Daha temelleri atıldığında ölü doğan Gotham’ın, Wayne ailesinin başına gelen o trajediye haftalar kala ve Bruce’ın Batman olup şehirdeki yozlaşmışlara korku salarak diğerlerine umut olmasına uzun yıllar varken ortaya Arthur Fleck diye biri çıkıyor ve alt tabakadan üreyen toplum bu adama umut bağlayarak Joker’i simgeleştiriyor. Film için yaratılmış müziklerde bulunan her bir nota Gotham’ı değil de Arthur’un ruhundaki paramparça olmuş bölgeler ile zihnindeki düşüncelerin birer anlam kazanmasında etkin rol oynuyor.
Joker Neden Kurtarıcı Olarak Görülüyor?
Şehirdeki caddeler, dar sokaklar, boş varillerin içinde ateş yakıp ısınan insanlar yıllar sonra geleceği meçhul olan bir kurtarıcıya yani Batman’e değil, Joker gibi bir adama bel bağlıyor. Bu da filmi güçlü kılan en büyük, en önemli nedenlerden biri oluyor.
Todd Philips, bütün bu esrarengiz sırlarla dolu olaylara sorular sorarken cevaplarını çok iyi veriyor ve bu olanların, olacakların hepsine çok farklı bir yerden bakarak Joaquin Phoenix’e daha önce pek de görülmemiş bir özgürlük sağlıyor. Phoenix, kendi Joker’ini yorumlarken sinema tarihinde görülüp hayran kalınmış 4 büyükten eşi benzeri olmayan bir ilham alıyor. Jack Torrance’tan Alex Delarge’a, Norma Desmond’tan Travis Fickle’a dönüşüyor. Hatta hepsini tek bir bedende birleştirip ortaya muazzam bir Joker yorumu katıyor.
Sempati Duymuyoruz ama Acıyoruz
Joker bu filmde kahkalarıyla korkutmaktan ziyade seyircisinin onun elinden tutmasını, kendisine destek vermesini ve empati kurmasını istiyor. Trende güldürmeye çalıştığı çocuktan banyoda ettiği dansa ve sonra gerçekleşecek olan çoğu sahnede ağlatıp kendisi gibi paramparça ediyor. Sempati duymuyoruz belki ama acıyoruz ona.
Kısacası tertemiz ve neredeyse kusursuz bir film Joker. Girişi, gelişmesi, sonucuyla takdire şayan. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ı da Joaquin Phoenix’in Oscar’da aldığı en iyi aktör ödülünü de sonuna kadar hak ediyor. Gerçekten defalarca izlenilesi!