tds_thumb_td_300x0
Ecem Çalhan: ”Daisy Jones and The Six’deki Daisy gibi bir karakteri oynamayı isterim.”

Yer aldığı projeler, yeteneği ve güzelliği ile son dönemin parlayan yıldızlarından Ecem Çalhan ile kariyeri, set anıları ve kültür sanat üzerine gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajımız sizlerle!

• Seni çok iyi tanıyan bir dostuna sorsak, Ecem Çalhan’ı bize nasıl anlatırdı?
Bu soruda seyirci joker hakkımı kullanarak biraz kopya çektim. 😊 Yorumlara katıldığım ve kendimi de zaman zaman böyle tanımladığım için rahatça söylüyorum. Genellikle güven veren, maneviyata çok önem veren, uyumlu ama sınırları olan, çalışkan ve gayretkeş bir Ecem profili çizmişim. Bazen ben de kendimin dışına çıkıp kendimi analiz etmeye çalışan bazen de kendine sert olan ama gerçekçi yaklaşan bir insanım. Böyle tanımlayınca sıkıcı geliyor kulağa fakat aslında bunların genelinde; çok gülen, çok eğlenen ve sonunu düşünmeyecek kadar gözü kara olan biri olabiliyorum. Arada fazla temkinli yaklaşabiliyorum. Hep kendimi aşma derdindeyim. Yenilikçiyim ve kendi kalıplarımı kırmayı çok seviyorum. Sıkı sıkıya bağlandığım bazı kutsallarım da var. Fikirlerimi değiştirmek zor, duygularımı değiştirmek kolay oluyor. Bazen insanlarla, olaylarla ve duygularla çok çabuk barışabiliyorum. Bu sanırım beni çocuksulaştırıyor.

• Yüz Yıllık Mucize’nin aynı konakta bir arada yaşayan, kendi ayakları üzerinde duran güçlü ve renkli kişilikli kadınları çok sevildi. Sen dizinin senaryosunu okuduğunda ne hissetmiştin? Miray’ı bir de senden dinleyebilir miyiz?
Evet, Kadınlarımız çok güçlü hikâyede. Çok kadınlı bir iş olmasından dolayı hepimiz çok ama çok mutluyuz. Farklı bir senaryo içinde olmak istedim. Türkiye’de denenmemişi denemek beni heyecanlandırdı. Kalıplarının dışında bir senaryo olması çok hoşuma gitmişti. Miray’a gelirsek; Miray eksik büyümüş bir kız, baba figürü yok. Evde hep kadınlarla yaşayan bir karakter. Annesi ile arkadaş gibi olmuş. Halalar, baba, kuzenler, kardeş karmaşası içinde görünür olma arzusu var. Bence bu yüzden sosyal medyayla fazla ilgileniyor. Beğenilmek, odak noktası olmak ve bununla övünerek kendini değerli hissetmeye çalışıyor. Konakta da bunu önemseyen kimse yok, yani görünür değil. Üstelik Z kuşağını temsil ediyor ve ayna olmaya çalışıyor. İletişimin en kolay olduğu çağda, büyük bir iletişimsizlik var. Sosyalleşmek artık yüz yüze değil sosyal ağlardan sağlanıyor. Bu da sevdiğimiz insanların gerçek benliğini ve duygularını göremememize neden oluyor. Miray bu tarafı temsil ediyor. Hikâyenin parçasındaki ayna diyebiliriz.

• Dizide Hümeyra’nın torunu, Zerrin Tekindor’un ise yeğeni rolündesin. Bu usta isimlerle aynı sahneyi paylaşmak nasıl bir duygu?
Kadromuz muhteşem. Birçok şeyi bu kadroda öğreniyorum ve deneyimliyorum. Hümeyra’ya yetişmek çok garip bir his. Küçükken evde “Avrupa Yakası” izlerdik, şimdi aynı sahneleri paylaşıyoruz ve güzel sohbetler ediyoruz. İkisi de inanılmaz eğlenceli ve komikler. İkisine de çok gülüyorum. Zerrin Tekindor çok eğlenceli, eğlenirken aynı zamanda ona deneyim olarak kulak veriyorum ve benim için çok da faydalı oluyor. Bu beni daha dinamik tutuyor. Ciddi bir konu işliyoruz ama bazen kamera arkasında gülmekten oynayamıyoruz. Hepsini çok seviyorum açıkçası. Eğlenmek önemli. Duygusal olarak huzurlu ve güçlü bağlar oluştu diyebilirim.

