Sanırım uzun zaman sonra keyif almadığım ilk bölümdü. İlk bir saat neredeyse elle tutulur hiçbir şey yoktu, kurgudaki kopukluk da bu bölüm çok daha rahatsız edici boyuttaydı. Sahneler böyle sırf yazmış olmak için yazıldıkça etkisi inanılmaz azalıyor hatta dürüst olayım sıfıra iniyor. Keyif almadan, göz devire devire ya da boş baka baka izliyoruz açıkçası. Neyse, her şeyi anlatacağım sıra sıra. Bütün şikayetlerimi döküyorum bu yazıda hadi bakalım.
Yerlere mi atsaydık karıcım?
Sadi’yle Yaver‘in arka koltuktan çıkacağına emin olduğumuz araba sahnesinde Songül yine söylenirken laf arasında Sadi’ye bırak aşkım demesi.. Bunlar artık gerçekten buram buram sevgili farkındayız dimi? 🤩 Biz dahil kimse yadırgamıyor da, müthiş. Süreç içinde doğal gelişen bir manitacılık oldu, hayırlı uğurlu olsun diyelim.
Ben modern bi insanım, görmezden gelirim yalanının ardından benim ayarlarımla oynuyo itirafı da komikti güzeldi. + Yaver’in ayrı oda muhabbeti. Ulan sen hep mi kralsın be adam. Hep mi doğru şeyler söylersin. Ağzın bal yesin bal. Çok seviyorum seni (Songül sesiyle) ama gerçekten!
Böyle hafif tatlı başlamamız icap etti, şimdi zottirik olan her şeye başlıyoruz hazırsanız. Öncelikle Melek‘in şizofren ruh hastası annesi. ULAN, sen nasıl kıt, akılsız, iğrenç bir yaratıksın böyle. Gözü kör desem değil, salak desem yetmiyor. Şu aptal durumu tarif etmeme yarayacak hiçbir sıfat yok. Her hafta söylüyoruz ama bi işe yaramıyor.
YETER. BIKTIK. VALLAHİ YETER BİLLAHİ YETER. BİTİRİN ŞU KONUYU, HALLEDİN. Ne halt ediyosanız edin ama midemizi daha fazla bulandırmayın. Bileklerimi dikine dikine kesicem sinirimden ya. Hayır bi de Melek’i gerçekten Yeşilçam karakteri sanıyorlar. Sağanak yağmurda ıslanıp üşüyerek türkü eşliğinde yürümek falan. Tüy diktiler resmen. Asabım bozuldu çok fena, üstüne bir de güldüm ya.
ATKI
Bazen böyle anlarda küfür etme özgürlüğümün elimde olmasını çok istiyorum biliyor musunuz. Bu iş iyice çirkinleşti. Komik bir tarafı kalmadı. Böyle rezil, aşağılık bir karakteri/olayı niye yazarsınız anlamış değilim. Yazana da, oynayana da, çekene de herkese çok sinirliyim şu an. Bi de uzattıkça uzatmışlar daha ne kadar saçmalarız diye fikir üretmişler sanki. Arsız bir insanı izlemenin zorluğunu geçtim, alenen evli birisinin eşine söylediği lafları, gösterdiği tavrı düşündükçe kan beynime sıçrıyo. BUNU HANGİ AKLA HİZMET YAZDINIZ? DERDİNİZ NE? BİZDEN NE İSTİYORSUNUZ? BİZ BU DİZİYİ SEVEREK İZLEMEYE DEVAM ETMEK İSTİYORUZ. CANIMIZDAN BEZDİRMEYİN.
Ayrıca dizinin başından beri var olan gerçeklikten uzak bazı replikler, konuşma tarzları vs bu bölümde çok çok çok çok çok artmıştı, yeri gelmişken söyleyeyim. Songül’ü biraz daha “normal” çerçevede yazarsanız çok seviniriz. Kadın hem “doğal” bir karakter, bir sürü samimi sahnesi var, ki o yüzden sevdik zaten, hem de böyle saçma sapan şeyler yapıyor. Goygoy uğruna mıdır yoksa oyunculuğun dozuyla mı ilgilidir emin değilim ama sahnedeki konunun da inanılmaz etkisi var bence.
Gerçi günlük hayatını da biraz o modda geçiriyor Songül onu fark ettim, sadece kusmuk Ays*l mevzusunda değil. Şeyden bahsediyorum çok fazla birbirinin üstüne binen kelime söylemek, soğukkanlılıktan milyar yıl uzakta el kol hareketleri, abartılı mimikler vs. Bunu da söyledim rahatladım ya. Ciddi sahnelerde müthiş bir oyunculuk izlemesek anlayacağım, ama Devrim’in potansiyeli ortada. Gayet harika veriyor duyguları, istese her şeyi yapar yani. Bi zahmet değerlendirsinler.
Hayırdır Nereye Yetişiyoruz?
Aylin’in ev arama sürecinin bir dakika sürmesi ve TC sınırları içinde öğrenciyi süründürmeden üstüne bir de dünya iyisi davranarak hele bir de indirim yaparak ev veren sahibi bulmaları ????????????????????????? Hani güncel sorunlara değiniyoduk. Öğretmen maaşı vs. konuşuyoduk. Noldu? İş öğrenciye gelince bi anda algınız mı kapandı. Hangi Türkiye orası alooo? Zaten geçiştirilmiş sahneler, bir de böyle tavır gördük iyice sinirim tepeme çıktı. Aylin’i izlemeye hiç meraklı değilim. Ama ne bileyim ev sahibi tatava yapsaydı, çocuklar gelip ikna etmeye çalışsaydı, veya Can’ın anne babası müdahil olup konuşsaydı, hiç olmadı Sadi gelip kefil olsaydı ikna etseydi vs. Çok daha güzel olurdu. Söylesene bitanem, harika olmaz mıydı lkdwjjkhjqlekjklewk.
