Uluslararası bilimkurgu film festivallerinden ödüllerle dönen Bir Zamanlar Gelecek: 2121 filmini yapımcı, yönetmen ve senarist Serpil Altın ile konuştuk. Konuştukça hayranlığımız daha da arttı. 🙂 Kendisinin uzun metraj bilimkurgu film ile ödül alan ilk yönetmenimiz olduğu bilgisini de verelim.
Bilgi ve deneyimlerini bizlerle samimiyetle paylaşan Serpil Altın’a buradan da bir kez daha teşekkür ediyor, sizi keyifli sohbetimizle baş başa bırakıyoruz! 🙂
- Klasiğimiz olan soruyla başlamak istiyorum, Serpil hocam. Sizi çok iyi tanıyan birine sorsak Serpil Altın’ı bize nasıl anlatırdı?
Bunu en doğru haliyle yapabilmek için yapımcım, eş senaristim ve aynı zamanda eşim Korhan Uğur’a bu sorunuzu yönelttim. Cevabı beklerken ben de heyecanlandım. Şöyle dedi: “Çalışkan, zeki, çılgın, inatçı, düşünceli, yaratıcı ve cesur.” Bu cevapları duyunca gülerek “Ben neymişim yahu?” demekten kendimi alamadım. İnsanın kendisini başkasının, hatta en yakınının gözünden görebilmesi çok zormuş. Bu sorunuzla ben de farklı bir deneyim yaşamış oldum.
- Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema TV Bölümünü birincilikle bitirdiğinizi öğrendik. Mezuniyetinizden hemen sonra dizi, sinema ve reklam alanlarında yardımcı yönetmen olarak sektöre adım atmışsınız. Bu yolculuğa başlama kararını nasıl aldınız? Adım attığınız bu yolda sizi zorlayan ve sizi motive eden faktörler nelerdi?
Okul döneminde sahada pratik yapabileceğim proje derslerini tercih ettim. İnsan sevdiği işi yapınca başarılı da oluyor. Okul bitip İstanbul’a geldiğimde ise planladığım yolda en doğru tercih yönetmen yardımcısı olarak başlamaktı. Farklı deneyimler ve sektörden yeni kişilerle tanışmak için mutlaka işin mutfağında çalışmak gerektiğine inanıyordum. 2002 yıllarından bahsettiğim bu dönemlerde maalesef sektörde sendika ve birlik olmadığı için de çalışma koşulları bambaşkaydı. Şu andakinden çok daha acımazsızdı. Dört, beş saat uyuyup yeniden sete gider, yaklaşık on sekiz saat işi yetiştirmek için çalışırdık. Bu çalışma takvimi bazen motivasyonumu kırardı; ama hedeflediğim yolda öğrendiklerimi fark edince yeniden motive olurdum. Hayat düz bir çizgide ilerlese çok sıkıcı olurdu. Bu inişlerin ve çıkışların da hayatın bir parçası olduğunu bilmek ve inişlerde çıkış için bir yol aramak çok değerli ve öğretici.
- 2012 yılında CNBC-e’deki pozisyonunuzdan istifa ederek kendi yolculuğunuza çıkma kararı almışsınız. Bunu öğrendiğimde size hayran kaldım. Acımasız ve giderek tekelleşen bir sektörde marka yaratmak örnek alınası bir girişim. Sizi bu karara iten sebepleri merak ediyorum. Serpil Altın Film nasıl kuruldu? Öğrenmek isteriz.
CNBC-e’den sonra 2 yıllık reklam sektörü tecrübem oldu. Bunların yaklaşık toplam hayatımdaki yeri 10 yıllık bir süreç. Kurumsal alandaki bu işlerimde çalışırken beyaz yakalı, modern bir köle olmaya başladığımı hissettim. Hayata dair dertlerim ve anlatmak istediğim hikayelerim vardı. Aslında büyük bir delilik yaptım. Kendimle ve geleceğimle ilgili riskli, belirsiz bir yolculuğa hayallerimin enerjisiyle başlama kararı aldım. Üretmek istediğim projelerin yönetmeni de olacağım için, şirketin adını kendi ismimle kurmak istedim. Yurtdışında FILMAKER diye bir kavram var. Yazan, çeken ve yapan kişi çok yönlü olarak üretimde bulunuyorsa mesleğini ifade etmek için bu terimi kullanıyor. Ben de Serpil Altın Film’i bu mantıkla kurdum.
