tds_thumb_td_300x0
Biz Böyleyiz: Birazcık Deli!

Selam! Bugün size şu aralar herkesin dilinde olan “Biz Böyleyiz” filmiyle geldim. Kadrodaki oyuncuları sosyal medyadan takip ettiğim için film, bende vizyona girmeden merak uyandırmıştı. O kadar güzel fotoğraflar paylaşmışlardı ki bana çok samimi gelmişti ama ne yazık ki bazı sebeplerden filmi sinemada izleme fırsatı yakalayamamıştım. Çok geçmeden 12 Haziran’da bu merak ettiğimiz harika kadrolu film Netflix’e geldi. Tam yaz filmi olduğundan bana kalırsa kış için aslında pek de uygun değilmiş, yazın izlemek benim için daha iyi bir karar oldu.

 Önceden size şunu belirtmek isterim; Twitter’daki yorumlar gibi çok gereksiz, niye böyle bir film çekilmiş tarzı yorumlar yapmayacağım. Elbette oyuncular beklentiyi çok yükseltmişti, herkes bu kadar iyi oyuncuyu bir arada görünce çok iyi bir iş bekliyordu ama o kadar da yerden yere vurulabilecek bir film bence değil. Haksızlık etmeye gerek yok. Daha iyisi olabilir miydi, tabii ki olabilirdi ama filmin sıcaklığı, insanı yormayışı gayet hoş. Film, izleyicileri her ne kadar beğenenler ve beğenmeyenler olarak ikiye ayırsa da bence oyuncular için bile izlenebilecek bir film, bu yüzden ben beğenenler tarafındayım.

Filmin öyküsü Berrak Tüzünataç, Melikşah Altuntaş ve Caner Özyurtlu’ya ait. Çocukluk arkadaşı olan Emre, Gökçe, Dolunay, Efsun ve Emrah çok sevdikleri büyükleri Nezihe’yi ziyaret etmek için eskiden tatil yaptıkları Urla’daki yazlıklarına gidiyorlar. Aralarına Gökçe’nin sevgilisi Beril’in de katılmasıyla olaylar gelişmeye başlıyor. Aradan zaman geçtiği için filmde bazı şeylerin aynı kalmadığını görüyoruz. Eskisi gibi iyi anlaşamıyorlar fakat hepimizin arkadaş gruplarında olduğu gibi herkesin kusurları, farklılıkları var, bu durumu iyi yansıtabildiklerini düşünüyorum.

Bu noktadan sonra spoiler gelecek izlemeyenlere duyurulur!-

Özge Özpirinçci ve Meriç Aral’ın oyunculuğuna bayılırken Berrak Tüzünataç’ın ve Engin Öztürk’ün yapaylıkları beni biraz rahatsız etti. Bu yüzden Emre & Gökçe ikilisinin bu yaşanamayan aşk hikayesi benim pek ilgimi çekemedi. Filmde de belirtildiği gibi bu ikilinin olgunlaşamadıkları bariz belliydi. Beril’in s*ktir çektiği sahnelerde gerçekten “Oh be!” dedim. Sonuçta birini sevdiği için düğünden kaçan bir erkek daha hala neyin peşinde de sevdiği insana açılamıyor, bir de başkasını oyalıyor anlam veremiyorum. Neyse ki Beril, Gökçe’nin hayatından çıkarak kendine yapabileceği en güzel iyiliği yapmış. “En yakın arkadaşına aşık olma.” diye bir mottonun peşine düşmüşler ve yıllar öylece heba edilmiş. Hatta filmin sonunda bir sonuca da bağlanmadığını gördük ama tabii gerçek hayatta da böyle olaylarla karşılaşabiliyoruz maalesef. Onun dışında güzel düşünülmüş çok sahne vardı: Emre Tepesi olayı, Nezihe’nin vefatından sonra Emrah’ın çiçeğini sulaması gibi.

