Melis Sevinç: Ekibin Parçasıysan Yaptığın İşi de Oynadığın Karakteri de Sahiplenmelisin

Melis Sevinç: Ekibin Parçasıysan Yaptığın İşi de Oynadığın Karakteri de Sahiplenmelisin

Melis Sevinç, ”Sanki Her Şey Biraz Felaket” filmi ile şimdiden festival filmlerinde izlediğimiz, geçtiğimiz aylarda Sadri Alışık Tiyatro & Sinema Oyuncu Ödülleri’nde ödüle layık görülen geleceği parlak bir isim.

Şimdilerde televizyon ekranında Gönül Dağı’nın Selma Öğretmenine hayat veren Melis Sevinç, yeteneği ve güzelliği ile kısa sürede gönlümüze taht kurdu ve büyük bir hayran kitlesi edindi. Bu röportajı yapmamız için çok talep aldık. Biz sizi, o da bizi kırmadı ve işte sizi keyifli sohbetimizle baş başa bırakıyoruz! 🙂

  • Hem sevenlerin hem de biz seni daha yakından tanımak için sabırsızlanıyoruz. 😊 Sosyal medya mecralarında seni pek sık göremiyoruz. Anlaşıldığı üzere kendi sosyal hayatında daha çok vakit geçiriyorsun. Senden biraz set dışındaki Melis’i dinleyebilir miyiz? Yapmaktan keyif aldığın şeyler nelerdir?

Sosyal medya refleksi pek gelişmiş biri değilim ama eskiden daha kötü olduğum bir konuydu, en azından bir iyileşme var diyebiliriz bence 😅 Kendi sosyal hayatımda da sosyal bataryası limitli bir insan olduğum için, her şeyi verimli olacak şekilde dengede tutmaya çalışıyorum. Arkadaşlarım ve ailemle vakit geçirmeye ihtiyacım olduğu kadar kendimle kalmaya da oluyor.

Çalışmadığım dönemlerde kendime göre olan düzenimi sürdürmeyi, boştaysam illaki bir şey öğreniyor olmayı isterim. Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi; özellikle evde ağırlamayı, birlikte yiyip içmeyi, bazı zamanlarda bir şeyler çalıp söylemeyi, uzun uzun sohbet etmeyi, dizi, film, tiyatro oyunlarını takip edip üzerine konuşmayı severim. Son 2-3 senedir milli voleybol maçlarını birlikte takip etmeyi çok seviyorum.

Çalıştığım zamanlar ise neredeyse tüm enerjim işe gittiğinden sorumluluklarım dışında bana kalan zamanda dinleniyorum ya da yukarıda saydığım, bana iyi gelen şeylerden birini yapıyorum. O dönemlerde ihmal ettiğim kişiler ya da diğer dinamikler oluyor, onu da sonrasında telafi etmeye çalışıyorum.

  • Seni ilk kez “Zalim İstanbul” dizisi ile izledik. Bu projede yer alma sürecin nasıl oldu? Şu an geri dönsen o zamanların Melis’ine oyunculuk konusunda ne tavsiyeler verirdin?

Genellikle kariyerin en başında gelen işleri seçtiğin ya da elediğin bir durumda olamıyorsun maalesef. Zalim İstanbul, çok küçük bir rolle dahil olduğum ve set düzenini gördüğüm ilk işimdi. İtiraf etmem gerekirse oynadığım karakter çok yüzeysel gelmişti ve ben de ona çok yargılı yaklaşmıştım. Bana düşen pay küçük olduğu için kendimi işin ve ekibin dışında tutmuştum. E siz böyle düşüncelere ve tavıra sahip olduğunuzda hem ekiple hem seyirciyle bağ kurmak çok zorlaşıyor.

Öğrendiğim şey, yaptığımız iş bir ekip işi ve bir parçasıysan işi de oynadığın karakteri de sahiplenmelisin, karakteri oynarken kendin kabullenemiyorsan zaten izleyiciye de kabul ettiremezsin. Şimdiki Melis olsa, kabul ettiği takdirde, o tiki kızı çok eğlenerek ve keyif alarak oynardı ya da kendini içerisinde göremediği işi pas geçerdi.

  • Gönül Dağı, kariyerinde dönüm noktası bir iş oldu diye düşünüyoruz. Böyle güçlü bir kadro ve sağlam hikayeye sahip bir projede yer almak nasıl bir duygu? Gönül Dağı için teklif aldığında ne düşünmüştün?

Çok heyecanlanmış aynı zamanda tecrübesizliğin getirdiği korkuyla çok baskı altında hissetmiştim ama bu işin bir parçası olmak ve bu fırsatı değerlendirme isteğim çok daha ağır basıyordu. İşe başladığımda tek kaygım, bu karakterin ve hikayenin hakkını vermek istemem üzerineydi ve çok şükür ki süreç çok güzel ilerledi, bana gelip benden geçen Selma beni çok mutlu etti.

