Deha: Ve gün gelir, Devran döner

Deha: Ve gün gelir, Devran döner

Dün akşam yayınlanmaya başlayan Ay Yapım imzalı Deha geceye damgasını vurdu dersek, abartı olmaz herhalde.

Introsuyla bile seyirciyi kendisine çeken, her bir sahnesiyle özenli ve dikkat çekici bir iş olmayı başardığını da söylemeliyim. İtiraf edeyim fazlasıyla önyargılı olduğum bir projeydi fakat ilk bölümüyle tüm önyargımı kırdı ve beğenimi kazandı.

Geleceğin Jönü: Çağan Efe Ak

Kadrosunun tamamı birbirinden harika isimlerden oluşuyor. Aras Bulut İynemli, Uğur Polat ve Taner Ölmez’in başrolünde olduğu dizinin ana kadrosu da hayranı olduğumuz isimler var. Her ismi ayrı ayrı övebilirim ama sanırım bu yazının girişinde Çağan Efe Ak’ı öveceğim.

Kendisini ilk kez Kösem’de izlemiştim. Yer yer Güldüy Güldüy’de ve İçerde’de de göz ucuyla da olsa baktığım biriydi. Kendini geliştirdiği, işine büyük bir saygı duyduğunu düşünüyorum.

Canlandırdığı Boran karakteri ailenin en küçük üyesi. Annesi ona ve ikiz kardeşi Ceylan’a (Eylül Ersöz) hamileyken babası onları terk etmiş ve onları terk ettiği gün doğmuş. Doğumundan hayatının dönüm noktası olacak güne kadar da babasını hiç görmeden kendi yağında kavrulan bir ailede başkalarının zenginliğini görerek büyümüş. Beslediği gıpta duygusu da onu hayatının dönüm noktasına, babasıyla tanıştığı güne, sürüklemiş.

En çok neyi sevdiğimi sorarsanız sanırım aile üyeleri başta olmak üzere tüm karakterlerin duygularını hissedebildiğimi söylerdim herhalde. Taban tabana zıt olduğum İskender’i bile hissedebildim. Empati kurdum demiyorum ama o hırsını, aç gözlülüğünü ve kibrini iliklerime kadar hissettim. Kibir, aç gözlülük ve hırs demişken bir şeyleri anımsıyor musunuz? Evet, “Yedi Büyük Günah’tan” bahsediyorum. En sevdiğim temalardan biri olabilir, özellikle de seyirciye yedirilerek, alt metinleri verilerek işleniyorsa.

İskender, (Uğur Polat) yedi büyük günahın temsilcisi diyebilirim. Oğullarına da bu günahların her biri aktarılmış. Şimdi şey diyebilirsiniz, tatlım hepimizde yok mu bu duygular hepimiz iyi ya da kötü bu yedi günah denen duyguyla yaşamıyor muyuz, beslemiyor ya da savaşmıyor muyuz? Evet, evet besliyoruz ama söyledim ya dizilerdeki işleyişini izlemeyi seviyorum ben. 

Boran’ın yaşı sebebiyle zenginliğe ve lükse aç olması çok doğal. Akranlarının sahip olduğu imkanlara kendisinin olmayışıyla kinlenmesi, kinlendikçe kıskançlığının ve açgözlülüğünün büyümesinden normal bir şey de yok ama bunu seyirciye göstermek, seyircinin empatiyle ya da öfkeyle karşılamasını sağlamak, motivasyonunun ne olduğunu gösterebilmek bir başarı ve bu başarılabilmiş.

Dizide iyi, kötü, gri diye nitelendirebileceğimiz karakterler çok. Kimisini daha tanıyamadık bile fakat biri var ki, sinirlerimizi yıpratıyor saç baş yolduruyor insana. İSKENDER.

Korkunç biri.

Bir kere duru durağı yok. Ne çocuklarını ne annesini ne de “eşim” dediği kadınları umursuyor, seviyor. Sevdiği ve vazgeçemediği iki şey var; güç ve para.

Bölümü izleyenler, “Yok be Aysel’i (Seda Akman) seviyor,” diyebilir fakat hayır. Aysel, İskender’in şehvetini besleyen, onu daha fazlası için motive eden bir figür. İşler değişirse ve çıkarları biterse onu da ipe götürmeye hazır. Neyse ki bu durum karşılıklı. Aysel’de İskender’i çıkardığı tahtı oğlu Cesur için her an devirebilecek bir potansiyele sahip. Bu da içime su serpiyor açıkçası. Kendisini destekliyorum, tabii diğer tarafa zarar vermediği sürece. 

