Daniel Balaban: “Bir karakteri gerçek kılmanın yolu iyi empati kurmaktan geçiyor.”

Daniel Balaban: “Bir karakteri gerçek kılmanın yolu iyi empati kurmaktan geçiyor.”

•Sizi daha yakından tanımayı çok isteriz. Bize dışarıdan herkesin göremediği Daniel Balaban’ı biraz anlatır mısınız? Sizi çok iyi tanıyan bir arkadaşınıza sorsak Daniel’ı bize nasıl anlatırdı?

Genelde enerjim çok yüksektir, sürekli hareket halinde olmak isterim ama aynı zamanda dışarıdan pek fark edilmeyen sakin bir tarafım da var. Bazen tek başıma hiçbir şey yapmadan evde takılmaktan da oldukça keyif alırım. Beni çok iyi tanıyan, bir senedir neredeyse her günü beraber geçirdiğim arkadaşıma sorsak beni herkesle anlaşabilen, sevgi ve enerji dolu, çılgın biri olarak anlatacağından şüphem yok.

•Oyunculuk serüveniniz nasıl başladı? Sizi bu mesleğe yönlendiren ilk kıvılcım neydi?

Aslında kafamda oyunculukla alakalı bir şey yoktu, tamamen şans ve kader diyebilirim. Kadıköy’de garsonluk yaparken gecenin bir saati çalışmaktan yorulmuşum artık menajerim Gözde Yılmaz ailesiyle birlikte çalıştığım restorana yemek yemeye geldi ve beni görüp masasına çağırdı, tanıştık. Bana “oyuncu olmak ister misin” diye sordu ben de düşünmeden “evet” dedim. O zamanlar işlerin buraya gelebileceğinden haberim yoktu. Sonrasında oyunculukla ilgili bir sürü şey tecrübe ettim, öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Bu süreçte de oyunculuğa gerçekten aşık oldum ve “benim bu işi yapmam gerekiyor” dedim kendi kendime.

•Sizce bir karakteri gerçek kılmanın en önemli unsuru nedir: duygu, beden dili, yoksa bambaşka bir şey mi?

Bence bir karakteri gerçek kılmanın yolu iyi empati kurmaktan geçiyor. Karakteri çok iyi tanımak ve yaptığı her şeyi, iyi ya da kötü fark etmez, neden yaptığını anlamak, bilmek o karakteri ekranda doğru yansıtmaya çok yardımcı oluyor. Empati karakterin özünü size gösteriyor aslında.

•Sanatın toplum üzerindeki etkisine inanıyor musunuz? Sizce bir dizi ya da film toplumsal algıyı değiştirebilir mi?

Etkilediğini düşünüyorum tabii ki, bir dizide ya da filmde topluma çok açık mesaj verilebilir; neyin doğru neyin yanlış olduğu anlatılabilir. İzlediğiniz bir proje düşüncelerinizi değiştirebilir. Bu bazen olumlu bazen de olumsuz sonuçlanıyor maalesef ama önemli olan anlatılmak istenen şeyi anlayıp kendi süzgecimizden geçirdikten sonra onu hayatımızın doğru yerinde ve doğru şekilde kullanmak.

Karadut’un Berke’si ile Kardelenler’in Salih’i… İki farklı genç adam. Her iki karakteri canlandırırken nelerden beslenmiştiniz? İlham kaynaklarınız ne olmuştu?

Evet iki farklı karakter ama ortak özellikleri de var tabii, zengin ve her şeyi yapabileceklerini düşünmeleri mesela. İkisini de oynamaktan oldukça keyif aldığımı söylemem lazım öncelikle ama Berke, Salih karakterine göre daha acımasız ve daha sinsiydi. Salih’in de kendince problemleri vardı ama onun da değişimini süreçte görmüş olduk. Bazı şeylerin yanlış olduğunu fark etti, onun değişmesini sağlayan şey de Pelinsu’ydu aslında. Berke fazla değişmedi, daha da kötüye gitti desek yeridir. Lisede hepimizin çevresinde bu karakterlerde insanlar olmuştur, ben de onların benzer özelliklerini düşünerek oynadığım karakterlere işledim.

Kardelenler dizisi finale girmiş olsa da fandomu, özellikle genç kadroyu ekranda görmek için sabırsızlanıyor. O yüzden sormak istiyorum. Kardelenler’e dahil olduğunuzda, “Salih” karakterinde sizi en çok çeken şey neydi? Dizi yayına girdiğinde hakkınızda yapılan yorumları takip etmiş miydiniz?