Ben 90’lar şarkılarını çok sevdiğim için “Maalesef”, “Saman Alevi”, “Yollarda Bulurum Seni” gibi şarkıları tercih etmelerini çok beğendim, çünkü 90’lar Türkçe popunun insana iyi hissettiren bir yanı olduğuna inanıyorum. Kıyafet seçimleri, Efsun’un kafasına bağladığı şallar cıvıl cıvıldı. Ayrıca Berrak Tüzünataç’ın Instagram hikayesinden öğrendiğim bilgiye göre o ışıklı sandalet normalde ışıklı değilmiş, aparat sonradan eklenmiş. Kostüm tasarımcısının özel uğraşları sonucu elde edilen parçalar olmakla beraber biraz zorlanıldığı takdirde internetten elde edilebilecek kıyafetler olduğunu belirtmiş.

Yazımı sonlandırırken size bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Sizin de aklınızda “Olsaydı nasıl olurdu?” diye kalmasın. Her şeyi deneyin, bazen sizi üzecek şeyler yaşayacak olsanız bile bir şeyleri yapın. En azından denedim diyebilin. Belki böyle daha da mutlu olacaksınız bunu hiçbirimiz bilemeyiz benden söylemesi. 🙂

”Biz Böyleyiz” Film İncelemesi: ”Olsaydı Nasıl Olurdu?”

Hikayesini Melikşah Altuntaş ve Berrak Tüzünataç’ın yazdığı, Caner Özyurtlu‘nun senaryosunu yazıp, yönettiği Biz Böyleyiz, trailerı seyirciye buluştuğu andan beri çok göz önünde bir film oldu. Bunda hem kadronun beklentiyi yükseltmesi hem de meşhur Maskeli‘nin yazar kadrosunda yer almasının payı oldu diye düşünüyorum. 🙂

Bu süreçte sinefillerden ”Hiçbir filmi beğenmiyorlar kendi yaptıkları film bu mu”  şeklinde trailer’lar üzerine eleştiri alır gibi oldu ki bu duruma hiç katılmadığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Kaldı ki bu ekibin ”Bazı Nefis Filmler”de eli yüzü düzgün yerli yapımları övgüyle andıklarını da görüyoruz. Kendileri de popüler sinemada görmek isteyecekleri bir film yapmışlar ki kesinlikle kendi tarzlarına çok uygun bir film olmuş. Cringe hissettirecek tek bir sahne yoktu filmde. Tamamen genç işi, ağdasız ve doğal komediydi.

Filmi anlatmaya, ekibin tarzını yansıttığı gerçeğinden başladık madem buradan devam edeyim. Film konusu itibari ile gerçekten salonlarda görmek istediğimiz türdendi. Bu filmin özeti olarak ”Olsaydı Nasıl Olurdu?” diye bir sorgu hali de diyebiliriz… Bir grup çocukluk arkadaşının, yeniden bir araya gelmesi sonucu değişen hayatlarını, birbirlerinden kopuşlarını, bir de unutamadıkları aşklarını, olsaydı nasıl olurlardı’larını izledik.

Konusu

Dolunay’ın yanına sıra arkadaşı Efsun’u, Gökçe’nin de en yakın arkadaşı Emre’yi ve onun kardeşi Emrah’ı peşine takmasıyla oluşan bu arkadaş grubu çocukken her yazı birlikte Urla’da geçiriyor. Emre ve Gökçe birbirlerini o yıllardan beri seviyorlar ama denemeye bir türlü cesaret edemiyorlar. Bu durum da geçmişlerinin biraz tuhaflaşmasına yol açıyor. Dolunay ve Gökçe’nin babaannesi Neziş’in hastalanması ile soluğu yıllar sonra Urla’da Neziş’in yanında alan ekip, Gökçe’nin kız arkadaşı Beril’in de aralarına katılmasıyla birlikte geçmişin kapanmayan izlerine doğru yolculuğa çıkıyorlar.

Tabii geçmişin kapanmayan izleri diyoruz ama Urla’da geçen bir yazlık arkadaşlığı ne kadar kötü olabilir? Geçmişleri daha çok eğlence dolu olunca ekibin şuan ki buluşma halleri de bir o kadar eğlenceli, sıcak ve samimi geçiyor. Tabii karakterlerin deliliğinin de bunda etkisi büyük. Filmi izleyen çoğu kişi ‘bu film bir şey olsa pamuk şeker olurdu’ gibi hislerle çıkıyor salondan. Ki buna ben de  kesinlikle katılıyorum. İzlemesi çok keyifli, soft’luk kumkuması bir filmdi. Ama bazı filmler vardır karakterlerine de baya aşık olursun, bu film pek öyle değildi sanki. Her biri baya kusurluydu aslında. Ama filmin yakalamak istediği nokta da buydu bence.

