tds_thumb_td_300x0
Çukur 45.Bölüm: Kardeşlik Bağı

Çukur’un bu bölümüne Çeto’nun Vartolu’dan Saadet’i ve çocuğu uzaklaştırmasıyla başladık. Çeto’nun istediği belliydi Vartolu onlarla çalışacaktı. Vartolu da bunu tam olarak kabul etti.

Diğer taraftan Karakuzular’ın Celasun’dan Koçovalılar’ın kaldığı evi öğrenmesiyle baskın düzenlediklerini gördük ama daha sonra Celasun’un Yamaç’a haber verdiğini ve onların da bir plan yaparak, Mahsun ve çetesinin kendi adamlarını vurmasına sebep olmalarını izledik. Planın son kısmı yani Mahsun’un kendi “kardeşlerine” sıkması tamamen Cumali’nin imzasını taşıyordu. Acımasız bir plandı ama oldukça da yerindeydi. Uzun zamandır böyle güzel aksiyon sahnesi izlememiştim, hem ters köşesi vardı, hem de işin içinde sadece aksiyon yoktu. 

Cumali yanlarında olmayan kişiden şüpheleniyordu. Yani “Salih denen Koçovalı’dan” Bu konuda Yamaç’ı uyarsa bile Yamaç’ın Salih’e güveni tamdı. Aslında Cumali’nin Vartolu’dan şüphelenmesi doğal bir olaydı çünkü Vartolu sürekli ortadan kayboluyordu. 

Karakuzular’ın hüsranla sonuçlanan planı yüzünden biri sorumluluk almalıydı. Kurban olarak Celasun’u seçtiler. Mahsun Celasun’u döverken, olanları gören Vartolu karışmak istedi ama kimliğini Celasun’a açık edemezdi. Yine de Celasun’u kurtartmak için Cumali’nin çatılara gözcü yerleştirdiği yalanını atıyor ortaya ve Karakuzular buna inanıyor.

Vartolu ve Çeto’nun konuşması seyirciye en çok merak ettiği sorunun cevabını verdi. “kardeşlerimle ilgili benim ağzımdan en ufak bir laf alamazsın” diyen Vartolu aslında çoktan Koçovalı olduğunu kabul etmişti ve Çeto ile olan meselesi tamamen kişiseldi bu durumdan kardeşleri zarar görmeyecekti. Tüm bunların altının çizilmesi içimin rahatlamasını sağladı. Yine de hâlâ neden bu konuyu Yamaç ile konuşmadığını anlamıyorum. Sonuçta dediği gibi bir ihanet yok ortada ve kendi meselesi ama böyle saklayarak, kaçarak nereye kadar gidebilir ki? En sonunda yine öğrenecekler, en azından Salih anlatsaydı kardeşlerine..

Yamaç Salih’e “kendi başına halletmen gereken bir meselen var anlıyorum ama beraber olalım” diyor.. İlk sezondan bu yana gelinen noktaya baktığımızda bu ikisi gerçekten kardeş olmuş diyebiliyoruz rahatlıkla. Yamaç çok fazla değer veriyor aynı şekilde Salih de onlara bir zarar gelmesin istiyor. Bu güzel kardeşliğin yakında bozulabileceği düşüncesi beni korkutuyor..

Akşın ve Cumali sahnesi bölümün duygu yoğunluğu en yüksek sahnesiydi. Cumali’nin konuşması ve Akşın’a bir nevi kendini anlatması o kadar güzel bir şekilde yazılmıştı ki, gözlerin dolmaması imkansızdı. Konu aile olunca Cumali’nin de  o hiçbir şeyden korkmayan adam imajı yerle bir oluyor. Bu yüzden Cumali ne kadar gizlemeye çalışsa da ailesine çok değer veriyor.

Selim geçen bölüm kaçırılan kızı kurtarmasıyla beklenmedik bir hamle yapıyor ve o özgüvensiz, tek yaptığı babasının kapısında durmak olan adam imajından sıyrılmayı başarıyor. Çok beklemedik mi? Artık Selim’in de Koçovalı kardeşleriyle bir yüzleşme yaşaması, onların yanında olup birlikte savaşması gerekmiyor mu? Selim’in İdris’in yanında durması gereken dönemi çoktan geride bıraktık, her şey netlikle konuşuldu ve bundan daha fazlasının konuşalacağına inancım yok. Bu yüzden artık Selim karakterini oradan alıp, ait olduğu yere Koçovalılar’ın yanına getirmemiz gerekiyor.