• Yüz Yıllık Mucize televizyonda görmeye alışık olmadığımız türden fantastik konulu bir dizi. Senin fantastik dizilerle aran nasıldır?
Fantastik konuları seviyorum, bana büyülü geliyor. Örneğin “11.22.63” adlı diziye ya da “The Boys”, “Big Fish” ya da “Tim Burton”’ın dünyasına bayılırım. İçlerinde muhakkak bir büyü var. Kiminde aşk, kiminde bir umut… İmkansızı, imkanlı kılma fikri benim içimi işliyor ve yumuşatıyor.

• Daha önce Daisy Jones and The Six hakkında konuşma fırsatımız olmuştu. Setten zaman buldukça hangi dizileri izliyorsun?
Evet, o kadar çok sevdiğim bir iş ki gördüğüm herkese öneriyorum. Bittiğinde çok üzüldüm, bir boşluk oluştu içimde. Çok gerçek bir ilişkilenmeler, çok katmanlı karakterler var. Keşke ben oynasaydım diyorum hep.
Sanırım en son dizi olarak “Succession” ve “The Last Of Us” izledim, çünkü bir şeyin ilgimi çekmesi için önce onu araştırmam ve kendimi başlamaya ikna etmem gerekiyor. Bu yüzden çoğu arkadaşımla sinemaya gidemiyorum. Film seçmede çok zorlanıyorum. Dizi, sürekliliği olan bir şey olduğu için gerçekten sevmek gerekiyor. Filmde öyle değil bence. Ayrıca mini diziler de ilgimi çekiyor. HBO ya da Hulu’nun mini dizilerini seviyorum. “The Act” geldi şu an aklıma ya da “The Night Of” dizileri, seyirci olarak hep heyecanlı tutuyor beni. “Succession’a” yeni başlayanlardanım ve bayıldım. Bu aralar onu izliyorum. Adeta bir “Shakespeare” oyunu. Bunu diziye aktarmaları ve gerçek kılmaları gerçekten büyüleyici.

• Deniz kızını anmamak olmaz. 😊 Tozluyaka’nın Cemre Yılmaz’ı hala uğruna editler yapılmaya devam edilen, seyircide özel yer edinen bir karakter oldu. Benim için de gençlik dizilerinin unutulmaz karakterlerinden biriydi diyebilirim gönül rahatlığıyla. Sence Cemre Yılmaz’ı neden bu kadar sevdik? Diziye başlarken bu kadar büyük bir etki umuyor muydun?
Cemre Yılmaz, benim de hala kalbimde ve hep özel kalmaya devam edecek bir karakter. Ama bunu oynadığım için değil, dışına çıkınca da söyleyebilirim. Ben de çok sevdim, seyircinin sevmesini de anlıyorum. Çünkü biz Cemreyi anladık, acısını hissettik. Cemre gerçek bir karakterdi. Acı çeken, intikam alan, aşık olan, hatalar yapan, ailesinden yaralı ve kendini bulmaya çalışırken deliren bir karakterdi. Ama en önemlisi de ailesinden yaralı bir çocuktu. Bence biraz da olsa herkes ailesinden yaralıdır. Seyircimiz çok duygusal; ona acıdılar ve sevdiler. Hatalarını bile affettiler bu yüzden. Çünkü akli dengesini yitirmesinde travmalarını tetikleyen insanlar vardı. Bu hak verme serüvenini doğurdu.
Diziye başlarken böyle bir etki beklemiyordum. Bence Cemre yine sevilirdi ama bu başka bir boyut oldu benim için. Herkesin Cemre’yi sahiplenmesine çok mutlu oldum.