  • Set ortamınızı çok merak ediyoruz. Sosyal medya paylaşımları ve kamera arkası görüntülerini gördüğümüzde çok eğlenceli bir setiniz olduğu ortada. 🙂 Peki bu sette unutamadığın bir anını bizimle paylaşır mısın?

Gerçekten öyle. Hem oyuncu arkadaşlarımı hem de set ekibini çok seviyorum. Sivrihisar’da olup çalışmadığım günlerde de sete gidecek kadar seviyorum. Başta işin her alanını daha iyi öğrenmek ve merak ettiğim için gidiyordum ama onu çözdükten sonra gidiş amacım arkadaşlarımla vakit geçirmeye evrildi. Başta “Aa, Melis Hanım, ne işiniz var burada, sizin sahneniz yok ki,” diye tepki alıyordum, artık o kadar alışıp benimsedi ki herkes, gelmediğim zaman “neredeydiniz,” diye soruyorlar ertesi gün. Sorunun asıl kısmı içinse çok anı var hatırlayıp hatırlayıp güldüğümüz ama şu an en uygununu bulup kısaca anlatabileceğim ifade şeklini oluşturamadım kafamda, o yüzden bu sorunun cevabı başka bir zamana kalsın :)) 

  • Selma karakteriyle büyük bir hayran kitlesine sahip oldun. Melis olarak sevenlerin yanı sıra Selma Öğretmen olarak hayranın olan, seni örnek alan bir kitlen de var. Yapacağı mesleğe karar verirken Selma Öğretmen’den ilham alan sevenlerinin olması nasıl hissettiriyor?

Bu işi yapmayı isteme sebeplerimden biri de insanları etkileyebilme, iyileştirebilme ve harekete geçirebilme potansiyelinin olmasıydı. Bir insana hayatındaki herhangi bir alanda iyi gelmek bile çok şey ifade ederken, hayatında aldığı bir kararı iyi anlamda etkiliyor olmak ve harekete geçirebiliyor olmak, çok büyük mutluluk ve tatmin hissi yarattı benim için.

  • ‘‘SelTan’’ dizimizin favori aşıklarından. Özellikle Taner’in Selma’ya olan ilgisi, ince düşüncesi seyirciden çok takdir topluyor. Şüphesiz ki Taner, Selma’yı mutlu edebiliyor. Peki Melis’i nasıl biri mutlu eder? İlişkide olmazsa olmaz dediğin bir özellik var mı?

Her ikili ilişkimde açık, dürüst iletişim (hem kendine ve hem partnerine) talep ederim ve birbirimizin hayatına ağırlık yaratmamayı gözetirim.

Sorunun diğer kısmı için de çok köşeli düşüncelerim ya da belirli bir listem yok gibi. Hayata bakış açılarımızın benzerliği, yaptığı işe tutku duyması, farkında, zeki ve olgun olması, mizah anlayışımızın benzeşmesi ve tüm bunları tek bir bünyede toplaması ilgimi çeker diyebilirim. Bazı spesifik beklentilerim varmış galiba benim de 😅.

  • Selma Öğretmen öğrencilerine düşkün, idealist biri. Öğrencilerinde kalıcı izler bıraktığını izliyoruz. Eğitim öğretim hayatlarında da mezun olduktan sonra da onların yanında oluyor.  Bu rol için ilham kaynağın var mı? Senin Öğrencilik hayatında kalıcı etkisi olan, unutamadığın bir öğretmenin oldu mu?

İlkokul öğretmenim Hülya Tuncer’i çok severim; sevgi dolu, çok insancıldır, bize öğrenmeyi sevdirdi hatta benden sonra kız kardeşimin öğretmeni de oldu, ikimiz için de yeri ayrıdır. Sonrasında 3. sınıftan liseye kadar İngilizce öğretmenim Dilek Gerçek hocam vardı. Vizyonuna, disiplinine çok saygı duyduğum ve bize bu hayatta ne yapmak istiyorsak yapabileceğimizi aşılayan, sınırlarımızı genişleten ve sadece dil değil, nasıl dünya insanı olabileceğimizi de öğreten, çok sevdiğim bir insandır, buradan her ikisine de selamlarımı iletiyorum.