Karakuzuların öldürülen kardeşlerine karşılık Çukur’daki erkek çocukların alınacak olması yine dengeyi altüst ediyor. Cumali bunu duyar duymaz Yamaç’ı arıyor ve Çukur’a gireceğim diyor. Karakuzular’la kimin çalıştığını öğrenmek isteyen Yamaç bu haberi duyunca hemen abisine yardıma koşuyor. Bu sırada Vartolu’ya da haber veriyor. Çukur’da hiçbir evden çocukların alınmasına izin vermeyen Cumali Karakuzular’ın tuzağına düşerken yardımına kardeşleri yetişiyor. Birlikte Çukur’dan çıkmaya çalışırlarken Cumali Meke’nin yardımıyla kendini Yıldız’ın evinde buluyor ki bence oldukça gereksiz olan bir sahne izliyoruz. Hâlâ Yıldız Cumali yolundan vazgeçilmiyor ama durum mide bulandırıcı. Yıldız’ın hayat kadını olması değil, bunu gizlemesi ve daha önceki bölümlerde Yamaç’a “alıcı gözüyle” bakmış olması, Paşa’ya “yakınlaşmak zorunda olduğu” sahneler Cumali Yıldız konusunu iyice mide bulandırıcı bir sonuca bağlıyor. Olmamalı, ne yaşandıysa eskide kalmalı ve Cumali böyle bir ilişkinin içine yeniden girmemeli. Kadın neredeyse tüm Çukur tarafından “biliniyor” ve Cumali karakterin ağır darbe almasıyla, harcanmasıyla sonuçlanacak bu hikaye. Umarım yol yakınken dönülür bu yoldan.

Yamaç’ın Salih’e eski bir anısını anlatması, sonra Salih’in çocukluğunu hatırlayıp keşke anlatmasaydım demesi o kadar sıcak ve samimi bir sahneydi ki, gelecek bölümlere korkumu daha da büyüttü. İşler daha kötüye giderse ve bu ikiliyi uzun süre böyle yakın izleyemezsek diye düşünmeden duramadım. Her şekilde güzel işlenen bir kardeşlik izliyoruz.

Cumali’nin Aliço’nun yardımıyla Karakuzular’ın mal ürettiği yeri bulması bölümün tansiyonunu yükseltiyor. Vartolu’nun çatışma sesleri yüzünden kaçmaya çalışması, Celasun’la karşılaşmasını sağlıyor ve böylece bu sır artık gizli kalmıyor. Aslında hem Celasun hem de Vartolu ikisi de aileleri için tehdit ediliyor, bu yüzden Celasun’un bu konuda başkasına konuşacağını sanmıyorum ama Vartolu’nun bunu gizletmeye devam etmesi beni sıkmaya başladı. Umarım en kısa zamanda bu gerçek ortaya çıkar. 

Yamaç Cumali’nin silahla baskın yapacağını öğrendiğinde Ersoy’la konuşmayı ertelemeye çalışıyor ama Ersoy arabasıyla gitmesini engelliyor. Ersoy’un Karakuzular’dan olmadığı ve onları bitirmek için Yamaç’a yardım edeceğini söylemesi ile bölümü bitiriyoruz.

Bu bölüm kötü değildi ama sürekli Karakuzular’la olan gerçek bir çatışmayı erteliyoruz gibi hissediyorum. Karakuzular’ın suyu ısındı, Çukur artık geri alınsın istiyoruz ama senarist “biraz daha sabredin” diyorsa en azından daha dikkat çekici sahneler yazılmalı, oyalamak için değil de kayda değer sahneler görmek istiyorum kendi adıma konuşacak olursam. Aileyi aynı evde toplayalım mesela, artık zamanı geldi ve geçiyor. Hâlâ neden bu kadar ayrı yaşadıklarını da anlamıyorum. Diğer taraftan Selim’i Koçovalı kardeşlerin arasına getirelim. Artık gerçekten Çukur’u almakla ilgili hamleler izleyelim. İzleyicide heyecanı diri tutmak için bir şeyler yapılmalı yani. Gökhan Horzum’a sonuna kadar güveniyorum ama bu oyalamalar biraz canımı sıkıyor.

Bölüm yorumu burada bitiyor, okuduğunuz için teşekkür ederim. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Korunan İçerik!