Cesur (Taner Ölmez) “her an vazgeçilebilir” bir konumda olduğunun farkında. Bu korkuyla büyümüş. Doğal hâliyle güven duygusundan yoksun, kimseye güvenmeden gardını alarak kendini var etmiş bir karakter. Namlunun ucunu görmemek için öz babasını satmaya da hazır. Burada da armut dibine düşer desek, yersiz olmaz gibi ha? 🤭

Devran (Aras Bulut İynemli) cephesine dönersek, kendisi dizinin de adından anlaşılacağı üzere bir dahi. Babası daha küçükken özel durumunun farkına varmış bunu “kötü işleri” için kullanmış biri. Terk edişlerinden sonra Devran’ın elinden Sofi tutmuş, onu eğitmiş ve bugünlere gelmesini sağlamış. Devran’ı bu yolculukta besleyen en önemli etken de babasına görünmek, sadece tek bir kalem oynatışıyla ondan daha zengin olabileceğini göstermek istemesi olmuş.

Devran dahiliği ile öne çıktığı için ailenin diğer üyelerinin daha arka planda kaldığını söyleyebiliriz. Gülce’nin (Zuhal Gencer) yemek sofrasında ailenim tüm sorumluluğunu Devran’ın üstlendiğini söylemesi, Ferhan (Oğulcan Armab Uslu)ve Yaman’ın (Umutcan Ütebay) aileye olan maddi manevi katkılarını azımsaması evin büyük oğlu Ferhan’ı (haklı olarak) öfkelendiren sebeplerden biri olmuş.

Devran’ın başarısı kutlanırken geri planda kalması, suskunluğunu koruması da bunun en büyük örneği bence. Onun da besleyip büyüttüğü bir kıskançlık söz konusu. Zenginliğe, lükse ya da babayla büyümeye değil, var olabilmeye karşı duyduğu bir kıskançlık var. Eh, Ferhan’ı da anlamak hatta empati kurmak da zor olmasa gerek.

Dizinin sevdiğim yanlarından biri de gün içinde ne yaşanırsa yaşansın sofrada toparlanıp konuşmaları oldu. Tartışıyorlar da şakalaşıyorlar da. O samimiyeti de bağı da anlıyorsunuz. 

Aşk yok mu, aşk diyenler için, var var olmaz mı?

Esme (Ahsen Eroğlu) ve Devran’ın sıcak ve tatlı aşkını da izledik. Çocukluk aşkı olarak büyümüşler ve hiç kopmamışlar. Esme’nin en zor anlarında Devran yanında olduğu gibi, Devran’ın her anında da Esme yanında olmuş. Birbirlerini desteklemeleri, birbirleri için çıkış yolu yaratmaları sevimliydi.

Esme’nin boyun eğmeyen, kaderine teslim olmayan kendi kendini kurtaran bir karakter olmasını çok sevdim. Bıkmıştım Küçük Emrah gibi boynunu büküp hiçbir şeye karşı çıkmayan karakterlerden. 

Esme ve Devran, beraber yurt dışına gidecekken yaşananlarla tüm karakterlerin hayatı alt üst oluyor ve ne yazık ki burada Tebrizi’ye bağlayamıyoruz. Hayatlarının altı üstünden daha iyi değil. Olmayacak. 😔Ama daha uzak bir felsefeye, Konfüçyüs’ün “İntikam yolculuğuna çıkacaksan iki mezar kaz, biri düşmanın için biri kendin için,” sözüne bağlayabiliriz tabii. Daha gerçekçi olabilir.

Boran’ın ölmesiyle Devran’da kendini kaybediyor. Kariyerini bir kenara atıp intikam yolculuğuna çıkıyor. Kardeşi Boran’ın ölümüne sebep olan herkesin ama en önce babasının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. İskender’in açtığı casinoya gidiyor ve ismine münhasır bir şekilde devranın dönüşü için ilk hamlesine başlıyor.

Çekimleri ve kurgusu da muazzamdı. Son dönemde yayınlanan kopuk, kesilmiş dizi sahnelerinden sonra güneş gibi doğduğunu söylemeliyim.

Tüm ekibin eline sağlık. 💃

İlk Bölümü İzlemek için;

https://m.showtv.com.tr/dizi/tum_bolumler/deha-sezon-1-bolum-1-izle/120779

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!