İşinde çok iyi başka öğretmenlerim de oldu ama beni dinlemeyen, duymayan, anlamak istemeyip seçimlerime müdahale etmek isteyen öğretmenlerim de oldu. Bir çocuğa zamanı geldiğinde soracakları “Ne olmak istiyorsun?” sorusu için dayatma, çarpık yönlendirme olmadan, onu cevap verebilecek birikime ve vizyona sahip, kendini tanımasına fırsat verilmiş ve verdiği kararın arkasından gidebilecek bir çocuk olarak yetiştirmeye çalışmanın asıl önemi taşıdığını düşünüyorum.

  • Meslek hayatında garantici biri misin? Mesela şimdiden bir sonraki projen ile ilgili planlar yapar mısın? Şöyle bir karaktere hayat vermeyi çok isterim dediğin bir rol var mı?

Belirsizlik yaptığım meslekte baskın bir figür, en azından kariyer yolculuğumun bulunduğum noktasında benim için öyle. Büyük resimde hedeflerim vardır ve onlara göre hareket ederim ama günü gününe planlı bir insan olduğumu söyleyemem. Bir sonraki işim nasıl bir hikaye, karakter olur bilmiyorum ama iç çatışması yüksek, kendiyle fazlaca derdi olan dinamikleri daha dengesiz bir karakteri oynamak isteyebilirim ya da durum komedisi işlerini çok seviyorum, güzel bir metin olursa oynamayı çok isterim.

  • Hayattaki motivasyon kaynağını öğrenebilir miyiz? Umutsuzluğa kapıldığın anlarda seni kendine getiren şey nedir?

Hayatta beni harekete geçirebilen ve devamını getirmemi sağlayan en etkili şey “sevmek”; konuyu sevmek, yaptığım işi/eylemi sevmek ya da kişiyi sevmek… O yüzden hayatımda sürdürülebilirliği yakalamam için kategori ne olursa olsun kendi sevdiğimi ve istediğimi bulup onun peşinden gitmek önceliğim, çünkü sevdiğim, bana iyi geldiğinden emin olduğum yoldan kolay kolay vazgeçmiyorum.

Umutsuzluğa düştüğüm durumlarsa genelde kaybolduğum zamanlar oluyor. Sorunu tespit edemediğimde ya da edip müdahale edemediğimde, neden olduğunu anlayamadığımda ya da kendimde bazı soruların cevabını bulamadığımda sıkışıp kalıyorum. Öyle durumlarda uzun süre kendimi yiyip bitirip sonrasında elimden geleni yaptığıma ikna olup kabullenme aşamasına geçiyorum ve kalanı zaman bir şekilde hallediyor.

  • Diyelim ki çok sevdiğin bir dizi Türkiye’ye uyarlanıyor ve sen de kadroda yer alacaksın. Bu hangi dizi olurdu ve hangi karaktere hayat verirdin?

Buna verebileceğim çok cevap var ama ilk aklıma gelenlerden Ted Lasso – Rebecca’yı oynamak isterdim. İşin kalemini çok nahif ve etkili buluyorum.

  • Şimdiden bir festival filminde rol aldın. Yeni neslin günümüz koşullarında verdiği hayatta kalma mücadelesi ve gelecek kaygılarına odaklanan oldukça başarılı bir film.  ‘‘Sanki Her Şey Biraz Felaket’’ filmine dahil olma sürecin nasıl oldu?  Seni en çok ne heyecanlandırıyor? Televizyon mu? Dijital mi? Bağımsız sinema mı? Tiyatro mu?

Sanki Her Şey Biraz Felaket, oyunculuğu gerçek anlamda deneyimleme fırsatı bulduğum ilk setim ve şansım oldu. Menajerim üzerinden iletişime geçtik yönetmenimiz Umut ve yapımcımız Cemre ile, daha sonrasında audition çekip iş üzerine konuştuğumuz bir süreç oldu ve birlikte çalışmaya başladık. Çok keyifli bir prova ve set süreci geçirdikten sonra filmimiz festivalleri dolaşmaya, ülkemizde ve dünyada karşılığını bulmaya başladı ve bizler de böyle bir işin parçası olmanın keyfini çıkardık. Beni mesleki anlamda iyi metin, iyi yazılmış karakterler ya da çalışmak istediğim insanlar heyecanlandırıyor. Çalışma koşulları ve disiplinleri farklılık gösterse de beni asıl heyecanlandıran nerede değil, ne oynadığım oluyor şimdilik.

  • Sanki Her Şey Biraz Felaket, izleyenleri ikiye bölen bir finalle bitiyor. Kimisi umutla bittiğini düşünürken kimisi mutsuz son olduğunu düşünüyor. Ben hem Melis’e hem de Ayşe’ye sormak istiyorum, sence nasıl bitiyor hikayenin sonu?