- Bayram Harçlığı isimli kısa filmle başladığınız yolculuğunuz Bir Zamanlar Gelecek: 2121 ile devam ediyor. Bir Zamanlar Gelecek: 2121 sık sık karşıma çıkan her defasında da kilitlenerek fragmanını izlediğim, kendimi başka bir gerçekliğin içinde bulduğum bir anlatıya sahip. İklim krizini çarpıcı bir dille anlatmasıyla birlikte bir ilke de imza atmış. “Sürdürülebilir Yeşil Film” olarak literatüre geçtiğini öğrendiğimizde bir kez daha hayran kaldık. Hem Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in yaratım sürecini hem de sürdürülebilir yeşil filmin ne olduğunu anlatabilir misiniz?
Bir Zamanlar Gelecek: 2121 ile ilgili güzel cümleleriniz için çok teşekkür ederim. Bayram Harçlığı kısa filmimden sonra çektiğim bir başka kısa filmim daha var. “Yüzme Öğreniyorum.” Bu filmle de güzel bir yolculuğumuz oldu.
Bir Zamanlar Gelecek: 2121 uzun zamandır içimde filizlenip büyüyen “geleceğe duyduğum kaygılarım” nedeniyle ortaya çıktı. “Bundan yüz yıl sonra dünya nasıl bir yer olacak?” sorusuna cevap aramak istedim. İklim krizi bu yaşadığımız zamanın en büyük sorunlarından biri. 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması’ndan itibaren bu konuyu detaylıca incelediğimde, farkındalıklarımız artmazsa gelecek nesillere yaşanılır bir dünya bırakamayacağımızı anladım. Bu da beni bu konuda harekete geçiren en önemli itici güç oldu. Filmin odak noktasında bu konuyu işlerken, üretim şeklinin de aynı dürüstlükle yapılması gerektiğine inandık. Uzun zamandır Avrupa ve Amerika’da uygulanan yeşil film prodüksiyon koşullarını, sürdürülebilir film üretim şeklini biz de filmimizde deneyimlemek istedik. “Sürdürülebilir Yeşil Film” en basit anlamıyla “israfsız setler kurgulamaktır.” diyebilirim. Dünya üzerindeki canlılar için yaşamı bugün ve yarın için mümkün kılmayı amaçlamak en önemli adım.
- Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in izleyiciler tarafından aldığı tepkiler nasıl? Henüz yeni vizyona girmiş olsa da sosyal medyada dile getirilen beğenilerle karşılaşıyoruz. Geri dönüşler size neler hissettiriyor?
Ortaya çıkan her sanat üretiminin beğenen kitlesi olduğu gibi, beğenmeyen kitlesi de vardır. Bizim filmimizin seyircileri de tam uçlarda oluyor. Cesaretli, risk alınan bir iş yaptığımız için de bunu normal karşılıyorum. Filmin anlatım dili ana akım değil. Alt metinleri çok. Bu sebeple beklentisi, klasik aksiyon ve efekt dolu Holloywood bilim kurgusu olanlar hayal kırıklığına uğruyor ve beğenmiyor. Son dönemlerde dikkatimi çeken ise bu beğenmiyor olma halini Türk seyircisinin dile getirme biçimleri. Linç kültürü ülkemizde çok yaygın. Henüz filmi izlemeden, sadece fragmandan yorum yapmaya çalışanlar da buna dahil. Bu bana oldukça anlamsız geliyor. Bu durum kültür seviyesinin düşük olduğu bir ülkenin sosyolojik portesi gibi. Dünya’da farklı festivallerinden 15 ödül ile döndük. Bu da yaptığımız işin evrenselliğini kanıtlar nitelikte. Ben en çok bunu önemsiyorum.