Salih karakterinde beni en çok çeken şey aslında ilk bölümde gösterdiği reaksiyondu. Arkadaşı için haklı veya haksız olmasına bakmadan kavgaya girmesi, bu kadar kuvvetli bir arkadaşlık bağı kurması hoşuma gitmişti gerçekten. Yorumların hepsini elimden geldiğince okumaya çalıştım ve hepsi çok olumluydu, inanılmaz mutlu etmişlerdi beni.

Sizi hiç tanımayan, bilmeyen, sadece ekranda gören insanların bu kadar sevgi ve saygı duyması çok değerliydi benim için. Salih’in komik eğlenceli bir tarafı vardı ve o tarafı seven bir kitle oluştu. Ben de ekrana düzgün yansıtabildiysem ne mutlu bana.

•İlk set deneyiminizde yaşadığınız duyguları bugünle kıyasladığınızda, oyunculuğa bakışınız nasıl değişti?

İlk set günümü asla unutmayacağım galiba, böyle yolunu kaybetmiş küçük bir çocuk gibi hissediyordum. Menajerimi arayıp benimle gelmesini rica etmiştim üstümdeki heyecanı atmak için. İkinci işim Kardelenler’edaha tecrübeli gittim, heyecanı, stresi, bilmezliğimi Karadut’ta atmıştım. Oyunculukla alakalı düşüncelerim değişti gerçekten. Bu işin kolay olduğunu zaten düşünmüyordum ama zorluklarını süreçte keşfettim ve bu işi yapan herkese eskisine kıyasla çok daha fazla saygı duydum.

•Gelecekte mutlaka oynamak istediğiniz bir rol var mı? Belki bir tarihî figür, belki fantastik bir kahraman, belki de kırılgan bir anti-kahraman?

Aslında bir bağımlıyı oynamak isterim. Onun bakışından hayata bakmak, onu anlamak ve anlatmak insanlara faydalı olabilir diye düşünüyorum. Onun dışında sörfle alakalı şeyleri çok seviyorum, sörf eğitmenliği veya bu dalda yarışan bir sporcuyu canlandırmak benim için bir hayali gerçekleştirmek olur. 

•Günümüz gençleri sosyal medyada da kendi hikâyelerini anlatıyor. Siz, bir oyuncu olarak “ekran” ile “sahici yaşam” arasındaki çizgiyi nasıl koruyorsunuz?

Bence oyunculukta en önemli şey kendi yaşamınızla karakterinizin yaşamını ayırmak. Ben kayıt cümlesini duymadan önce bilinçaltımda birazdan farklı bir kişi olacağım düşüncesini hazırlıyorum ve ona inanıyorum. “Kestik” dedikten sonra da yeniden ailemin, arkadaşlarımın bildiği Daniel oluyorum. Çalışmak dışında oynadığınız karakteri çok fazla düşünürseniz o ayırma kısmında problem yaşayabilirsiniz bence, dikkatli olunması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.

•Son olarak… Daniel Balaban ismi, beş yıl sonra sizce hangi projelerle anılacak?

5 yıl sonra izleyenlerin kalbine dokunmuş, onlara yararı olmuş projelerle anılmak istiyorum. Yurt dışında ses getirmiş bir iş mesela. 

•Bugünlerde neler izliyor neler dinliyorsunuz? Bize önerilerde bulunabilir misiniz?

Bu aralar gerçek hayattan uyarlanan hikayeler ilgimi çekiyor. “Ahtapottan Öğrendiklerim” çok güzeldi; yönetmenin bir ahtapotla duygusal bağ kurması gerçekten etkiledi beni. “Bilinmeyen Numara” diye bir belgesel vardı, o da şok etti. Müzik seçimlerim tamamen o gün nasıl hissettiğimle alakalı ama yeni bir şey keşfettim, geceleri okyanus sesi açıp uyuyorum. Uykuya dalmama yardımcı oluyor, onu denemenizi öneririm.

Röportajlarımızın bir uğuru vardır… 😊 Hayal ettiğiniz ve gerçekleşmesini çok istediğiniz bir dileğiniz var mı?

Gerçekleşmesini istediğim bir sürü hayalim var aslında ama bir tanesini paylaşabilirim. Kendime güzel bir tekne alıp arkadaşlarımla keyifli bir rota oluşturup denizin tadını çıkarmak, geceleri beraber oturup şarkılar söyleyip dans etmek, tekneden balık tutup gece muhteşem bir sofra kurmak… Bir de wakeboardu alıp sırayla kayarsak tadından yenmez. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!