Filmin sonunda Ayşe’nin içinde bulunduğu koşullar değişmiyor ya da iyileşmiyor ama bana göre en azından tüm o umutsuzluk içinde debelenmektense filmin sonunda kendine gülümseyecek nedenler yaratmaya başlıyor ve ben bunun sorunlara karşı daha dirayetli bir direniş olduğunu düşünüyorum. Ayşe, ne haldedir şu an bilmiyorum ama filmin sonunda, onu başında bulduğumdan daha dürüst, kendini ve durumu kabullenmiş ve paylaşmaya daha açık bir yerde bırakmıştım, umarım o yoldan devam etmiştir.

  • 25. Sadri Alışık Tiyatro & Sinema Oyuncu Ödülleri’nde Safa Önal Özel Ödülü’nün kazananlarından biri oldun. Öncelikle gönülden tebrik ederiz. 😊 Kariyerinin başında böyle değerli bir ödüle layık görülmek ve seni destekleyenleri başarılarınla gururlandırmak nasıl bir duygu?

Ben de öncelikle teşekkür ediyorum 🥰 Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri, zaten çok prestijli bir ödül olup gurur vermesinin yanı sıra, oyuncu olarak aldığım ilk ödül olduğu için bende yeri her zaman ayrı kalacak. O gün heyecanımı paylaşan, desteklerini hissettiren herkese de buradan tekrar teşekkür etmek isterim. Nicelerine…🤞🏻🌸

Şimdi sırada ”O mu Bu mu?” köşemiz var! 😊

– İzmirli olduğunu biliyoruz. O zaman o klasik soru gelsin. Göztepe mi? Karşıyaka mı?

Karşıyaka.

– Yaz mı kış mı?

Bahar insanıyım.

– Kedi mi  köpek mi?

Köpek.

– Gündüz insanı mısın gece mi?

Çalışmaya başlamadan önce gündüz insanıydım ama düzenim değişti, artık gece diyebilirim.

– Çay mı kahve mi?

Kahve.

– Kitabını okumak mı filmini izlemek mi?

Kitabını okumak.

Hazırsak, sırada sosyal medyadaki takipçilerimizden gelen sorular var! 🙂

  • Berk Bey ile çektiğiniz sahnelerde oldukça iyi paslaşıyorsunuz. Hiç, bir sahne çekiminde senaryonun dışına çıkıp doğaçlama yaptığınız oldu mu?

Durum komedisi ya da romantik komedi olarak yazılan bazı sahnelerin sonunda kesmeyip doğaçlamayla devam ettirdiğimiz oluyor, hatta her zaman olmasa da dozajı tutturduğumuz takdirde kurguda kullanıyorlar 😅 Bazen X’te “Burasının doğaçlama olduğuna yemin edebilirim ama kanıtlayamam,” gibi yorumlar görüyorum ve ayırt edebildiklerinde “helal olsun,” diyorum.

  • Kimsenin bilmediği bir takıntın ya da bilmediğimiz bir yeteneğin var mı?

Takıntım yok sanırım, neyi bilip bilmediğinizi tespit edemediğim için olabilir de olmayabilir de :))

  • Selma karakteri sizin hayatınıza ne kattı neleri çıkardı onunla empati kurduğunuz zamanlar oldumu ya da tüh Selma bunu yapmasaydı dediniz mi hiç? Ve sizce ‘‘SelTan’’ çiftinin bu kadar sevilmesinin sırrı ne?

Yaptığımız, anlamak ve sonra da inanmak üzerine olduğu için Selma’nın kafasının içine ve hayatına çok kafa yoruyorum, anlamakta zorlandığım eylemleri de olabiliyor zaman zaman, öyle durumlarda da bir fikir bulup nedenselleştirerek, güvendiğim insanlara danışarak işin içinden çıkmaya çalışıyorum. Mesela 3. sezonun sonuna doğru Taner’in istemeye geleceğini sanıp hayal kırıklığına uğradığı bir süreci olmuştu Selma’nın, o bölüm kızım insan bir arar sorar, noldu Taner Bey 2-3 gün önce başka konuşuyordunuz şimdi istemeye gelecekmişsiniz ne değişti diye bir sorgular, diye Selma’ya kızmıştım, anlamakta zorlanmıştım kendisini, ama kafamda oturtturmanın ya da bulduğum bir fikirle yorumlayarak kendim için makul bir yere getirmenin yollarını bulabiliyorum.

SelTan kısmı içinse Berk’le arkadaş olarak aramızda güzel bir dinamik kurduk ve güzel bir enerji tutturduk, diyebilirim. İkimiz de hem yaptığımız işi, hem ekibimizi, hem de birbirimizi sevdiğimiz ve anlaşabildiğimiz için süreç çok rahat ve eğlenceli geçiyor bu da hem işe hem seyirciye yansıyor, diye düşünüyorum.

error: Korunan İçerik!