Muhammet Kulu: “Gözlem yılları bana sabrı, detayın önemini ve hikaye anlatıcılığının ne kadar kutsal bir iş olduğunu öğretti.”
•Oyunculuğa ilginiz nasıl başladı? Çocukluk hayaliniz miydi? Kendinizi ilk kez ekranda gördüğünüzde neler hissetmiştiniz?
Orta okul son senede Türkçe dersim çok iyi değildi. Hocamızın ismi Özgür, bir gün derste Rıfat Ilgaz’ın bir şiirini okuttu bana, dersten sonrada yanına çağırıp 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için yapılacak temsilde benim de olmam şartıyla dersi geçebileceğimi söyledi. Öyle başladı. Daha sonra tüm okula oynadık ve civardaki okulları gezdik. Sahneye çıkmak daha sonra büyük bir tutkuya dönüştü.
Kendimi ilk izlediğimde ne hissettiğimi hatırlamıyorum ama eğlenerek yaptığım şeyden para kazandığımda çok mutlu olmuştum!
•Ekip olarak “audition” anılarını dinlemeye bayılırız. İlk “audition”ınızı hatırlıyor musunuz? Unutmadığınız bir “audition” anınız var mı?
İlk film “audition”ım ve çok heyecanlıydım. Yönetmen ve yapımcı var karşımda ve sahne gereği çok mutlu olduğum bir haber verecektim ama heyecandan ne oynayacağıma karar veremiyorum. Kayda girdik aklıma bir anda telefonda yakın bir arkadaşıma yazmak geldi.
Çıkardım telefonu yazmaya başladım, o arkadaşın adı da Muhammed Mami diyoruz, Mami şuan “audition”da kayıttayız karşımda yönetmen ve yapımcı var çok heyacanlıyım; karşıdan hemen cevap geldi. “Bana ne a*k”. Ben gülmemek için kendimi tutuyorum. Sonra karşıdan repliği verdi yönetmen, “Hayırdır yüzünde güller açıyor”. O an her şey o kadar iyi denk geldi ki o işi aldım sonra.
•Semaver Kumpanya’da tiyatroya başladığınız dönemi anlatır mısınız? Bu deneyim, oyunculuk kariyerinizi ve oyunculuğa olan bakış açınızı nasıl şekillendirdi?
Semaver Kumpanya’nın kapısından girip merdivenlerden inerken duvarda asılı bir yazı karşılar sizi: Giorgio Strehler’in Intermezzo’su. Şöyle başlar: “Benim mesleğim başkalarına hikayeler anlatmak. Bu hikayeleri ille de anlatmalıyım, anlatmadan yapamam.” Bu yazı, Semaver’in niyetini, ruhunu ve yolunu öyle güzel özetler ki, her defasında dönüp yeniden okumak gelir içinizden.
Semaver’de geçirdiğim o ilk yıllar, aslında izleyerek, dinleyerek ve bekleyerek geçti. Ustalarımın sahneye nasıl yaklaştığını, bir metni nasıl evirip çevirdiklerini, oyunculuğa nasıl bir titizlikle baktıklarını sessizce gözlemledim. Bu gözlem yılları bana sabrı, detayın önemini ve hikaye anlatıcılığının ne kadar kutsal bir iş olduğunu öğretti.

•İstanbul Aydın Üniversitesi’nde aldığınız oyunculuk eğitiminin, sahne ve kamera önü performanslarınıza katkıları neler oldu? Unutamadığınız bir anekdot varsa duymayı çok isteriz…
Çok uzun bir cevabı olan bir soru bu. Ama kısaca cevap vereceğim. ☺
Okulda teorik ve pratik dersler alıyorsun. Teorik olarak aldığım derslerde, Dünya Tiyatro Tarihi Antik Yunan’da Akıl, Roma’da coşku, Klasik Dönem’de yine akıl, Romantik Dönem ve yine coşku daha sonra gerçekçilik ve epik tiyatro diye devam eder günümüze kadar böyle şekillenerek gelir. Şiir ve koroyla başlıyor sonra karşısına bir oyuncu geçiyor sonra bir tane daha… Günümüze kadar üç bin yıllık bir tarih var. Elbette çok daha öncesi de var, mağaradaavlanma hikayelerimiz mesela ☺
Pratik olarak Stanislavsk’i temelli oyunculuk eğitimleri diğer üslublar da o temele dayanır.
Bütün tarihi düşünürsek hem pratik hem de teorik olarak çok daha bütünden görmeni sağlıyor. Daha geniş bir pencereden gördüğünde de ele almak zor ve bir o kadar keyifli oluyor.
•Bir rol için bugüne kadar yaptığınız en ilginç hazırlık neydi? (Gizlice insan gözlemlemek, garip bir yetenek öğrenmek gibi…)
Bir şarkını verdiği “mood”u tutabilmek için sette haftalarca tekrara alıp o şarkıyı dinlemiştim.
• Size bir karakter geldiğinde, ilk baktığınız şey nedir? Hikâyesi mi, ruhu mu, replikleri mi?
Benzerliklerimiz ve farklarımız.