He bir de döşeme ve temizlik işleri bittikten sonraki 10 saat süren lüzumsuz teşekkür sahnesi yerine (herkesin birbirine nasılsın diye sorduğu awkward kız isteme evleri muhabbeti vibe) birazcık eğlenebileceğimiz önceki anlar uzatılsaydı keşke. (Tamam anladık çok iyi insanlar, süperler ve müthiş anneler, kızların da ana acıları var okeeeey) Ne bileyim şarkı söyleselerdi badana yaparken. Bi örtüye aralarından birini koyup sallasalardı. Bunları da ben mi öğreteceğim ya? Pfffff.
Aylin demişken, Can’a cAnıM kAnkAmmm çektiği, bütün dizilerde var olan o sıfır IQlu karakter sahnesi.. Ya o sahne beni resmen bitirdi. Aklımıza hakaret abi. Çocuk orda drama queen bir vaziyette, düştüğü kara sevdanın??? acısını çekiyor, bizim kız da ay üzümlü kekim diyor wjekkehwjlkejlkew. Cidden canımı sıkıyorsunuz. Sana çok alışmıştım diye dertlenmesi de abartıydı bana göre. Yurtdışına göçmedi heralde, bi sakin ol oğlum. Neyse.
Yok Edirnekapı’dayım
Merdo’ya üzüldüm burda. Hıyar falan ama suçsuz olduğu bi konuda yargılandığı için içim acıdı yalan yok. Gizem de keşke söylemeseydi başka bi bahane bulsaydı. Genç çiftlerin konusu açılmışken, Vural ve Sevda kavgasını beğendim, ilginçtir ki. Zülfikar’ın müstakbel karısı ve annesini birlikte izlerken sırıttığı anlar da fena değildi.
Gelelim doğum gününe. Derya’nın gelmeyi kabul etmesi ve Sadi’nin hediyeye gösterdiği tepkiden anladığımız kadarıyla eskisi kadar gıcık bir durum yok ortada, acaba birbirlerine olan hisleri alevleniyor mu gibisinden. Sadi onun önünü kesti gibi, yüzde yüz Songül’e düştüğünü sayısız ses kanıtlayarak.
Dans anı güzeldi, Sadi’nin ufacık olan o şeyi bile akıl edip “Yengen yorulmasın Yaver” diyip elinden aldırması güzeldi, başöğretmen repliğiyle Atatürk portresi hediye edilip onurlandırılması güzeldi.
Bölüm Sonu
Diziye girdiği ilk anda hain bir şerefsiz olduğunun sinyalini veren Serdar müdürün Songül’ü tuzağa çektiği anda hem mutluluk (sonunda düzgün bir sahne izleyeceğiz diye) hem de heyecanla doldum. (Devrim Özkan etkisi, oyunculuğuna bir tebrik daha) Kısacık da olsa inanılmaz beğendim, hatta belki de bu bölümde beğendiğim tek sahne falan.
İnsanlara zarar vereceği için o kadar korkması, o paniği falan o kadar güzeldi ki, maşallah diyorum. Sadi’nin de hemen yetişip bulması yine biraz Hollywood tabi ama napalım, olacak o kadar.
Konudan bağımsız ama karakterle bağımlı, Serdar’a Sadi’leri görmesin diye sarılmıştı Songül. Sanki içinden gelmiş de yapmış gibi hesap sorulması anlamsızdı. Mizahi olsa bile. Songül’ün de demesi lazımdı. Mal kocacım, ortalıktan kaybolsaydın da ben de bıraksaydım çok meraklı değilim elin adamına on dakika sarılmaya diye. Hayır yani sahnenin (hug) yine sıfır realistik olmasını geçiyorum böyle de bi falsosu vardı ardınan. Neyse işte söylemek istedim.
Uzun lafın kısası, biraz hayal kırıklığıydı bu bölüm. Belki bir sıkıntı vardır, aksilikler olmuştur. Eğer öyleyse en kısa zamanda çözülmesini düzelmesini dilerim. Ama yoksa da bu işi yazıp yöneten kişilerin kendine, kalemlerine, akıllarına mantıklarına bi çeki düzen vermesini. Dört gözle bekleyip, gün sayıp kavuştum diye sevindiğim dizinin bana verdiği şeye bak ya. Sinir krizleriyle dolu bir iki saat. Umuyorum ki haftaya mükemmel bir bölüm izleriz ve rahat bir nefes alırız, bu sefer fragman da çok içime sinmedi çünkü, önceden hep bayılırdım bu biraz şey.. Bilemedim. Neyse, en azından aksiyon var. Saççççma salak konuların sakız gibi uzatılmasından iyidir. Bakın ben her güzellik aynı anda olsun demiyorum, o tabiki imkansız. Sadece her rezalet, her anlamsız konu veya detay aynı anda üstümüze atılmasın diyorum. BAYMAYIN BİZİ.
Lütfen kusuruma bakmayın, biraz iç dökme gibi oldu bu sefer. Hatta ne birazı, tamamiyle öyle oldu dlkwjlkejklfj. Yorumlara henüz bakmadım, sizler ne düşünmüşsünüz sevdiniz mi falan diye Twitter’ı gezeceğim şimdi bi. Önceki Bölüm yorumunu bırakıyorum, haftaya görüşmek üzere! ❤️