Filmi alt metinleriyle okuyanlar ise çok beğeniyor. Yaptığım göndermeleri, metaforları fark ederek benimle paylaştıklarında ve sorduklarında mutlu oluyorum. İnsanın varoluş amacında anlaşılabilir olmak ve onanma isteği en büyük zaafı. Son sözüm olarak “her seyirci, kendi okuduğu kitaplarla, izlediği filmlerle, dinlediği müziklerle, hayattaki gözlemleri ve bakış açısıyla ancak filmleri değerlendirebilir” diyebilirim. O sebeple kimi beğeniyor, kimi beğenmiyor.
- Bir Zamanlar Gelecek: 2121’in hem yönetmeni hem de senaristlerinden biri olarak cast aşamasına ne kadar dahil olduğunuzu da merak ediyoruz. Ayşenil Şamlıoğlu başta olmak üzere Selen Öztürk ve Çağdaş Onur Öztürk inanılmaz derecede yetenekli ve hayranı olduğumuz isimler. Sükeyna Kılıç ise yeni tanıdığım çok genç bir yetenek. Yazdığınız karakterleri ete kemiğe bürünen hâlleriyle izleme hissinin nasıl olduğunu da merak ediyoruz. Anlatabilir misiniz?
Selen Öztürk ve Ayşenil Şamlıoğlu yazım aşamasında hayal ettiğim isimlerdi. Sevgili cast direktörüm Selim Bahar, ki kendisi filmimizle 11. Miami Uluslararası Bilim Kurgu Film Festivali’nde en iyi oyuncu seçimi ödülünün sahibi oldu ve bu durum ülkemiz içinde çok önemli bir gelişme-bu isimleri henüz ben söylemeden sunum dosyasında sununca, dedim ki doğru yoldayız. Çağdaş Onur Öztürk ise Selim Bahar’ın keşfetme başarısıdır. Sukeyna Kılıç ile ise daha önce başka bir filmde çalışmıştık ve yeteneğiyle hep aklımda kalmıştı. Birlikte çok güzel bir çalışma ortamı yarattık ve herkes benim kadar bu projeye inandı. Bunun bir yönetmen olarak benim için değerli olduğunu ne kadar anlatsam azdır.
- Son dönemde hem ana akıma hem de dijital platformlara dair tekelleşme eleştirileri yapımlar, senaristler, oyuncular ve menajerler üzerinden yapılıyor. Sizce yönetmenlerde de böyle bazı isimler arasında bir tekelleşme durumu söz konusu mu? Siz içinde olduğunuz sektörü nasıl yorumlarsınız? Sektörün geleceği hakkında öngörüleriniz neler?
Tekelleşme ülkemizde son yirmi yıldır her sektörde bulunan en büyük sorunumuz. Tabi ki bunu film sektörümüzde de en net haliyle görüyoruz. Cesaretli ve farklı işler yapmaya çalışan biri olarak asla bunu kabul etmiyorum. Farklı sesler ve hikayeler ortaya çıkaramazsak bir kısır döngü içinde kalmaya mahkum oluruz. Dünyaya bakışımda tüm sistemleri eleştiren bir yapım var. Bu sebeple bu tekelleşmeyi de ciddi şekilde eleştiriyorum. Özellikle yeni yeteneklerin keşfedilmesi ve alana kabulü şart. Bildiğimiz sularda yüzerken belki boğulmayız; ama okyanuslara da açılamayız. Dizilerimizi yurtdışında en çok satan ülke olarak övünüyoruz; ama detayına indiğimizde bu satışların aslında söylendiği kadar yüksek bütçelerde satılmadığını ve sadece Latin Amerika bölgesinde yoğunlaştığını görüyoruz. Aslında kendimizi kandırdığımız bir başarıdan başka bir şey değil. Şu anda bile sinema salonlarımızı Hollywood filmleri kaplıyor ve seyircilerimiz o filmleri daha çok izliyor. Bu şekilde gelişme sağlamamız imkansız. Sinemada niteliksiz filmlerle, ulusalda ve dijitalde belli kalıplarda üretilen dizilerle yok olmaya doğru adımlar atıyoruz. Büyük yapım şirketleri küçük ölçekli işler yapan yapımcıların yapabileceği hikayeleri sadece kaşesi yüksek oyuncularla üretiyor. Yenilikçi, risk alan ve yeni yetenekleri keşfetmeye açık yapımcıların olması gerekiyor.
