zamana sonsuz oranda dağıldı. Medeniyetler doğdu ve yok oldu. Ve gerçekliğin doymak bilmez enginliğinde tekrardan doğdu. Hayat. Her engelin yüzünde sebat eden değerli bir hediye. Ta ki sonunda, kahramanların çağı başlayana kadar.”

“Kaos. Hayatın değişmez düşmanı. Çoklu evrenin şampiyonları tarafından uzak tutuldu. Tüm yaratılış adına savaşmak için el ele verdiklerinde, birbirlerini tam zamanında bulmuşlardı. Çünkü şu anda bütün çoklu evren saldırıya uğramak üzere.”

Geçen sezondan bu yana beklediğimiz kriz, kapımıza dayandı hatta eşikten içeriye adımını attı.

Maalesef, bu bölümde hiç de beklemediğim bir olay gerçekleşti. Birazdan buraya yazacağım şeylerin oldukça önemli spoiler içereceğini unutmayın lütfen. Bölümü sonradan izleyecekseniz, yazıyı şu anda okumamanızı öneririm.

Oliver Queen… Green Arrow. Bir kanunsuz. Bir eş. Bir baba. Ve en önemlisi bir kahramandı. Asla pes etmeyen, hayatının merkezine kendinden önce diğer insanları koyan… Onları korumak için canını veren, bunu yaparken de bir dakika dahi düşünmeyen bir insandı. Her dakikasını sevdiklerini korumak için, masum canları kurtarmak için harcadı. Ve başardı. Son nefesini de tam olarak, 1 milyar insanın canını kurtarırken verdi.

Monitor sadece Oliver’a değil, hiçbirimize verdiği sözü tutmadı. Oliver’ı bir savaş meydanında kaybettik. Öleceğini söylemişti zaten evet ama madem ölmüştü Felicity gelecekte nasıl Oliver’ın yanına gidebildi? Zaten o nokta oldukça karışıkken, şimdi Monitor’ün elinde olmayan ve öngöremediği bir gelecekle karşı karşıyayız. Bu bize umut verdiği kadar korku duymamıza da sebep oluyor.

Zaten Roy’un kolu sağ olsun, gelecekte bir şeylerin değiştiğini anlamıştık. (Tabi yapay bir kol üretilmediyse) Eğer gelecek değişmişse, Felicity’nin de Monitorle gitmemiş olma ihtimali oldukça yüksek.

Oliver o kadar çok, üstüne basa basa Felicity’i andı ki! “Annene onu ne kadar çok sevdiğimi söyle” dedi Mia’ya… İşte tam da bu yüzden çocuklar geleceğe döndüğünde Felicity’nin yanlarında olacağına ve Mia’nın ona mesajı ileteceğini düşünüyorum.

Peki Oliver gerçekten ölüyor mu?

Bu konuda farklı düşüncelere sahibim. Birden fazla seçenek var önümüzde… Öncelikle Titans dizisinin evreninin içindekilerle birlikte yok edildiğini biliyoruz. Ama Titans 3.Sezonu ile karşımıza çıkacak. Supergirl evreninin yok edildiğini biliyoruz fakat o kadar insanın başka bir gezegene taşınması sonucunda, o gezegenin geleceğinin çok da iyi bir noktaya gitmeyeceğini görebiliyorum. E Anti madde de ilerlemeye devam ediyor. Derken Oliver’ı da beklenmeyen bir ölüm karşıladı. Bütün bunlar, o kadar imkansız görünüyor olmasına rağmen, daha krizin ilk bölümünde karşımıza çıkan olaylar oldu. Fakat yine de bütün bunlar, bize her şeyin bir şekilde eski haline döneceği mesajını veriyor sanki.

Şahsen izlerken şok geçirdim. Öyle ki, Oliver’ın öldüğüne bile inanamadım başta. Ama ne zaman ki Monitor’ün yüzü düştü ‘Benim öngördüğüm gelecek bu değildi.’ dedi, o zaman kafama dank etti. Hemen gidip Crisis on Infinite Earths için yayınlanan fragmana baktım. Fragmanda Oliver’ın başka sahnesi yoktu. O an öldüğünü kabullendim ve göz yaşlarımı tutamadım. Çünkü Oliver -önceki bölüm yorumlarında da söylediğim gibi- benim 8 senedir takip ettiğim ve CW da yayınlanan DC dizileri arasında izlediğim ilk diziydi.Yeri benim için hep başka olacak. Oliver karakterinin gelişimine, Green Arrow oluşuna adım adım şahit oldum. Tam da bu yüzden, onu kaybettiğimiz an gözyaşlarımı tutamadım.

Yine de -nasıl olacak bilmesem de- her şeyin krizin gelmediği o ana geri döneceğine inanıyorum bütün kalbimle. Her şeyin yoluna gireceğini ve Oliver’ın tekrar yaşayacağına inanıyorum. Oliver orada can verirken gözlerim John’u aradı. Bu şekilde olamaz değil mi? Olmamalı…

Eğer buna tutunamazsam, crossoverları izlemeyi bitiremem. Sevdiğim karakterleri kaybetmekten nefret ediyorum ve Oliver’ın bunun için sadece bir adım olduğunu düşünüyorum.

Bunun dışında gelişen olaylar da oldu tabi. Örneğin Batwoman ve Ray arasındaki komik diyaloglar, bölümü izlerken neşe kattı. Paralel bir evrendeki Oliver’ı ziyaret ettiler ama o Oliver’ın da mutsuz olduğu ortaya çıktı. (Bu çocuğu hiçbir evrende mutlu etmiyorlar.) Derken yine duygulandığımız bir sahne vardı. Oliver’ın Mia’ya Green Arrow kostümü vermesiydi. Ben de bu ne zaman gerçekleşecek merak ediyordum. Ama sanırım doğru zaman bu zamandı.

Son olarak şunu söylemekten mutluluk duyuyorum. Eğer bir kahraman seçebilecek olsaydım. Benim kahramanım sen olurdun Oliver. Tıpkı, canın pahasına kurtardığın bir milyar insanın kahramanı olduğun gibi…

error: Korunan İçerik!