• Şu ana kadar yer aldığın projelerde çekerken en çok zorlandığın sahne hangisiydi?
Sanırım çatı sahnesi. Yükseklik korkum var. Yükseğe çıkınca bacaklarım uyuşuyor. Çatı sahnesi beni çok zorlamıştı. Üstelik çok kez çıktık ve sonunda alıştım. Şimdi düşününce bile uyuştum 🙂 Bir de denize dalma sahnesi vardı. İlk set zamanım, hiç bilmediğim bir yerde balıklama denize dalmam gerekiyordu ve İstanbul’da su soğuk. 😊 Herkes, ben korkuyorum ve bir şey olur diye tedirgindi. Neyse ki sudan çıkınca hemen Özgür ve Ulvi bornoz verip işimi kolaylaştırmıştı. Dalmak beni zorluyor hala 🙂

• Kariyerine şimdiden iz bırakan karakterlerle başladın. İleride mutlaka oynamak istiyorum dediğin bir rol var mı?
Boyutlandırabildiğim her karakteri oynamayı çok isterim. En çok sanırım ‘’Daisy Jones and The Six’’deki Daisy gibi bir karakteri oynamayı isterim. Daisy gibi fırtınalı, esen ama bir o kadar da en çok kendini yıkan, çok seven bir karakter olması çok etkili. Karakterlerde katman olunca; bir oyuncu için çok heyecanlı ve tatmin edici oluyor. Bence bunun çok görünür olmakla ilgisi yok, iz bırakan derecede boyutlu olması ile ilgili.

• Diyelim ki çok sevdiğin bir kitap diziye uyarlanıyor, üstelik sen de rol alacaksın. Hangi kitap karakterine hayat verirdin?
Zor bir soru ama aklıma gelen ilk şeyi söylüyorum. Böyle bir kitap var mı haberim yok ama filmi var onu biliyorum. F. Scott Fitzgerald’ın eşi olan yazar Zelda’yı oynamayı çok isterdim.
Onların da böyle ilginç bir hikayeleri var. Acı dolu, hüzünlü ve oynamaya değer.

• Güzel sanatlar kökenlisin. Kariyerine tiyatro eğitimi alarak başladın. Son dönemde izlediğin, ‘’İşte beni sahneye döndürecek o oyun’’ diyecek kadar heyecanlandığın bir tiyatro oyunu oldu mu?
Zaman buldukça oyun metni okuyorum ve izlemeye de gidiyorum. Fakat böyle bir şeyle henüz karşılaşmadım. Sanırım yeni bir metin oynamak isterim çünkü çoğu şey denendi. Bence denenmeli ve denenecek gibi de duruyor. Hikayesine, ilk ruhu verenlerden olmayı çok isterim. En son “Medea’ya Göre Ahlak” metnini okumuştum. Ne güzel oyun, oynamak isterim dedim ki; zaten sahneye konulmuş bile. ☹

• Sosyal Medyadan baktığımızda genellikle eğlenceli, duyarlı ve sevenleri ile etkileşim halinde bir Ecem Çalhan görüyoruz. Özellikle geniş bir hayran kitlen olduğundan beri senin için sosyal medya yorumları ne ifade ediyor?
Açıkçası mesafeli olmayı tercih ediyorum, içimden ne gelirse öyle yazıyorum ya da paylaşıyorum. Sosyal medya yorumları bazen çok yıkıcı oluyor. Kimse ‘’Etkilenmiyorum’’ demesin, bence herkes etkileniyor. Fakat buna anlam veremiyorum. Biz de insanız ve hiç aklımızdan bu zamana kadar biriyle alakalı kötü bir şey yazmak geçmedi. O yüzden iyi olanı alıp kötü olanı görmezden geliyorum çünkü yapabilecek başka bir şey göremiyorum. Bir de sosyal medyayı mesleğin bir parçası haline gelmesini hala anlam veremiyorum.

• Hayat motton var mı?
Hayat mottom; mottosuzluk. 😊

• Uğurlu bir eşyan ya da onsuz olmaz dediğin bir aksesuar var mı?
Yok ama var demeyi çok isterdim. Hep filmlerdeki aileden kalan yadigar yüzük, kolye benzeri şeylere özenirim. Aksesuar olarak halka küpelerim diyebilirim. 15 yaşından beri aynı tarz küpeleri çıkarmadan kullanıyorum.