•“İnci Taneleri” dizisinde canlandırdığınız Niyazi karakteriyle izleyicilerden nasıl tepkiler aldınız?
Kolay gelsin, diyerek geliyorlardı. Hem sevip hem de gıcık olduklarını söylerlerdi.
•“Yeşilçam” dizisinde Turgut karakterini canlandırdınız. Çağan Irmak gibi bir yönetmenle çalışmak nasıl bir deneyimdi?
İlk karşılaşmamızda gelip direk rolü teslim ettiği bir diyalogu vardı. “Bu rol senin ve hakkınla aldın hayırlı olsun” dedi. Sonrasında elbette rahatladım ve çok mutlu oldum ama çok korktuğumu da hatırlıyorum.
Böyle büyük bir prodüksiyon ve bütçeli bir işte ilk deneyimimi kazanırken, Çağan Irmak’la çalıştığım içim çok şanslıyım. Oyuncu olarak kendinize güvenmenizi sağlıyor. Çok şey öğrendim ve biriktirdim.
•Canlandırdığınız karakterlere hazırlanırken nasıl bir yöntem izliyorsunuz? Karakterin psikolojisini ve geçmişini oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
O işin biçimine göre değişiyor. Temelde kullandığım arketiplerden yola çıkıyorum. Erkek arketipleri var, Dougles Gillette, Robert Louise Moore adlı iki yazarın kaleme aldığı bir kitap; Kral, Büyücü, Aşık ve Savaşcı. Bu kaynakta daha çok tarih boyunca yazılmış metinlerde erkek karakterlerin belirlenen yönelimleri olduğunu anlatılır. Laban’ın arketipleri var. Efor da diyebiliriz bu eforlara yönelmek için karakterlerin yer, zaman ve mekanla ilişkisine göre sekiz efordan birine yönlendiriyor. Psikolojik jest var Çekov’un. Karakterin yazılan hikayesinin bütününde Temel bir üst istek ve engeli olur. Şarkı veya resim ile de çalışırım. Tabii oynarken bunların hepsini saklıyorsun. ☺

•Bugünün Türkiye’sinde oyunculuk bir ‘sanat’ mı yoksa bir ‘sektör’ mü? Siz bu dengeyi nasıl kuruyor ve kendi yolunuzu nasıl belirliyorsunuz?
Oyunculuk elbette bir “sanat”tır. Üretmesi ve bunun devam etmesi içinde sektörün olmasına ihtiyaç var.
Bence benim işim daha çok, yazar yönetmen ve tüm ekiple (Kostüm, Sanat, Ses Görüntü) anlatmak istediğimiz hikayenin kontrast dengesini sağlamaktır.
•Röportajlarımızın uğuru vardır dersek mübalağa olmaz. Burada ne manifestler ne dilekler gördük kısa zamanda gerçekleşen. Kariyerinizde ya da hayatınızda gerçekleşmesini çok istediğiniz bir hayaliniz var mı? Söylemek için tam yeri ve zamanı diyor sözü size bırakıyoruz!
Şiirsel metinlere bayılırım, oynamaktan da çok keyif alırım. Hadi bakalım!

Hızlı Cevap Köşesi
• Bir gece ışıltısıyla gözünüzü alan bir yıldıza bakıyorsunuz. O yıldız bir anda kayıyor ve siz de o an uykuya dalıyorsunuz. Günün ilk ışıklarıyla uyandığınızda başka bir bedende uyandığınızı fark ediyorsunuz. Hangi bedende uyandınız? Niyazi mi, Hamlet mi, Tony Soprano mu?
HAMLET
Olmak ya da olmamak işte büyün mesele bu!
• Şu anda elinizde bir sihirli değnek olsa, hangi yeteneği bir anda kazanmak isterdiniz?
– Eros’un oku ve yayı elimde olsun isterdim! ☺
•Hayatınız bir dizi olsaydı, adı ne olurdu ve türü ne olurdu? Dram mı çıkardı?, yoksa sitcom gibi kahkaha efektiyle mi izlerdik?
– İsim konusunda başarısızım!
– “Ciddi Trajik Komik”
• Oyunculuk bir süper güç olsaydı, sizin özel yeteneğiniz ne olurdu? (Örnek: Göz kırpmadan ağlayabilmek, replikleri bir kez okumayla ezberlemek…)
– Replikleri bir kez okumayla ezberlemek!