Filmdeki her karakter ”Biz böyleyiz” dedirtecek kusurlara sahipti. Her arkadaş grubu da böyle değil midir zaten? Bu kusurlar, farklı karakterler, araya giren hayat, iş, güç ve bir sürü bahane insanları koparır ama bu film tüm bunlara rağmen çok tatlı bir geriye dönüş filmiydi. 

Doksanlar karaoke, Engin Öztürk’ün ”Yollarda Bulurum Seni” performansı ile doksanların zirvesini yaşattı gerçekten. Film, çocukluk arkadaşlarının yeniden buluşması olunca tabii bol bol doksanlar esintisi taşıdı yanında. Benim bahsettiğim tüm bu kusurlu karakterler arasında favorim ise Emrah oldu. Neziş ile fragmandaki ”pis ergen çiçek” sahnesi aslında karakterin çiçekliği ile ilgili baya bir sır taşıyormuş. Karakterlerin birbiri ile olan karmaşık geçmişine en uzak büyüyen karakter kendisi olduğu için de belki olayların baya dışında kaldı ve bu durum karakterin tepkilerini ve Neziş’le diyaloğunu baya bir eğlenceli hale getirmiş.

 

Spoiler’lı notlar!

-Emrah’ın tüm film yaptığı Neziş şakalarının bir yere bağlanacağı belliydi, Neziş’i bulup haberi ağlayarak verenin onun olması küçük ama etkileyici bir detaydı. Ağlattı… Komedi filminin ağlatanı makbuldür zaten…

-Aradan bir yıl geçtikte sonra yeniden buluştukları ve yemek yedikleri son sahnede Dolunay’ın hamile olması detayı çok güzeldi.

– R.I.P Yulduz…

-Neziş’in çocukluk arkadaşlarını yeniden buluşturma planı işe yarıyor. Ekibi bir yıl sonra yeniden birlikte görüyoruz. Beril ve Gökçe tabii ayrılmış, bana kalırsa zaten Beril, Gökçe’ye iki yıl nasıl tahammül etmiş o daha bir merak konusuydu. 🙂 Ama Gökçe ve Emre’de yine bir değişiklik olmamış sadece bu kez durum tersine dönmüş. Eve, erkek arkadaşıyla gelen Emre ve Gökçe’nin erkek olmasına şaşıran Emre’nin erkek arkadaşı oluyor. 🙂

Güzel bir tekrar ediş ve finaldi. Filmin başka bir yazda ikincisinin gelmesi ihtimalini düşündürdü ve çok da hoşuma gitti bu fikir. Başka bir yazda bu arkadaşlar yeniden toplansa neler olur görmek isteriz. Filmin sonundan da buluşmaya devam ettiklerini ve edeceklerini anlıyoruz zaten…

IMDb’den Ne Haber?

Filmin ilk üç gün sonundaki IMDb puanı 7,3. Türüne göre değerlendirdiğimizde gayet güzel. Çünkü genelde ve çoğunlukla da haklı olarak yerli komediler 5 puan bandında kalır.

IMDb’de 7  ve üzeri alan yerli diziler derlememizi görmek isterseniz de buraya tıklayabilirsiniz. 🙂

 

İçimizdeki ‘Dip’

“Yüksekte olduğun an bile dibe  yaklaşıyorsun.”

