tds_thumb_td_300x0
O Dalgalar Bir Dile Gelse Susturmaya Gücünüz Yetmez

Normalde bölümden hemen sonra oturup bir yorum yazısı yazmayı planlamıştım ama o kadar güzel geldi ki yapamadım.  Hani bazen aklınızın almayacağı güzellikte bir mucize girer hayatınıza. Âşık olursunuz misal, bu eşsiz büyünün bozulmasından o kadar korkarsınız ki kimselere diyemezsiniz. Çıt çıkarsanız gidiverecekmiş gibi gelir. İşte ben de benzer sebepten vazgeçtim. Kelimelerimin onu kirletmesinden korktum. Halkımız arasında ne yazık ki tabu hâline gelmiş bu konuyu böyle korkusuzca ve tüm korkunçluğuna rağmen bu kadar naif bir hikâye kurgusunda işlemek pek rastladığımız bir hâl değil çünkü. Dokunmaya korkuyor insan. Şuan da sadece birkaç noktaya dikkat çekmek ve bazılarının diziye farklı bir açıdan bakabilmeleri adına konuşuyorum.

Diziye başlama sebebim, kalemleri de kalpleri kadar güzel olan Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem ikilisinin yazmasıydı. Çünkü onlar cümlelerini reyting kaygısıyla değil “Nasıl daha güzel ifade edebilirim?” düşüncesiyle kuruyorlar. Bu günümüz senaristlerinde sıklıkla aradığımız ama bulamadığımız bir özellik. Her şeye rağmen bu kadar güzel kalabildikleri için onlara teşekkür ediyor, buradan sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Umarım bu işte hak ettiğiniz değeri görürsünüz.

Oyunculardan başlamak istiyorum:

Ulaş Tuna Astepe bir önceki rolüyle uzaktan yakından alakası olmayan Tahir Kaleli’yi tam anlamıyla giyinmiş üzerine. Karadenizin hırçın ama mert delikanlısı ona cuk oturmuş. Sosyal medyada eski rolünü görünce itiraf ediyorum önce bir tanıyamadım. Epey geliştirmiş kendini helâl olsun. Keza İrem Helvacıoğlu da aynı şekilde. Son birkaç yıldır hep yan rollerde izliyorduk onu. Boş durmuyormuş meğer birçoğunun aksine başrole hak ederek gelmek adına çalışmış çabalamış. Ve gerçekten de başarmış nihayetinde. Bendenizi epey şaşırtan bir performans gösteriyor Nefes rolünde. Hele ikinci bölümün fragmanındaki sahneler, sizin de tahmin edebileceğiniz üzere bir kadını psikolojik olarak epey zorlayan sahneler. Henüz tamamını izlemesek de bu tarz sahneleri oynamayı kabul etmesi bile gelişmeye açık olduğunun göstergesi. Fragmanın geneline az sonra değineceğim. Son olarak Öykü Gürman’dan bahsetmek istiyorum. Benim kafamda hep Yavuz Bingöl ve müzik dünyasından biri olarak kalmış. Sesinin duru güzelliği haricinde dikkatimi çekmemişti, ta ki Asiye’ye kadar. Öyle güzel de bir yenge olmuş ki… Kaynanasıyla daimi bir savaş hâlinde ama kocasının gönlünü de hoş etmeyi bilen bir nazlı gelin… Pek sevdim onu. Kıvrak zekâsıyla ne işler başaracak, Elif demişti dersiniz. Kadroda başarısıyla göz dolduran daha çok isim var ama bu üçü için Sen Anlat Karadeniz bir dönüm noktası olacak. Haydi hayırlısı…

Bölümün işleyişi hakkında çok bir şey söylemek istemiyorum. Osman Sınav, kalitesini bu işine de yansıtmış. Yer yer mantık hataları var ama vermeyi amaçladığı mesaj düşünüldüğünde kesinlikle görmezden gelinebilecek kadar küçük hatalar… Dizi ekibi o kadar büyük ve önemli bir vizyon üstlenmiş ki buna ulaşabilmek adına ne yapsalar yeridir diye düşünüyorum. Bazı gerçekler gözümüze gözümüze sokulmadığı müddetçe onları görmeyi reddediyoruz ne yazık ki. Hatta bazen vicdanımızın bize yükleyeceği sorumluluklardan kaçmak adına bize göstermeye çalışanlara kızıyoruz. Onları türlü türlü iftiralarla kendimiz gibi susturmaya çabalıyoruz. Yeri geliyor şikâyet ediyoruz, yeri geliyor bizim gibiler tarafından linçe uğratıyoruz. Bu korkunç bir durum. Ve birilerinin buna artık “Dur!” demesi gerekiyordu. Bu sesleniş de elbette kamuoyunda en yüksek etkiye sahip olan televizyon vasıtasıyla yapılacaktı. “Sen Anlat Karadeniz” bu yollu hareketlere öncü olmaya adaydır. Susmaya gönüllü taraflarca yürütülen karalama kampanyasına karşı da desteğimiz daimdir. Devamı da gelmelidir.

“Özür dilerim her şey için… Özür dilerim daha önce gelmediğim için…”

Son olarak da beni bu yazıyı yazmaya iten fragmandan bahsetmek istiyorum. Hani o çok ses getiren… Hani şiddeti meşrulaştırdığı iddia edilen… Hayır, yani anlamıyorum. Bir şeyin varlığı dile getirilmeyince gerçekten yok mu kabul ediliyor? Buna inanan var mı? Sizin o bakamadığınız sahneler dünya üzerindeki milyonlarca çaresiz kadının gerçeği… Onlar, konuşamasın diye ağızları kapatılan hatta çeneleri kırılan, yalnızca fiziksel değil aynı zamanda psikolojik şiddete de maruz kalan, kaçmak istedikleri an sevdikleriyle tehdit edilen kadınlar… Ve onlar konuşamıyor diye siz de susamayın diye yapılıyor bunca dizi/film. Twitter’da “Çocuklarımız izliyor bunları.” minvalinde yorumlar okudum. Televizyonu “çocuk oyalama/yemek yedirme aracı” olarak kullanan anne-babalar açıkçası beni endişelendiriyor. İlla bu amaçla kullanacaksanız bunun için çizgi film kanalları var(Ki onların da çocuğun yaşı dikkate alınarak seçilmesi gerekiyor ). Uzun lafın kısası bu dizinin çocuklara yönelik yazılmadığı bu kadar açıkken çocuğunun izlemesine müsaade eden bir ebeveyn olarak tek suçlu sensin kardeşim. Bölümün başlama saatinde normal bir çocuğun uyuması gerekirken onu uyutmayan sensin. Dolayısıyla kendi sorumsuzluğunu başkalarına yüklememen gerekiyor. Uyumayan çocuklar için de kanal değiştirmenizi öneriyoruz, çok basit bir hareket  😉 

Fazlasıyla sitem dolu bir yazı oldu, farkındayım. Vermek istediğim mesajın yerine ulaşmasını tüm kalbimle diliyorum. Üslubumda hata olduysa affola… Güzel şeyler uğruna emek veren güzel insanlara selam olsun.

Sevgiyle kalın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!