tds_thumb_td_300x0
Çukur 59. Bölüm: Veli Benim Çok Eski Çok Kadim Bir Dostumdur!

Uzuuuuun  bir aradan sonra herkese selamlar!

Bölüm yorumunu uzun bir zaman önce bırakmış olsam da Onur Saylak’ın konuk olarak geldiği bölümü yorumlamasaydım kesinlikle olmazdı. Onur Saylak şerefine, güzel bir bölüm olan Çukur 59’un yorumunu sizlerle paylaşacağım. Keyifli okumalar!

58. Bölümün final sahnesi sosyal medyada oldukça ses getirmişti. Devamında ise neler olacağı herkesi merak içeresinde bırakmışken yeni bölümde gördüğümüz üzere Çukur halkı yine Çukur’a ve Koçovalılar’a olan sadakatini herkese gösterdi. Düşmanları olan Kara Kuzuların liderlerinden Çeto’nun ölümü sonrası biraz da olsa Koçovalı ve Çukur halkının rahatlaması üzerine İdris, mahallede yürürken genç bir kadının ona dönüp “Bitti baba, bitti.. Çukur evimiz, İdris babamız.” diyişinden sonra herkesin bağırarak tekrarlaması hem İdris babayı hem de bizi oldukça duygulandırdı ve de gururlandırdı..

“Çukur evimiz İdris babamız!”

Büyük çatapatta oğulları için her şeyi göze alan İdris babanın, bu olaydan alınları ak bir şekilde ayrıldıktan sonra evlatlarının yanına gelip yaptığı konuşmada hem oğullarını hem de bizi yeniden duygulandırdı. Özellikle burada şu parantezi açmak istiyorum. 11 yıl önce Çukur’un Yamaç’ı, 18 yaşındayken Çukur’un erkeklerinden farklı bir kafa yapısına sahipti. Tabanca eline almazdı ve buna karşıydı. Ama 11 yıl önce onlara yapılan büyük saldırıda ailesini kurtarabilmek için elini kana bulamak zorunda kalmıştı. Bu durumdan ötürü evini terk etmek isterken İdris Yamaç’a “Sen doğru olanı yaptın. Aileni korudun. Aile için her şey yapılır.” demişti. Yine ailelerine ve Çukur halkına büyük saldırı düzenlenmişti ve bu sefer bütün kardeşler toplanarak Koçovalı ailesini ve Çukur halkı ailelerini korudular. Ve İdris’in, yanlarına gelerek “Başardınız oğlum. Eviniz için, aileniz için ne yapmanız gerekiyorsa yaptınız.” cümleleri beni geçmişe götürdü.

“Eviniz için, aileniz için..”

Ee o kadar çatapat oldu, Polis gelmesin mi Çukur’a? 🤓 Bebe Yamaç’ın nezarethanedeki ilk deneyimi.. “Bu bağcıkları niye aldılar ki?” sorusu ve Kemal’in “O kadar tutacak ne yaptık ki biz?” sorusuna Selim’in “Hiiiiiiç, hepsini havai fişekçiler yaptı.” cevabı oldukça güldürdü.. Ve tabi ki de Vartolu’nun ziyarete gelirkenki Selim ile o tatlı diyaloğu da. Koçovalı kardeşler.. Severiz sizi!

“Hepsini havai fişekçiler yaptı.. 🤓”

Bir diğer şaşırtıcı sahne ise öldü diye bildiğimiz Baykal ‘efendimiss’in mezarının boş çıkması.. Ciddi ciddi boş çıktı. Baykal Bey şaşırtmayı sever. Bakalım gerçekten bu seferki, bizim bildiğimiz Baykal Bey mi..

“Ölünün de dirinin de.. Tövbe tövbe..”

Bizi bir duygulandıran sahne ise Selim ve Yamaç’ın önce birbirilerine vurup sonra sıkıca sarıldıkları sahne oldu. Sena’nın kaybolması üzerine Yamaç’ın büyük üzüntü yaşaması ve adeta delirdiği halleri, hem diğerlerini korkutuyor hem de üzüyordu.