Hayatta herkesin içinde bir dip noktası vardır. Ama onu çıkarmak için mutlaka çok büyük bir acı gerekir. Hayat sebeplerde gizlidir, sebepsiz olmayan hiçbir şey yoktur. Vazgeçmek için de sebeplerimiz vardır. Yüksek bir binanın tepesinde beynimize hükmedip vazgeçebiliyorsak hem bir sebebimiz hem de içimizdeki dibi görmemiz gerekir. Dip dizisi, içimizde göremediğimiz ama var olduğunu hep bildiğimiz sonumuza dışarıdan baktırıyor. Biz de böyle olabilirdik diyoruz izlerken. Olsaydı ne olurdu, olmasaydı ne yapardım yada ben neden böyle oldum gibi sorular ile gizli ama aslında her şeyi açık açık gördüren.. Yaşamın kıyısında gezinen ama intihar arabuluculuğu yapan Sahir, hayatından kayıp gidenleri bulmak için zekasını ve bilgisayar kodlarını kullanan Bilge. Ve Sahir’i yokluğuyla yaşamın kıyısında gezdiren Ekin..

“Acı geçiyor.

Acı Elbette geçiyor.

Acı çekmiş olmak geçmiyor.”

İlk bölüm başlarken ekranın alt köşesinde gördüğümüz bu replikler aslında dizinin minik bir özeti gibi sanki. Çünkü acı çekmenin izlerini taşıyan insanları izliyoruz biz.. Aynalardan kaçan , insan görmekten korkan Sahir insanlığa yardım etmeye çalışıyor.. İntihar. Tek kelime ama bir sürü yok oluş. Ölmüş eşinin hayalini gören , onu gördüğü  için bu hayattan çekip gitmeyen Sahir. İçinde oluk oluk akan kanla yaşamaya çalışırken vazgeçişleri kazanmaya çeviriyor yada çalışıyor..

Karakterler nasıl bir yola sapacak, hikayeleri aslında nasıl, kimin nesi hepsi? Kafamızdaki gizemler ne zaman çözülecek bilemem ama Bilge teknolojik zekasıyla, Sahir ise insan psikolojisi bilgisiyle her şeyi ortaya çıkarabilecek güçte. Yeter ki iyi ile kötüyü görebilsinler.. İkisi birbirinin yaralarını nasıl saracak bilmiyorum, bilmiyoruz ama birbirlerinin uzak kıyılarına dokunacakları kesin.. Bilge, babasını arıyor. Bir saatten bile geçmişinin şifresini çözmeye çalışabilecek kadar kararlı ve zeki. Hayatı boyunca kırılan güvenini kim toparlayacak yada kendine ördüğü duvarları kim yıkacak? İlelebet böyle yaralı kalmayacaksın Bilge.. Elbet kafandaki şifreleri çözeceksin ve seni böyle yaralı bırakanlara bedelini zeka ile ödeteceksin.

Peki ya Sahir? O bulabilecek mi aradığı cevapları? Ekin’in hayaline değil de kalbine tutunmayı ne zaman başaracak? Yada ne zaman intihar etmeye çalışanlar dışındaki insanlarla konuşabilecek? Ne zaman bir yeri hep kanıyor gibi değil de yaralarından kurtulmuş bir adam gibi bakacak gözleri?

İnsanları tek bakıştan anlayıp kurtarıyor sahir.. Kurtaramadıkları da olmuyor değil.. Ona göre ölüme çare yok ama intihar için belki bir yol bulunabilir.. Oturulur vazgeçişlerin kıyısında şu çivisi çıkmış dünya hakkında konuşulur ve her seferinde yaşamaya bir sebep bulunur..  

VE İNTİHAR..

“Arayı bulmak için gidersin. Hayatla ölümü, insanla kaderi, dünyayla kendini barıştırmak için. İntihar edenin eti kemiği kendine fazladır. Acısını alırsın. Sıradanlaştırırsın. İnsanın insana benzeyen bir tarafı yoktur. Yalnız olmadığını anlatırsın. Hayatın farkına varsın diye. Ona, ölümün genzini yakan acı havasını solutursun. Kapıları çalıp kaçan çocukları düşün. Sende aynı öyle ölümün kapısını çalıp orda intihar edenle beraber kaçarsın. Sonra yenisi gelir. Sonra yenisi.. Ve her vazgeçişten geriye sana da yaşamak için bir sebep kalır.”

SAHİR KAAN.

Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum sevgili diptekiler.. Hayatta her zaman göremediklerimizi göstermeye devam edin. Daha çok farkında olalım hayatın.. Ruha, insana, ölüme, acıya ve vazgeçişlere sizin pencerenizden bakmak çok güzel olacak..