• Bu soru bir oğlak burcundan, bir oğlak burcuna geliyor 😊 Burcunun özelliklerini taşıdığını düşünüyor musun? Kendinde bir şeyi değiştirebilecek olsan bu ne olurdu?
Daha bugün oğlak burcundan bahsettik. Oğlak burcuyum ve çoğu özelliğini taşıyorum ama yükselenim kova. O çok netliğin sıkıcılığını sanırım kovanın uçarı haliyle veriyorum. Ve oğlak burçları cimridiri asla kabul etmiyorum. Çok oğlak tanıdığım var hiçbiri cimri değil. 😊 Kendimde değiştirmek istediğim şey, çok düşünüyor olmayı düşünmemekle değiştirmeyi isterdim.

• Güne hangi şarkıyla başlamak seni motive eder? Tam benlik dediğin birkaç öneri alabilir miyiz?
Ocean Drive- Ride it olabilir ya da Daft Punk’a ait bir şarkı, beni fazla motive edici oluyor.

Sırada o mu bu mu köşemiz var…

İzmir mi İstanbul mu?
İzmir
Yaz mı kış mı?
Yaz
Kedi mi köpek mi?
Kedi
Instagram mı Twitter mı?
Twitter
Gece insanı mısın gündüz mü?
Gece
Yeni başlangıçlar mı nostalji mi?
Flashbackler
Friends mi How I Met Your Mother mı?
How I Met Your Mother
Gaspar Noé mu Wes Anderson mı?
Gaspar Noe

Ve son olarak sevenlerinden sana iletmem istenen mesajlar ve sorular var. Öncelikle, çoğu yorumun birleştiği noktadan başlarsak; seni çoook sevdiklerini ve en kısa zamanda bir sinema filmi veya dijital bir projede yer almanı istediklerini ilettiler. 😊 Sorulara gelecek olursak…

Cemre, Berk ile birlikteydi. Ecem Çalhan gerçek hayatta Berk Yağızoğlu gibi biriyle birlikte olur muydu? İlişkide karşı taraftan ne beklersin?

Hepimiz Berk gibilere âşık olmuşuzdur diye düşünüyorum. En azından daha küçük yaşlarda bu böyle oluyor. Aşkı algılama, isteme biçimimiz yıllar içinde değişiyor. Taciz girişimi haricinde değerlendiriyorum soruyu. Berk gibi olduğunu sonradan öğrendiklerimiz illa olmuştur. 🙂 Bu kötü tarafı tabii ama Berk’in o vazgeçmeyişi ve her ne olursa olsun yanında olan biri olması iyi olabilir. Çünkü Berk ve Cemre birbirine çocukluğundan beri aşık. Canlarını acıtarak seven, arada yine can acıtmak için başkalarında aşkı aramaya çalışan, birbirlerinden kaçtıkça daha da bağlanan, günümüzde ”toksik” denen ilişki biçimiydi. Bunu böyle anlatınca kulağa çok tutkulu ve müthiş geliyor olabilir fakat fazla acı verici. Berk bedelini Cemre’yle yani ölümüyle ödedi. Bu da çok acı verici ve sağlıksız bir durum. Berk ve Cemre ilişkisini mantık açısından pek değerlendiremiyorum. Oyuncu olarak çok severek ruh verdiğim bir ilişkiydi. O yüzden Ecem olarak soruyu cevaplamakta zorlanıyorum. Ama kendi özelimde ilişkiden beklentim; cesaret, tutku ve eğlence diyebilirim. Bir de anıları, kitapları, filmleri paylaşmak. 😊 Heyecanı hiç bitmeyen dinamik bir ilişki. Çılgınca sevenlerden olalım 🙂


Unutamadığın bir Cemre repliğini paylaşır mısın?

”Kurtar beni buradan uzaklara gidelim.”

Yabancı bir oyuncuyla aynı dizide oynama şansın olsa bu kim olurdu?

Duygusal olarak Johnny Depp derim çünkü bayılıyorum kendisine. Kadın olarak Marion Cotillard.

TEŞEKKÜRLER 😊

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!