tds_thumb_td_300x0
Sen Anlat Karadeniz 41.Bölüm: “Gün Gelir”

Gününüz aydın olsun! Merhaba!🎈 Bir bölümü daha konuk ettik evimize ve üzerine yine buluştuk yorum köşemizde. Bölüm yorumuma geçmeden birazcık sitemde bulunacağım burada, şimdiden affedersiniz ama ne yapayım yahu! Bir hafta içinde iki fragman yayınlanıyor, hepsi de biz çarşamba akşamı ekran karşısında toplanalım diye. Ama gel gör ki her geçen gün bir bir azalıyoruz, istemeye istemeye ayrılıyoruz Sen Anlat Karadeniz’den… Fragmanlar hep bi karban çorban hep bi aksiyon; ay azıcık bi mutlu bir şey koyun fragmana ya! Kalpler çıt çıt kırık valla haberiniz olsun. Canlı yayınların haberi bölüm günü yapılmasın mesela, neden iki gün önceden haberi yok ki milletin? Bi ilgi çeksin, eş dost herkes toplansın isteniliyor ama Tahir – Nefes – Vedat dağ tepe orman kovalamaca anca… Olmuyor, biz sosyal medyadaki izleyiciler sizinle kalmaya devam etsek bile total kendini yitiriyor. Hem de bu proje daha ne güzel reytingleri, övgüleri hakederken işte. Dileğim tez vakitte bi toparlanma olur ve ardından gelecekse öyle gelir 3.sezon; biz güzel günleri hâlâ umutla bekliyoruz. Selam olsun Sen Anlat Karadeniz! Hemencecik burayı bağlarsak fragmanlardan “bu nasıl bölüm böyle, sıkıcı” dediğim bölümü bak gör ki keyifle izledim. İşte fragmanlarda enerji versin ha bize, enerjimizi koparıp almasın! Lafın kısası şu; yine nerden nereyi bağlayacağını iyi bilen Erkan Hoca başta olmak üzere çeken ve oynayan tüm Sen Anlat Karadeniz’in ekibinin yüreğine sağlık… Haydi çok uzattık, buyurun 41.bölümün detaylarına…

“Yüreği omuzlarından büyük Yiğit!”

Dün gecenin bence öne çıkan iki ismi vardı. İstiyorum ki bölüm yorumuna bu hafta o iki karakter üzerinden bulunalım; özel köşemiz onlara ait olsun. İşte karşınızda bölüme damga vuran ilk isim; Yiğit! Bitkin düşmüş annesini uyandırmaya çalışırken bulduk onu bölümün ilk dakikalarında. Nefes yarım yamalak açtığı gözleriyle, oğluna “iyiyim” sinyali verirken Yiğit durumun farkındaydı. Önce hazine kutusunda biriktirdiği biletlerin ikisi ile ateşi yaktı ardından telefon külübesinden babasına sesli mesaj bıraktı. Sonra annesinin yanına gidip kıvrıldı; “tüm mikroplar bana geçsin, ben kötü olayım, ben hasta olayım, sen iyileş anne” dedi. Ya ya ya senin varya o dillerini yerler sıpa!😍 Tabi çoğu anne gibi Nefes’te “Allah korusun oğlum, ben olayım sen olma” diye karşılık verdi. Tabi bu sıralarda Yiğit durur mu hiç? Annesiyle bir yıl önceki dünyasına uçuverdi birden, rolleri değişti. Bu kez masallara inanma ihtiyacı olanın annesi olduğunun farkındaydı çünkü Yiğit. O yüzden mutlu sonlu bir masalı annesinin gözler ülkesine sürüp, “inan, geçecek” dedi aslında. “Yok! Ben sevmiyorum bu kelimeyi.” Sen nasıl güzel bir çocuksun ya Yiğit? Anneciğin boş yere sana umudum falan filan demiyor. Çünkü sen o zindanda o masallara o kadar inanmışsın ki ve şimdi de o denli kendine güveniyorsun ki bak acayip güçlü takımın masalını yazan sensin! Babacığını can bağıyla öyle yerleştirmişsin ki yüreğine kopara bilene aşk olsun. Zalim desen gözünde koca dişli bir canavar ama gittikçe gücünü kaybedenden; hani şu kör hırsından yok olup gidenler varya ha o kefeye koymuşsun onu da. Annene; babandan, kokusundan, inadından, sevgisinden bahsederek aslında bu kez umut ışığını söndürmeyen sendin! Ailesi için bu yaşta bu denli her şeyi yapabilecek en azından bunu yüreğinden geçirebilecek bir çocuksun sen Yiğit! Çok duygulandırdın beni çok! Harikasın minik cevher, can çocuk Demir Birinci! (Öpüyorum kocaman enfes yetenek😘) Anneler baş tacı haklısın ama sende şunu bil evlatlarda en kıymetli varlık. Allah ikisininde yokluğunu göstermesin. 