Selim’in “Bütün felaketler senin başına geliyormuş gibi davranma. Şımarıklık yapma.” diyişinden sonra Yamaç’ın telleri yeniden attı. Önce Selim’e vurup sonrasında iki yakasından tutarak   “Neyini anlamıyorsunuz neyini, ben hayatımdaki en sevdiğim insanı kaybettim!” cümlelerini ağlayarak söylemesi içimizi cız ettirdi.

“Neyini anlamıyorsun neyini?”

Burada yeni bir parantez açmak istiyorum. Selim karakterinin eşcinsel olduğunu biliyorduk. Ama Türkiye’deki TV dizilerinde açıkça ifade edilen, gösterilen durumlar değildi ne yazık ki. Bu bölümde Selim sahnesinde açıkça gösterildi, hem de eski flashbackler verilerek. Buradan özellikle bu cesareti gösteren kişi olan senarist Gökhan Horzum’a tebriklerimi iletiyorum.

Yamaç’ın sözlerinden sonra Selim’in anlattıkları içimizi daha da burktu.

“Sevdiğinin senin yüzünden zarar göreceği ihtimali bile, bilmiyorsun bunun ne demek olduğunu.” demesi üzerine Selim’in dalıp “Biliyorum. Hatta bunun daha kötüsünü bile biliyorum ben.” sözleri Cemil’i kendi elleriyle öldürmüş olmasını hatırlaması ve bunun üzerine bu sözleri söylemesi çok hüzünlüydü…

“Sevdiğini kendi elleriyle öldürmek ne demek biliyorum ben.”

Kendi çabaları ile Sena’yı arayıp bulamadıktan sonra Vartolu eski ve kadim arkadaşını aramaya ihtiyaç duyar. Evet evet, o Veli Cevher!

Çukur’un sokaklarında yürüyen Veli Cevher.. -nasıl da yakıştı ama Çukur sokaklarına..-

“Veli Cevher Çukur sokaklarında..”

Yıllar sonra Vartolu ve Veli karşı karşıya!

Vartolunun “Saçların şekil önünden çekil.” diyişinden sonra birbirine sarılan bu iki dostu bu şekilde görmek mutlu etti…

“Saçların şekil önünden çekil / Oyoyoy.”

Özellikle hem Erkan Kolçak Köstendil seveni hem de Onur Saylak seveni biri olarak ikisinin ilk kez bir projede beraber karşı karşıya oynamaları beni inanılmaz bir şekilde mutlu etti. Adeta gözlerim bayram etti! Kendi adıma bu sahneyi görmemize vesile olan herkese minnettarım..

Veli Cevher Çukur’un dostlar kahvehanesine girdikten sonra Cumali Koçovalı’ya olan bakışını da kaçırmadık. Ya da Onur’un Necip’e olan bakışını mı demeliyim? Şahsiyet dizisinin aşığı biri olarak da, Şahsiyet ekibine buradan selamlar..

“Adınızı çok duydum..”

Yamaç Koçovalı, Vartolu Saadettin, Veli Cevher, Cumali Koçovalı ve Selim Koçovalı aynı masada!

“Veli Cevher & Koçovalı brothers.”

Veli Cevher’in diziye yakışmasından ziyade Vartolu Saadettin ile olan enerjisi inanılmaz tuttu. İkisini ortak olarak izlemeyi, onları bu şekilde görmeyi çok isterdim.

Doyamadık beraber izlemeye derken neyse ki önümüzde ki hafta tekrar Vartolu ve Veli sahnesini izleyeceğimizi bilmek sevindirdi.

Son olarak, Onur Saylak gibi hem başarılı hem de sevdiğim birini, severek izlediğim bir projede konuk oyuncu olarak bile olsa görmek, hem de dizimizin büyük oyuncuları ile beraber sahnelerinin olmasıyla tam olarak gözlerimin bayram ettiği bir bölüm oldu.

Onur Saylak’a buradan sevgilerimi iletiyorum. Ve daha nice projelerde görmek ümidiyle. 🍀

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!