‘Dip’in Sosyal Medya Yankısı

Aylardır merakla beklediğimiz Dip sonunda başladı,seyirci Bilge ve Sahir’le tanıştı. Dip sosyal medyayı salladı!

Dip Başlarken İlker Kaleli ve Neslihan Atagül’e Göz Atalım

‘’İstanbul Emniyeti’ne bağlı olarak intihar girişiminde bulunanları vazgeçirmekle görevli olan Sahir,bir gün telefonuna gelen bir ihbarla,bilim kadını olan Bilge’yi bulur.’’

Yönetmen koltuğunda Uygar Kutlu’nun oturduğu,TMC Yapım’ın yapımcılığını üstlendiği,oyuncu kadrosunun İlker Kaleli ve Neslihan Atagül dışında Berrak Tüzünataç,Bülent Emin Yarar,Lale Mansur,Defne Kayalar ve Olgun Toker’den oluştuğu PuhuTv’nin yeni dizisi Dip 30 Mart Cuma akşamı başlıyor.

Heyecanla beklediğimiz Dip’in  yetenekli iki başrolünün geçmişlerine bir göz atalım mı?

Ekranların duygulu adamı İlker Kaleli!

11 Mayıs 1984 İstanbul doğumlu. Boğa burcu olur kendisi. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Sanat Yönetmenliği bölümünü bitirmiş.

London Academy of Music and Dramatic Art’ta oyunculuk eğitimi almış. Yaşamını yurtdışında sürdürüp National Theatre’a seçilmişken İstanbul’dan gelen dizi teklifi ile 2012’de Türkiye’ye dönmüş.

Kendisi aynı zamanda 2003-2007 yılları arasında Lucca adlı bir mekanda Dj’lik yapmış.

Kayıp Şehir’de canlandırdığı İrfan karakteriyle tanınmış ardından Kayıp dizisinde de Falko’ya hayat vermiştir.

2014 senesinde ise Silsile İlker’in oynadığı ilk filmi olmuştur.

Kendisiyle bütünleştirdiği unutulmaz karakteri ise elbette Poyraz Karayel. Hem kendisini hem de sevgilisi Burçin Terzioğlu’nu böyle güzel,anlamlı bir dizide izlediğimiz için bence çok  şanslıyız 🙂

İlker Kaleli Mavi markasının reklam filminde oynadığı dönemde de çok beğenilmiş ve konuşulmuştu. Kendisi hakkında dikkat çeken şeyler arasında müzikle içli dışlı bir yaşam sürmesi ve tüplü dalış hocası olması.

Kendisine yaratacağı Sahir karakteri için başarılar,Burçin’le de mutluluklar diliyoruz 🙂

 

Ekranların göz alıcı güzeli Neslihan Atagül!

20 Ağustos 1992 doğumlu genç oyuncuyu en son Nihan Sezin Kozcuoğlu olarak izleme fırsatı bulmuştuk. 2005 yılında Erberk Ajans’a kabul edilen Atagül, hemen 2 ay sonra bir reklam filminde oynuyor. 2006 yılında da Yaprak Dökümü’nde Deniz rolüyle hayatlarımıza dahil oluyor.

İlk Aşk filmindeki oyunculuğuyla Altın Koza-Umut Veren Kadın Oyuncu seçilmeyi başarıyor.

2013 yılında Fatih Harbiye dizisinin başrolü oluyor ve Kadir Doğulu ile güzel bir ilişkiye adım atıyor güzel oyuncu.

Ekin Koç’la oynadığı Senden Bana Kalan filmindeki performansıyla da büyük bir övgü almış ve izleyenleri gözyaşlarına boğmuştu.

Kadir Doğulu’yla mutlu bir evlilik süren Atagül geçtiğimiz sezon final yapan Kara Sevda dizisinde Nihan karakteriyle akıllara kazandı.

Bakalım Dip ve Bilge Neslihan için ne gibi başarılar getirecek? Yolu açık olsun yetenekli oyuncunun!

error: Korunan İçerik!