Gelelim bölüme damga vuran ikinci isme; Deli Tahir!  26.bölümde hatırlarsınız; ormanda kaybolan Yiğit’in denk geldiği bir sırt çantası vardı. Meğer o çantanın sahibi zalimlerin eline düşmüş genç bir kıza aitmiş. O kızda bu bölümde Nefes ve Yiğit’e kucak açan yaşlı teyzenin torunuymuş. Gel gör ki teyze biçâre ordan oraya kayıp torununu ararken, torunun kurtarıcısı gel gör ki o yardım eli uzattığı Yiğit’in babası oldu. Bir çocuğa bir tebessüm hediye eden yaşlı teyzeyi işte allah karşılıksız bırakmadı. Deli Tahir’in hem torununu hem başka bir kız çocuğunu daha sağ salim bulmasına yardımcı oldu. Ee rabbim boş yere demiyor ya; “her şerde vardır bir hayr” diye. Ya da ne der; “birine yardım eli mi uzatıyorsun yeter ki içinden gelerek yap, benim rızam için yap ve bekle er geç bulur o iyiliğinin karşılığı seni” demez mi? Böyle mesaj verici bir düğüme bağlanmasını çok sevdim. Hele dönelim Deli Tahir’e; bu devirde senin gibi biri kaldı be adam! Aman banane deyip geçmeyip, üstüne adamları tek tek benzetip, birçoğumuzun içinde buruk kalan kelimeleri tek tek yüzlerine sayıp, adaletin önüne koyman hafızalarımıza kazınan bir bölüm sahnesi oldu. Aşağılık heriflere her yaptığın feryat içimi yaktı çünkü haklıydın davanda sözlerinde. O sıra gözünün önüne açmayan tomurcuğunun, Nefes’inin ilk halleri geldiğine eminim. Sen ruhen bedenen yaralı bir canı sabırla, sevgiyle saran adam olarak daha iyi biliyordun; uykusuz geceler, kabuslar, travmalar vs vs. Başta kurtardığı kızlar, Nefes’i olmak üzere canı yakılmış tüm kimseler adına yıktı dağıttı ortalığı Deli Tahir. O söylemleri, ses tonu, rolüne hakimiyeti varya harikaydın Ulaş Tuna Astepe! Bu arada günümüzde işine geldiğince dönüp duran adalet terazisi dengeyi bi tuttursun artık, hakeden hakettiğini alsın. Masum canlar koparılmasın n’olur? Melek olmuş tüm can parçalarımızda huzurla uyusun inşallah…