- Hem ekibimizde hem de takipçilerimiz arasında senarist adayları var. Hem bir yapımcı hem de bir yönetmen olduğunuz için özellikle merak ediyorum, bu gözle de değerlendirdiğinizde oyuncu, senarist, yönetmen ve reji adaylarına önerileriniz nedir?
Kitap okumak, tiyatroya gitmek ve film izlemek vücudumuzdaki bir kas gibi olmalı. O kasları mutlaka sürekli çalıştırmalıyız. Özellikle bu ülkede iş yapmayı ilk hedefimiz olarak kabul ediyorsak, iyi ya da kötü tüm üretilen işlerden haberdar olmalı, mümkünse izlemeliyiz. Bazen bir oyuncu ya da senarist bizimle tanışmak istiyor; ama anlıyorum ki herhangi bir işimizi hiç izlememiş bile. Hakkımızda kim olduğumuza dair bir araştırma bile yapmamış. Bunu anlamsız buluyorum. İnsan bir projede yer almak istiyorsa tanışmaya bile bir hedef ile gitmeli. İki tarafında kaybedecek zamanı olmadığını düşünüyorum. Sadece tanışalım işte belki işe yarar diye düşünmemek gerekiyor. Bu tabi ki sadece bizimle ilişkide olmak isteyenler için değil tüm üreticilerle bağ ve çalışma isteği olanlar için geçerli bir durum. Yönetmen ve yapımcının geçmişi, çektiği filmler ve röportajları hepsi hakkında ön bilgi sahibi olmak gerekli. Bu buluşmanın katkısının ne olacağını önce kendi kalbinde çözmeli. Örneğin sadece kendi yazdığı hikayeleri çeken, iki üç yılda bir üretimde bulunan bağımsız bir ekip ise, bir senarist olarak “projem var, okur musunuz ?” diye ısrar etmek manasız. Bunun dışında film festivallerini takip etmek, özel programların içerisinde bulunmak, açılan senaryo yarışmalarına katılmak ya da çektikleri işler varsa kısa film yarışmalarını takip etmek de son derece faydalı olacaktır. Hem çevresini arttırmak, yeni isimlerle tanışmak hem de yaptıkları işin motivasyonunu sağlayacak bilgiler elde etmek için çok verimli dönemler yaşarlar.
- Filmler için genellikle ‘yönetmenindir’ denir. 😊 Siz hem yazıyor hem yönetiyorsunuz. Bunun avantajı ve dezavantajları nelerdir?
Avantajları sınırları ve ne yapacağınızı bilmektir. Dezavantajı ise bazen fark etmeden koşullar nedeniyle kendimize oto sansür uygulamamızdır.
- Size ilham olan, hayran olduğunuz yazar veya yönetmenlerden birkaç isim duyabilir miyiz?
Yunan Tuhaf Dalgası’ndan çok etkileniyorum.
Yorgos Lantimos, Jean Pierre Jeunet, Wes Anderson, Terry Gilliam ve Stanley Kubrick hayran olduğum yönetmenlerdir. George Orwell, Aldous Huxley, Ursula ve Margeret Atwood ise önünde saygıyla eğildiğim yazarlardır.
- Keşke ben yönetmiş olsaydım’ diyecek kadar çok sevdiğiniz, ‘tam benlik bir iş’ dediğiniz yerli veya yabancı, bir dizi veya film var mı?
Jean Pierre Jeunet’in Amelie filmi bu sorunuz için tek cevabımdır. Çok kıskanıyorum.
- Yazmakta olduğunuz veya tasarladığınız yeni projeler var mı?
Onlar asla bitmez. Bir Zamanlar Gelecek aslında bir konsept ve bir üçleme. Çok önceden yazdığımız,
Bir Zamanlar Gelecek: 2071, “Genç Devrim”
Bir Zamanlar Gelecek: 2222, “Cennet Dünya”
Filmleri var. Ama bu filmler yüksek bütçeli işler olduğu için arada çekmek istediğim sürpriz bir iş yazıyoruz.
- Birkaç kanal/platform söylesek en sevdiğiniz dizilerini söyler misiniz?
- HBO: CHERNOBYL
- Netflix: BİR BAŞKADIR, BLACK MIRROR
- Prime Video: FALL OUT, UPLOAD
- Showtime: STARGATE