Birbirini er geç bulacağına iki sevdalı ve onların yüreğinden kopan üç beş satır vardı bu haftada. Nefes güzel anlar aklına getirerek, Tahir ise Nefes’in resmine ve oğlunun bıraktığı ipuçları ile özlem giderdi. Tahir’de dahil olmak üzere ikiside ayrı köşelerde birbirine okumak nasip olur olmaz demeden yazdılar mektuplarını. İçleri yana yana döktüler bir bir satırlara, sevdalarını. Ne olacak bu iki sevdalıya derken, Tahir sevdiklerini buldu. Lokanta çıkışı yakaladı onları, bindirdi arabaya ve sürdü Fikret’in dediği eve. Sıkıca sarıldılar birbirlerine bi süre ama bilmiyorlardı ki az sora yine ayrı düşeceklerini. Tabi ki Nefes dışında… Bir gece önce Ali’nin yanına gelmesiyle, kendince en doğru geleni yaptı ve Tahir’i o parmaklıklar ardına yollamayı tercih etti. Doğru mu derseniz yaptığı? Immm düşünelim; allah korusun önce bi yerinde olmak lazım derim. Ama Tahir’in gözünün içine baka baka dedi ki;  “senin huzurlu geçireceğin bir günü, yüreğim ağzımda geçireceğim kırk yıla tercih ederim.” İşte Nefes kuşum bunu diyebiliyorsan; Ali falan filan geldi, gönlüm razı değil, teslim ol, olmazsan ben haber uçururum gibisinden konuşsan daha iyi olurdu aslında. Hani bi haber vermeseydin Ali’ye. Bi gözlerin gülseydi karşısında be Nefes! İllâ haber vermekte kararlıydın hani oturup kalksaydınız bir ara evin içinde bir yerden etseydin telefon. Çünkü böyle istemeden de olsa sevdiğin adamın inancını, güvenini daha çok kırdın. “Bunu niye yaptın?” İşte burada ancak susulmalı, ne desen boş o an çünkü. “Seni seviyorum, her şey senin için özür dilerim.” Bu cümle o anı kurtarmaz ama belki birazcık senin pencerenden baktırır sonra. Tahir’de hak ver yani. Ha Nefes’in haklı olduğu nokta yok mu hiç? Var! Gurbet elde yakalansa hakikaten Tahir, ne edecek bu kadın? Tek başına olsa kadın göğüs gerer gurbette de ama bi de evladı var. Mutluluğun, huzurun, sıcacık yuvanın tadına varmış iken, kendini geç en çok da oğlu için bi kez daha ellerinden kayıp gitmesi çok kötü. Daha kendi mahkemelik durumu var Nefes’in. İşte bunlardan dolayı kezâ düştü bu döngüye. Ama Nefes bir hançerci falan ihanetçi başı değil. O kadar da etmeyin ya! Neyse neyse Deli Tahir bir yolunu bulur ordan kaçar ama kapıda avını bekleyen aslan misali duran Vedat’a karşı Nefes edecek bakalım. Bu arada ilerleyen bölümlerde sizden şöyle çat çat mutlu sonlu bir tartışma bekliyorum en depremlisinden canım NefTah haydi rastgele…

Murat’a ve Saniye’ye uzun zamandır saydıran ben şöyle düşünüyorum; bu hafta konuşsam haftaya yine onlar beni delirtecek bir şey mutlaka bulurlar. O yüzden hiç onlara uzun uzun girmiyorum. Ama Muratla Nazar pat yıldırım nikahı kıyar gibi… Bi de Saniye’nin o pis dili dolanıverse keşke! Kadın gitti, Nazar’ın suçu yokken onu suçladı,  oğlunu olaydan sıyırdı ve bombayı baba kız arasına bırakıp kaçtı. Mikrop! Murat desen anca kız kaçır, delil yok et, abinle kendini kıyasla. Sen akıllanmazsın uşak! Ama Mustafa Abi’n içinde dediğin doğru şimdi, o da sütten çıkma ak kaşık değil. Fikret Amca sen ne ayaksın ya! Biraz daha senin vaktin var, sana iyice bir şeylerden emin olunca yazmak istiyorum. Çünkü gelişin, mevzun derin.  Vedat zaten allahın cezası! Velhasıl bu haftalık benden bu kadar. Umarım keyifli ayrılıyorsunuzdur bölüm yorumundan. Okuyan gözlerinize sağlık şimdiden, çok iyi bakın kendinize.

Haftaya yeni bölümde görüşmek üzere❤

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!